Ordu Kürtler Karşısında Yenilgi Alırsa

0
4677

Hamza Yalçın

Saray’ın amigoları medyada savaş naraları atarken Türklerle Kürtlerin arasındaki kutuplaşma derinleşiyor. Bu yazıda Erdoğan’ın Kürtlerle savaş politikasının amacı, ordunun durumu ve gidişin muhtemel sonuçları üzerinde tartışacağız.

İktidara bakarsanız amaç YPG’yi sınırdan sürerek Türkiye’nin güvenliğini ve bütünlüğünü korumaktır. Resmî yetkililer YPG’nin ABD ile işbirliği içinde Suriye’de Kürt devleti kurmak istediğini Erdoğan’ın da bunu engellemeye çalıştığını söylüyor. Halbuki Erdoğan ABD ile anlaşma yaparak aslında Kürt devletine gideceği iddia edilen yolu resmen açmış bulunuyor. Kaldı ki Erdoğan Kürtleri engellemek isteseydi Suriye’yi karıştırmazdı. O eğer Kürt devletini engellemeyi isteseydi Suriye devleti ile barışırdı. Gerçi bu saatten sonra Erdoğan Suriye devleti ile anlaşsa bile Kürtlerin Suriye’de statü kazanacakları kesindir. Bunu sadece ABD değil Rusya da destekliyor. 

“Erdoğan’ın sorunu Suriye’de Kürtlerin kurdukları öz yönetim ve Türkiye’nin güvenliği değil kendi iktidarıdır. Erdoğan Kürt hareketiyle barışmasının iktidarını uzatacağını bilse o bunu hemen yapacaktır. “

İçerideki sorunlardan hayli bunalmış olan Erdoğan’ın dikkatleri kendisini zayıflatan o sorunlardan uzaklaştırmak için güçlü bir bahaneye ihtiyacı var. O, insanları en kolay güdeceği aracın şoven milliyetçilik olduğunu biliyor. 

“Türklerle Kürtler birbirine karşı kışkırtıldığında Türklerin Erdoğan’ın Kürtlerin ise PKK’nin etrafında kümelenmesi beklenir. Üstelik o zaman Erdoğan, karşısına çıkan muhalefeti hain ilan edebilir.” 

Erdoğan’ı en çok rahatsız eden, muhalefet içindeki birlik, özellikle de CHP ile HDP arasındaki ilan edilmemiş olan ittifaktır. Bir iktidar ne denli zora girerse girsin eğer karşısında örgütlü ve birlik halinde bir muhalefet yoksa iktidarın karşılaştığı zorluğun hakkından gelmesi daha kolay olur. Tek adam diktasına karşı tepkiler yardımıyla ortaya çıkmış olan mevcut birlik ve ittifak sürerse hem iktidar çok yıpranır hem de Türkiye’nin kimyası değişir. Bundan sadece AKP iktidarı değil onun yerine gelecek olanlar dahi etkilenecektir. Muhalefet birliği sürdürebilirse AKP ya kontrolden çıkar ya da işe yaramayacak duruma gelecek şekilde erir. 

Ama AKP, İyi Parti’nin şoven milliyetçiliğini kışkırtıp onu CHP’den uzaklaştırabilir. 

“CHP Kürtlerle savaşın tırmandırılması durumunda barıştan yana zor direnir. Hatta eğer Erdoğan mesela Öcalan ile ve / veya ABD yönetimiyle anlaşma temelinde bir de barış planı yaptıysa savaşın içinden bir barış süreci bile başlatabilir. O zaman da CHP barış sürecine karşı çıkarsa, kanla beslenen faşist ilan edilecektir.”

Ancak Erdoğan’ın ordusunun savaşı tırmandıracak kapasiteye sahip olup olmadığı tartışmalıdır. Ordunun kime hizmet ettiğini esas alarak Erdoğan’ın ordusu diyoruz. 

ABD emperyalistleri yakın zamanda “Türkiye’nin en önemli ihracat maddesi ordusudur”, demişti. Ama ordu 21. yüzyılda ABD için artık cazip olmaktan çakıp sıkıntı konuma gelmişti. Ordu ABD’nin yeni dönemdeki politikalarını kolaylaştırmıyor ve hatta yer yer engelliyordu. O nedenle ordu ABD’nin öfkesini çekecek ve son süreçte çok büyük itibar yitimi ile karşılacaktı. Erdoğan ve ABD orduyu Gülen Cemaati’ne ezdirdiler. Cemaat bir yandan  ikide bir hapse attığı generallere basın yoluyla kamuoyunda “darbeci” diye küfrettirirken diğer yandan ise orduda kilit yerleri ve hatta bütün mevkileri ele geçirmekteydi. Bir yandan kamuoyunda “ordu darbe yapacak” iddiaları gezdirilirken diğer yandan Cemaat’in orduya subay-astsubay kadrosunun yüzde 70’ine varan kesimini kapsayacak denli çok kitlesel bir şekilde sızdığı belirtilmektedir. Ne yazık ki Türkiye solunun büyük kısmı ve Kürt hareketi, liberalleri izleyerek bu sürece destek oldu. Cemaat aynı süreçte askeri okullarda kendisinden olmayan öğrencilere karşı yoğun baskılar uygulayarak onları ayrılmak zorunda bıraktı. 15 Temmuz 2016 tarihinde ise askerler polis tarafından AKP yanlılarına linç ettirildiler. Gözaltına alınan generaller ve subaylar TV kameraları önünde küfür ve dayaklarla aşağılandılar. Sonrasında askeri okullar ve bir çok askeri kurum tasfiye edildi. 

Erdoğan ordunun bütünlüğünü bozduğu gibi generalleri kamuoyu önünde sürekli aşağıladı. Bir zamanlar havalarından geçilmeyen generallerin Erdoğan karşısında verdikleri süklüm-püklüm pozları hiç bir devlet memurunun kendisine yakıştıracağını sanmıyoruz. 

Erdoğan ile Cemaat kıyasıya iktidar kavgasına tutuşunca Erdoğan’ın yanında saf tutmaya çağrılan eski Cemaat mağduru askerler bu kavgada kendilerine yer bulacaklarını düşünerek 15 Temmuz’da ve Afrin’de ileri atıldılar. Ödüllendirilmeyi beklerken son Yüksek Askeri Şura’da tasfiye edildiler. Tasfiyelere bozulan 5 general birden istifa etti. 

Ortada çok net bir gerçek var. Ordu artık eskiden olduğu gibi genel olarak işbirlikçi sermayenin değil, bir partinin, AKP’nin ordusudur. AKP Erdoğan’ın partisidir. Erdoğan ise devletle özdeşleşmiştir. Bu öyle bir özdeşleşmedir ki Erdoğan devletin adamı olmamış devlet onun adamı olmuştur. Eski açılımı Türk Silahlı Kuvvetleri olan TSK, artık rahatlıkla Tayyip Silahlı Kuvvetleri olarak okunabilir. 

Böylesine yıpratılmış olan ve terfileri liyakata değil de AKP örgütleriyle ilişkiye bakan bir ordunun savaşması zor olacaktır. AKP toplumdaki desteği yükselen değil hızla eriyen bir parti, Erdoğan da artık zayıflayan bir liderdir. ABD’nin eskiden göz bebeği gördüğü TSK yeni dönemde ABD’nin tasarladığı ve yürüttüğü operasyonlarla güçten düşürülmüş ilken Kürt tarafı İsrail dışındaki bölge devletlerine meydan okuyacak şekilde askeri bakımdan sürekli gelişmektedir. Geçmişte Kore Savaşı’ndaki başarı efsaneleriyle ve sözde Rus yayılmacılığı tehlikesine karşı güvenlik ve istikrar gücü diye Batı tarafından şişirilmiş TSK’nın yeni dönemde Kürt savaşında yenilgi alması mümkündür. Eğer Suriye’de ABD’nin izin verdiği sınırların ötesine geçilir ve tırmandırılan savaşta ordu yenilgi alırsa mesele Erdoğan’ın hesaplarını aşıp çok daha ileri sonuçlara varabilir. 

“Erdoğan sırf politik iktidar hesapları için, Türkiye’nin Kürtler tarafından tehdit edildiği propagandasını yaptırıyor ve Türk-Kürt kutuplaşmasını kışkırtarak Türklüğün koruyucusu pozlarında halkın büyük kısmını yanına almaya çalışıyor. Nüfusun büyük çoğunluğuna Kürtleri tehdit gören bir Türklük empoze ediliyorken Kürt  ulusal hareketi medyası bu oyuna karşı çakacak yerde çanak tutuyor ve Erdoğan’ı Türklerin temsilcisiymiş gösterme yolunu seçiyor. Bu yol, Türklük karşıtı ilkel bir Kürtlük bilinciyle şekillendirilen yığınların örgütlemesi ve seferber edilmesinde alışılmış bir kolaycılık yoludur. Ortadoğu’da ezilen kitleler en yakınındakileri ve kendilerine en çok benzeyenleri en büyük düşman görmeye alıştırılmışlardır.” 

Erdoğan’nın YPG’ye karşı tehditleri dünya Kürtlüğünü Batı yanlısı milliyetçi bir devlet yolunda birleştirmeye hizmet edecektir. Savaş kışkırtıcıları bugün Kürtlere karşı tezahüratlar yaparken bile aslında Kürtleri milliyetçi ulus-devlet yolunda birleştiriyor ve Erdoğan’dan nefret eden dünya kamuoyunu Kürt milliyetçiliği lehine etkiliyorlar. 

Medyada Kürt düşmanlığı temelinde sabah-akşam vatan-millet edebiyatı yapılırken Türkiye’nin varı-yoğu yandaşlara ve yabancılara yok fiyatına satılmış durumdadır. En güzel ormanlar maden şirketleri için imha ettiriliyor ve çevrede yaşayan insanlar maden şirketlerinin toprağa saldıkları zehirlerden hastalanıyorlar. Ekonomi sömürü ve yağmacılık nedeniyle çöküşe giderken zenginler sermayeyi yurt dışına kaçırıyor. Şimdi bunlara bir de körüklenen Türk – Kürt düşmanlığı ve artan Türk – Kürt savaşı tehlikesi eklendi. İşte büyük umutlar tam da karanlığın böylesine koyulaştığı süreçlerde ortaya çıkar. Zaten her yerde küçük küçük de olsa direnişler ve mücadeleler gelişiyor. 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.