AKP iktidarı 7 Haziran seçimlerinin sonucunu beğenmediği için erken Türkiye’ye yeni bir seçim dayattı. Davutoğlu’nun hükümet kurma arayışları aslında erken seçimin yolunu yapmak içindi. Erdoğan 7 Haziran seçiminin sonuçlarını geçersiz ilan edecek bir erken seçim için kararını çok önceden vermişti.
1 Kasım seçimleri Erdoğan’ın saltanatını sürdürmeye hizmet edecek bir meclis çoğunluğu sağlamak için düzenlendi. Erdoğan bu amaca ulaşmak için Kürt ulusal hareketiyle çatışmaları yeniden başlattı. Erdoğan halka “Ya iç savaşı göze alacaksınız ya da benim saltanatıma boyun eğeceksiniz” diyor. Onun “eğer 400 milletvekili ile bir parti mecliste çoğunluk sağlasaydı yeni anayasa düzenlenir ve durumlar böyle olmazdı”, şeklindeki sözleri de bu anlama geliyor.
İlerici kesimlerin 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin başarı kazanmasını solun zaferi görmesi çaresizliğin ürünüdür. Çünkü HDP emperyalizme ve kapitalizme temelden bir itirazı olmayan Avrupacı ve sosyal demokrat bir partidir. HDP temelde ezilen ulusun haklarını savunan ilerici bir partidir ama solun HDP’yi kendi partisi görmesi büyük bir hatadır.
7 Kasım seçim sonuçları HDP’nin parlamentoda yer almasının demokrasi mücadelesini geliştiren bir etki yaratamadığını açıkça ortaya koymuştur. Dahası iki HDP milletvekili AKP azınlık hükümetine bakan olarak katılmıştır. HDP milletvekillerinden Levent Tüzel’in Davutoğlu’nun bakanlık teklifine evet diyememesi ise HDP camiasında öfkeyle karşılanmıştır. Bu gelişme HDP’nin niteliğinin anlaşılması için önemli bir olanaktır.
Kürt ulusal hareketinin verdiği mücadeleye saygı duyuyoruz. Yükselen şovenizm karşısında Cizre’de ve diğer alanlarda direnen Kürt halkını destekliyoruz. Ancak Kürt ulusal hareketine destek vermek için kendi bağımsız hattımızı terk ederek onun etrafında toplanmak zorunda değiliz. Biz Kürt ulusal hareketiyle sağlıklı bir dayanışmanın yolunun Türkiye solunun bağımsız bir temelde birleşmesinden geçtiğini savunuyoruz. Ülkemizin ve halkımızın en önemli ihtiyacı Türkiye solunun kendi içindeki birliğidir. Kürt ulusal hareketiyle ittifaka bu temelde yaklaşıyoruz.
Direnişçiler olarak 1 Kasım seçimlerinde herhangi bir seçim kampanyası yürütmeye gerek görmüyoruz. Halkı oy vermemeye de çağırmıyoruz. Gerici ve faşist partilere ve adaylara asla oy verilmemelidir. Haziran Hareketi yürütmesinin aldığı kararı genel hatlarıyla doğru buluyoruz. Seçim döneminde olağan çalışmalarımızı yürütmeye devam edeceğiz.
ODAK
