Politik, Kültürel ve Ahlaki Şekillenişte Yakın Geçmişten Günümüze Devrimci Kültür ve Ahlak-1

0
2498

Sinan Tepe/ Kandıra F Tipi

Kültür Nedir? Devrimci Kültürün Temel Özellikleri Nelerdir?

Türk Dil Kurumu’na göre kültür, “Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğa ve toplumsal çerçevesine egemenliği ölçüsünü gösteren araçların bütünü” diye tanımlanmıştır. Bizim tanımımız ise, “Toplumsal bir varlık olan insanın tarihsel gelişim seyri içerisinde, geliştirip ürettiği maddi, manevi üretimlerinin tamamına kültür denir” şeklindedir. 

Kültür ve ahlak sınıfsaldır, üst yapı kurumlarıdır. Devlet, din, hukuk benzeri bir işlevi vardır. Sürekli değişim içindedir ve toplumsal yapının ya da egemenin ihtiyaçlarına göre yeniden üretilir ve yaratılabilir. Bu durum bazı toplumlara ve bölgelere göre farklılık gösterebilir. Bir dönemin kültürü ve ahlakı başka bir dönem aşılır ya da olumsuzlanır. Ahlaki bir olumluluk olan bir tavır yıllar sonra ahlaksızlık olarak ifade edilebilir. Burada sormamız gereken soru şu olmalıdır: Kimin kültürü, kimin ahlakı? Feodal ahlak aristokratlara göre en yüce değerdir, ondan uzaklaşmayı yozlaşma olarak algılanır. Yine dinsel ahlak ya da kültür her dine göre farklılıklar içerir. Onlar da ister istemez kendilerini değişen koşullara uyarlamıştır. 

Ne var ki, birİlerince ahlaki anlamda baş tacı edilen bir şey, başka birilerince ahlaksızlık olarak görülebilir. Bunların hangisi doğru hangisi yanlıştır? Kültür ve ahlak dayatılabilir mi? 

Yeni bir toplum, yeni bir dünya hedefliyorsak buna uygun kültür ve ahlaki bir şekillenişi de oluşturmamız gerekiyor. Buna da devrimci kültür ve ahlak diyoruz. Bu konu bizim açımızdan gerçek anlamda sorunlu bir konu. Bizim devrimci kültür ve ahlak olarak oluşturacağımız değerler toplamının temeli nedir? Nasıl bir yaşam arzuluyorsak, nasıl bir toplumsal sistem kurmak istiyorsak kültürel-ahlaki durumumuz da buna uygun olmalı. Bağımlılık, egemenlik, ezen-ezilen ilişkilerini, sömürüyü ortadan kaldırmayı istiyorsak kültürel-ahlaki değerlerimiz, insan ilişkilerimiz buna uygun olmalı. İnsanın insanı yönetmesini, iktidarın her biçimini, şiddeti, rekabeti, bencilliği yadsıyan, kolektif paylaşımın, bireyin kendi olduğu bir kültürel-ahlaki duruşu ifade eder devrimci kültür ve ahlak. 

Bu kültür genel çıkarları her şeyin önünde tutar ve üzerinde yaşadığı doğayla uyumlu yaşamayı, diğer canlıların yaşam haklarına saygıyı zorunlu kılar. Demokratiktir. Her canlının, bireyin haklarını gözetir. Her türlü zorbalığa, şiddete, dayatmaya karşı çıkar. Ötekini dışlama değil, ona saygı üzerinden biçimlendiği içindir ki ötekini gözeten bir kültürdür. 

Başkalarının emeğine, haklarına, kararlarına, iradesine saygıyı gerekli kılar. Ortaya çıkarmak istediğimiz dünya özgürlükler dünyası ise kimse kimseyi nesneleştiremez, yok sayamaz, onun iradesini hiçleştiremez. 

Hakaret, aşağılama, ikincilleştirmenin ter türüne karşıdır. Her şeyi kendi koşulları içinde ele alır. 

Devrimci kültürde her türlü inanca, düşünceye saygı vardır. Bu başkalarna hakaret etmeye, ezmeye, iktidarlaşmanın aracına dönüşmediği taktirde…

Bu kültür hiçbir sınır tanımaz, kalıplara sıkıştırılamaz. Bireyin kişiliği üzerinde baskı aracına dönüşemez. 

Erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz ve onun eril kültürü hücrelerimize kadar sirayet etmiş. Devrimci kültür bu eril zihniyetten tamamen arınmalı, eril dilden kurtulmalıdır. 

Hedeflediğimiz topluma uygun bir kültürel ve ahlaki şekillenişimizin hemen olması beklenemez, ama asgari düzeyde bir yaklaşımın olması devrimci olmanın temel kriteri olarak, bulunduğumuz her alanda kendini hissettirmelidir. Tabi ki sosyalist temelde bir devrimciliktir kastedilen. Bu noktada ne Sovyetlerde ne de bizde devrimci kültür ve ahlak istenilen düzeyde olmuştur. Toplumdan edindiğimiz şekillenişle, iktidarcı ve güç endeksli kültürle yönelimimizi belirlemişiz. Sosyalizm yukarıdan aşağıya  inşa edilen bir toplum modelidir. Bu nedenle o inşaya yön veren kültür önemlidir. Ancak insanlar adına karar verme, onları eşya gibi görme, gerektiğinde kesip biçme, her şeyi toplumu rahat ettirme üzerine değil de iktidarı koruma adına yapma gibi bir yaklaşımlarla hedeflenen toplumu kuramayız. Devrimci kültür ve ahlak denilen şey gerçekte hedeflenen dünyanın çok uzağında, sınıflı toplumun kiriyle biçimlendirilmiştir. Bunu anlamak için etrafımıza bakmamız yeterlidir. 

Dayanışmayı, paylaşmayı, yan yana yürümeyi hedefleyen bir kültürel şekillenişte ben yarışı, iktidarcılık, alan kapma hesapları olmaz. Birileri adına davranma, onları kurtarma adına da yola çıkmaz. Böylesi bir kültürel yaklaşım her zaman büyük zorbaların yolunu açmıştır. Sovyetler deneyiminde bunu görmek mümkündür. 

İnsanların durduğu yere göre ahlakın ölçütü değişebilir. Bazen ahlak diye topluma dayatılan en büyük ahlaksızlık olabilir. Mesela, kadını sarıp sarmalayan, erkeğin cinsel bir nesnesi haline getirilen anlayış ahlaki bir değer olarak sunulabilir. Bizim ahlaki değerimiz ne kadını, ne erkeği ne doğayı nesneleştirir. İnsanlara özgür, paylaşımcı, iradesinin baskılanmadığı, sömürünün olmadığı, şiddetin-zorbalığın yadsındığı, her tür egemenliğin ortadan kalktığı bir dünya hedefi ortaya koyuyorsak ahlakımız da buna uygun olmalı ve bunlarla örtüşmeyeni olumsuzlamalıdır. Temel kriter budur. Oluşturulmak istenilen dünyada ortak üretip ortak tüketmek, kimsenin kimseden üstün olmasına alan açmamak, hiç kimsenin iradesini hiçe saymamak hedefimiz olmalı, kültür ve ahlak temelini buradan alıp bu kaynaktan beslenmeli. Bu anlamda, yani devrimci kültür anlamında katedeceğimiz çok yolumuz olduğunu görmek gerekir. 


CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.