AÇLIK GREVLERİ DÜNYA KRİZİ VE HAREKETİMİZ

0
3504

“Onlar yemeği kestiler devlet seslerini!”

Yazıya başladığımda 43. günü geride bırakan açlık grevcilerinin dünya ile bağlantıları çok sınırlı bir şekilde. Basın yayın organlarında birkaç köşe yazarı dışında kimse bahsetmiyor. Adeta görünmez bir açlık grevi yaşanıyor. Ölüm sınırına yaklaştıkça bazı duyarlı çevrelerin hareketliliği olsa da basında yansımasını henüz bulabilmiş değil. Yapılan dayanışma eylemlerine polisin saldırıları ise medyada çok az yer buluyor.

Kürtçe savunma hakkı ve Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecritin kaldırılması talepleri ile başlayan açlık grevi dergi elinize geçtiğinde 50’li günlerde olacak ve aralarında milletvekillerinin de olduğu 652 açlık grevcisi ölüme bir adım daha yaklaşmış olacak. Onların sesini duyurmak bize de düşüyor. Ölüm Oruçlarını yaşamış bir hareket olarak bizlerin daha çok duyarlı olması gerekir. Her ne kadar aynı süreci yaşadığımız dönemde Kürt ulusal hareketinden aynı dayanışmayı görmediysek de…

Açlık grevlerini görmemezlikten gelen devlet kademesinde Kürt sorununda tam bir çözümsüzlük hali devam ediyor. Gül BDP’liler ile görüşürken Erdoğan BDP’liler için PKK’nin maşası olduklarını ve bundan dolayı da onlar ile görüşmeyeceğini soylerken, diğer taraftan « akan kanın duracağını bilsem müsteşarımı kendim İmralı’ya gönderirim » diyor. PKK’nin ‘’maşasi’’ BDP ile görüsmüyor ama PKK’nin lideri ile görüşecekmiş. Tam bir gevezelik !

Diğer taraftan CHP ise ilk zamanki « iyimser » çıkışının altında yatan gericiliğini ve ırkçı duruşunu göstermeye başladı. Bir gün Kürt sorunu için farklı konuşurken diğer gün farklı konuşuyor. AKP ile sorunun çözümü için giderlerken Kürt sorunu diyen Kılıçdaroğlu görüşmeden sonra ‘’terör sorunu’’ demeye başladı. İnsanın « Acaba Erdoğan bir kaset de ona mı gösterdi ? » diye düşünmeden edemiyor. CHP’nin korkak duruşundan yararlanan Erdoğan ise sürekli bukonuda üzerine gidiyor. Onların taleplerinden daha ilerisini söyleyerek CHP’yi sıkıştırmaya çalışıyor. CHP ise Baykal dönemindeki söylemlere dönmüş durumda. « Ana dilde eğitim ülkeyi böler » diyecek kadar geri söylemlerde bulunuyor.

Diğer taraftan çatışmalar da son yılların en yüksek seviyesinde. Her iki taraftan da ciddi kayıplar yaşanırken ABD’den üst düzey PKK kadrolarının yakalanması konusunda yardım talebinde bulunulduğu iddia edildi. Usame Ben Laden’in yakalandığı gibi Karayılan’ı da yakalayabileceklerini iddia ediyorlar. Sanki bu sorunu çözecekmiş gibi.

ABD’de Kasım ayında seçimler olacak. Obama’nın şansının azaldığı söyleniyor. Karşısında yer alan Cumhuriyetçilerin adayı Romney ise çok tehlikeli ve saldırgan politikaları savunuyor. Mormon tarikatına bağlı olan Romney’in ikinci denemesi oluyor bu seçim. İlkinde adaylık aşamasında Obama karşısında elenen John McCain’e yenilip adaylıktan düşmüştü. Bu adaylık döneminde karşısında yer alan adaylar süreç içinde tek tek adaylıktan çekildi ve Romney Cumhuriyetçilerin adayı oldu. Romney kazanırsa Mormonlar da aynı zamanda Amerika’da devletin başına geçmiş olacak. Mormonlar şu haliyle zaten Amerika yönetiminde çok etkililer. Hıristiyanlıktan ayrılan Mormon tarikatında üyelerinin çok iyi eğitim görmeleri tavsiye edilir ve yardımcı olunur. Çok sert ve katı bir işleyişe sahip olan Mormon tarikatının 40 milyar dolarlik bir bütçeleri olduğu iddia ediliyor. Sadece Amerika’da değil son yıllarda özelikle Avrupa’da etkili olmaya başladılar ve birçok önemli şirketin başına Mormon tarikatına mensup birileri geçmeye başladı.

Dünya ekonomisinde ve buna bağlı olarak da politik alanda çok etkili olan Mormonlar Romney aracılığı ile ABD’nin başına geçmeyi hedefliyorlar.

Romney’in kazanması durumunda ABD dış politikasında değişiklikler olması kaçınılmazdır. Öncelike ABD-Rusya, ABD- Çin ilişkileri zarar görecektir.

Rus Ortodoks kilisesi Mormonlara karşı tepkili, Hıristiyanlıkla alakaları olmadığını söylüyorlar. Çin hükümetinin Obama’nın kazanması için seçim döneminde etkin olacağı belirtiliyor. Japonya da aynı şekilde Obama’yı destekliyor. Destekleme nedenleri ise Romney’in agresif politikalarının dünya dengelerinde belirsiz sonuçlara neden olmasından korkusudur.

Romney’in İsrail devletine daha çok destek vereceği yüksek sesle şimdiden dile getiriliyor ki, bu da Ortadoğu’da dengeler değişmeye devam edecek demektir.

Bununla birlikte Obama’nın da kazanması durumunda bir süredir durağana aldırdığı politikalarını aktifleştirecektir. Ortadoğu ve AB ile ilgili gelişmelerin seçim sonrasına bırakıldığı seçim sürecinde hiçbir sorun yaşamak istemediği belirtiliyor. Suriye’deki çatışmalarda muhaliflere olan desteği her iki taraf da seçim öncesi toplantılarda artıracağını söylüyor.

AB’de ise ekonomik kriz aynı şiddette devam ediyor. Yunanistan’ın iflasını göze alamadıkları için sürece yaymaya çalışıyorlar. Özellikle Almanya yaşayacağı büyük ekonomik kayıplar dolayısıyla Yunanistan’ıniflasınıgeciktiriyor. Sürecin sadece Yunanistan ile sınırlı kalacağını bilseler hemen onu AB dışında bırakacaklar, ancak öyle olmayacağını biliyorlar. Eğer Yunanistan giderse ardından İspanya, Portekiz ve AB’nin kurucularından İtalya da devre dışı kalabilecek. Bu da hiç kimsenin istemediği bir durum olacak.

Son yapılan araştırmalarda Yunanistan’ın AB dışına itilmesi zincirleme etkiye neden olacak. Diğer ülkerinde düşmesi ile dünya ekonomisine 23 trilyon dolarlık bir kayba neden olacağı belirtiliyor.

Avrupa’da en çok etkilenmesi beklenen Almanya; Rusya, Çin ve ABD’den destekçi olmasını bekliyorken diğer taraftan Yunanistan ve İspanya’ya kemer sıkma politiklarını uygulamaya zorluyor. Yunanistan ve İspanya emekçileri bu politikaları kabul etmeyeceklerini sürekli dile getiriyor ve sokakları sürekli sıcak tutuyorlar. İspanya bölünme noktasına gelirken, Yunanistan’da son yapılan grev hayatı felç etti. Başta kamu emekçileri olmak üzere birçok iş kolunda yapılan grevler iş piyasasını durma noktasına getirdi.

Amerika seçimlerinin ardından AB’deki süreç de netleşecektir. Bütün riskleri alıp Yunanistan’ı devre dışı bırakma ihtimali çok yüksek.

Suriye’ye ile girdiği ilişki nedeni ile ekonomisi darbe alan Türkiye AB’deki krizin yükselmesi ile birlikte zora girecektir. Önlem olarak şimdiden her şeye zam yapmaya başladılar. Elektrikten suya kadar her şeye zam yapılıyor. Diğer taraftan üniversite harçlarını kaldırdıklarını belirterek göz boyamaya çalışıyorlar. Birinci öğretimde harçların kaldırıldığı doğrudur ancak burdan kaldırılan harçlar ikinci öğretimdekilerin sırtına yüklendi. Buna karşın, demokratik kitle örgütlerinin ve öğrencilerin yıllardır verdikleri mücadelenin ilk adımı bir biçimde kazanılmış oldu. Sırada eğitimin tamamıyla ücretsiz olması mücadelesi var.

Son yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında alınan kararlardan birisi de hasta tutsakların tedavilerinin dışarda yapılabilmesini sağlayacak düzenlemedir. Eğer bu yasayı sadece belli bir kesime uygulamazlarsa Erol Zavar’ın da çıkması gerekir. Bu da Türkiye ve Dünya kamuoyuna ismini duyurduğumuz kampanyanın kazanımlarından biri olacaktır. 5-6 yıl boyunca çok özverili bir şekilde yapılan Erol Zavar’a Özgürlük Kampanyası böylece başarıyla son bulmuş olacak.

Son dönemde yükseltmeye başladığımiz calışmalarımız devam ediyor. Karşı saldırılar da durmak bilmiyor.

Kapital Okuma Kampanyası, Eğitim Ve Dayanışma Hareketi çerçevesinde planladığımız yurt projesine yönelik çalışmalarımız sürerken hedef olmaya da devam ediyoruz. Daha önce içimizde soruşturulmuş ve soruşturma sonucunda içimiz- den atılmış bir şahıs bize yönelik karşı devrimci çalışmalar içinde yer almaya devam ediyor. İlk yakalandığında verdiği ifadeler ile birçok arkadaşımızın ceza almasına neden olan bu şahıs aradan uzun yıllar geçtikten sonra tam çalışmalarımızın yükseldiği bir dönemde yine bize karşı saldırgan tutumlarda bulunmaya başladı ve bizi Kürt Ulusal Hareketi ile karşı karşıya getirmeyi hedefliyor. Onların arkasında Hareketimize ve önde giden arkadaşımıza yönelik yalan ve hakaret içerikli söylemlerini yazdığı « bildiriyi » dağıtan bu şahısa yönelik duyarlı tutumumuzu korumakta zorlandığımız bir dönemde Ulusal Hareketten de aynı duyarlılığı bekliyor ve bu şahısın sorgulanması dahil her türlü sürecin başlatılmasını beklerken içinde yer almakta en doğal hakkımız diye düşünüyoruz. Ulusal hareket Türkiye solunun değerlerinin ayaklar altına alınmasına duyarsız kalmamalı ve hele hele malzeme olmamalıdır.

Bu karanlık şahsın hedef aldığı İnsan Hareketi sırtında taşıyan, Direnişçi, Hareket içinde fikirleri ve eylemiyle örnek oluşturucu, yönlendirici, birleştirici bir insandır. Hedef alan şahıs ise içimizde sadece birkaç yıl bulunmuş sonra onbeş yılı aşkındır dışımızda olduğu halde bize karşı kin ve düşmanlıkla davranmaktadır. En çok da poliste aleyhinde yalan ifade vererek ceza almasına sebep olduğu Arkadaşa düşmanlık ediyor. Düşman kimi ve neyi hedef alacağını biliyor. Evet, meyve veren ağaç taşlanır. Bu yüzden, fikirleri ve eylemiyle önde yürüyen arkadaşımızı itibarsızlaştırmaya, hakkında kuşku ve güvensizlik uyandırmaya çalışıyorlar. Düşman kullanığımız haberleşme araçlarını bir yandan korku yayarak diğer yandan ise devrimci edebiyatı istismar ederek itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.

Çevremizde o pis insanla işbirliği içinde olanlar var. Çevremizde o pis insanla işbirliği içinde bu Hareketin yarattığı değerlere haince çamur atan kalleş insanlar var. Karşılaştığımız alçaklık aynı zamanda, çevremizde gezen kalleş insanların kimlerle birlikte davranıyor olduklarını gösteriyor.

Hareketimize yönelik saldırıların olduğu bir dönemde çalışmalar etrafında birleşmeye devam edelim. Doğru yoldayız ve kararlılığımızı sürdürelim. Bütün bölgelerdeki arkadaşları merkezi çalışmalara daha sıkı bağlanmaya çağırıyoruz. NeredeBirDirenişçi Varsa Hareket Oradadır.!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.