AUKUS karşısında Macron’un şamatası

0
596

Mustafa Yılmaz

Geride bıraktığımız Eylül ayı Fransa’da, Macron yönetimi için sarsıcı oldu. Avustralya, Fransa ile yapmış olduğu ve hayli yüksek tutardaki denizaltı anlaşmasından çekildiğini açıkladı. Sarsıntının etkisinden çıkmaya çalışan Macron yönetimi, Yunanistan ile “stratejik ortaklık” kapsamında yaptığı savunma anlaşmalarına bir yenisini ekledi. İki ülke arasında imzalanan anlaşma uyarınca Fransa Yunanistan’a üç fırkateyn satacak. Anlaşmada dördüncü fırkateyn opsiyonu da açık bırakıldı (DW Türkçe, 28 Eylül, 2021).

Bilindiği gibi geçtiğimiz Eylül ayında Hint-Pasifik bölgesinde Avustralya, İngiltere ve ABD arasında imzalanan AUKUS Paktı’nın (nükleer enerjili denizaltılara dair işbirliğini hedefleyen yeni bir ortaklık anlaşması) imzalanması ile Avustralya, Fransa ile yapmış olduğu yaklaşık 40 milyar Euro tutarındaki denizaltı anlaşmasını feshettiğini açıklamıştı.

Macron yönetimi, müttefik olarak gördüğü güçler tarafından uğradıkları dışlanmayı ”sırtından bıçaklanma” olarak niteleyerek sert tepki göstermiş, ABD ve Avustralya büyükelçilerini bu ülkelerden geri çekmişti. Fransız yetkililerin yaptığı sert açıklamalar, anlaşmanın iptaline nasıl sinirlendiklerini ortaya koyuyordu.

Oysa ABD Başkanı Biden, bu yılın şubat ayında düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı’nda ve haziran ayındaki NATO liderler zirvesinde “Amerika geri döndü” mesajı vererek, Transatlantik İttifakı’nın ABD için öncelik olduğunu vurgulamıştı. Avrupa ve NATO müttefiklerine ABD’nin tekrar güvenilir bir ortak olduğu mesajları verilmişti. Biden ve diğer yetkili kişiler tarafından ABD adına yapılan açıklamalar, Trump döneminde Avrupa’daki ortakları ile yaşanan “güven” kaybını tazelemeyi amaçlıyordu.

Macron’un tepkisi işe yaradı. AUKUS ile ortaya çıkan kriz sonrasında Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un ABD Başkanı Biden ile yaptığı görüşme sonrasında Washington büyükelçisi tekrar ABD’ye döndü.

ABD Başkanı Biden ile yapılan görüşmede Macron’un rahatlamış olduğu gözlendi. Görüşmede Avrupa’nın kendi savunma gücünü oluşturması konusunun gündeme geldiği bildirildi. Macron, Fransa’nın Sahra bölgesindeki hegemonik müdahalelerine destek verileceği sözü de almıştı. Macron, Fransa’nın Hint Pasifiği’ndeki stratejisinde hiçbir değişiklik olmadığını belirterek, “Avustralya’nın kararının Fransa üzerinde sınırlı bir etkisi olacak. Sadece birkaç yüz adet istihdam ile ilgili endişelerimiz var” açıklamasında bulundu (Bloomberg, 27 Eylül 2021).

Amerikanin Sesi haber sitesinden aktaracak olursak; Biden ve Macron görüşmesinin önemli mesajları şöyle:

“Fransa ve Avrupalı müttefiklerin stratejik çıkarlarına ilişkin açık istişare yapılabilseydi bu krizden kaçınılabilirdi.

ABD, Fransa ve Avrupa’nın “Hint-Pasifik bölgesindeki adımları stratejik önemdedir. Avrupa’nın daha güçlü ve etkin olması Atlantik ve küresel güvenliğe olumlu katkıda bulunacak ve NATO’nun rolünü tamamlayıcı niteliktedir.

Sahra bölgesindeki Avrupa devletleri tarafından yönetilen terörle mücadele operasyonlarına ABD’nin desteği güçlendirilecektir” (Amerika’nın Sesi 23 Eylül 2021).

Hint-Pasifik bölgesinde Fransa’nın tümden dışlanmadığı görüşünde olan Dumlupınar Üniversitesi’nden Asya politikaları uzmanı Dr. Barış Adıbelli’ye göre; AUKUS anlaşmasına Fransa’nın da dahil edilerek ‘FAUKUS’a dönüşmesi de olası görülüyor. Adıbelli, ABD Başkanı Biden’in Hint Pasifik bölgesinde Fransa’yı tümden dışlamadığını, Hint-Pasifik’in batı ucunun Afrika’nın doğusuna uzandığını ve bölgede birtakım tarihsel bağlantıları nedeniyle Fransa’nın hesaba katılacağı görüşünde (Sputnik Türkiye, Ceyda Karan, 20 Eylül 2021).

Anlaşmanın feshi sonrası büyük bir gerilime dönüşen Fransa ile Avustralya arasında diplomatik ilişkilerin düzeltilmesi adımları da atılmaya başlandı. Fransa, gerilimin ardından çektiği Avustralya büyükelçisini, ilişkileri “yeniden tanımlamak” için geri göndereceğini açıkladı (BBC Türkçe, 7 Ekim, 2021). Avustralya Başbakanı Scott Morrison, “Paris ile ilişkileri normalleştirmek için sabırlı davranacağız” dedi.

Fransa “oyuna” getirildiğini düşünmüş olsa da asıl oyun Çin’e karşı

ABD Başkanı Joe Biden, başkanlık görevinin ilk aylarında ”Quad ülkeleri” olarak nitelendirilen Avustralya, Hindistan ve Japonya liderleri ile yaptığı çevrimiçi toplantıda, “Geleceğimiz için özgür ve açık bir Hint-Pasifik bölgesi büyük önem arz ediyor, ABD, istikrarı sağlamak için sizinle, bölgedeki ortaklarımızla ve müttefiklerimizle çalışmaya hazırdır” diyordu (Sputnik Türkiye, 12 Mart 2021). Bu ifadeler Çin’in artan etkisinin önüne geçmeyi amaçlamaktaydı.

NATO’nun 2030 Stratejik Konsepti’nin kabul edildiği Haziran 2021 liderler zirvesinde de Çin “tehdit” olarak gösterilmişti. ABD, İngiltere ve Avustralya’nın imzaladığı AUKUS paktı asıl olarak Çin’i hedef almaktadır.

Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, AUKUS anlaşmasının bölgede nükleer silahlanma yarışını artıracağını belirterek, “Nükleer denizaltılar, nükleer silah teslim etme kabiliyetine sahip stratejik güvenlik araçlarıdır. Avustralya’nın hareketi, bölgesel stratejik dengeyi bozacak ve Güney Pasifik Nükleer Serbest Bölge Anlaşması’nı imzalarken verdiği taahhüdü geçersiz hale getirecektir” ifadesini kullandı.

Çin’in bu açıklamalarının dışında, Rusya ile öncülük ettiği Şanghay İşbirliği Örgütü’ne İran’ın da tam üyeliğinin kabul edilmesi karşı bir atak olarak görüldü.

Bu gelişmelerin karşılıklı olarak kutuplaşmayı artıracağı görülüyor. Çin’in “yol-kuşak” projesi gibi Hint-Pasifik bölgesinde de etkisinin artması ABD’yi rahatsız etmektedir. Tayvan ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında alevlenen gerginliğe ABD’nin hemen askeri taraf olması da asıl oyunun Çin’e karşı olduğunu açıkça gösterdi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa Birliği’nin NATO’dan bağımsız bir Avrupa Savunma Ordusu oluşturması gerekliliğini öne sürmekteydi. Macron, yaklaşık iki yıl önce yaptığı açıklamada “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” demişti (Economist, Kasım 2019). Macron, aktif ve müdahaleci dış politikadan yana idi. Gelişmelere karşı AB’nin tutumunu hantal bulduğu için Avrupa adına liderlik hevesi de taşıyordu. Ülkemizi de yakından ilgilendiren Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki meselelere bu yaklaşımla müdahale etti. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de petrol ve gaz arama faaliyetlerinin komşu Yunanistan ile gerilime neden olmasını fırsata çevirdi. Geçtiğimiz yıl yaz aylarında Doğu Akdeniz’deki askeri varlığını artıran Fransa, bölgeye iki fırkateyn ve iki savaş uçağı taşıdı. Bunda Libya’daki gelişmelerin de etkisi oldu.

Geçen yıl Doğu Akdeniz’de sorunun derinleşmesi ile Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Yunan silahlı kuvvetlerinin caydırıcılık gücünü artıracak silahlanma projesini açıklamıştı. Miçotakis, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile yaptığı görüşmede, Fransız yapımı silah sistemleri alması konusunda da anlaşmıştı.

Bu çerçevede Fransız yapımı 18 adet Rafale savaş uçağı anlaşması yapılırken, dört adet fırkateyn alımı için uluslararası ihale açılacağı duyurulmuştu (BBC Türkçe, 12 Eylül 2021). Yazının girişinde bahsettiğimiz Yunanistan ile anlaşmaya geri dönersek; böylece frkateynlerin de Fransa’dan alınacağı anlaşmada imzalanmış oldu. Yunanistan’ın silahlanma bütçesi Fransa’ ya akacak.

Macron’un çıkardığı gürültü Fransız silah sanayiinin AUKUS dolayısıyla uğradığı zararı hafifletecek görünüyor. ABD emperyalizmi şimdi gücünü Çin’e karşı yoğunlaştırmaya çalışırken Fransa da bu hesaplaşmada ABD’nin yanında yer almaya gönüllü duruyor. Fransa ve AB şu anda her ne kadar ABD’nin yanında yer alsa da Çin ile ABD arasındaki mücadelenin kızışması dünyayı çok etkileyecektir. Bilindiği gibi ABD’nin Afganistan’a ve Ortadoğu’ya müdahalesinin en önemli amaçlarından biri Çin’in önünü kesmekti. Çin bu mücadelede hep kaçak güreşti. ABD, AUKUS antlaşmasıyla birlikte Çin’in sınırlarına kadar geldi ve onu provoke etmeye çalışıyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.