Ergin Yıldızoğlu Yazdı: Bir ‘Karadelik’ Olarak Yemen

0
1643

Ergin YILDIZOĞLU

Suudi Arabistan’ın, Sünni Arap devletlerinin Yemen’de başlattıkları çatışmalar, ABD dış politikasının, “Büyük Hedron Çarpıştırıcısı”na (LHD) benzemeye başlayan“uzaktan dengeleme laboratuvarında”, tüm bölgeyi yutacak bir “karadeliğe”dönüştürülebilir.
Yerel bir sorun…

Yemen’de esas olarak “yerel bir iktidar kavgasıyla karşı karşıya olduğumuz”kolaylıkla görülebiliyor (Washington Post 13/04). El Cezire, geçen eylül ayında, Husi isyancıların Hadi hükümetine (Suudi ve ABD kuklası) karşı Sünni aşiretlerle birlikte savaştığını anımsatıyor (30/03/2015).

Al Monitor’da Ali Şabani, Husileri İran yönlendiriyor iddialarına karşılık, Wilson Centre’den Robert Worth’un “2007’de ben oradan (New York Times için-EY)yazarken bu iddiaya hükümettekiler bile gülüyordu” sözlerini aktarıyor. Suudiler 2009 yılında Husilerin kontrolündeki bir sınır bölgesine saldırıp da fena halde dayak yediğinde, İran gazeteleri Husi zaferini heyecanla vermiş ama, o zaman başka bir müdahale olduğuna ilişkin bir veri yokmuş. Şabani, Suudi dışişleri bakanının, 12 Nisan’daki demecinde “Yemen’i İran yönetmiyor” sözlerini anlatarak öyleyse“Suudiler niye savaşıyor?” diye soruyor.
Bu sorunun cevabı, Yemen’de değil, Yemen’i “Büyük Ortadoğu” bağlamında ABD’nin uzaktan dengeleme politikasının içine yerleştirince ortaya çıkıyor.

Bölgesel bir bağlam

Cevaba ilişkin ilk ipucunu, bugün Yemen’e birlikte saldıran Mısır ve Suudi Arabistan’ın 1960’larda Yemen’de birbirleriyle savaştığını, bu savaşta İran’ın Suudi Arabistan’ın yanında yer almış olduğunu anımsayarak bulabiliriz.

İkinci ip ucu da savaşan rejimlerin karakterinde yatıyor. Mısır’da Arap ulusalcılığını savunan anti-emperyalist ve İsrail’e düşman Halkçı Nasır rejimi vardı, İran’da da Amerikancı Şah rejimi: Ulusalcı-Cumhuriyetçi bir rejime karşı ABD kuklası iki monarşi.

Sonra, dengeler ve ittifaklar tam tersine döndü. Mısır’da, Nasır rejimi yok. Anti-emperyalist Arap ulusalcılığı çoktan öldü, yerine ABD yanlısı İsrail ile ilişkilerini iyileştirmiş bir ordu, siyasi ekip geçti. Mısır’da kısa bir süre için iktidar olan Müslüman kardeşler devrildi ve ABD’nin onayladığı bir yarı-askeri yönetim kuruldu.

İran’a bakınca, Şah rejimi devrildi, Şii-İslamcı bir Cumhuriyet kuruldu. Irak’ta Saddam devrildikten sonra, ABD’nin “şer ekseni” ülkelerinden biri olarak tanımladığı bu Cumhuriyetin yalnızca Şii akımlar üzerinde değil Hamas gibi Sünni akımlar üzerinde de etkisi artmaya başladı. Nihayet, İran’ın nükleer silah projesini durdurmak, İran ekonomisini uluslararası mali sermayeye açmak isteyen ABDAvrupa ile İran arasında bir yakınlaşma, İran’ı “normalleştirme” süreci başladı.

Bu süreç aynı zamanda yeni petrol teknolojilerinin devreye girmeye Suudi petrolünün göreli önemininazalmaya başladığı bir döneme denk gelince Suudi rejiminin hayalini kurduğu bölge hegemonyasını İran’a kaptırma korkusu hızla artmaya başladı. ABD, önce Irak iç savaşında, sonra bölgeden çıkmaya başlayınca İran’ı dengelemek için geliştirdiği Şii-Sünni ayrımını kullanma taktiğini, Yemen platformunda da uygulamaya başlamıştı. Bu uzaktan dengeleme politikasının, şimdi Yemen’de bir kara delik yaratmaya başladığını düşünmeme yol açan iki neden var. Birincisi, Mısır ve Suudi Arabistan birlikte bir ortak Arap gücü kuruyorlar, Mısır bu gücün etki alanının Yemen’le sınırlı kalmayacağını savunuyor. Bu “ordu” demokratikleştirme ya da insani felaketleri önleme “amaçlarına” sahip olmadığına göre ne yapacak? (Omae Ashur, ProjectSyndicat, 13/04). Şiilere karşı bir Arap NATO’su mu olacak? İkincisi, Suudi Arabistan’ın bugüne kadar Pakistan’ı mali olarak desteklemiş olmasının arkasında, ülkeyi kiralık asker olarak kullanmaktan öte niyetlerin de olduğu ortaya çıkmaya başladı. Kimi uzmanlara güre, Suudi Arabistan istediği zaman Pakistan’dan nükleer bomba satın alabilir.

Geçen hafta, Suudi Arabistan’ın Şii bölgesinde bir silahlı çatışma çıktığına, Rusya’nın İran’a S-300 füzelerini vermeye başlayacağına ilişkin haberler, bu Sünni koalisyonun Pakistan ve Türkiye’yi de kapsama çabaları, bu kara deliğin dışında kimsenin kalamayacağını düşündürüyor.

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.