Bugün 23 Nisan, ülkemizin güzel çocuklarının bayramı

0
892

İnan Kaloğulları

Bugün okullarda okuyan, parklarda oynayan, hayata gözlerini yeni açan sokaklarda hayatını kazanan; atölyelerde, dükkanlarda ve tarlalarda çalışan güzel gözlü, bahar yüzlü çocukların bayramı.   

İnsan sevgiyi, saflığı, fedakarlığı ve çoğu güzelliği çocuklarla kurduğu ilişkilerde koşulsuz şekilde görebilir. 

Onların varlığı bir sevinç ve neşe kaynağıdır. Duyguların en temiz halini çocuklar taşır. 

En çok soruyu onlar sorar, en meraklısı onlardır. Hayat önlerinde bir nehir gibi akar, durgunluğa meydan okurlar.  

Şiirlerin, şarkıların saflık ve güzellik sembolleridir.  

Küçük bendelerinde büyük dertleri de taşırlar. Yoksulluk ve çaresizlik en büyük yaraları onların yüreğinde açar. 

Heyecanları da büyüktür, öfkeleri de. Hırsları ise küçüktür. Küçük kalpleri sevgiye açık, kötülüğe ise kapalıdır. Sevinçleri gülmeyen yüzleri güldürür, insanı sevgiyle kucaklar. 

İstekleri ve heyecanları karşısında akan sular durur. En inatçısı onlardır, en savunmasızı yine onlar olur. Kalıba sokulmamış düşünceleri ile hem şaşırtır hem de düşündürürler. 

Dayanışmanın, şefkatin, adaletin en güzel yüzünü çocuklarda görürüz. Onlar hayatın küçük öğrencileri ve insanlığın büyük öğretmenleridir. “Çocuk aklı” güzelliğin kalbi ve insanlığın özlenen aklıdır.  

Çocuklar gericiliğin gölgesinde kendi bayramlarını buruk şekilde bir gün yaşıyor olsalar da bizler için her günü bayram havasına çevirmeyi başarırlar.  

Milyonlarca çocuk o güzel yıllarını doyasıya yaşayamadan büyüyor ve çaresizlikler sonucu yetişkinlik çağlarına ulaşmadan hayata gözlerini kapatıyorlar.  

Bugüne kadar yapılan savaşlarda 900 milyon çocuğun öldüğü tahmin ediliyor.  

Dünyada bir dakikada yaklaşık 7 çocuk açlıktan ölüyor. Günde 10 bin çocuk hiçbir şey yiyemediği için hayata veda ediyor.   

Savaşların ve zulmün gölgesinde en çok çocukların küçük bedenlerini görürüz. Onların yüzü barışın ve özgürlüğün değil insanlık dramının ve cehennemin yüzünü yansıtır.  

Suriye’de savaştan kaçan ve denizlerde boğularak karaya vuran küçük çocukların ölü bedenleri asla unutulmaz. Oradaki savaşın en acı bedelini anneleri ve babaları öldürülen, evleri yakılıp yıkılan çocuklara ödettirdiler. Suriye’de en az 4,7 milyon çocuk insani yardıma muhtaç hale getirildi.  

Yemen, iktidar savaşları uğruna acının pençesinde çırpınan bir ülkeye çevrildi. Açlıktan kemikleri görünen yüz binlerce çocuğun o acı yüzleri, güçsüz düşmüş ve çaresizce ölümü bekleyen insan yüzlerini andırıyor. 

Somali’de, Sudan’da, Irak’ta, Afganistan’da, Asya’da Afrika’da ve dünyanın dört bir yanında açlık, sefalet ve savaşların ateşi en çok çocukları yakıyor. 

Dünyada 400 milyonun üzerinde çocuğun savaşlar, hastalıklar ve çaresizlikler nedeniyle annelerini, babalarını ya da her ikisini birden kaybettiği belirtiliyor. 

450 milyon çocuk içilebilecek temiz su kaynaklarına ulaşamıyor. 

Hayatta olan yaklaşık 650 milyon kız çocuğunun çocukluk dönemlerinde evlendirildiği ifade ediliyor. Virüs salgınının yarattığı zorluklar nedeniyle şu an dünyada 10 milyona yakın kız çocuğu küçücük yaşlarda evlendirilme riskiyle karşı karşıya bulunuyor. 

300 milyona yakın çocuk yoksulluktan kaynaklı sorunlar nedeniyle okula gidemiyor.  

152 milyon çocuk emek pazarında çocuk işçi olarak küçük benleri ile para kazanmaya çalışıyorlar. (İLO) 75 milyon çocuk ise tehlikeli işlerde çalıştırılıyor. 

300 milyondan fazla çocuk kendilerine bakan kişiler tarafından psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalıyor. 

Dünya genelinde yaklaşık 332 milyon çocuk uygulanan karantina politikalar nedeniyle ruh sağlığı bozulacak biçimde risk altında bulunuyor. 168 milyon çocuğun ise pandemi nedeniyle yüz yüze eğitimlerden ve okudukları okullardan uzak kaldığı belirtiliyor. 

Ülkemizdeki nüfusun yaklaşık 23 milyonunu çocuklar oluşturuyor. 

O çocukların yüzde 22’si çalışma hayatının içinde yer alıyor. 2013-2020 yılları arasında en az 454 çocuk acımasız koşullarda çalıştığı için iş cinayetlerine kurban edildiler. 15 yaş altında çocuk çalıştırmak yasak olmasına rağmen iş cinayetlerinde hayatını kaybeden 122 çocuğun 14 yaş altında olduğu vurgulanıyor. (İSİG)  Okula gidemeyen çocukların yarıdan fazlasının ise çocuk işçi olarak çalışma hayatına dahil olduğu belirtiliyor. 

Açık lisede okuyan çocukların sayısı giderek artıyor. Kız çocuklarının okuma oranı ise düşüyor. (Eğitim-Sen) 

Ülkemizde 0-6 yaş arası 800’e yakın bebek, çocukluklarının en önemli dönemlerinde anneleri ile birlikte cezaevlerinde büyüyorlar. 3 bin çocuk cezaevlerinde “suçlu” olarak hapis yatıyor. Tahliye olanların birçoğu ise suç işleyerek cezaevlerine geri dönüyorlar. Pozantı ve Sincan cezaevlerinde yaşanan cinsel istismarlar o çocukların hangi koşullar altında yaşadıklarını hatırlatmaya yetiyor.  

Bebeklik çağındaki çocukların kaçılarak korkunç kötülüklere maruz kalmasına ve cansız bedenlerine ulaşıldığı haberlerini görmeye en çok bu dönemde tanık olduk. 

Ülkemizde çocukların neredeyse yarısının çeşitli şekillerde şiddete maruz kaldığı belirtiliyor. Şiddet gören çocuklar büyük kötülüklere, en kötü alışkanlıklara ve bu yöndeki davranışlara açık hale getiriliyor. 

Çocuk hakları da kadın hakları gibi giderek ayaklar altına alınıyor. 

Dindar nesil yetiştirmek için ruhsal dünyalarına aykırı olan her türlü bilgi ve davranış eğitimler aracılığıyla çocuklara aşılanıyor. Dinsel kavramları öğrenmeleri için her türlü yol denenirken o çocuklar okudukları okullarda çoğu zaman “çocuk hakları” eğitiminin adı bile duymuyorlar. 

Türkiye’de 1995 yılında yürürlüğe koyulan Çocuk Hakları Sözleşmesi de kadınları korumayı hedefleyen İstanbul Sözleşmesi ile aynı kaderi paylaşıyor. Her çocuğun yaşama, barınma, beslenme, korunma ve eğitim hakkı maalesef milyonlarca çocuğa daha fazla yoksulluk, istismar, çaresizlik ve şiddet olarak geri dönüyor.   

Türkiye’de engeli bulunan 422 bin çocuk çeşitli ayrımcı tutumlara maruz kalıyorlar. 

15 yaşından küçük olan kız çocukları arasında sadece kayıt altına alınan cinsel taciz oranları yüzde 10’ları geçiyor. 

Cemaatler, dernekler ve vakıflar Mili Eğitim Bakanlığı ile yapılan anlaşmalar ile eğitim hayatının merkezinde yer alan ve dinsel gericiliği yayan eğitim kurumlar haline getirildiler.  

“Altın nesiller yetiştireceğiz” diyerek dincileşmeyi geliştirmek adına eğitim hayatında bugüne kadar sayısız değişiklikler yapıldı. Binlerce çocuğun okuduğu okul anne ve babaların tepkilerine rağmen imam hatip okullarına çevrildi ve çocuklar o okullara gitmeye zorlandı.  

2015 yılında 4-6 yaş arası 15 bin 265 çocuk kuran kurslarında eğitim alırken, 2020 yılında bu sayısı 181 bin 808’lere kadar ulaştı. Son 5 yıl içinde 523 bin 823 küçük çocuk bu kurslarda eğitimden geçirildiler.  

Milyonlarca çocuğun eğitim hayatı giderek daha fazla şekillendiriliyor. Eğitimciler ve bilim insanları daha az konuşurken, dinsel otoriteler çocukların geleceği hakkında daha çok konuşuyorlar. 

Gelecek nesiller fırsatını bulmaları durumunda kurtuluş umudu yurtdışına çıkmakta aradıklarını belirtiyorlar. 

Ülkemizde çocukları hiçbir zaman hakkettiği değeri görmedi. Bugün ise kötülüklerle kuşatılmış daha koyu bir karanlığın içinde büyüyorlar.  

23 Nisan Türkiye’nin bağımsızlığını ve halkın saltanattan kurtuluşunu simgeleyen bir bayram olarak ortaya çıktı. Ülkemizde egemenler ise hiçbir zaman halkın ve geleceği temsil eden gençlerin bağımsızlık, aydınlık ve özgürlükten yana hayallerini gerçekleştirme çabalarına izin vermediler. 

Bu hayallerin yok edilmesini de başaramadılar. 

Çocukların kalbi adaleti, özgürlüğü, dayanışmayı ve mücadeleyi temsil ediyor.  

Tüm çocukların bayramı kutlu olsun.  

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.