CHE ve Devrimci Eğitim

0
3126

İnan Kaloğulları

Kapitalizm geliştirdiği çeşitli araçlar yardımıyla toplumu sinsi şekilde egemenlerin amacına uygun hale getirmeye çalışır. İnsanları her yönüyle sermaye egemenliğine mecbur bırakarak, onları bu egemenliğe razı etmeyi amaçlar. Her türlü yola başvurarak topluma boyun eğdirilmek istenir. Bunun için ise eğitime büyük ihtiyaç duyar. İnsanları sadece okul yoluyla eğitmeyi yeterli görmez. Toplumu hayatın her yerinde kuşatarak kendi gerçekliğinin dışında bir kölelik ilişkisine ayak uydurmaya zorlar ve sisteme bağlı hale getirerek onları eğitir.

Bunu yaparak bizden ezenler gibi düşünmemiz istenir. Kendi yaşamımız dışında bir gerçekliğe uygun davranmamız beklenir ve insanların birbirileriyle kuracakları ilişkilere varıncaya kadar hayatımızın her yerine sinen bir egemenlik ilişkisi geliştirilir.  Boyun eğdirme, manipülasyon, egemenlik, kadercilik, dogmatizm, otoriterlik, faydacılık, sekterlik, propaganda, polemik, lafazanlık gibi kavramlar ezenlerin en çok başvurdukları nesneleştirici ve köleleştirici araçlardır.

Devrimci eğitim ise kapitalist piyasanın insanı nesneleştiren anlayışının karşısında yer alabilecek en güçlü araçtır. Eğitimin ideolojik bir araç olduğunu düşünür ve bu nedenle tarafsız bir eğitimin olmayacağına inanır. Devrimci eğitimin en önemli amacı insan ilişkilerinde özgürleştirici bir dönüşüm yaratılmasıdır. Bunun karşılığı ise mücadele arkadaşlığıdır. Bu nedenle en çok insan ilişkilerine yoğunlaşır. Piyasanın insan onuruna ve saygınlığına rahatsız edici derecede etki eden ilkel ve köleleştirici araç ve yöntemlerini reddeder. Kendisini her şeyin sahibi gören kapitalist piyasa gibi bilgiyi bir otorite aracı olarak görmez.

Devrimci eğitim, özgürleştirici alternatif yollar ve araçlar geliştirmeyi amaçladığı için ortak akla, birlikte üretmeye önem verir. Boyun eğdirmeyi ve egemenlik kültürünü değil, eşitler ilişkisini savunur. Çarpık bir kolektivizmin yerine, birlikte öğrenmeyi ve mücadele içinde yoldaşlık ilişkilerini geliştirmeyi amaçlar.  İnsanın özne olduğu bir eğitimi ve dayanışmayı bu dönüşümün en önemli amaçları arasında görür. Kapitalist piyasanın yarattığı metalaşmış insan ilişkilerinin karşısına ise yeni insan ilişkilerini koyarak; sevgiyi, insana inanmayı, alçak gönüllülüğü devrimci eleştiriyi, dayanışmayı, devrimci diyalogu ve umudu bu ilişkileri yaratmaya aracılık edecek en önemli kavramlar olarak değerlendirir.

Che ve Devrimci Eğitim

Che Guevara 14 Haziran 1926 yılında Arjantin’de doğdu ve 9 Ekim 1967’de CIA ve Amerikan Ordusu’na bağlı çeteler tarafından Bolivya’da katledildi. Bu gün yaşasaydı 91 yaşında olacaktı. Ama o, hala genç bir devrimci olarak biliniyor ve anılıyor. Fikirleri ve devrimci kişiliği ise gün geçtikçe daha çok değer kazanıyor ve daha da kazanmaya devam edecektir.

Che en çok mücadeleci özellikleri, güçlü insan kişiliği, katı dürüstlüğü ve fotoğraflardaki etkili bakışları ile insanların zihninde ve yüreğinde iz bıraktı. Çoğunlukla savaşçı özellikleri ve güçlü enternasyonalist yanlarıyla tanındı. Bir gerilla savaşçısıydı, fakat onu mücadelenin sembolü haline getiren asıl şey kişiliğinde şekillendirdiği ve savunduğu ‘Yeni İnsan’ kavramıydı.

Yazdığı kitaplarda gerilla savaşını bir metot olarak gördüğünü belirtmişti. Mücadeleyi tüm Latin Amerika’ya yayarak emperyalizme karşı her yerde savaşmayı savunuyordu. Küba devrimi esnasında gerilla komutanı olarak mücadele arkadaşlarıyla birlikte kazandığı deneyimlerini yazdığı kitapları Türkiye’de de çok biliniyor. Che, en çok savaşçı özellikleriyle tanındı fakat onu devrimci mücadelenin güçlü karakteri haline getiren asıl şey çok önemli görülen başka bir tarafıydı.

Che, özgürleşmeyi bir ahlak ve bilinç problemi olarak gördüğünü belirtmişti. Bu nedenle mücadele içinde doğru yöntemler kullanma konusunda titizlikle davrandığı söyleniyor. Düşünceleri sadece teorik düzeyde kalsaydı belki bu gün aynı etkiyi yaratamayacaktı. Görüşleri yaşamıyla da bütünleştiği için daha güçlü hale geldi. Bu nedenle eleştirel pedagojinin en önemli isimlerinden Paulo Freire de onu ezilenlerin özgürleşmesinde vazgeçilmez devrimci bir sembol olarak gördüğünü ifade etti.

Che, yeni insanın en önemli vasfının sevgi olduğunu söylemişti. Tarif ettiği bu sevgi, insan ilişkilerindeki günlük şefkat değildi elbette. O, sevgiyi güçlü ideallerle birleştirmek ve bunu bölünmez hale getirmeyi kastediyordu. Bahsettiği şey insanlığın büyük sorunlarını kendi kişisel sorunu olarak algılamaktı. Freire de onun en çok bu özelliğine dikkat çekti ve Che’nin uğrunda can verdiği bir sevgi anlayışını benimsediğini belirtti.

Yeni-İnsan Kavramı ve Devrimci Diyalog

Che’nin savunduğu ‘Yeni İnsan’ kavramı sadece sezgisel şekilde halkla karşılıklı bağlar kurmaya dayanmıyor. İnsanları yöneten piyasanın, toplumda nasıl bir bilinç ve ahlak yarattığını; piyasanın insan ilişkilerini nasıl da metaların dolaşım ilişkisiyle birer cansız nesne ilişkisine dönüştürdüğünü etkili şekilde açıklamıştı. ‘Meta-İnsan’ olarak tarif ettiği bu kavram, bu nedenle içinde incelenmesi gereken derin bir birikimi barındırıyor. Che, insana duyduğu sevgiyi, güveni ve alçakgönüllülüğü yüzeysel şekilde ele almadı.

Özgürleşme yolunda tarif ettiği bu ilişkilerin alternatif bir bilinç ve ahlakın geliştirilmesiyle elde edileceğini savundu ve insanın taşıdığı devrimci potansiyele duyduğu inancı sıkça ifade etti.

Devrimci mücadeleyi insanın bireysel kapasitesinin kurtarıcısı olduğu şeklinde yorumlarken devrimci örgütü de toplumdaki bu dönüşümü sağlayabilecek pedagojik bir araç olarak değerlendirdi.

Che, tarafsız bir eğitimin olmayacağını düşünmüştü. Emperyalizmin yaydığı ahlak ve bilincin insanı nasıl da çaresiz hale getirdiğini yazılarında sık sık belirtti. Alternatif insan ilişkilerini ortaya çıkaracak devrimci eğitimin bu nedenle çok önemli olduğunu düşündü. Eğitimin sadece bilgi yığınını insan zihnine doldurulacak bir faaliyet olmadığını; insanlaşmamızı sağlayabilecek devrimci bir süreç olduğunu belirtti. Bireyin piyasaya uyumlu hale getirildiği eğitim anlayışlarını reddetti. 

Ezilen insanlarla kurulacak enternasyonalist dayanışmanın, sosyalizmde eğitimin insana kazandıracağı en önemli nitelik olacağını düşündü. Düşüncelerindeki tutarlılığını veda ederken çocuklarına yazdığı mektupta da yansıttı:

“…Bizlerin yalnız başımıza hiçbir değerimizin olmadığını hatırda tutun. Her şeyden önce de dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir kişiye karşı yapılan herhangi bir haksızlığı daima yüreğinizin en derin yerinde hissedebilin. Bu, bir devrimcinin en güzel niteliğidir.” 

Che, eğitimi bu niteliklerin geliştirilmesi için taraflı ve devrimci bir dönüşüm aracı olarak gördü.

Halkı manipülasyon aldatmacasıyla ve propaganda yöntemiyle mücadeleye katma düşüncesi bu açıdan Che için çok yabancı bir kavramdır. Bu yöntem savunduğu görüşlere fazlasıyla aykırıydı. Onların yerine insanların adalet duygularına seslendi ve dayanışma bilincini öne çıkararak halkı devrimci diyalog aracılığıyla mücadele saflarına katmaya çalıştı. İnsanı nesneleştiren propaganda araçlarını reddederek, alçakgönüllü bir tutumla halkla güçlü bağlar kurdu ve mücadele içinde onlardan öğrenmeyi ve birlikte gelişmeyi benimsedi.

Yaptığı bir konuşmada “Benden bir öneride bulunmamı isteseler, halka gitmek için kendini halktan biri olarak hissetmek, halkın ne olduğunu, ne istediğini neye ihtiyacı olduğunu, neler duyduğunu bilmek gerekir, derdim” diyordu.

“Biz, halka bir araştırıcı ruhuyla, alçak gönüllülükle gitmeliyiz; halkın büyük bilgelik kaynağından feyz almalıyız” demişti. Che, halkla ilişki kurarken devrimci diyaloğun çok önemli olduğunu mücadele boyunca da yaşamıyla örnekleyerek göstermişti.

Che’nin savunduğu devrimci pedagojide örnek yaratarak öğretme yönteminin çok belirgin olduğu arkadaşları tarafından da sıkça belirtilir. Che hakkında araştırmalar yapan gazeteci yazar James Petras “Örnekleyerek eğitim Che’nin yol göstericisiydi” der.  Che’nin Latin Amerika halkının ulusal kahramanı Jose Marti’nin “Söylemenin en iyi biçimi yapmaktır” sözünü çok önemsediği söylenir.

Che, halkla devrimciler arasındaki gelişecek güvenin örnekleyerek göstermek yoluyla başarılacağına inanıyordu. Özgürleştirici pedagojiyi insanların kendi devrimci pratikleriyle kendilerini yetiştirmesi ve birlikte öğrenme süreci olarak gördüğünü ifade etmişti. Devrimci mücadeleyi “İnsanın bireysel kapasitesinin bir kurtarıcısıdır” şeklinde yorumlamıştı.

Che’nin oğlu Camilo Guevara, onun için “Sarsılmaz bir etik anlayışı vardı, ‘kendim yapmadığım bir şeyi başka birinden de isteyemem’ diye bakardı.” der. Che’nin bu güçlü ahlaksal özelliği bir yanıyla onun sahip olduğu bir kişilik özelliğiydi fakat diğer diğer yanıyla bu, düşünsel olarak alternatif bir bilinç kuramını savunuyor olmasından ileri geliyordu.  Marksist klasikleri çok küçük yaşta okuyarak kavramaya çalıştığı ve genç yaşlarda kendisini komünist olarak adlandırdığı söylenir. Sahip olduğu görüşlerini yabancılaşmayı aşmayı amaçlayan, devrimci ve hümanist görüşler şeklinde giderek derinleştirdiği belirtilir.

O, halktan devrimi ileriye taşıyabilmek için fedakarlık yapmasını beklerken, kendisinin halka örnek olması gerektiğini düşünüyordu. Mücadele esnasında savaşçıların ileriye atılmaları gerektiğini düşünürken yine en önde cesurca savaşmak gerekiyordu. Emperyalizme karşı dünyanın başka yerlerine gidip savaşan Kübalı savaşçıları teşvik ederken kendisinin devlet bakanlığı yapamayacağını belirtiyordu.

Che çocuklarına yazdığı mektubunda Babanız düşündüğü gibi hareket eden bir adamdı ve kesinlikle inançlarına bağlıydı.” derken bu özelliğini yansıtmıştı.

Mücadele konusundaki bu tutarlılığını en çok yeni insan ilişkilerini geliştirmek isterken, toplumu ileriye götürebilecek canlı örnekler yaratmak açısından önemsedi. Eski toplumun metalaşmış insan ilişkilerini kırmak için halkı motive edecek ve güçlü izler bırakacak canlı örneklerin bu dönüşümün yaratılmasında büyük etkisi olacağını düşünüyordu. Bu düşüncesini Kübalı gençler ve Küba halkı arasında yaptığı konuşmalarda da sık sık belirtti. Mektubunda çocuklarına da bunun önemini hatırlattı ve onlardan örnek birer devrimci olmalarını istedi.

Che’nin mücadele içindeki tutumu, yeni insan ilişkilerini geliştirmeyi sağlayacak semboller yaratmak adına kendisini büyük bir dava uğruna feda etme tutumudur. Yarattığı örnek bu nedenle çok güçlüdür.

Fidel Kastro da yaşadığı süre boyunca Che’ye duyduğu büyük hayranlığını sık sık ifade etti. Che için, “Azim onun niteliklerinden biriydi. İnanılmazdı. Zorlukları önemsemezdi. Denerdi, başaracağından emindi. Ne zaman belli bir iş için gönüllü gerekse ilk öne çıkan Che olurdu. Bir başka özelliği ise öngörüsüydü. Olağanüstü gözü peklik, tehlikeyi küçümseme onun en önemli özellikleriydi. Çok daha tehlikeli şeyler yapmayı önerirdi. Ben büyük bir çabayla onu hayatta tutmaya çalıştım. Che çok eleştireldi. Hem diğer insanları hem kendisini çok sert eleştirirdi. Çok dürüst, çok saygılıydı. Aşırı dürüsttü. Diplomasi ve kurnazlık gibi terimlerinden tiksinirdi. Che asla titremezdi. Ölümden korkmazdı. Tehlikeli durumlarda daha gözü pek olurdu. Müthiş dürüst, ahlaklı, onurlu bir insan. Zeki, vizyon sahibi bir insan. Che bir örnektir. Tartışma götürmez ahlaki bir güçtür.” ifadelerinde bulunuyordu.

Fidel, Che’nin ölüm haberini aldıklarında “O ölüm acısıyla o gün bir konuşma yaptım ve şunu sordum: ‘Çocuklarımız nasıl olsun istiyoruz? Che gibi olsunlar istiyoruz’ diye yanıt verdim” der.

Che’nin sosyalizmin eğitim anlayışına dair yarattığı örneğin Küba’da güçlü izleri bulunuyor. Bugün eğitim alanında dünyanın en gelişmiş örneklerden biri olarak gösterilen Finlandiya da dahil, insanlığı ilgilendiren çok önemli sorunlar kapitalist düzeni ciddi düzeyde tehdit edecek biçimiyle tartıştırılmıyor. Küba’da ise eğitimin özellikle bu yönüne önem verildiği belirtiliyor.

Yoksulluk, savaş, kadın sorunu, çevre sorunu, göç sorunu, çocuk hakları, enternasyonalizm ve emperyalist barbarlığın yarattığı önemli sorunlar kapitalist ülkelerde gerçek temellerine dayandırılarak tartışılmıyor. Birçok kaynak ise Küba’da bunun farklı olduğunu söylüyor. 

Küba’da geliştirilmek istenen eğitim anlayışı, bilinç ve ahlak yönüyle hayata başka türlü bakmaya çalışan alternatif bir pedagojinin ürünüdür. Che ve devrimci arkadaşlarının kendilerini feda edercesine ortaya koydukları devrimci örneğin, Küba’daki eğitim anlayışının şekillenmesinde büyük etkisi var.

Che’nin örnek devrimci kişiliğinin bu nedenle insanların yüreğinde filizlenmesine Küba’da çok önem verildiği belirtilir. Küba’da her okul günü çocuklar “komünizmin öncüleriyiz, hepimiz birer Che’yiz” andını okuyarak okula başlarlar.

Meta-İnsan Kavramı ve Yabancılaşma

Che, çok önemli gördüğü gönüllü çalışmayı bir eğitim süreci olarak adlandırmıştı. El arabasıyla un çuvalı taşırken, tuğla örerken ve motor üzerinde şeker kamışı toplarken fotoğraflara yansıyan görüntüsü asıl olarak bir amaca dönüktü. Devrimin yeni bir entelektüel sınıf yaratmasının önüne geçmek ve artı değerin nasıl üretildiğini görünür hale getirmek için el ve zihin işçileri arasında bir bağ oluşturmayı önemli gördü. Sosyalizmin, burjuva bilincini ve ahlakını aşan alternatif bir yol geliştirilerek başarılı olacağını düşünüyordu. Devrimin yozlaşmasına karşı savunduğu yaratıcı görüşleri için ise fedakarca çabaladı. “Devrim insanla yapılır, fakat insan devrimci ruhunu gün ben gün işlemelidir” dedi.

Fidel Kastro’nun belirttiği gibi Che kendisine karşı çok eleştireldi. Anılarında “Geldiğimiz sırada muhafızların çoktan ilerlemekte olduğunu gördüm. Bizim çok çabuk geri çekildiğimiz küçük bir çarpışma çıktı. Durum kötüydü ve etrafımızı çeviriyorlardı, fakat küçük bir direnişte bulunduk. Kişisel olarak daha önce hissetmediğim bir şeye dikkat ettim: Yaşama ihtiyacı. Bir sonraki fırsatta düzeltilmesi gereken bir durum.” ifadelerine yer veriyordu.

Güçlü devrimci özellikler taşıyor olmasına rağmen ve popüler kişiliğine karşın, Che’nin alçakgönüllü tutumundan taviz vermediği belirtilir. Devrimden sonra Las Villas Merkez Üniversitesi’nde ona verilen fahri pedagoji doktoru ünvanı için üniversitede yaptığı konuşmada “Ernesto Guevara olarak, pedagoji fakültesinin fahri doktorluk projesini nasıl kabul edebilirim: Öğrendiğim tek pedagoji, savaş alanlarının, kaba sözlerin, kan dökücülüğün pedagojisidir” demişti. Fakat Che bundan daha fazlasıydı.

Sovyetler Birliği’nin maddi dürtüler sağlayan ve burjuva bilincini diri tutacak politikalarını her fırsatta eleştirdi. Onun savunduğu devrimci bilinç maddi dürtülerden çok ahlaki temelliydi. Politik, ahlaki motivasyonu önemsedi ve kapitalizmin onun kendi maddi dürtülerini örnek alarak alt edilemeyeceğini savundu. Devrimci ahlak içermeyen bir komünizmle ilgilenmediğini belirtti. İnsanlar arasındaki ilişkilerin kurtlar arasındaki rekabete benzer şekilde örgütlenmemesi gerektiğini savundu.

Gerilla hayatını sadece bir savaş alanı olarak değil birçok yönüyle bir eğitim alanı olarak düşündü. Mücadele içinde arkadaşlarıyla birlikte Sierra Maestra dağlarında okul inşa edilmesine öncülük etti ve eğitimden mahrum kalan köylü halka okuma yazma öğretilmesi için çabaladı. Okuma yazma bilmeyen savaşçıların da bu yönde geliştirilmesini çok önemsedi. Bu konu ile özel olarak ilgilendiği belirtilir. Önce devrim yapmak, sonra sorunların üzerine gitmek gibi bir bakış açısını reddetti.

Che, yabancılaşma konusuna özel olarak ilgi duyuyordu. Kendisine karşı acımasız olması belki en çok bu özelliğinden ileri geliyordur. Kişiliğinde şekillenmiş olan dürüst ve gerçekçi yanları Marksist öğretiyle buluşunca, yabancılaşmanın asıl kaynağını görmesini de kolaylaştırdığı söylenir. Yabancılaşmanın karşısına koyduğu ‘Yeni İnsan’ kavramını tarif ederken, Marks’ın Kapital adlı kitabından ve hümanist görüşlerinden etkilenmişti.

Latin Amerika’nın özgürleşmesi gibi büyük hayallere sahipti ve adaletsizliğe karşı her yerde mücadele etmek gerektiğini belirtiyordu, fakat onun bu yanı sadece güçlü insan özellikleri taşıyor olmasından ileri gelmiyordu. Görüşlerinin altında derin bir mücadele ve insan birikimi yer alıyor. Che’nin yaşamıyla da örneklediği görüşleri bu açıdan özenle incelenmesi gerekiyor.

Odak Dergisi ile Eğitim ve Dayanışma Hareketi, Che’nin çok fazla tartışılmayan bu yanına sürekli dikkat çekmeye çalışıyor. ‘Metalaşmış insan ilişkileri’nin yerine Che’nin ‘Yeni-İnsan’ kavramını koyarak, devrimin iki insan arasındaki yoldaşlık ilişkisi ile başlayacağını savunuyor. Propaganda ve polemik gibi insanı alt etmeye ve nesneleştirmeye dönük yöntemlerin karşısına ise Che’nin yaşamı ve görüşleriyle desteklediği devrimci diyaloğu koymayı önemli görüyor.

Che, savunduğu görüşleri sayesinde Reel-sosyalizm’deki yanlışları kolayca görebildi ve onları Küba’nın diplomatik ilişkilerini zora sokacak dürüstlükte acımasızca eleştirdi. “Başlı başına ekonomik komünizm beni ilgilendirmiyor” diyerek özgürleşmeyi ekonomik kalıpların dışına çıkararak; onu bilinçli eylem, bir özgürleşme süreci, yani praksis bir süreç olarak gördüğünü söyledi.

Sosyalizmin inşası esnasında Sovyetler Birliği’nde geliştirilen insan modelini sakıncalı bularak açıkça reddetti. Mücadelesi boyunca çoğunlukla çok önemli gördüğü başka bir noktaya dikkat çekti.

“Meta, kapitalist toplumun ekonomik hücresidir. Meta var olduğu sürece, etkileri üretimin örgütlenmesinde ve bunun sonucu olarak toplumun bilincinde kendini hissettirir” dedi. Meta ilişkilerinin toplumun zihninde farklı bir değer kavramı yarattığını belirterek, insanı yabancılaştıran bu bilincin karşısına yeni bir değer, ahlak ve bilinç koymak gerektiğini savundu. Bu dönüşümün ise mücadele arkadaşlığı ile ve güçlü devrimci örnekler yaratılarak başlayacağını savundu.

“Kapitalizmde insan, genellikle kavrayış ve anlayışının ötesinde kalan acımasız yasalarla yönetilir. Yabancılaşan birey, kendisi gibilerin oluşturduğu topluma görünmez bir göbek bağı ile bağlıdır. Bu göbek bağı, kapitalizmin değer yasasıdır. Bu yasa, kişinin bugünkü durumunu ve geleceğini biçimlendirerek yaşamının tüm yönlerinde işler durumdadır” dedi.

Che, ‘Meta-İnsan’ ilişkileri olarak tarif ettiği derin ve ıssız yabancılaşmanın karşısına yeni-insanı ortaya çıkarabilecek örnek bir devrimci kişiliği koymayı bu nedenle çok önemli gördü.

Mücadele boyunca çabaları çoğunlukla bu görüşlerini geliştirmeye ve uygulamaya dönük oldu. Bu açıdan Che’nin kişiliğinde geliştirdiği örnek ile, ezilenlerin karanlık yolunu aydınlatabilecek alternatif bir ışık yaktığı söylenebilir. Che ezilen insanlara, ezenlerin dünyası dışında alternatif bir yolun da bulunduğunu kendi yaşamıyla örnekleyerek gösterebildi. Güçlü kişiliğiyle kapitalizmin bireyi temel alan ve insanı nesneleştiren eğitim ve ahlak anlayışının karşısına, yeni-insan ilişkilerini ortaya çıkarabilecek bir eğitim, ahlak ve alternatif eleştirel bir bilinç koymayı çok önemli gördü.

Özgürleşme mücadelesinde insana inanmanın, devrimci eleştirinin, alçak gönüllülüğün, devrimci diyaloğun çok önemli olduğunu kendi kişiliğiyle güçlü şekilde yansıttı. Che’nin, taşıdığı bu güçlü özellikleri nedeniyle, eleştirel ve devrimci pedagojinin güçlü sembolü haline geldiği söylenir. Eleştirel pedagojinin en önemli isimlerinden Paulo Freire de Che’yi bu şekilde tanımlayarak, yeni insan ilişkilerine ihtiyaç arttıkça Che’nin devrimci kişiliğinin daha da öne çıkacağını belirtti.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.