CHP, DİSK VE BELEDİYELER

0
1850

Alican Çağrı Gökçek

Aylardır süren ekonomide kötüye gidiş beraberinde derinleşen yoksullaşma, sermaye baskısı, artan işten çıkarmalar ve ağırlaşan çalışma koşullarını getiriyor. Son dönemde birçok sektörden işçi kıyımı haberleri gelirken belediyelerdeki durum ise giderek kötüleşmeye devam ediyor. AKP, CHP ve MHP yönettikleri belediyelerde işçi kıyımına hız verdi. AKP’li Üsküdar Belediyesi işçilerinin direnişlerini hepimiz takip ediyoruz. Yine aylardır MHP’li Aliağa Belediyesi’nde olanlar ortada. İktidar bloğunda olan bitene karşı CHP’si, HDP’si ve sosyalist çevreleriyle birlikte duyarlılık ve dayanışma geliştirilmeye çalışıldığını söylersek abartmış olmayız. Ancak, bu durum muhalefet içerisinden benzer vakalar yaşandığında maalesef ortaya çıkmıyor. Sol muhalefet çeşitli sebeplerden dolayı sermaye yanlısı politikalar karşısında ortak ve güçlü bir tutum ortaya koyamıyor. 

Geçtiğimiz Ekim ayında özellikle İstanbul Ataşehir ve Maltepe belediyelerinden işçi kıyımı haberleri aldık. Geldiğimiz noktada Maltepe’de işçilerin ortak çabası sonucu belediyenin geri adım attığını ve kazanım elde edildiğini öğrendik. Ataşehir’de ise atılan 2 işçi arkadaşımızın direnişi tüm kararlılığıyla devam ediyor. Aslında CHP’nin işçi kıyımı pratiğine yabancı değiliz. İşe iade davalarını kazanmalarına karşın Aydın Büyükşehir Belediyesi işçileri işlerine iade edilmiyor. İşçiler direnişlerine tüm kararlıığıyla devam ediyor. Aydın işçilerinin yanısıra İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden çıkarılan Mahir Kılıç, kendisine daha önce verilen sözün tutulmadığı gerekçesiyle CHP İl Başkanlığı önünde açlık grevi direnişine devam ediyor.

Peki CHP’li belediyelerde işçi kıyımları olduğunda demokrat ve devrimci kamuoyunun algıda seçicilik yapmasını neye borçlu olabiliriz? Bu çelişkili tutumun mücadele pratiğimizi nasıl etkilediğinin farkında mıyız? İşçi sınıfı ve ezilen halklar açısından güvenilir, tutarlı ve dayanışmacı bir halk hareketi yaratma çabamıza verilen zararın farkında mıyız? Daha somut konuşmak gerekirse işçi kıyımlarında söz sahibi CHP’nin, atılan işçilerin üyesi olduğu DİSK’in, DİSK’i yöneten/yönetmeyen tüm sol çevrelerin az veya çok eleştiriden mahrum bırakılmasını nasıl açıklayabiliriz? 

Cargil işçilerinin ve Somalı maden işçilerinin direnişlerine milletvekili düzeyinde katılıp emek yanlısı duruş sergilemeye çalışan CHP’yi kendi belediyelerinde yaptıklarından ötürü niçin hep bir ağızdan eleştiremiyoruz? Özellikle de CHP yönetimiyle temasları olan ve CHP tabanından beslenmeye çalışan bazı sol çevrelerin bu süreçte güçlü bir itiraz yükseltemediğini üzülerek gözlemlemiş durumdayız. Elbette o çevrelerin sessizliği sadece onların sorunu olamaz. Bu tablo, bir yönüyle Türkiye solunun içinde bulunduğu sıkıntıların bir yansımasıdır. Yıllardır dile getirdiğimiz ve gerçekleşmesi için çaba gösterdiğimiz “solun bağımmsız ve ilkeli bir birlikteliği” meselesinin bu gibi kriz durumlarında nasıl da önemli bir ihtiyaç olduğunu hatırlatmak ihtiyacı gerekiyor. 

​Öte yandan bazı sol çevrelerin ise bu kötü tabloyu halkın yararına çözme çabası gütmekten uzak tavır sergilediklerini görüyoruz. Sonuçta CHP belediyelerinde yaşanan olaylar kimsenin faydasına değildir. Elbette bu süreçte CHP yönetiminin ve belediye başkanlarının anti-demokratik, baskıcı ve tehditkar tarzda işçi sınıfının örgütlülüğünü hedef almasını eleştireceğiz. Fakat, bu eleştirilerimizi yaparken sol muhalefetin birliğini bozacak dilden uzak drmaya çalışmalıyız. Bu süreçte suçlayıcı bir dilden ziyade bu tür uygulamaların kimlere ne kazandıracağı vurgusu üzerinden bir dil geliştirmek zorundayız. Bu dönemde iktidar bloğu karşısında demokratik muhalefetin içeriden bölünmeye tahammülü olmamalıdır. Ve daha da önemlisi eleştirilerimizi sunarken objektif olmak durumundayız. Mesela; CHP belediyelerini emekçiler açısından sorunlu görüyorsak Türkiye’de başta HDP olmak üzere sol muhalefetin elinde tuttuğu tüm belediyelerde emekçilerin durumunu göz önünde tutmak zorundayız. Bugün belediye işçilerinin genellikle benzer çalışma koşullarına sahip olduğu bir düzene sahibiz. Belediye sendikacılığı siyasal partilerin güdümü altında vücut bulurken belediye işçilerinin örgütlü hareket etmeleri önünde hala ciddi engeller bulunmaktadır. Bunların yanında Türkiye’de hüküm süren hakim çalışma düzenini aşacak bir çalışma düzeni modeli ise henüz muhalif belediyelerde hayata geçirilmiş değildir. Bu anlamda sorunu salt CHP ve birtakım belediyeler diye görmeye çalışırsak geniş tabloyu da gözden kaçırmış oluruz. 

​Türkiye’de sendikal hareketin giderek yozlaştığını, koltuk ve rant sendikacılığının sol içinde kökleşmeye başladığını acı tecrübeyle deneyimlemiş durumdayız. Özellikle son süreçte sarı sendikacılığın giderek palazlanması sonucu iyi örnekler olarak gösterebileceğimiz sendikaların sayısı bir elin parmaklarını geçmez duruma geldi. Mücadeleci sendikaların bir bir AKP eliyle tasfiye edilmesinin yanında özellikle DİSK içinde AKP iktidarına mal edilemeycek bir iç çürümenin yaşandığını tespit etmek zorundayız. 

Son dönemde DİSK içerisinde sol muhalefete fayda sağlamayacak pratiklere tanıklık ettik. DİSK’in ve üye sendikaların zaman zaman direniş seçtiklerini gördük. Örneğin; yıllardır devam eden Real Market işçilerinin direnişine DİSK’ten yeterince destek olunmadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız. Yine DİSK içerisinde bazı sendikaların iç işleyişlerinin sarı sendikalardan farksız olduğunu biliyoruz. Onbinlerce lira maaşlar alan, sınıf bilincinden uzak ve hatta faşizan düşünce yapısına sahip şahısların DİSK sendikalarını yönettiğine bizzat tanıklık ettik. Sendikaların işçiler açısından birer direniş okulu olması gerekirken çeşitli siyasal çevreler açısından rekabet alanı haline dönüştüğünü gözlemliyoruz. 

Konumuzla ilgili olarak ise birkaç hafta önce yaşanan bir olay dikkat çekti. Arzu Çerkezoğlu, Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi ile birlikte bir açılışa katıldı. DİSK Genel Başkanı’nın Ataşehir Belediyesi’nde bir direniş devam ederken böyle bir tablonun içinde yer almasını nasıl açıklamak gerekir ki? Yine geçtiğimiz günlerde Ataşehir Belediyesi’nin işçileri DİSK Genel İş Sendikası’ndan zorla istifa ettirmeye çalıştığı gündeme geldi. Şu ana dek yaklaşık 500 işçinin istifa ettiği söyleniyor. Bu duruma ek olarak DİSK Genel İş Örgütlenme Uzmanı Gökhan Keskin’in belediye binasına DİSK önlüğüyle girmek isterken belediye güvenlikleri tarafından darp edildiği basına yansıdı. Tabi ki belediye yönetiminin işçileri zorla sendikasızlaştırmaya çalışması ve sendikanın örgütlenme uzmanını darp ettirmesi kabul edilemez. Ancak, aynı sendikanın başka benzeri örneklerde Ataşehir Belediyesi’ndeki kararlı tutumunu aratmasını gözden kaçırmamak gerekir. Örneğin; her ne olursa olsun günlerdir Mahir Kılıç’ın işten atılmadan önce üyesi olduğu DİSK Genel İş Sendikası tarafından sahiplenilmemesi doğru bir tutum olamaz. Özetle işçi sınıfının örgütlü mücadelesi için çaba harcamamız, işçiler ile sol arasındaki bağı kuvvetlendirmemiz gereken zamanlarda işçilerin güvenini sarsacak adımlar atmamamız çok daha fayda sağlayacaktır.

AKP-MHP faşist bloğunun giderek kan kaybettiği bir süreçten geçiyoruz. Dünyada bazı ülkelerde halk sokakları doldurmuş durumda. Emekçileri yok sayan emperyalist/kapitalist düzene karşı isyan dalgası giderek yayılıyor. Türkiye’de emekçilerin örgütlü mücadelesi için el ele vereceğimiz günlerin içindeyiz. Yoksulların çözümünün intahar etmek olmayacağı, örgütlü, direnişçi ve dayanışmacı bir sınıf hareketi için dokunabildiğimiz her işçi havzasına her iş yerine her işçiye dokunmamız gerekiyor. Bir yandan işçi sınıfından öğrenirken bir yandan da işçi sınıfı içinde yeni bir örgütlenme anlayışının temellerini atmaya çalışmalıyız. Sosyalistlerin güvenilir, tutarlı ve samimi bir pratiği olmak durumundadır. Eğer bizler, direniş seçer, yanlış sendikal pratikler içine girer ve doğruya doğru yanlışa yanlış diyemezsek kendimizi halka nasıl kabul ettirebiliriz? Sınıf mücadelesine inancımız tam ise onun gerektirdiği şekilde bağımsız, ilkeli ve mücadeleci bir tarz geliştirmek durumundayız. Sendikalarda, iş yerlerinde ve sınıf mücadelesinin yeşerdiği her noktada sorumlu davranmak zorundayız. Yapılan yanlışları unutmayacağız. Ancak, yapılan hataların telafisi olduğunu da akıldan çıkarmayacağız. Her daim daha güçlü, daha direnişçi ve dayanışmacı bir sınıf hareketi için çabalamaya devam edeceğiz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.