DERİNLEŞEN KRİZ VE ARTAN SALDIRGANLIK

0
1353

Erdal KUDİS

S eçimler sonrası kamuoyunda beklenen iyimser hava kısa sürdü ve Kürt sorununda eski inkarcı politikalara geri dönüş yaşandı. BDP’nin yemin etmeyip meclise girmemesi ve hükümetin askeri operasyonları artırıp, Öcalan ile yapılan görüşmeleri askıya alması, karşılıklı ölümlerin artması ile birlikte yeniden sınır ötesi operasyonlara geri dönüş. Türkiye kanayan yarasını tedavi etmek yerine kesip atmayı tercih ediyor. Neden buralara gelindi? Seçimler öncesi beklentiler neden kenara itildi? ilki 1983 yılında yapılan sınır ötesi operasyonların bir yenisi 17 Ağustos tarihinde hava harekatı ile başladı. 25. sınır ötesi hava harekatı neyi amaçlıyor? Amaç PKK’yi yok etmek mi yoksa asker ölümleri sonrası toplumda oluşan milliyetçi yükselişi kendi kontrolü altına almak mı? Hava ya da kara harekatının askeri açıdan devlete pek bir getirisi olmaz. Hatta zararı olur. Uçaklardan atılan bombalar PKK’de ciddi kayıplara neden olmaz. En fazla yapılan kamplar yokedilir. Bu da kalıcı bir çözüm olamaz. Kara operasyonunda ise ordu daha çok kayıp verir. Çünkü bölgede hakim olan PKK güçleri pusu ve mayınlar ile karşılık verecektir. iktidar için bu operasyonların iki yönlü kazanımları olur. Bunlar da askeri değildir. AKP son seçimlerde istediği başarıyı yakalayamadı. Anayasada istedikleri değişiklikleri tek başına gerçekleştiremiyor. Özellikle milliyetçi kesimin oyları na çok oynamalarına karşın başarılı olamadılar. Seçim öncesi MHP’yi dağıtmaya yönelik kasetler ortaya saçılmıştı. Ancak daha sonra ters tepince ve yine kasetlerin AKP yanlısı taraflardan sızdırıldığı ortaya çıkınca hesapları tutmadı. Öcalan ile yapılan görüşmeler iki ay önce birden bire kesildi ve ardından operasyonlar yoğunlaştı. Bunun karşısında PKK de ateşkesi bitirdiğini açıkladı. Asker ölümleri peşpeşe geldi. Belki de devletin istediği bir ortam oluştu. Toplumda milliyetçi bir hava hakim oldu. Sadece MHP değil CHP tabanındaki milliyetçi kesim de ayaklandı. işte bu ortamda hükümet sınır ötesi operasyonları başlattı. Basın da bunun şovunu yaptı. Büyük ihtimalle kara operasyonları da yapacaklar. Ardından şu kadar « terörist » öldürdük diyerek şov yapacak ve milliyetçi oyların peşine düşecekler. Ancak toplumun şovenist duygularını tetiklemenin ne kadar tehlikeli olduğunu göremiyorlar. Norveç’te yaşanan ırkçı saldırı henüz hafızalardan silinmedi. Batıda ormanlar yanıyor ve PKK bağlantısı olduğu iddia ediliyor. Yine turistik illerde bombalar patlıyor. Bunun sonucunda yarın Kürtlerin yoğun yaşadığı mahallelere yönelik ya da BDP bürolarina yönelik eylemler yapılırsa devlet bunun altından nasıl kalkacak? Geçtiğimiz günlerde Zeytinburnu’nda bunun ilk örnekleri yaşanmadı mı? AKP hükümeti halkın duyguları ile oynamayı çok iyi beceriyor. Bir yandan PKK ile savaşta şoven miliyetçi duyguları kullanırken diğer yandan yoksul Somali halkına yardımlar ile de acıma ve yardımlaşma duygularını kullanarak kitle kazanmaya çalışıyor. Son yılların en büyük kuraklığını yaşayan Somali halkına yardım adı atında esas olarak şov yapıyorlar. Halkın AKP karşısında muhalefet beklediği CHP, bu durumdan çok uzak ve kendisinden bekleneni veremiyor. Bu gidişle bir sonraki seçimlerde oy kayıpları daha da artacak. Kılıçdaroğlu Somali’ye gidip yardım dağıttı. Ardında da sınıra gidip askerler ile bayramlaştı. Bakalım onun şovu Erdogan’ınki kadar ses getirecek mi? 19 Mart’ta başlayan Libya’ya askeri müdahale başkent Trablus’un « muhalişer” tarafından alınması ile sona erdi. Ancak askeri müdahale bitse de bunun arkasında yatan siyasi müdahale yeni başlıyor. ABD’nin bölgedeki ’emireri’ Davutoğlu her hafta Libya’ya gidip geliyor. Diğer taraftan Trablus’un alınması ile birlikte meydana kendi liderlerinin değil de emperyalist liderlerin posterlerinin asılmasıda manidardır. Libya’lı muhalişerin Fransa lideri Sarkozy’e hayranlıkları ise üst sınırda. Öyle ki Fransa’ya petrollerinin yüzde 35’ini vermeyi taahüt etmisler. Fransa’nın askeri müdahaledeki aceleciliğinin nedeni de ortaya çıkmış oluyor Petrolculuk dilinde kaliteli petrol olarak tanımlanan, rafinerisi en kolay ve Avrupa rafinerilerinde işlenebilen tek petrol cinsi olan Libya petrollerinin bu müdahalede ne kadar etkisi olduğunu düşünmeye gerek yok sanırım. Çünkü daha geçen yıla kadar Avrupa başkentlerinde ve Amerika’da çadırı ile şov yapan, « değişmiş » Kaddafi nedense birden bire yeniden «değişti » ve yokedilme kararı çıktı. Arap halkları içinde ekonomik durumu en iyi olarak Libya halkı gösteriliyor. Herhangi bir develete borcu yok. IMF ya da Avrupa devletlerinden kredi almıyor. Eğitim, ulaşım, sağlık gibi temel ihtiyaçlar ücretsiz. Kaddafi zamanında evlenen çiftlere ücretsiz konut veriliyor ve işsiz kalanlara iş bulana kadar tam maaş veriliyormuş. Tabi bütün bunlar Kaddafi’nin diktatör olduğu gerçeğini yadsımıyor. Ülkenin petrol gelirlerinin büyük kesimi Kaddafi ailesine kalıyordu. ABD ve Avrupalı devletleri bu kadar saldırgan eden nedenlerin başında ekonomik kriz geliyor. Kimi araştırmacıların kapitalizmin sonu yaklaşıyor tespitlerine neden olan ve Marks’ın haklılığının tartışıldığu bu dönem kapitalistler için oldukça zorlu geçecek. Öyle ki Fransa’da, L’Oreal şirketinin kadın mirasçısı ve petrol şirketi Total’ın Üst Yöneticisi’nin arasında bulunduğu varlıklı kişiler, ülkenin finansal sorunlarının çözümüne yardımcı olmak amacıyla hükümete kendilerinden daha fazla vergi almaları çağrısında bulundula r .( h t t p : / / w w w . h a b e r -pan.com/haber/fransiz-zenginlerinden-inanilmaz-teklif) Daha önce de Amerika’da da benzertartışmalar yaşanmıştı. Gemi batarsa kendileri de boğulacağı için, yıllarca develetin olanaklarını ve halkın parasını çalan bu kesim şimdi lütuf yapıyor.Avrupa’da ekonomik gelişme durdu. Fabrikaların birçoğu işgücünün daha ucuz olduğu Asya ve Doğu Avrupa ülkelerine kaydı. işsizlik her geçen gün artıyor. Ciddi finans sorunları yaşanıyor. Çözüm olarak tartışılan ise daha çok kemer sıkma ve sosyal devletin sunduğu hakların kısıtlanması. Tabii bütün bunlar halkta tepkiler doğuracak. Geçtiğimiz günlerde ingiltere’nin başkenti Londra’da yaşananlarda bunun da büyük etkisi var. Yine israil’de yüzbinler ekonomik talepler için yürüyüş gerçekleştirmekte. ispanya bir ara Mısır’ı aratmadı. Bu tepkilere cevap verecek bir örgütlenme olmadığı için kendiliğinden gelişen bu hareketler ya Londra’daki gibi yağma ve talana dönüşüyor ya da zayıf kıvılcım gibi tekrardan sönüyorlar. Türkiye’de ise ekonomik kriz üst seviyelerde, TL’nin değeri hergün biraz daha eriyor. Teğet geçecek denen kriz tam onikiden vurabilir. Ancak yazılı ve görsel basını elinde bulunduran iktidar halkı sürekli farklı gündemler ile oyalıyor. Başlatılan sınır ötesi operasyonlarda bunun da etkisi olduğu iddia ediliyor. Tıpkı Avrupalı devletler gibi kendi ulkelerindeki savaşı başka ülkeler ile savaşarak kapatmayı tercih ediyorlar. Ancak hergün biraz daha kaynayan bu sorun daha fazla ertelenemez. Solun buna hazırlığı ise pek görünmüyor. Sol da devletin gündemini takip ediyor. Gün oluyor Ergenekon tartışılıyor, herkes birbirine Ergenekoncu, Cemaatçı yakıştırmaları yapıyor. Gün oluyor futbolda şike tartışması. Şimdi de solun gözükulağı ve bütün çalısması Kürt Ulusal hareketi ile nasıl dayanışma içinde oluruza kaymış görünüyor. Kürt ulusal hareketinin en büyük ihtiyaci ise kendi bağımsız politikasını yapabilen, toplumsalsorunları temel alan ve buna yönelik program sunacak, bu çerçevede de ulusal hareket ile de dayanışmada olacak olan bir örgütlenmedir. Yoksa bütün işi gücü ulusal harekete endekslenmiş bir örgütlenme değil. Böyle bir ögütlenme gelişemez gelişemediği gibi kimseye faydası da olmaz.

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.