Direnen bir emekçiyle söyleşi

0
2110

“Ama bir yerde bir ışık göstermek lazım. Topluma milyonlarca kişi olarak direnemiyorsak, tek kişilik iradelerle göstermek lazım diye düşünüyorum. ”

veli4
Veli Saçılık

ODAK: Bize kendinizi tanıtır mısınız?

veli1
foto: abcgazetesi.com

VELİ SAÇILIK: İsmim Veli Saçılık. Ostim Sanayisinde çalışırken işçi çalışması yaptığım, 1985 yılında 18 yaşıma yeni girdiğimde tutuklandım. Kısa bir süre sonra tahliye oldum. Sonra 1999 ve 2000’li yıllarda cezaevinde kaldım. Burdur Cezaevi’nde F tipine geçiş ile ilgili yapılan saldırıda, 5 Temmuz 2000 tarihinde, kolum koğuşa giren dozer tarafından koparıldı. Ardından tahliye oldum ve bir süre sonra ilgili davadan beraat kararı aldım. Kamu personeli sınavına hazırlanarak kazandım. 2006 yılında ilk kez Çankaya Nüfus Müdürlüğü’nde nüfus memuru olarak işe başladım. Sonrasında sosyoloji bölümünü dışardan bitirerek geçen yıl Aile ve Sosyal Bakanlağı’nda sosyalog olarak göreve başlamıştım. Son KHK ile, bu OHAL kapsamında çıkarılan 677 sayılı KHK ile, her hangi bir bildiri veya uyarı ya da savunmam alınmadan işimden atıldım.

O: İşinize neden son verildi ? Bir açıklamada bulunuldu mu? İlk tepkiniz nasıl oldu?

V.S: İşime neden son verildi, yani yasal sebebini söyleyecek olursak bir kararnamede, 677 sayılı kararnemede, çıkan terör örgütleriyle alakalı olduğu düşünülen bir şeyle ilgili oldu. Ama ben 10 yıldır kamu emekçisi olarak çalışıyordum. Hakkımda herhangi bir soruşturma veya dava yoktu. Dolayısıyla yasal bir sebebe veya hukuki sebebe değil, tamamen FETÖ ile mücadale başlığı altında kendisine muhalafet olan; özellikle devrimcileri, demokratları kendilerine sorun çıkartacağını düşündükleri insanları tasviye etme amacıyla yaptılar. Herhangi bir haber verme gibi bir şey olmadı.

O: Sizce AKP bu tasfiyeler ile neyi amaçlamaktadır? Kendi yandaşlarına iş olanağı mı yaratıyor yoksa sindirilmiş bir toplum mu yaratıyor?

V.S: Kısa vadade yandaşlarını işe sokmaya çalışıyor olabilir ama AKP 15 Temmuz darbe tezgahından önce bir hedef açıklamıştı. Yani memurların iş güvencisini kaldırmak  amacıyla kurduğu bir stratejisi var. Yani biliyorsunuz iktidara geldiğinden bugüne emekçilerin grev haklarını, temel haklarını ve sosyal güvenlik ilgili yasaları tekrar düzenledi. Zaten bunca yıl iktidarda kalmasının nedeni, sermayenin bu konuda tam desteğini almasaydı. Aslında bir bakanın ağzından aktaralım konuyu diyor ki, ”bir dönerci dükkanında çalışan bir işçi bugün burda çalışıyor, gelecek hafta yoksa niye bir memur sürekli aynı yerde çalışsın’. Yani kurduğu cümle bu. O dönerci ustasının iş güvensizliğini iyi bir şeymiş gibi, iyi bir örnek gibi gösterip memurları da her an işinden atılacak birileri olarak görmek istiyorlar. Yandaşlarını da aslında diğer taraftan şöyle kandırıyorlar, ”biz komünistleri şucuları, bucuları işten atıyoruz; sizi işe alacağız” deyip bir iştah kabarması yapıyor. Biz şunu biliyoruz, özel hizmet alanında müşteşar torpili ile bizim kurumda çaycı olarak işe girmiş biri; aldığı maaş 1600 tl. Her türlü kötü iş ve aşağılıma ile karşı karşıya ve hem de onlara minnet durumunda. Sebebi şu, müsteşarın büyük torpili ile işe girmiş. Dile kolay 1600 lira ve sigortalı bir işte çalışıyor. Yani aslında toplumu asgari ücret seviyesinde teslim almak ve teslim almakla yetinmiyor. Teslim aldığında da bak sen benim adamımsın, seni seçtim diyerek; onları minnettar hale getirmek istiyor . İşte Veli’ye yapamayacağı şeyi, Nuriye’ye yapamayacağı şeyi; KESK bütününde işte kafa tutamayacağı insanları hedef seçmesinin nedeni çok anlamlı, bütün bu anlattıklarımın içinde sakladır.

O: İşten çıkarılan binlerce insan var onların tepkilerini ya da tepkisizliklerini nasıl değerlendiyorsunuz ya da bugünlerde sendikanın tavrı nasıl?

V.S: Ben kendi tepkim üzerinden söyleyeyim, aslında işten atılma haberleri çıktığında ben atılırsam bunlara kolay kolay teslim olmam; elimden geldiğince direnirim derdim. Niye: Ben soru çalmadım, herhangi bir şekilde bunların adamları gibi sağı solu dolandırarak sahip olmadım. Ben hem cezaevinden bunun bir bedelini ödedim, devlet bana zülum etti. Onları işkenceden mahkum ettirdim. Ardından da dişimle, tırnağımla; tek elimin tırnaklarıyla okudum. Sınavı kazandım, onlara rağmen bu işe yerleştim. Dolayısıyla bu emeği böyle bırakıp geri çekilemezdim. Benim ihraç edildiğimin öbür günü geldim Yüksel Caddesi’ne, Nuriyegile size destek vereceğim dedim ve büyük bir işkenceyle hemen gözaltına alındım. Yani tepkim budur, neden bu tepkiyi veriyorum? Bizim “küçümsediğimiz” bir işportacı elinden malı alındığında kendini yakacak kadar bir radikal eyleme giriyorsa, biz yıllarımızı vererek emekle geldiğimiz yerlerden bir kararname ile hiçbir hukuk ve yasa olmadan atılıyorsak; biz neden tepki vermeyelim? Biz neden korkuyoruz; tutuklanmaktan mı korkuyoruz, ölümden mi korkuyoruz? Biz teslim olduğumuzda da tutuklanmayla karşı karşıyayız, öldürülmekle de karşı karşıyayız ve bu yüzden korkacak bir şeyimiz yok.

Sendikanın tepkisizliği de şu, sendika yıllardır içten içe küçülen bir yapıydı. KESK’ten bahsediyorum, sürekli olmadık radikal grevler ve eylem kararları alıyordu. Ben sürekli şaşıyordum. “Ben radikalım, siz reformist diye adlandırıyorum. Ben greve karşıyım, siz greve yanlısısınız! Bu işte bir yanlışlık var” diyordum. Her seferinde greve katılıyorduk. Bize soruşturma açıyorlar ama ne hikmetse yapan arkadaşlara açmıyorlardı. Yani sendikayı içten içe tırnak içinde radikal eylemlerle bitirme noktasına getirdiler. Bir bürokrasiye, sahte sendika yasasına uygun bir yapıya getirdiler. Bugün de kitlesel işten atılmalarla KESK 25.000 üyesini kaybetti. Bir o kadarı da işten atılma korksuyla geriye çekildi. Biz KESK’e diyoruz ki “Bütün kitleleri harekete geçir, ayaklandır demiyoruz. Şunu söylüyorum masa basında bile yapacağınız şeyler var”. Sakatlar Derneği Başkanı Mithat Tokur işinden atılmış. Bu arkadaş sosyal demokrat. Ben niye atıldığımı biliyorum sosyalistim, tırnak içinde suçluyum. Mithat’ı atmışlar görme engelli, Arzu’yu avukat arkadaşımı atmışlar. Bu şekilde masa başından yürütebileceğiniz birçok propaganda var ki ben bunu yapıyorum.Twitter üzerinden yaptığım propagandayı 300 bin kişi gördü. Bunu çok büyük olanaklara sahip KESK yapabilecekken, KESK ne yazık ki Sovyetlerin dağılma dönemindeki, 91 yılındaki, bir haltanlığa sahip. Sürekli bir krizi ertelemeye yönelik bir şey içerisinde. Sendika ne yazık ki bu durumda. Emekçiler bir şeyler yapmak istiyor, herkesin umudu bir şeyler yapanlarda ve niye yapmıyoruz diye bastırıyorlar. Ben değişeceğini düşünüyorum, özellikle AKP’nin bu Başkanlık Sistemi üzerine yoğunlaşacağını; tartışmalarla toplumsal muhalafetin artacağını düşünüyorum. Ama bir yerde bir ışık göstermek lazım. Topluma milyonlarca kişi olarak direnemiyorsak, tek kişilik iradelerle göstermek lazım diye düşünüyorum.

O: Atılanların kendi içinde birşeyler örgütlediğini duyduk aslında ama hiç karşılaşamadık. Var mı öyle bir şey ?

V.S: Şöyle birkaç çeşidi var. Öncelikle sendika ben ilk işten atıldıktan sonra 1500 lira verdi, bu ay da 1000 lira gibi bir para verecek. Bu bir çözüm değil, gitgide ihraçlar artıyor ve sendikanın bütçesi belli. Bu dayanışmayla olacak bir şey değil. Şunu yaptık; sendika içinde yakın arkadaşlarla  maaşlarından 50’şer, 100’er vererek küçük dayanışma ağları oluşturduk. Mesela bana arkadaşlar bir kaç kere yardım etti, yine akademisyenler adı altında  dayanışma ağı kurdular. Orada sosyal olarak ders verme topluma bir şey verme hem de kendi içerisinde dayanışmayı örgütlüyorlar. Bu yine KESK’in hatası, KESK zamanında grev fonunu oluştarabilseydi bugünlere hazırlık yapabilseydi durum değişecekti. Bu yine kişisel duyarlılıklar içindedir, duyduğunuz şey budur.

O: Yüksel’deki ”İşimi Geri İstiyorum” eylemine sonradan dahil oldunuz. Eylemi destekleme kararını nasıl aldınız?

V.S: Şöyle söyleyeyim, ben işten atılsam ne yaparım diye düşündüğümde bir yere gidip beklerim.Bir yere kendime koyup eylem yaparım diyordum. Yüksel Caddesi aklıma yatıyordu ama zaten Nuriye 20 gündür gözaltına alınıyordu.Ve biz de şöyle bir şey var, bizde solun şu kısmından bu kısmından yapılıyordu. Benim için Nuriye’nin attığı slogan nedir, ”İşimi Geri İstiyorum”, ”Zafer Direnen Emekçilerin Olacak”, ”Direne direne kazanacağız” bunları söylüyor. Talepleri de işine geri dönmek üzerine, dolayısıyla Nuriye’nin solcu olmasını bırak Fetullahçı olsa bile abartarak söylüyorum; bu taleple ortaya çıkan insanı desteklemek meşrudur. O meydanı da güçlendirmek gerekirdi. Bir kadına günlerce işkenceler yapılırken, kadına karşı şiddet üzerine konuşan birçok kadın derneği susarken; bir şey söylemek gerekiyordu. Benim de orada olmam şimdi hala o gruptandır, bu gruptandır tartışmaları sürerken ben diyorum ki hangi grubun ne yapacağı umrumda değil. Benim yani başta söylediğim işportacının verdiği tepkiyi verebiliyor muyum, sıradan insanın verdiği tepkiyi verebilecek miyim ve buruda verebildiğimi düşündüğüm için burdayım.

O: Yüksel’deki eylemin tepkilerini nasıl buluyorsunuz? Dayanışma örnekleri var mı halktan ya da değişik kurumlardan?

V.S: Bir kere Yüksel Caddesi’ne gelen giden insan çok oluyor. Çok sayıda insan olduğu için bir umut olduğunu biliyoruz. Şöyle söyleyeyim dün sınava girdim açıköğretim sınavına. Adalet Yüksek Eğitim sınavına başımızdaki hoca geldi ”Veli bey ben sizi tanıyorum, direnişinizde de size destek veriyorum” dedi. Yani toplumun içine girdiğimizde de birçok yerde ben bununla karşılıyorum. Yani toplumda bir umut ışığı yaratmış. İnsanlar herkesin sustuğu ve sessiz kaldığı sandığı yerde, ”Biz bir şey diyemiyoruz ama biz sizden umut alıyoruz” diyen insan çok var. İstanbul’a gittim, öyle yine karşılaştım. Hem gelenler açısından iyi bir dayanışma var hem de çok geniş bir şekilde toplum kesimlerine yayıldığını görüyorum, öyle izlenim edindim. Bu irade savaşının kişiler üzerine oturtulduğunu ve yenilmezliğini koyduğunda hani neticede benim kararımdır.Bu karara herhangi bir faşist ket vuramaz. Yani gözaltına alabilir ama kararımı değiştiremez denildiğinde insanlarda saygı uyandıyor ve bu eylemin öyle bir eylem diye düşünüyorum.

O: Yüksel’deki eylem fiilen ortadan kaldırılırsa bir düşünce var mı, sürekli polis saldırısı var?

V.S: Bu iki şekilde engellebilir. Birincisi tutuklayabilirler herkesi, zaten ben burda eylemi amacına ulaşmış görüyorum. Bugün 69. ve 70. gün, bu iradenin geri adım atmayacağı kanıtlanmış durumda. Bu anlamda şu dakikadan itabaren Nuriye “Ben bitiriyorum” dese bile yenilgi yok. Polis veya devlet de bu eylemi bitiriyorum dese burada bir zafer vardır. İradenin tarihe düşülmüş bir notu vardır. Eylemin geleceği hakkında ise ben neticede destekçiyim, onların bir iradesi var. Onlar açlık grevini planlıyor. İlerleyen süreçlerde bunun nasıl olacağı konusunda yorumum yok.

Ben bugün için mevcut direnişe destek vermekle kararlıyım.

O: Teşekkürler

V.S: Teşekkürler.

veli5
Veli Saçılık ve annesi.

ODAK

2017-01-30

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.