DİRENİŞ HAREKETİ DAVASI TUTSAKLARINDAN DESTEK AÇLIK GREVİ

0
1597

Kürt yurtsever hareketinin cezaevlerinde başlattığı açlık grevi, Öcalan’ın çağrısı ile sonuçlandırıldı. Öcalan eyleme son verme çağrısında eylemin amacına ulaşmış olduğunu açıklıyordu. Bir kısım sol örgütler eylemin bu şekilde bitirilişini tutarsızlık ve başarısızlık gördü. Haklı oldukları noktalar var. Biz eylemin Öcalan’ın Kürt ulusal hareketi içindeki önderliğini pekiştiren sonuçlar yarattığını düşünüyoruz. Eğer temel amaç
bu idiyse eylem başarıya ulaşmıştır. Eylem ulusal birliğin sağlanmasında da rol oynadı. Kürt halkı eylemin etrafında birleşmekteydi. Öcalan’ın “Açlık grevini içeridekiler değil dışarıdakiler yapsın” yolundaki sözlerini ise tam anlayamadık. Biz açlık direnişi eyleminin Kürt ulusal hareketini güçlü harekete geçirici  etki yarattığını düşünmüştük.

Eylem Türkiye cephesinden pek destek görmedi. Bunda geçmiş sürecin yarattığı güvensizliklerin çok etkisi olduğuna inanıyoruz. Kürt ulusal hareketi devletin gerçekleştirdiği 19 Aralık katliamında Türkiye devrimci hareketini yalnız bırakmıştı. Türkiye solunun hemen bütün kesimleri
eylemi desteklediğini ilan etti. SDP gibi bazı örgütler destek amacıyla sokak gösterileri de yaptılar. Ölümler başlasaydı Türk-Kürt gerilimi artabilirdi. Eylemin ölümler olmadan sonuçlanmasına sevindik.

Direniş Hareketi Davası tutsakları eylemle dayanışma için 3 günlük destek açlık grevine girerken aşağıdaki bildiriyi yazdılar:

Ulusal demokratik haklar mücadelesinde tutsak düşen insanlarımızın başlattığı süresiz açlık grevi (sag) kalıcı hastalıklara, hatta ölümlere neden olabilecek günlerinde. En başta Kürt halkı olmak üzere; devrimci, demokrat, ilerici kesimlerin sahiplenişi sag’ın gündemin ilk sıralarında yer almasını; AKP hükümetinin sıkışmasını sağlayabildi. Kitlesel militan sahipleniş sag’ın meşru taleplerine somut, güncel, ulaşılabilir nitelik kazandırdı.

Başbakanın lümpen tavrı, kandırma ve oyalama açıklamarından öte adım atmayan hükümetin direnişçilere müdahale hazırlığı yapması ölümlere seyirci kalmaktan, sakatlanmalara neden olmaktan kaçınmayacakları mesajıdır.

Koşulsuz biat ya da ölüm ikileminin dayatılmasıdır.Kürtlerin dilini, dinini, kültürünü, hor gören, pazarlık konusu eden iktidarın mecbur bırakılmadıkça çözüme yanaşmayacağı görülmektedir. BDP’li vekillerin sag’a başlamaları, bu yönüyle, bir eşiğin daha geride bırakılmasıdır.

Anadilde eğitim, anadilde savunma, İmralı tecritinin derhal sonlandırılması, A. Öcalan ve tüm siyasi tutsakların serbest bırakılması gibi; diğer ulusal demokratik talepler de tereddütsüz benimseyebildiğimiz taleplerdir.

Benimsediğimiz meşru talepleri kazanma mücadelesi veren sag direnişçileri ve Kürt halkıyla dayanışma duygularımızı pratikte de ifade edebilmek için; Direniş Hareketi Davası Tutsakları olarak 16 Kasım tarihinden itibaren üç günlük açlık grevine başlıyoruz. (14 Kasım 2012)

Eylem sonrasında Kırıkkale Cezaevi’ndeki arkadaşlar hakkında disiplin soruşturması başlatıldı. Bunu, bazı cezaların izlemesi bekleniyor. Bu cezaların bizim açımızdan anlamı büyük.

Arkadaşlarımızın açlığa yatmasının anlamı da bizim için büyük. Bu destek açlık grevinin ve 1980’lerin ikinci yarısından itibaren giriştiğimiz dayanışma eylemlerinin, gösterdiğimiz çabaların Kürt ulusal hareketi gözünde ise sıfır olduğunu biliyoruz. Onlar için biz “sosyal şoven Türk solu”yuz. Türkiye soluna karşı nankör bulduğumuz Kürt ulusal hareketi bugüne kadar örgüt bencilliğiyle davranarak içimizde disiplinsizlik yapanları, hatta mesela Hareketimizden atılmış bir itirafçıyı ya da bizi devrimci örgütlerle çatışmaya sokmaya kalkan bir polis işbirlikçisi lümpeni bize tercih edebildiler; onlara arka çıktılar, sırtlarını sıvazladılar. Türkiye solunu işe yaramaz gören ulusalcı arkadaşlar insanları devrimci kıymetlerine göre değil de kendilerinin anlık pratik ihtiyaçlarına göre değerlendiriyorlar.

Türkiye solunun işe yaraması için onun kendilerinin en son dediklerini canla başla izlemeye daima hazır olması ve onlara methiyeler düzmesi
gerekir. Türkiye solu bunu yapsa bile gene “karın doyurmayacaktır”. Çünkü onların her dediğini yapmaya çalışan ve onlara övgüler yakan çizgide bir solun ciddi bir güç haline gelmesine olanak yoktur. Geçmişte PKK modeli esas alınarak kurulmuş ve PKK desteğine rağmen dört gün zar-zor yaşamış olan DHP’yi hatırlamak bile bunu görmek için yeterlidir.

Milliyetçi arkadaşlar Türkiye solunu her fırsatta küçümsemeye ve hatta yerden yere vurmaya devam edeceklerdir. Bazı sol örgütlerin “Özgürlük hareketi” diye tanımladığı milliyetçi hareketin saflarına gelen bir insanın ilk öğrendiği, Türkiye soluna asla güvenmemek olmaktadır.

Türkiye soluna karşı yıkıcı tutumun tek sebebi milliyetçilik değildir. Belki milliyetçilikten daha önemli sebebi reel-sosyalizmden devralınma bir
örgüt anlayışıdır. Reelsosyalizm temelinde gelişen bir örgüt, bütün iradelerin kendisine bağlanmasını ve onların kendi ihtiyaçlarına uygun olarak uzayıp kısalmasını ister. Bağımsız ve dinamik bir güç haline gelmelerini istemez. Onlara haliyle daima kuşkuyla bakar. Eğer işine yaramıyorlarsa
onları baltalamaya çalışır.

Evet, biz Kürt ulusal hareketi bugüne kadar destekledik, bugünden sonra da yeri geldikçe desteklemeye devam edeceğiz. Onlar tarafından baltalanmaya ve sosyal-şoven görülmeye devam edeceğimizi bilerek…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.