Fetullah cemaatinin yöneticisiymişim!

0
1083

Doğan Baran

Sonunda Fetullahçı da oldum!

AKP’ye de Gülen cemaatine de cesaretle karşı koyabilmiş ve bu nedenle her iki kesimin de saldırılarına maruz kalmış kurumumuzun bir çalışanı olarak bu hem şaşkınlık yaratan bir karar hem de bir o kadar trajikomik oldu benim için. Durumu, uzun zamandır hakkımda açılmış bir dosya kapsamında, mahkemenin şahsıma gönderdiği evraktan öğrendim: Fetullahçıymışım (!). Meğerse bu suçlama ile yargılanıyormuşum; hem de bu örgütün sıradan bir sempatizanı, taraftarı veya üyesi bile değil, yöneticisiymişim!

Malum, bu zamanlarda “iyi espri” ile karşılaşmak zor. Evrak elime ulaştığında, hazır güzel bir tanesine denk gelmişken, ben de hemen çevremle paylaştım bunu. Avukatım ise bana takılarak, “Avukat-müvekkil sırrı olarak kalacağını bil, bu konuda merak etme” dedi. Güldük epeyce…

Gülen’in birkaç videosuna, üniversite sınavına hazırlanmak için gittiğim dershanede rastlamıştım ilkin. Tüm hocaların ve öğrencilerin çok büyük bir kısmının hayranlık ile izlediği videolarda konuşan hatip, “Hoca efendi” diye övülüyordu. Başarılı görülen çeşitli öğrencilerin bu dershaneye gelmelerine rağmen bilerek kayıtlarının yapılmadığı; kaydın yasal olarak gözükmesinin onların askeri okullara girmesine engel oluşturabileceği açıkça ifade ediliyordu. Özellikle kendilerine eğilim gösteren ve başarılı öğrencilerin üzerlerine titriyorlardı. Beni pek eğilimli ve başarılı görmemiş olacaklar ki, peşime düşmediler… Üniversitede, politikaya ilgi duymam ve ülke siyasetini takip etmem ile bu ismi, yani Fetullah Gülen’i daha sık duymaya başladım. İktidardaki AKP, hoca efendilerine sık sık methiyeler diziyor, sıla hasretinin bir an önce son bulması için onu Türkiye’ye davet ediyorlardı. Muhalif ve ilerici kesim ise, hoca efendilerine ismiyle hitap ettikleri için dahi azarlanıyordu. Bu “müstesna” kişi, Türklüğün ve İslam’ın en birinci temsilcisi olarak propaganda ediliyordu.

Cemaatin askerden polise, yargıya kadar devletin tüm kademelerinde örgütlendiği; bu örgütlenmenin ise AKP ile birlikte müthiş derecede ivme yaptığı yazılır ve eleştirilirdi. 2010’lu yılların başında ülkemiz “demokratikleştirilirken” ve “askeri vesayet rejimine son verilirken” bunu daha yakından gördük. Cemaat tarafından hedef alınan Odak’a yapılan operasyonlar, gözaltılar, tutuklamalar ile sayısız baskıya maruz kaldık. Yasal ve demokratik faaliyetlerimiz kriminalize edilmeye çalışıldı. İsmimiz, AKP ve Cemaat’e cepheden aldığımız tavır sebebiyle “Ergenekoncu”ya dahi çıkarılmak istendi. Dönemin paçavralarından Star gazetesi, yazarlarımızdan Hamza Yalçın’ı bu şekilde hedef almıştı. Ülke “demokratikleşirken”; ilericiler, muhalifler, sosyalistler bundan nasibini aldı! Ya AKP ve Cemaat’e alkış tutacaktın, onların solu olacaktın ya da başın ezilecekti, “terörist” ilan edilecektin. AKP ve Cemaat’in “demokratikleşme” propagandasını yapan yayınlar, kendilerine destek veririz beklentisiyle bizimle temas kurmuş ve Hamza Yalçın ile görüşme talep etmişlerdi. Konu Hamza Yalçın’ın 28 Şubat döneminde hukuk dışı bir yoldan cezaya çarptırılmasıydı. AKP’yi asla övmeyeceğimizi söyleyince bir daha aranmadık. İstanbul, Ankara, Eskişehir, Denizli, Bolu, Sivas, Kocaeli… Birçok arkadaşımız gözaltına alındı, tutuklandı. Akla, mantığa sığmayan gerekçelerle cezalar verildi. 2011’de Cemaatçi polislerin operasyonu ile ben de gözaltına alınmış ve tutuklanmıştım.

Burası Türkiye! Her ne kadar yaşanılanlar garip gelse de, şaşkınlık duygumuzu yitirdik diyebiliriz AKP sayesinde. Dosyamda, “FETÖ/PDY” ifadesini görünce aklıma Ahmet Şık geldi. Hatırlanacağı üzere yazdığı “İmamın Ordusu” çalışmasıyla Cemaat’in savcısı Zekeriya Öz tarafından hedef alınmış, tutuklanmıştı o da. Kitap, o sıralar daha basılmamıştı bile. Aylarca tutuklu kalan Şık, “Ergenekon üyeliği” iddiası ile yargılandı ve sonunda serbest bırakıldı. Fetullah Gülen cemaatinin en kuvvetli döneminde, cesaretle bu örgütü deşifre eden aynı Ahmet Şık, AKP ile Cemaat’in arasının bozulduğu sırada ise “FETÖ propagandası” yaptığı iddiasıyla yargılandı bu kez de. 15 Temmuz sonrasında onca muhalifin, ilericinin, “FETÖ ile mücadele” için çıkarılan KHK’ler ile işinden edildiği, tutuklandığı örnekler de herkes tarafından biliniyor.

2018 yılında, hakkımda kesinleşmiş cezalar nedeniyle Bursa’da hapiste kalmakta iken, savcılık tarafından ifadeye çağırılmam ile Ankara’da arkadaşlarımıza yine bir operasyon yapıldığını; gözaltına alındıklarını ve tutuklandıklarını öğrendim. SEGBİS ile ifade verdiğim savcıya, yapılan operasyonu ve tutuklamayı yadırgadığımı belirttim. İsmim, o operasyon kapsamında geçmesine rağmen, dosyam ayrıldı. “Gizlilik” konulan dosyam yıllarca oradan oraya gidip gelmiş. İlk önce THKP-C Direniş Hareketi örgütünün üyesi yapılmışım. Sağ olsun savcıya (!), üyelik yetmemiş ki, hemen beni “terfi” ettirip “yönetici” yapmış. Dosyam Ankara’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Ankara’ya ve sonra da Edirne’ye yollanmış. Örgütsel faaliyetimin nerede gerçekleştiğini çözen yok… En sonu Edirne’deki Ağır Ceza Mahkemesi ise beni Direniş Hareketi örgütünden FETÖ/PDY’ye geçirip, “sanığın örgütsel faaliyeti Edirne il sınırlarında gerçekleşmediğinden mahkememiz yetkisizdir, yetkili mahkemenin belirlenmesi için dosyayı Yargıtay’a gönderiyoruz” demiş. Şimdi beni yargılayacak mahkemeyi bekliyorum. Hangi örgüte üye olduğumun da merakı içerisindeyim bu arada (!), zamanı gelince onu da öğreneceğiz…

Yaşadığım şey tam bir karmaşa. İşte AKP Türkiye’si, dedikleri bu olsa gerek. Neyle karşı karşıya olduğum, neye karşı kendimi savunacağım belirsiz ama ben net olarak koyabileceğim birkaç noktanın altını çizerek yazımı sonlandırayım:

Yukarıda belirttiğimiz üzere Odak, AKP-Gülen ittifakına ta iktidarlarının en başından beri cesaretle karşı koydu. Geliştirdikleri “demokratikleşme” safsatalarını açıkça eleştirdi. Ergenekon yargılamalarının, “askeri vesayete son veriyoruz” propagandalarının düzmece olduğunu teşhis etti. Gülen cemaatinin sola müdahalesine karşı mücadele etti. Taraf gazetesinin ülkemizde ne gibi bir etki yarattığı, “sol görünümlü” sağcıların ilericilerin içerisine nasıl sızdırıldığı; Cumhuriyet Mitingleri, Ergenekon ve Balyoz operasyonları, referandum tartışmaları hatırlansın. Koyduğumuz tavır ile, Gülen cemaatinin sola saldırılarının ilk muhataplarından olduk. Bununla gurur duyuyoruz, demek ki doğru yerdeymişiz.

Gönderdikleri mahkeme dosyasında gelen FETÖ/PDY ibaresi kopyala-yapıştır hale getirilen yargı kararlarından birisi midir, hata mıdır bilinmez… Ama bilinmelidir ki buradan Fetullahçı falan çıkmaz. FETÖ’cü arayanlar saraya, devlete, AKP içerisine baksın, diye söyleniyor. Beraber yürüdüler o yollarda.

Bizler ise sosyalistiz. Özgürlük ve eşitliğin gerçekleşeceği bir Türkiye’yi savunuyoruz. Yurtsever devrimcileriz. İnsanlarımızın ezilmediği, sömürülmediği; ülkemizden emperyalizmin defedildiği bir gelecek için çabalıyoruz. Bu meşru amaçlar ve çalışmalar yasadışı gösterilemez. Halkımızı, yurdumuzu, sosyalizmi savunduğumuz için bizi yargılıyorsanız yargılayın, gerisi anca komedi olur.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.