Fransa’da Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve Adaylar

0
706

Erdal Kudiş/ Fransa

10 Nisan da ilk turu ve 24 Nisan’da da 2. turu yapılacak Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken sonuçları da merakla bekleniyor. Birçok etkenin rol oynayacağı seçimlerde kamuoyu yoklamalarında iktidardaki Emanuel Macron’un tekrar kazanacağı yönünde olsa da sürprizler de bekleniyor.

Yılbaşı öncesi yapılan kamuoyu yoklamaları ile bugünkü sonuçları arasında çok fark var. Bunun nedenleri arasında adayların seçim çalışmalarındaki performansları etkili olurken Ukrayna Savaşı ve Rusya’nın tavrı da etkili oldu. Rusya ve Putin’e yakın duran ve örnek alan Marine Le Penn ciddi oranda etkilenirken benzer şekilde Eric Zemour da etkilenenlerden oldu:

Ancak Zemour’un kaybının nedeni sadece Rusya ile yakın ilişkili olması değil aynı zamanda seçim çalışmalarında yaptığı aşırı ırkçı, cinsiyetçi söylemleri ve özel hayatı da etkili oldu. Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ise “NATO beyin ölümünü yaşıyor” söyleminden Rusya’nın Ukrayna işgali ile birlikte uzaklaştığı gibi NATO’cu oldu. Söylem değiştiren bir diğer aday ise solun adaylarından Jean-Luc Melenchon oldu. “NATO dağıtılsın” söylemi ve Putin yakınlığı ile başlayan Melenchon Putin’i diline almamaya özen gösterirken NATO karşıtlığını da söylemlerinden çıkardı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Macron, Le Penn ve Melenchon arasında geçmesi beklenirken toplam 12 aday seçimlere katılıyor.
Ukrayna Savaşı öncesinde ilk turda yüzde 25 bandında oy alması beklenen Macron savaştan en çok faydalanan oldu. Rusya ve Ukrayna’ya savaş öncesinde yaptığı ziyaretler ve savaş sırasında yaptığı telefon görüşmeleri ile barış için çalışan lider imajı yaratmaya çalıştı. Oylarında yukarı doğru bir yükseliş oldu. Oysa savaş öncesinde yükselen enerji fiyatları, yoksulluk ve 2 yıllık karantina döneminden çıkan halkta Macron karşıtlığı artıştaydı.

İktidara gelirken ırkçılığı ve aşırı sağı durduracağı sözünü vermişti. Azaltmak yerine aşırı sağın adayları 2 olurken oyları da 2 katına çıktı. Zenginlerin Cumhurbaşkanı olarak olarak görülen Macron buna uygun da davrandı. İşçi ve emekçilerin aleyhinde kararlar aldı. Özelikle Sarı Yelekliler adlı halk hareketine karşı tutunduğu tavır ona oy verenler tarafından dahi eleştildi. Başta yükselen akaryakıt fiyatları olmak üzere hayat pahalılığına karşı sokaklara çıkan Fransız halkına karşı çok sert polis şiddeti ile cevap verdi. Onlarca eylemci ciddi oranda yaralanırken binlerce insan polisin şiddetine maruz kalmıştı. Korona sürecinde ise sağlık alanındaki yanlış politikaları ortaya çıktı. Doktorların sürekli yaptığı eleştiri ve eylemlerine kulaklarını tıkayan Macron salgın başladığında azalttığı yatak sayısı ve kapattığı servisler ile gündeme geldi. İlk dönem olduğu gibi bu dönemde yine emeklilik yaşını yükselteceğini belirtirken diğer taraftan emeklileri ezdirmeyeceğini dile getiriyor. İşçilerin işsizlik fonunda işçilerin aleyhinde değişiklik gitti. Güvenlik yasası ile insanları birbirine düşman etti ve aşırı sağın yükselmesine yardımcı oldu. Normal zamanlarda bu aldığı kararlar sokak eylemleri ile karşılık bulup ciddi eylemlere neden olması beklenirken Korona salgını ve önlemleri alınan kararları gölgede bıraktı ve sokak eylemlerini de yasakladı. Seçimlere sayılı günler kalırken çıkan Ukrayna savaşı ise yine Macron’a oy kazandırdı. Korona ve Ukrayna savaşı ile tekrar kazanma şansını artırdı. Diğer yandan Macron’a oy kaybettirecek nedenler de azımsanmayacak kadar çok fazla; ilk dönem yaptıkları ve yapamadıkları ile birlikte son günlerde ortaya çıkan McKinsey skandalı Macrona oy kaybettirecek görünüyor. Bu konuya geçmeden önce ilk seçimde şişirilmiş balon olarak seçmenlere sunulan ve bu şeklde kazanmanın rahatlığı ile bu seçimlerde çalışma yapma gereği bile duymuyor. Seçimi çantada keklik olarak görüyor. Bütün basın arkadasında ve sürekli ondan bahsediyor zaten. Ancak McKinsey skandalı ciddi bir oy kaybına neden olacak görünüyor. İhale yoluyla hükümete danışman olarak seçildiği iddia edilen şirkette 5 yıl içinde milyarlarca euro ücret ödenmiş ve ödenen ücretten de vergi alınmamış. Çünkü bir Amerikan şirketi. Ve bu şirketin sicili de hayli kabarık. İhale ise gerçek çıkmadı. Uzun bir konu olduğu için kısa tutacağım. Diğer adaylar ile devam edelim:
Sağ’ın en güçlü adayı olarak seçime giren Marine Le-Penn ise dalgalı bir seyir izledi bu güne kadar. Son anketlerde 2. sırada görünüyor ve 2.turda Macron’un rakibi olacağı tahmin ediliyor. Üç dönemdir aday olan ve seçilmemesi durumunda artık aday olmayacağını belirten Marin Le Pen sürekli oylarını artırarak bügüne geldi. Programında AB karşıtlığını çıkartıp, NATO karşıtlığını korurken Rusya yanlısı tavrını ise Ukrayna savaşı ile birlikte dile getirmemeye çalışıyor. Oysa öncesinde Putin ile birlikte çektirdiği resimini bilboardlara asıp onu kendine örnek alıyordu. Güvenlik ve yabancılara karşı yasalar çıkartacağını, yasadışı olarak ülkeye gelen ve kalan göçmenleri ise iktidara gelirse hemen göndereceğini dile getiriyor seçim vaadlerinde. Eric Zemour ve Pecres’in aday olması ile birlikte bir ara 4. sıralara kadar düşse de anketlerde rakiplerinin yanlış söylemleri ve zayıflıkları nedeni ile tekrardan 2. sıraya çıktı.
Solun en güçlü adayı Jean-Luc Melencon ise anketlerde en çok kazanan aday olarak göze çarpıyor. Çevre, ekonomi, sosyal hizmetler ile çalışma hayatı ile ilgili hazırladığı programı ile dikkat çekiyor. İlk anket sonuçlarında yüzde 7 bandında olan oyunu yüzde 13-15 lere kadar çıkardı. Mitinglere kattığı insan sayısı da diğer adaylardan daha çok oldu. Ayrıca seçimler yaklaşırken akademisyen, filozof ve aydınlardan oluşan 800 kişi açık mektup yazarak Melenchon’a oy verilmesi için çağrı yaparken benzer şekilde başkaca kurum ve kişiler de çağrı yapmaya başladı. Yine solun ortak aday çıkarması için uğraşan ve ön seçim yapan eski adalet bakanı Tobira önce adaylığını açıklasa da sonrasında Melenchon lehine adaylıktan çekildi. Bütün bunlar bu pazar Melenchon’un bir sürpriz yapmasına neden olabilir ve 2. tura kalabilir.

İlk adaylığını açıkladığında Macron’un tek rakibi hatta 2. turda kazanmasına kesin gözüyle bakılan Paris ve banliyölerden oluşan İle-de-France bölgesinin Başkanlığını yapan Valeri Pecresse ise en çok kaybeden aday olacak görünüyor. Eski Cumhurbaşkanlarından Sarkozy’nin partisinden aday olan Pecresse’in kaybetmesine ise seçim çalışmalarındaki konuşması ve tavırları neden oldu. Seçmenlere şişirilmiş bir balon olarak sunulan Pecresse karşılığını veremedi ve çabuk söndü. Sağ ve muhafazakar seçmenin oylarına talip olsa da konuşması ve imajı oyları toplamasına yeterli olmayacak görünüyor. Aynı zamanda toplumda yaşanan aşırı sağcılaşma da bunda etkili oldu. Merkez sağın genelde kazandığı Fransa’da aşırı sağda 2 aday varken yeni bir aday olarak çıkan Pecresse buna uygun davranamadı ve Macron’un yerini dolduramadığı gibi aşırı sağdaki oyları da çekemedi.
Fransa’da aşırı sağın gelişmekte olduğunu en iyi gösteren adaylardan biri de Eric Zemour oldu. TV programlarında popülist söylemler ve katılımcılar ile girdiği provakatif tartışmalar ile kendini tanıttı. Program yaptığı tv kanalının sahibi ve Fransa’nın en zenginlerinden Bollore ailesinin desteğini alarak aday oldu. Müslüman ve yabancı karşıtlığını dilinden düşürmedi. Yabancıların Fransa’nın demografik yapısını bozduğunu, yakında müslümanların çoğunluk olacağını ve kazanırsa buna engel olacağını temel alan bir seçim programı hazırladı. Ancak söylemlerindeki aşırılık sağda bile yeteri kadar benimsenmedi ve tehlikeli birisi olarak görülde ve işe baştaki pozisyonunu kaybetti.

Yaşiller’in adayı Yanick Jadot, Sosyalist Parti’nin adayı Anne Hidalgo, Komünist Partisi’nin adayı Fabien Russel, Anti kapitalist Parti’nin adayı Philippe Poutou ve diğer adayların Ilk turu geçme şansları anketlerde görülmüyor. Tabii bu anketlerin de belli bir kesimin elinde olduğunu ve sonuçları da istedikleri gibi gösterebilme olanakları olduğunu unutmayalım. Hiçbir şansı yok gibi gösterilenler de seçimleri kazanabilir. Yeter ki anket sonuçlarına inanmayalım ve kendimize yakın adaylara oy verelim. Sağ’ın bu kadar geliştiği bir ortamda sol partiler, birleşmeye ihtiyaç varken, çok dağınık bir durumdalar. Tek bir aday etrafında toplanılsaydı ilk turu alma şansları çok yüksek olabilirdi. Şimdi kazanma şansları düşük gösteriliyor. Bunu tersine çevirmek ise seçmenin elinde. Duyarlı olalım ve seçimlerde sol adaylara oy verelim. Macron yada diğer aşırı sağcı adaylar kazanırsa biz işçiler, emekçiler ve yabancı kökenlileri kötü bir dönem bekliyor olacak. Her ne kadar seçimler bizler için kurtuluş getirmezse de belli kazanımları korumak ve mücedele için daha geniş olanaklar elde etmek için sol partilerin kazanması bizlerin lehine olacaktır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.