Gençlik halkın umudu, enerjisi olmayı başarırsa bu düzen değişir

1
620

Serdem Kaya

Merhaba. Aşağıdaki yazımda bir gencin Türkiye gibi bir ülkede neler yaşadığını, neleri düşündüğünü, neleri istediğini ve ülkesinde neleri değiştirmek için bir şeyler yapabileceğini anlatmak istiyorum. Sözlerime başlamadan önce, bu yazıyı yazarken ve ülkemin geldiği duruma karşı mücadele ederken bir devrimci genç olarak ilham aldığım, Mahirleri, Denizleri anmak istiyorum.

Küçük yaşta doğup büyüdüğüm şehir olan Diyarbakır’dan ailevi sebepler yüzünden ayrıldık ve İstanbul’a geldik. Ayrılmadan önce çok sevdiğim abim dershaneye gidiyordu. 3 Ocak 2008’de Diyarbakır Final Dershanesi yakınlarında bir bomba patlatılmıştı. İşte o gün, ülkemde, insanlara nasıl yaklaşıldığını gördüğüm zamandı ve ben sadece 9 yaşıma girmek üzereydim.

Hastaneye sadece şov olsun diye gelen ve kendine “politikacı” diyen insanları orada görmüştüm. Ziyaretçilerden birisi, ki kendisi bugün Türkiye’nin başındaki kişidir, yaptığı ziyarette abime, “Hayatın boyunca eğitim masraflarını ben karşılayacağım” derken, medya önünde verilen sözlerin tutulmayacağını elbette ki biliyorduk! Sonrasında, abime tek bir yardımı dahi dokunmamış bu kişiyi tahmin etmek zor olmamalı.

İstanbul’da devam eden hayatıma ortaokula başladığım yaşlarda devam ettim. Ortaokuldan liseye geçiş zamanlarımda arkadaşlarım dershanelere gidiyor, haftasonlarını gezerek, eğlenerek değerlendirebiliyorlardı. Ben ise evimizi temizlemeye ve kardeşlerime göz-kulak olmaya çalışıyordum. Çünkü yaşınız kaç olursa olsun, para üzerine kurulmuş kapitalist ve bireyci bir sistem içinde yaşıyorsanız, çocuk da olsanız, kaderiniz bu olur.

Lise zamanlarım da benzer geçti. Lisede hiç dershaneye gitmedim. Üniversite sınavına kendim çalıştım. Okuduğum Anadolu Lisesi’ni 3. olarak bitirmiştim. Lise sürecimde okulumda benimle aynı siyasi bakış açılarına sahip olmayan, kapitalist düzeni kanıksamış hocalar ve öğrenciler vardı. Kendileri Nevruz’da halay çektiğim arkadaşlarımın okullarını, “Siz eylem yapıyorsunuz, terörist misiniz?” diyerek değiştiriyorlardı. Okulda böylesine bir baskı ortamı vardı. Herkesi bireyselliğe iten ve bu düzenin sorumlusu insanları alkışlayanlar, onlardı. “45 çocuğa tecavüz edildi” haberiyle tanıdığımız Ensar Vakfı bile okuluma gelmişti. Kısacası bize eğitim hayatımızda yaşatılan, dayatılan iktidarın gerici ideolojisinden başka bir şey değildi.

Bu dayatmacı, ezilenlerin hakkını hiçe sayan düzen devam etmemeli. Doğru olduğunu bildiğim, adaletli, paylaşımcı, her canlının ortak faydasına olan şeyleri savunan; kendisi gibi düşünmeyenleri ötekileştirmeyen, kendisi refah içindeyken insanları, hayvanları ve tüm canlıları aç bırakmayan ve eziyeti onlara reva görmeyen bir düzen mümkünse, o da devrimle mümkündür. Ben, işte bu fikirleri, yaşarken öğrendim. Ezilirken ve hor görülürken; gençliğim, en güzel zamanlarım elimden alınırken, adaletsizliklere maruz kalırken öğrendim bunları.

Bu sistem içinde üniversiteye hazırlanmak, benim için hayatımın en zor olaylarından biri oldu, diyebilirim. Çünkü başarılı bir dereceyle lisemden mezun olduğum halde, maddi olanaklarım olmadığı için, girmemiz gereken “yarışa” zaten baştan geriden başlıyordum. Neredeyse yüzde 95’i özel üniversitelerden oluşan ve yaşam pahalılığının hat safhada olduğu İstanbul’da, en düşük olanaklara sahiptim. Üniversiteye hazırlanmak için dershaneye gitmem gerekiyordu. Bunun için de hem bir yandan çalışıyor ve dershane paramı çıkarıyordum, hem de kalan zamanlarımı, yorgun-argın bir şekilde, dershanede geçiriyordum. Üstüne üstlük, aileme de maddi olarak destek veriyordum.

İyi eğitim görmenin dahi sınıfsal ayrıma tabi olduğu bu düzende, birkaç sene boyunca üst üste üniversite sınavlarına girdim. Çünkü paranız varsa hayat size rahattır ama yoksa, o zaman seneye bir daha hazırlan… Elbette ki her insanın kapasitesi farklıdır ve olanaksızlıklar içerisinde bu süreci hakkıyla başaran insanlar da var, bunu biliyorum. Ama bunlar ancak istisna.

Neden bu zorlukları yaşadığımı düşünüyorum… Çünkü eğitim sistemi ticarete dönüştürülmüş halde ve biz gençleri, bu sistemin kölesi haline getirmeye çalışıyorlar. Benim de birçok genç gibi, başka bir şehirde yaşamak için maddi imkanım yoktu. 2018’de lisemden mezun olduğum halde, 4 sene sonra, yani bu sene ancak bir yeri kazanabildim. O da yüzde 100 burslu olarak okuyacağım özel bir üniversiteyi. İstediğim bölümü mü kazandım, hayır! İstediğim bölümü kazanmanın, benimle yaşıt öteki insanlar gibi aynı olanaklara sahip olmamın pek mümkün olmadığını biliyorum.

Hep mücadele içinde olan, enerjisini yitirmeyen ve bireyciliği seçmeyen, korkmayan ve kendini gerçekleştirmek isteyen bir gencim. Bunun da, sosyalizm fikrini savunmaktan geçtiğinin farkındayım. İnsanları, hayvanları fazlasıyla önemsiyorum. Ülkemdeki olaylara sessiz kalınmaması gerektiğine inanıyorum ve bunun için de devrimin tek yol olduğunu düşünüyorum. Odak, bana bu açıdan yeni insanlar ve bilgiler kazandırdı. Yalnız olmadığımı hissettirdi. Eleştirel bakmak, kendimle yüzleşmek, halk adına yararlı olanı, zararlı olanı görebilmek ve bunun için bir şeyler yapabilmek gerektiğini burada daha iyi öğrendim. Ve bunları görerek yoluma devam ediyorum.

Sözlerimi, devrimci, sosyalist gençliğin bir halkın umudu, enerjisi olduğu zaman, o düzenin değişebileceğine duyduğum inancı ifade ederek bitirmek istiyorum. İşte bu umudu ve enerjiyi yaratabilirsek, her şey değişebilir. Ve unutmayınız ki devrim bu ülkeyi ileriye taşıyabilecek tek yoldur.

1 Yorum

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.