Göçmeni ve yerlisiyle işçilerin sermayeye karşı birlikte mücadelesi

0
481

Disk/Gıda İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Cihan Sezer ile gıda sektöründe emek hareketinin sorunlarını görüştük. Aydınlatıcı cevapları için teşekkür ediyoruz- Odak Dergisi

1. Disk/Gıda İş Sendikası’nın örgütlenme ve faaliyet alanları nerelerdir?

Cihan Sezer: Sendikamızın faaliyet alanı; et ürünlerinden süt ürünlerine; konserve üretimi yapan yerlerden hazır dondurulmuş ürün üretimine; bazı fast-food zincirlerinden; çay, fındık, tütün, çikolata, bisküvi ve sakız üretimine; fırınlardan pastanelere kadar geniş bir faaliyet alanı vardır. Kısacası gıda üretimi, işlenmesi ambalajlanması gibi çok geniş bir alan bizim faaliyet alanımızı oluşturur.

2. Üye sayınız, profiliniz ve genel durumunuz hakkında bilgi verir misiniz?

Cihan Sezer: Şu anda büyük çoğunluğu fabrikalarda olmak üzere 2000’e yakın üyemiz bulunmakta. Mülteci işçilere yönelik çalışmalarımız sonucunda artık üyelerimiz arasında göçmen işçiler de bulunuyor. Yüze yakın göçmen işçi üyemiz var. TİS aşamasında olduğumuz iş yerleri olmakla birlikte, DİSK’e bağlı sendikalara karşı, işverenler hatta hükümet tarafından da uygulanan baskı ve keyfi engellemelerden biz de oldukça nasibimizi alıyoruz. Ancak bu durum işçi sınıfının birlik ve örgütlü bir güç olması yönünde verdiğimiz mücadeleden bizi vazgeçirmeyecek.

3. Hedefleriniz, işçi sınıfı için ve üyeleriniz için talepleriniz nelerdir?

Cihan Sezer: Sendikamızın amaç ve ilkeleri tüzüğümüzün ilk başında belirtildiği üzere; ‘’Kaynağını emeğin yüce değerinden, gücünü işçi sınıfından alan GIDA-İŞ sendikası, demokratik, bağımsız bir sınıf örgütü olarak, işçi sınıfının hak ve çıkarlarının toplumcu, çoğulcu ve katılımcı temellere dayalı gerçek demokrasi ortamında kazanıp geliştirileceğinin bilinci içinde, işçi ve emekçi sınıfa yönelik her türlü sömürü ve baskının ortadan kaldırılmasını, evrensel temel hak ve özgürlüklere sahip çıkmayı, uluslarası antlaşmalar ve ILO’nun kararlarına dayalı sendikal hak ve özgürlükleri yaşama geçirmeyi, geliştirmeyi, üyeler arasında birlik ve dirliği sağlamayı….’’ amaç edinmiştir.

Ülkemizde son günlerde eşi görülmemiş gıda enflasyonu, genel olarak da enflasyon; o gıdayı bizzat üreten işçilerin, köylülerin kendi üretikleri temel gıda maddelerine ulaşımını engellemekte ve ülke emekçilerini açlıkla yüz yüze getirmektedir. Temel gıda maddelerindeki tüm vergilerin kaldırılarak verginin üreten sınıftan almak yerine, o sınıfı sömüren bir avuç sermayedardan alınmasını baz alan basın açıklamalarımız, bilinçlendirme ve örgütlenme faaliyetlerimizde sürüyor.

Ayrıca son dönemde gıda sektöründe oldukça yaygın şekilde ve kayıt dışı istihdam edilen mülteci işçilerin de sorunlarının örgütlü çözümü için mücadele ediyoruz. O işçilerin de Türkiyeli işçilerle eşit bir şekilde, insani bir çalışma koşulları yaratılarak istihdamının sağlanmasına yönelik çalışmalarımız da mevcuttur.

Ülkemizde uygulanan tarım politikalarının ülke tarım ve hayvancılığını bitirme noktasına getirdiği herkesin bildiği bir gerçek; tarımda uygulanan ve yanlış olduğu gün kadar ortada olan tarım politikalarının derhal terkedilmesi, tarımın yerli yabancı tekellerin kazanacağı biçimde dizayn edilmesi yerine; üretici köylülüğün, çiftçiliğin desteklenmesi gerektiğinin de her zaman altını çiziyoruz.

Ek olarak şunu da belirtebiliriz; mevsimlik çay işçileri, mevsimlik fındık işçileri, mevsimlik tütün ve tarım işçilerinin de içinde bulunduğu güvencesiz ve ağır çalışma koşullarının düzeltilmesi, son yıllarda mevsimlik tarım işçilerine yönelik sıkça karşılaştığımız ırkçı saldırıların derhal önlenmesi ve bu alanda özellikle yoğun olarak karşılaşılan çocuk emeği sömürüsünün son bulması yönünde çalışmalarımız da hedeflerimiz arasında yer almaktadır.

4. Bugüne değin yaptığınız pratik mücadele deneyimleriniz nelerdir?

Cihan Sezer: Son bir yıl içindeki pratik mücadele deneyimlerimiz aslında sendikamızın ilk kurulduğu günden bugüne kadar yürüttüğümüz mücadelenin bir özeti niteliğindedir. Örgütlediğimiz iş yerlerinde işten atılmalara karşı fiili eylemlerimiz, fabrikaların önünde sık sık yaptığımız basın açıklamaları; işkolumuzda olsun ya da olmasın herhangi bir hak mücadelesinde eyleme geçen işçilere destek ziyaretlerimiz; onlarla birlikte mücadele etmemiz; zamlara, yoksulluğa, vergi adaletsizliğine karşı bildiri ve broşür dağıtım kampanyalarımız; iş cinayetlerinde, iş kazalarında yaşamını yitiren, yaralanan işçiler ve aileleri ile dayanışmamız; emsal teşkil eden toplum vicdanını rahatsız eden Hendek, Soma gibi iş cinayetlerinin davalarının takip edilerek destek olunması; mülteci emeğinin sömürüsü ve tamamen güvencesiz ortamlarda çalıştırılmasına karşı duyarlılık ve örgütlülük yaratma çalışmalarımız; esnaf kurye dayatmasına karşı çıkan fast food sektöründeki moto-kuryelerin basın açıklamaları, pratik faaliyetlerimizin birer örneği.

Burada bir örneğe özellikle değinmek isterim. Yakın zamanda soğuktan donarak ölen mülteciler ve İstanbul’da tekstilde çıkan yangında yanarak can veren mülteci işçiler için basın açıklamalarımız ve eylemlerimiz oldu. Ayrıca sendikamız bu yıl 7.sini düzenlediği Sennur Sezer Emek ve Direniş şiir ve öykü yarışmalarını her yıl organize etmektedir.

5. Sarı sendikalar ile alanda karşılaştığınız sorunlar nelerdir?

Cihan Sezer: Sarı sendikalar denilince normalde aklımıza ilk gelen; işveren yanlısı, işçi düşmanı sendikalar oluyor. Ama son zamanlarda bu sendikaların nitelikleri arasına hükümet yanlısı sendika olma özelliği de eklendi. Her sarı sendika neredeyse istisnasız hükümetin işçiler aleyhine yaptığı tüm düzenlemeleri destekliyor. Asgari ücretin düşük belirlenmesinden, patronların istediği tüm iş yasalarındaki tüm düzenlemelere kadar sarı sendikalar ya sessiz kalarak ya da açıktan destek vererek bu durumu destekliyor. Hal böyle olunca da işverenlerin ya da hükümet kurumlarının öncelikli tercihi bu sendikalar oluyor. Biz Gıda İş Sendikası olarak hem işverenler tarafından hem de iktidar ve bu sendikalar tarafından engellemelere, baskılara maruz kalabiliyoruz.

Bir örnek verelim; Çaykur’da örgütlenen üyelerimize, Hak-İş’e bağlı Öz Gıda İş Sendikası tarafından baskılar yapıldığı gibi işçilere bizim devlet düşmanı, bozguncu, vatan haini olduğumuz söylenerek işçiler tehdit edilebiliyor. Alanda karşılaştığımız diğer baskılar ise her zaman olduğu gibi işverenlerin sendikal örgütlenmeye karşı keyfiliği, kuralsızlığı ve yasa dışı eylemlerinin cezasız kalması. Daha açık söylemek gerekirse işverenlerin bir sözcüsü, koruyucusu konumuna gelmiş sendikaların faaliyetlerine iktidar ve patronlar daha özgüvenli yaklaşmaktalar.

6. Gıda politikaları ve güvenliği hakkında düşünceleriniz nedir?

Cihan Sezer: Vahşi kapitalizm olarak nitelendirebileceğimiz günümüz kapitalizmi döneminde, her şey şirketlerin, tekellerin kar-zarar anlayışına göre düzenlendiği için insan sağlığı en arka planda kalıyor. Özellikle AKP iktidarı döneminde sağlıklı, güvenli gıdaya ulaşmak gün geçtikçe zorlaşıyor. Çevre tahribatının, madenleşme faaliyetlerinin oldukça yaygınlaşması; bu faaliyetler sonucunda oluşan kirliğin sularla, hava ile yediğimiz gıdalara ulaşması günümüzde bizler ve gelecek nesillerin de sağlığı için çok ciddi bir tehdit. Yakın bir zamanda 112 gıda ürününde GDO tespit edildi. GDO’lu yemlere 2017 yılında izin verildi. Ayrıca Avrupa ülkelerine ihraç edilen sebze ve meyvelerde yüksek oranda pestisit tespit ediliyor. Bu ürünlerin akıbeti ile ilgili soru önergelerine ise net bir yanıt alınamıyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.