GÜÇ-ÇIKAR SAVAŞLARI VE PEKER

0
1340

Selçuk Şahin Polat

Kendisine mafya, organize suç örgütü lideri ve devletin yetiştirmesi denen bir adam milyonlarca insanı etrafına toplamış, onlara devletin has kadrolarının pisliklerini anlatıyor. Anlattıkları elbette gerçek fakat esas pislik kutsanarak yapılıyor tüm bunlar: ona göre devlet temiz ve dokunulmaz. Peker de böylece temiz ve delikanlı biri olarak kendini pazarlayıp, milyonlarca insana bu kötü adamları anlatan hatta onları mahvedeceğini söyleyen kahraman olarak sahnede boy gösterebiliyor. Hâlbuki düne kadar bu pisliklerin içinde onlar tarafından eğitiliyordu.  

Peker olayını çözümleyebilmek, amacının ne olduğunu çıkartabilmek için geçmişe kısa bir seyahat etmemiz gerekiyor. 

Dünyanın hiçbir ülkesinde mafya tarihinde siyasi çalışma yapan birine rastlanmamıştır. Made-in Türk tipi olan ‘mafya’cılık, her imkândan yararlandırılan devletin kullanışlı elamanı olmak demektir. İttihatçıların suikastçıları, Topal Osman vb. de bu devletin teröristleri olarak tarihimizde yerlerini almışlardı. Çakıcılar, Çatlılar, Pekerler de bu geleneğin şimdiki temsilcileridir. 

Şimdikiler, eskilerin aksine ÖZDE büyüyen pastadan pay almayı; vatan, milleti SÖZDE savunarak görevlerini yapıyorlar. Bunların görevleri arasında; öldürme, katliam, bombalama, suikast, korkutma, pasifize etme, uyuşturucu satma, onun bunun malına el koyma vb. işler bulunuyor. Bu gelenek de Osmanlıdan kalma bize: üretmeyen dolayısıyla üreten halkların (Ermeni, Helen, Süryani vb.) sonunu getiren, üretenden haraç alma, gasp etme ve devlete zorla mali yardım ettirme, katletme, oyuna getirme, pusu atma vb. oluşan devlet yönetme geleneği işte bugün ülkemizi bu yöntemlerle ve bu adamlarla yönetiyor.  

Patlayan lağım kısaca şöyle: Ülkedeki tüm birikimler satıp savıp tüketildi. Erdoğan ve tilmizlerinin ülkeden hortumladıklarının tahmini 1 trilyon dolar civarında olduğu söyleniyor. Ülkemizin bu derece ‘fakr ü zaruret içinde harap ve bitap’ olmasının bir nedeni de bu. Tabii muhalefeti; devrimcileri ve halkıyla birlikte intiharlar, çaresizlikler, umutlar ve de devlet mafyacılığıyla yaşayan bir ülke durumuna gelmiş bulunuyoruz. Güncel olanlara baktığımız da:  

  1. Azerbaycan Petrol ve Doğalgaz şirketi SOCAR’ın petrol taşımacılığı ve ülkemizdeki kazançlarının %20 si Erdoğan ailesine ayrılmış durumda, 
  2. Bodrumdaki milyarlık yat limanı RTE’nin talimatıyla M. Ağar tarafından el konulmuştur. Sahibi Mansimov önce öldürülmek istenmiş, suikastçı öldürülünce bu defa Fetöcu diyerek içeri atılıp etkisiz hale getirilmiştir. Bu liman, uyuşturucu trafiğini Gümrük Muhafaza alanının dışına çıkarmak için seçilmiştir. 
  3. Ülkenin ekonomik krizi derinleşince 1980 sonunda Özal ‘hayali İhracata’ yol vermişti. Aynı şekilde devleti temsil eden Erdoğan da mevcut krize merhem olacağını düşünerek, 1993-4 yıllarında uyuşturucu mafyasını tek tek temizleyerek trafiği kontrol eden M. Ağar’ı bu işleri organize etsin diyerek göreve çağırmıştır. Ağar, gayri resmi göreve gelir gelmez ilk işi emniyet teşkilatını adamlarıyla doldurmak ikinci görevi de sokakta ki sivil militan gücü organize etmek olmuştur.  
  4. Sokağın organizasyonunda el çabukluğu ile öne geçen S. Soylu bu konuda Peker (namı diğer Reis) ile anlaşıp Erdoğan’ın da onayını alarak onu 2015 yılı itibariyle sokağa salmıştır. Bildiğiniz gibi o da meşhur mitinglerini AKP ve devletin desteğiyle yapıp hepimizin kanlarıyla duş almak için soyunmaya başlamıştır. Fakat sokağın Peker’e bırakılmasını ve Soylu’nun atağını hazmedemeyenler, Bahçeli aracılığıyla Çakıcıyı içerden çıkartarak ‘sokak bizimdir’ demişlerdir. Bahçeli’nin ısrarının nedeni de budur. 
  5. Uyuşturucunun yıllık cirosu Eroin, kokain ve Suriye’den getirilin ucuz uyuşturucuyla birlikte 200-300 milyar Euro’yu bulduğu tahmin ediliyor. Böylesine bir pazarı kontrol etmek kolektif bir iş olsa gerek ki bu işe para yatıran kişinin İspanya’da olduğu söyleniyor. Ayrıca Latin Amerika’dan Kokainin ilk çıkışını organize eden kişinin Cavit Çağlar, Kokainin Afrika vb. ülkelere gidip oradan ülkemize gelecek gemiye aktarımının sağlandığı limanları satın alanın Demirören, ülkemizdeki dağıtımın ve Avrupa’ya sevkinden de Ağar’ın sorumlu olduğu konuşuluyor.  
  6. Sonuçta Bahçeli’nin Çakıcıyı koalisyonu bozma restini çekerek sahneye sürmesiyle dengeler bozulmuş oluyor. Soylu, Çakıcı kartına karşı Peker’den zaman isteyerek onun geçici olarak sahneden çekilmesini istiyor. Soylu ile çatışma içinde olan damat da onun Peker ile olan işbirliğine karşı olduğu için dengeler tümüyle Peker’in aleyhinde gelişiyor. Bu nedenle Peker, geçici olarak yurt dışına çıktığını sanarak sahneden iniyor.  

Evet, bu gelişmeler ışığında kısaca şunlar söylenebilir: Peker’in kalemi kırılmış ve tasfiye edilmiştir. Bir ipte iki cambaz olmaz denmiştir. Soylu onun geri dönmesine söz vermiş fakat yerine getirememiş ve Peker bu söz üzerine beklenti içine girmiştir. Onun hakkında ilk videolarında tek laf etmeyen Peker, hem beklentilerin artık gerçekleşmeyeceğini anlamış olması, hem evine yapılan baskında yapılanları hakaret olarak algılaması hem de Soylu’nun kendisine pislik diye hitap etmesi üzerine hedef tahtasına onu da almıştır. 

Peker, aslında çıkar ve güç savaşlarında kendisine atılan kazığı videolarıyla çıkartmaya çalışmaktadır.  

İlginç olan; videolar Üst kurul tarafından yasaklanmamaktadır. Belki de yasak sonucu daha fazla izleneceği korkusuyla bu yapılmamıştır. 

Ama en ilginç olanı; videolarında Erdoğan’a dokunmaması, ancak onun kendisini kurtaracağını düşünerek ona mesajlar gönderip açıklamalarının işe yarayacağını sanmasıdır. Devlet olarak RTE’yi gören bu ‘zeki’ şahıs, birinci şık olarak, tüm bu organizasyonları onun planladığını ve ondan habersiz hiç kimsenin adım atamayacağını ya bilemeyecek kadar aptal.  Ya da ikinci şık olarak,  büyük bir oyunun baş aktörü rolünü oldukça zeki ve muhteşem bir yetenekle oynamaktadır.  

Bakalım Erdoğan’ın bugünkü konuşmasından sonra ne yapacak? Eğer birinci şık doğruysa ‘ben devletime laf etmem’ diyerek sahneden inecek ve tüm cazibesini kaybedecektir. Yok, ikinci şık sahneleniyorsa Erdoğan’ı da hedefine koyarak Türklüğe, Turancılığa, ülkücülüğe daha fazla yer ayırarak dengeyi sağlamaya çalışacaktır. Tabii muhalefeti, ‘Sol’u ve emekçileriyle biçare halkımız, 16 milyon değil bu defa 30 milyon olarak bir umutla onu izlemeye koşacaktır.   

Bu durumda PEKER, artık dünya prömiyerlerinde boy gösteren bir aktör olarak kupayı kaldıracaktır. İşte seyreyleyin o zaman gürültüyü.   

Bekleyelim, sonuç birkaç gün içinde belli olur sanırım.                  

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.