Haftanın Özeti’nde seçtiğimiz gelişmelerden hareketle durum ve gelecek hakkında fikre ulaşmaya çalışacağız. Haftanın en olumlu gelişmesi her zaman olduğu gibi zulme karşı mücadele azmi, eşitlik ve özgürlük uğruna direnişlerdir.
Kadının, toplumun eşit bireyi olmasından son derece rahatsız olan AKP destekçisi gerici grup ve cemaatlerin gönlünü almak için Erdoğan, bir gece yarısı kararnamesiyle sözleşmeyi iptal etti. Hem iç hukuka hem uluslararası hukuka aykırı olarak keyfi verilen bu karar, başta kadınlar olmak üzere geniş kesimlerin tepkisine yol açtı. Kadınlar “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz” sloganıyla ülkenin birçok yerinde basın açıklamaları ve eylemler yaptılar. Eylemler bu hafta da yoğunlaşarak devam etti. Erdoğan’la çay toplama partisine katılan Danıştay, beklendiği üzere yasadışı karara karşı yapılan iptal başvurusunu bu hafta reddetti.
LGBTİ’lerin cinsiyet eşitliği ve özgürlüğü talebiyle düzenledikleri Onur Yürüyüşü de yasaklandı ve toplananlara polis plastik mermilerle saldırdı. Polis şiddetinin sınır tanımazlığı nedeniyle George FLOYD vakasının benzerinin İstanbul’da yaşanmasına ramak kaldı. Eylemi takip için orada bulunan AFP muhabiri Bülent KILIÇ yere yatırılarak boynuna bastırıldı. “Nefes alamıyorum” sözünü maalesef bu hafta da kendi ülkemizde duyduk.
Sosyal medya sloganıyla ifade edersek; kadın, çocuk, hayvan ve ağaç olmanın çok zor olduğu ülkemizde her gün en az birkaç acı haber okumak zorunda kalıyoruz. Bu haftanın acı haberlerinden birisi; annesi, üvey babası ve dayısı tarafından istismar edildiği iddia edilen 6 ve 10 yaşındaki iki kardeşin faillerinin mahkemece tahliye edilmesiydi. Tahliye kararı çeşitli yerlerde kadınların öncülüğünde eylemlerle protesto edildi. Yine bu hafta içinde Konya’da çocuklarına cinsel istismarda bulunduğu için 43 küsur yıl hapis cezası verilen A.K.’ye İstinaf Mah. beraat verirken, çocuğunu istismar eden AKP Selçuk eski gençlik kolları bşk ile ilgili haberlere de yayın yasağı getirildi. İstismarcının hakları konusunda çok hassas olan yargımız suçu haberleştireni affetmeyerek cezaevine gönderdi. Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Bitlis News Genel Yayın Yönetmeni Sinan Aygül, 2019 yılında bir çocuğa yönelik cinsel istismar olayını haberleştirdiği için hapis cezası aldı ve bu hafta cezaevine girdi.
Yoksulluk, işsizlik, pandemi halkın belini iyiden iyiye bükmüş, çaresizlik nedeniyle yaşanan intiharlar artık haber bile olmazken 1 Temmuz’dan itibaren geçerli olmak üzere elektriğe %15, doğalgaza konutlarda % 12, sanayide % 20 ve LPGye 60 krş zam yapıldı. Elektrik ve doğalgaza yapılan bu acımasız zam iğneden ipliğe her ürüne yansımaya başladı. Bir türlü doyurmadığımız sarayın hanım ağası Emine ERDOĞAN ise, çözüm olarak “porsiyonları küçültün, az yiyin” önerisi getirdi. Baş ağa Erdoğan ise bir yandan saray ve meclisi muaf tutarak tasarruf tedbirleri genelgesi yayınlarken diğer taraftan oğlunun vakıflarından birisini daha vergiden muaf kapsamına aldı.
Boğaziçi direnişi devam ederken; Boğaziçi davasının 2. Duruşması 28 Haziran’da yapıldı ve gençlerin beraat talepleri bir kez daha reddedildi.
70 ten fazla sivil toplum kuruluşunun çağrısıyla yapılan Demokrasi Konferansı 24 Haziranda sonuç bildirgesini yayınladı. Bildirgede mevcut durumun tespitinden sonra talan iktidarına, mafya uygulamalarına karşı mücadeleden vazgeçilmeyeceği mesajı topluma deklere edildi.
İfade özgürlüğü çerçevesindeki bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle hapse atılan HDP milletvekili Ö.Faruk Gergerlioğlu hakkında Anayasa Mah. İhlal kararı vererek tahliyesi için yerel mahkemeye yazı gönderdi. Daha önce Anayasa Mah. Kararlarını uygulamayan yerel mahkemenin Gergerlioğlu hakkında ne karar vereceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Geçen haftanın önemli gündem maddelerinden olan musilaj ‘zengin’ gündem konuları nedeniyle geriye düşmüş olsa da, musilaj Ege ve Karadeniz’e doğru yol almaya başladı. Ekolojik sorunlarımız içinde sadece musilaj yok tabii. Kanal İstanbul, taş ocakları, HES’ler, orman katliamları, zehirli atıklar vs derken artık 70 civarında kuruyan gölümüzün olduğu ülkemizde bu yılın en sıcak günlerini bu hafta yaşıyoruz. Hava sıcaklıklarının bu şekilde seyretmesi kuraklık nedeniyle hem tarımsal üretimde hem orman kayıplarında çok sıkıntılı bir yıl daha geçireceğimizi şimdiden gösteriyor.
Neredeyse her günün bir katliamla anıldığı ülkemizde 2 Temmuz Sivas Katliamı’nın yıldönümü. Katliam planlayıcılarının ve tetikçilerinin gerici iktidarlar tarafından ödüllendirildiği Madımak, devrimcilerin ve halkın yüreğini 28 yıldır yakmaya devam ediyor.
Türkiye’nin siyasi gündemini Sedat Peker belirlemeye devam ediyor. “Psikopat ve entelektüel” mafyamız Sedat Peker bu hafta da kaset skandalına dokundurdu ve böylece bir çok yeni kirli ilişki ağının ortaya dökülmesine yol açan 24 twitlik paylaşımla ilk kez kasetli şantajların ve muhalefetin alet olduğu kirli oyunların kapısı aralandı. Sedat Peker’in ifşaatlarıyla yolsuzluklar tartışılırken Erdoğan hiç umursamayan bir tutumla yasadışı parayı aklamak için yararlanıldığı söylenen varlık barışının süresini 6 ay daha uzattı.
Türkiye’nin 2020 yılında en kârlı 3 askeri kuruluşu arasında yer alan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE) şiddetli tartışmaların ardından yasa tasarısının meclisten geçmesiyle peşkeş furyasına katıldı. AKP ve MHP oylarıyla yapılan yasa değişikliği, MKEyi bir Anonim Şirkete çevirerek hisselerinin özel sermayeye açılmasına hizmet edecek. Peker’in açıklamalarından sonra sesi daha gür çıkmaya başlayan ama boş teneke misali gürültü düzeyinden öte geçemeyen muhalefetin itirazları her zamanki gibi bu peşkeşin engellenmesinde bir işe yaramadı.
‘Zengin’ gündemimizin bir diğer konusu, 2019′ da Erdoğan’ın; “isteseniz de istemeseniz de yapacağız” dediği Kanal İstanbul projesiydi. İktidara göre Kanal İstanbul Projesi dahilinde olan, İmamoğlu’na göre bu projeyle ilgisi olmayan bir köprünün temel atma töreni pazartesi günü Erdoğan’ın katılımıyla yapıldı. Ya Kanal Ya İstanbul İnisiyatifi’nin çağrısıyla Bakırköy Meydanı’nda toplanan kitlenin protesto yürüyüşüne ise her zamanki gibi polis izin vermedi. Açılışa iki farklı noktada çok da geniş katılımlı olmayan protesto ile İnşaat Mühendisleri Odası’nın basın açıklaması dışında ciddi bir tepki gelmedi.
Muhalefetin müteahhitlere “ihale almayın, paranızı ödemeyeceğiz” çağrısına ise Erdoğan, sömürge valisi edasıyla “söke söke sizden bu paraları tahkim yoluyla alırlar” yanıtını verdi.
Bilimsel çevrelerce sonucunun yıkım olacağı söylenen bu projedeki ısrarın en önemli nedeninin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni delmek olduğu yine birçok stratejist ve uzman tarafından dile getirilirken Karadeniz’de de hareketli günler yaşanıyor. Kanal İstanbul startının Rusya’ya karşı ABD öncülüğündeki tatbikat ile aynı zamana denk getirildiği gözlendi. Türkiye’nin de aralarında olduğu ABD öncülüğündeki 32 ülke tarafından yapılan ve 2 hafta sürecek tatbikat bu hafta başladı. Rusya, tatbikatın bir provokasyon ve Ukrayna’ya silah ve askeri teçhizat sokmak olduğunu söylemekte. Rusya’nın İngiltere’ye bağlı savaş gemisinin rotasına açtığı uyarı ateşi sonrası tatbikat bölgede gerilimi yükseltti. ABD Karadeniz’i NATO gölüne çevirmek için hamlelerini sürdürürken Rusya gelişmiş silahlarla Akdeniz’de tatbikat yapıyor. Hem Karadeniz’de hem Akdeniz’de sular ısınıyor. Erdoğan’ın Biden ile yaptığı görüşme sürecinde Karadeniz, Suriye, Irak, Ortadoğu ve Kürt sorunu gibi bir çok noktada anlaşmaya varılmış olduğu görülüyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın Biden iktidarı tarafından devrilmesini bekleyenler bir kez daha hayal kırıklığına uğradılar. Bu konuda temelsiz beklentilere karşı ilerici güçleri ısrarla uyaran Odak Dergisi; CHP, HDP ve İYİP adlı burjuva muhalif partilerinin AKP ile anlaşmak için sırada beklediğini de yazmıştı. HDP’nin “Yetmez Ama Evet”çi milletvekillerinden Prof. Katırcıoğlu bu yönde bir beyanda bulundu. CHP de İYİP de benzeri tutumdadır. Dolayısıyla AKP duruma uygun olarak at değiştirebilecek manevra imkanlarına sahiptir. Bizim umudumuz Türkiye işçi sınıfı, kadınları ve gençliği içinde devrimci çalışma yapan bağımsız, birleşik ve anti-emperyalist Türkiye soludur.
