Sedef Kabaş tahliye edildi. Haksız yere tutuklanmıştı. Bu tahliyeye sevinirken Türkiye’de on yıl, yirmi yıl ve hatta 30 yıl aralıksız hapis yatan devrimci tutsakları da aklımızda tutuyoruz. Şimdi Ukrayna savaşına ve sonra da Türkiye’ye geçeceğiz.
Ukrayna hükümeti Batılı emperyalistlerin müttefiki olduğu için Ukrayna’daki savaşın acılarını daha yakından hissediyoruz. Afganistan, Irak, Libya, Suriye ve Yemen’de binlerce sivil ve çocuk öldüğü zaman Batılı basında çok cılız haberler çıkmışken, Ukrayna savaşında daha ilk günden sivil ölümler basında ilk sıralarda geliyor ve bu haksız savaşta Batılı emperyalistler özgürlük ve barış yanlısı gösteriliyorlar. Oysa Ukrayna’da neo-Naziler Zelenski ile ittifak halinde ve etkili durumdalar.
Nazi örgütlenmeleri Batılı ülkelerin genelinde yasak iken Ukrayna’da hem serbest bırakıldı hem de Zelenski hükümeti tarafından desteklendi. Zelenski sırtını o örgütlere dayamış durumda. Demokrasinin savunucusu geçinen NATO, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nde Ukrayna’da savaşan bir kadının fotografını paylaşırken kadının kıyafetindeki Nazilere ait amblemden rahatsız bile olmadı. “Zelenski bir Yahudi, öyleyse neo-Nazilerle birlikte davranıyor olduğu iddiası iftiradır” denilerek durum geçiştiriliyor. Yahudi katliamı yapmış olan Hitler’in bile yakın çevresinde Yahudiler vardı.
Suriye’nin Batılı devletler desteği ile geliştirilen İŞİD tarafından işgali sırasında on binlerce cihadist Suriye’ye yine Batılı devletler tarafından yönlendirilmişti. Benzer bir durum şimdi Ukrayna savaşında yaşanıyor. Bu sefer taşınan ve yönlendirilen cihadistler değil, neo-Naziler. ABD ve Avrupa’dan şu ana kadar 20 binden fazla neo-Nazi’nin Ukrayna’ya geçtiği belirtiliyor. Birçok benzer aşırı sağcı örgüt bu savaş sayesinde insanları buraya taşıyıp savaştırarak onlara silah kullanmayı ve insanları öldürmeyi öğretiyor. Bunun gelecek için ne kadar tehlikeli olduğu çok açık olmasına karşın müsaade ediliyor ve destekleniyor.
Ukrayna savaşı dünyada ağır ekonomik sorunlara neden oluyor. Petrol ve doğalgaz fiyatlarına gelen zamlar doğal olarak bütün alanlara yansıyor. Türkiye’de her şeye zam gelmediği gün yok gibi. ABD’nin Rusya’dan petrol ve doğalgaz alımını yasaklaması ABD’nin kendisini etkilemiyor, hatta kazançlı çıkarıyor. O hem petrol hem de doğal gaz ihracatçısıdır. Avrupa ülkeleri genelde petrol ve doğalgaz ithalatçısı olduğu için yasaklama onları çok etkiliyor. Bu durum ABD ile Avrupa arasındaki çelişkileri artırıyor. ABD bir yandan onlara geçici muafiyetler tanıyorken diğer yandan Rusya üzerindeki ekonomik yaptırımları artırmak maksadıyla petrol ve doğalgaz ihracatçısı Venezuela ve İran’la görüşüyor. Bilindiği gibi ABD uzun zamandır bu iki ülkenin ihracatına amborgo uyguluyor.
Ukrayna’da savaş çıkması için ortamı hazırlayan ABD, Çin ile de ipleri germeye devam ediyor. Zaten ABD’nin esas hedeflerinden birisi de Çin’dir.
Erdoğan’ın Rusya ve Ukrayna arasında arabuluculuk girişimleri nihayet sonuç verdi. 10 Mart Perşembe günü Ukrayna ve Rusya dışişleri bakanlarının Antalya’da bir araya gelmesi Erdoğan iktidarının prestij kazanmasını sağladı. Görüşme ise sonuç alınmadan bitti.
Erdoğan Ukrayna’daki savaştan kendi iktidarı lehine sonuçlar çıkarmaya çalışırken, ABD tarafından sıkıştırılması riski artıyor.
Türkiye’nin hem Rusya ile hem de Ukrayna ile yakın ticari ilişkileri olduğu için en çok etkilenen ülkelerden birisi olduk. Rusya’dan alınan gaz ve petrolün fiyatı sürekli yükseliyor. Savaş ile birlikte Ukrayna ve Rusya’dan kalkan gemiler durduğundan ayçiçeği ve tahıl ithalatında da zorlanılıyor. Bu da Türkiye’de tarım ve hayvancılığın tasfiye edilmesiyle ülkemiz ekonomisinin ne denli dışa bağımlı hale getirildiğini gözler önüne serdi. Türkiye bir zamanlar tahıl ve hayvancılık alanında ihracat yapar durumdaydı. Artık yurtdışından aldığımız samanlar ile yine yurtdışından aldığımız hayvanlar besleniyor.
AKP hükümeti bir süredir eski “düşmanları” ile barışma trafiği gerçekleştiriyor. Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkileri düzelten ve Mısır ile diyaloğa başlayan AKP hükümeti son olarak İsrail ile görüşmeleri başlattı. İsrail Cumhurbaşkanı Türkiye’ye geldi. Akdeniz ve Filistin’de karşı karşıya gelen iki hükümet bu sefer aynı masada oturdular. Bu buluşmanın İran ve Venezuela petrol ve gazına ek olarak İsrail gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırma pazarlığı olduğu yönünde haberlerin ortaya çıkması bu buluşmanın ABD tarafından organize edildiği izlenimini yarattı.
Ekonomik sorunların artmasıyla birlikte yurtdışına göç hızlanıyor. Meslek sahibi ve üniversite mezunu gençler Türkiye’yi terk ediyorlar. Korona döneminde zorla çalıştırma ve düşük ücretler ekonomik kriz ile birlikte doktorları isyan noktasında getirdi. Doktorlar bir taraftan sürekli eylemler ile şikayetlerini dile getirirlerken diğer taraftan olanak bulanları da yurtdışına göç ediyor. Almanya ve AB ülkeleri kendileri açısından karlı olan bu göçe kapıları açmış durumdalar. Erdoğan ise, “Giderlerse gitsinler, bizde bir sürü üniversite mezunu doktor çalışma için sırada bekliyor” diyebiliyor.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dünyada olduğu gibi Türkiye’nin birçok noktasında sokak eylemleri ve yürüyüşlerle kutlandı. Polisin zorlamasına karşın durdurulamayan coşkulu eylem İstanbul’da oldu. Farklı kesimlerden kadınlar Istanbul’un birçok noktasında buluşup yürüyüşe geçti. Polis barikatları ile durdurulmaya çalışan kadınlar barikatları yıkıp alana ulaştılar. Kadınların aktiflikleri demokrasi mücadelesi için çok büyük şanstır. Sorosçuların ve AB’nin kadın hareketini manipüle etmek için hem dünyada hem Türkiye’de uzun süredir bu tarz oluşumlara fonlar yağdırdığı da akılda tutulmalıdır.
Ne Ukrayna’nın işgalinin ne de neo-Nazilerin öncülüğündeki direnişin yanında yer alabiliriz. Dünyada bir paylaşım savaşı yaşanıyor. Savaşta en suçlu taraf ABD ve müttefikleridir. Gelişmeler sürecin daha büyük bir savaşa evrilme ihtimalini beraberinde getiriyor. Türkiye’yi çok yoğun bir ekonomik kriz ihtimali tehdit ediyor. Öncelikle halk arasında dayanışmanın gelişmesine çalışılmalıdır.
