HAFTANIN ÖZETİ

0
866

Her günün her dakikasında kötü haberler almanın sıradanlaştığı ülkemizde bu haftanın kötülüklerinin bir kısmını, bir kısım da iyi haberi özetlemeye ve yorumlamaya çalışacağız. Haftanın kötülerinden biri doğalgaza yapılan büyük zammın arkasından gelen otogaz zammı. Benzin 19 TL, motorin 22 TL civarında iken, son zamla otogaz da 12 TL oldu. 

TÜİK bu hafta tüketici enflasyonunu açıkladı. TÜİK’e göre Mart’ta enflasyon %61. ENAG’a göre ise 142. Yaşam böylesine pahalı hale gelmişken, yakıt zamlarından dolayı zammın kaçınılmaz olduğunu dile getiren İBB, İstanbul’da ulaşıma %40, suya da %29 zam yaptı. Kiralar ise asgari ücreti çoktan aşmış durumda. Bakan görünümlü Nebati ise MÜSİAD’ın  iftar yemeğinde; ülkenin gerçeklerinden uzak, bilimin gerçeklerinden uzak, yolcu kandırmaya çalışan simsar misali kurun stabil olduğundan, faizin gündemden çıktığından dem vurdu. Cumhurbaşkanı’nı dinleyenin ise neredeyse “zavallı” Avrupa’ya yardım edesi geliyor. 

Zamlar karşısında çaresiz kalan geniş yığınların tepkisini yumuşatmak için ortalıkta yeni bir cambaza baktırma dedikodusu dolanıyor. Dedikodu, marketlerde bazı ürünlerin fiyatlarının sabitlenmesi ve enflasyon nedeniyle oluşacak fiyat farkının hazineden ödeneceği şeklinde. Enflasyondan kaynaklı zamları cebimizden doğrudan almak yerine başka ürünlere koydukları zamlardan tahsil edecekler. Böylece hem halkı uyutmuş olacaklar, hem enflasyonda algı yanılması yaratacak- ki maaş artışlarında enflasyon rakamları önemli-, hem de yandaş şirketlerini korumuş olacaklar. 

Zamlar, muhalif kurumların nefesini kesmeye devam ediyor. Yüklü elektrik faturalarından muzdarip cemevleriyle ilgili haberler gündem olunca Erdoğan, vakıfların ve cemevlerinin ticarethane statüsünden çıkarılacağını söylemişti. Aradan geçen bir buçuk aya rağmen bir düzenleme yapılmadı. Bursa Cemevi’ne Mart’ta gelen faturayı ödeyemeyen cemevinin elektriği kesildi. Elektriği kesilen yerlerden birisi de İstanbul Kadıköy’de bulunan Moda Sahnesi. Oyun ışıldaklarla sahnelenirken yandaş Cem Küçük, ekonomik kriz olmayışının kanıtı olarak insanların sinemaya gidebilmesini gösterdi. Bu vatandaş toplumdan oldukça kopuk olduğu için sinemaya gitmenin artık lüks olduğundan haberi yok tabii.  

Hariri’ye milyon dolarlar kazandırdıktan sonra %55 hissesi Varlık Fonu tarafından alınan Türk Telekom’un %65 zam yapacağı ilgili kurum tarafından yalanlansa da; 2020’den beri zam yapmayarak ne kadar mağdur olduklarını dillendirmeleri çok kısa zaman içinde internet hizmetlerinde yüklü bir zam yapılacağını gösteriyor. Türkiye Avrupa’da en düşük hızda internet kullanan ülke. 

Sağlık Bakanlığı 15 Mart’ta İŞKUR aracılığıyla 10 bin işçi alım ilanı yapmıştı. İlana toplam kaç kişi başvuru yaptı bilemiyoruz. Kuralar 6 Nisan’da çekilmeye başlandı. Gazetelerde 4 Nisan’da yer alan habere göre 750 bin nüfuslu Erzurum’da, 241 kişilik işçi kadrosuna 48.759 kişi başvurmuş. Bu bile durumun ne kadar içler acısı olduğunun açık göstergesi.  

Yabancılar bizim ülkemizde istihdamın yollarını ararken, bizim ülkemizdeki eğitimli kesim ise yurtdışında aynı arayışın içinde. TTB’nin bu ay başında yaptığı açıklamaya göre, Mart’ta 213 kişi yurtdışına gitmek için belge başvurusu yapmış. İstanbul’da ise skandal olaylardan biri yaşandı. Doktor olmayan Lübnanlı kişiler, AVM de stant açarak diş temizliği yaptı. Duruma tepki gösteren diş hekimliği öğrencisi ise kamerası elinden alınarak darp edildi. 

İşçiler cephesinde de atılmalar, ölümler hız kesmeden devam ediyor. 

Mücadeleler umut yaratıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi araştırma görevlileri “eşit işe eşit ücret” talebiyle, Ankara EnerjiSa işçileri Enerji-Sen üyesi olduğu için atılan işçilerin geri alınması talebiyle, Xiaomi Salcomp’ta daralma gerekçe gösterilerek atılan 110 işçinin geri alınması talebiyle (bu arada şirket bu hafta yaptığı genel kurulda kar artışının %100 den fazla olduğunu açıkladı), Ş.Urfa’da sendikalaştıkları için atılan 97 işçinin geri alınması talebiyle eylemler devam ediyor. 

İzmir Çiğli Belediyesi işçileri toplu sözleşmede anlaşma sağlanamadığı için greve çıkarken; TCDD’de örgütlü BTS de işe alımlarda yapılan mülakat yolsuzluğu için eylemde. 

Bu hafta; Bursa’da inşaat işçisi Düzgün Baki iskeleden düşerek, Ş.Urfa’da otel inşaatında bekçilik yapan İsmail Çoban bekçi kulübesinde çıkan yangın nedeniyle, İstanbul Beylikdüzü’nde adı öğrenilemeyen bir işçi inşaatın 6.katından düşerek, İstanbul Sancaktepe’de yağmur nedeniyle kayganlaşan yolda 17 yaşındaki motokurye Umut Bayram çöp kamyonuna çarprak yaşamını yitirdi. İSİG meclisi, AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002’den bu yana en az 28.380 kişinin iş cinayetlerinde öldüğünü açıkladı. 

Önümüz 1 Mayıs. İşçiler bu yıl taleplerini haykırmak, kendilerine layık görülen yaşamın hesabını sormak için 1 Mayıs’a katılmaya daha istekli görünüyor. 

Kadına saldırılar da durmuyor tabii. Mart ayında en az 24 kadın öldürüldü. Kadınların yakınlarındaki erkeklerin vahşeti dur durak bilmiyor. Nisan’da ise 2 gün içinde en az 4 kadın, etraflarındaki erkekler tarafından öldürüldü. Batman’da bir erkek kendisinden ayrılan eşi Sevda Ergün’ü bıçakladı. Esenyurt’ta bir başka erkek ise birlikte yaşadığı Kader Gökçe’yi silahla vurduktan sonra kendisini de vurdu. Kadıncağız öldü, kendisi de daha sonra hastanede öldü.  Kuzeni, Kader Gökçe’nin öldürülen birçok kadın gibi mahkemeye başvurarak koruma talebinde bulunmuş olduğunu söyledi. Adana’da Ümit Sevinç adlı bir başka erkek de boşandığı eşi Şükriye Gür’ü evinde öldürdü. Aydın Söke’de Esma Sedan, boşanma aşamasında olan eşi tarafından öldürüldü. Sağlık durumu oldukça kötü olan Aysel Tuğluk‘la ilgili basın açıklaması yaparken polisin plastik mermili şiddetine maruz kalan 22 avukata ise soruşturma açıldı. Hem de 2911’e muhalefetten! Sanki basın açıklaması yapmak anayasal hak değilmiş gibi.  

Başını cemaat ve tarikatların çektiği çocuk istismarları da eksik olmuyor. Erzurum’da Kur’an kursunda yedi çocuğun istismar edilmesinden incinmeyen Diyanet; istismarın haber yapılmasından incinmiş ve RTÜK’e başvurmuş. Halk TV, KRT ve Tele 1’e ceza verilmesini rica etmiş. RTÜK Diyanet’i kırar mı hiç? 

Kadın katilleri, çocuk tecavüzcüleri -hatta genellersek tüm adi suçlular- kamu düzenini sağlayan kahramanlar edasıyla korunup kollanıyor. Tunceli’de çocuklara cinsel istismarda bulundukları iddiasıyla tutuklanan 8 kişinin dosyasına gizlilik kararı getirildi. Şu herkesçe bilinmelidir ki Türkiye’de bir dosyaya gizlilik kararı getiriliyorsa mağdurları değil, sanıkları korumak için ya da delilleri karartmak için yapılır.  

İktidarın saldırılarından nasibini almayan alan yok. Satılıyor, yakılıyor, yıkılıyor. Her yer talan ediliyor. 

Bu bağlamda biliyoruz ki cumhuriyetin kurumları ya satılıyor ya da satılamıyorsa batırılıyor. Maliye Bakanlığı raporlarına  göre 40 şube müdürünün kırkı da liyakatsiz olan (ki bunların 13’ü CHP’ye geçen İBB’den kaydırma) TCDD, 4.4 milyar borçla batmanın eşiğinde.  

Henüz baharın başındayız. Geçen yıl ciğerlerimizi dağlayan orman yangınları nisan ayıyla beraber başladı. Bu bir hafta içinde İzmir-Çeşme ve Ödemiş, Çanakkale Bayramiç, Bursa Osmangazi, Uşak Banaz, Hatay Dörtyol’da orman yangınına tanık olduk. haberler.com’a konuşan Orman Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Türkyılmaz sadece Nisan ayında 70 adet orman yangını, 20 adet de kırsal yangın çıktığını söyledi. Umalım ki geçen yıl yakılarak bitirilemeyen ormanların kalanı bu sene bitirilmeye çalışılmasın. Malum, iktidarın orman yangınlarını söndürmemekte çok kararlı olduğunu geçen yıl net olarak gördük. Cumhuriyet yazarı Tuncay Mollaveyisoğlu’nun aktardığına göre, yanan bölgelerdeki keresteler zaman kaybetmeksizin yandaşlara ihalesiz yok pahasına verilerek milyarlarca liralık vurgun yapıldığı gibi, 7 milyon metreküp eksik gösterilerek de vurgunun boyutu ayrıca artırıldı. 

Yıkım her alanda hız kesmeden devam ediyor. Dereleri kurutan, su kaynaklarını talan eden ekolojik yıkım projeleri HES’ler de bir türlü hayatımızdan çıkmıyor. DSİ projelendirilmiş 9 tane HES projesini yeniden ihaleye çıkardı. Üstelik Artvin’de HES yapılması planlanan bölge doğal SİT alanı.  

Doğaya bu kadar düşman olup karşılığını almamak olmaz. İşte onlardan birisi: Bilim insanları plasenta ve kandan sonra şimdi de akciğer dokusunda mikroplastiklerin varlığını tespit ettiler. Bunların kansere yol açma potansiyelini araştırıyorlar. 

Bir diğer sıkıntı da Marmara Denizi’nden; Marmara Denizi’nde Bilim-2 Gemisi ile önemli araştırmalar yürüten ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsünde görevli bilim insanları, 1950’li yıllarda 1200 metre derinlikte var olan oksijen seviyesinin, yıllar içinde biriken azot ve fosfor yükü nedeniyle 25-30 metreye düştüğünü belirledi. Bu da demektir ki Marmara Denizi’ni ev edinen birçok canlı türü yok olmuş durumdadır.  

BM İklim Raporu’ndan ise iklim felaketi çıktı. Felaketi hazırlayanlar 2800 sayfalık raporla ayrıca çözüm önerileri de sunmuşlar. Mesela birçok önlem içinde daha fazla ağaç dikmemiz de var. Ne diyelim bizim ormanları yakanların, yananı söndürmeyenlerin duyması dileğiyle. 

Kapitalistlerin doymazlığı ülkemizde olduğu gibi dünyanın birçok yerinde emekçilerin yaşamını dayanılmaz noktalara getiriyor. Buna paralel olarak da birçok yerden çeşitli protesto ve grev haberleri geliyor. Örneğin, Güney Asya’nın ada ülkesi, Hint Okyanusu’nun incisi olarak adlandırılan Sri Lanka’da olağanüstü hal ilan edildi. 

Ekonomik kriz ve zamlara karşı protestoların devam ettiği Sri Lanka’da, halk “diktatör Gota” sloganları eşliğinde Devlet Başkanı Gotabaya Rajapaksa’ı istifaya davet etmişti. O da kamu güvenliğinin tehdit altında olduğu gerekçesiyle ülkede OHAL ilan etti.  İktidarı elinde bulunduranların, halkın yaşam koşullarının düzeltilmesi taleplerini, kötü yönetimlere tepkilerini silah gücüyle baskılaması bildiğimiz, bizim de her gün karşılaştığımız durum. Hayat pahalılığı, zamlar, rezervlerin tüketilmesi vb bir çok açıdan Türkiye’nin yaşadığına benzer durum yaşanan Sri Lanka ile aramızdaki fark, bizde halen kitlesel tepkilerin geliştirilememesi. 

Bir diğer haberimiz KKTC’den. Gazete Duvar’da 2 Nisan’da yer alan habere göre KKTC’de sendikalar ve sivil toplum örgütleri “Toplumsal yok oluş ve yoksullaşmaya hayır!” sloganıyla, zamlar ve hayat pahalılığına karşı eylem düzenledi. Kamuda ve özel sektörde örgütlü sendikaların çağrısıyla dün düzenlenen grev ve protestolara, siyasi partiler de destek verdi.  

Rusya-Ukrayna savaşında durumun ne olduğu haberin kaynağına ve medyayı kullananın yeteneğine göre değişiyor. Değişmeyen tek gerçek ise fillerin ezdiği çimlerin trajedisi. Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov; Ukrayna ile barış görüşmelerinde ilerleme kaydettiklerini söylerken, Viladimir Zelenskiy her gün, kendilerine verdikleri desteklerle ilgili bir yerlere teşekkür ediyor. Bu kapsamda Erdoğan’la da çok spesifik bir görüşme yaptığını söyleyerek Türkiye’nin garantörlük konusundaki istekliliğine teşekkür etti. Umalım ki Erdoğan yeni ve daha büyük bir bataklığa bizi sokmasın.  

Irak, Afganistan, Libya ve Suriye çok yakın tarihte olmak üzere, dünyanın birçok yerinde milyonlarca insanı katleden ABD ve NATO, Ukrayna’da insan hakları savunucusu kesildi. NATO her gün Ukrayna’ya destek çağrıları yapıyor. NATO Genel Sekreteri savaşın aylarca, yıllarca sürebileceğini, buna daha fazla hazırlık yapmak gerektiğini söylüyor. Ukrayna’ya kesintisiz silah, mühimmat yardımında oldukça istekliler. ABD başkanı Biden ise neredeyse her gün yeni yaptırımlar açıklıyor. Yaptırımlara destek vermeyenlere parmak sallamayı da ihmal etmiyor. ABD ve İngiltere’nin yaptırım kararları da, NATO kararları da birçok haber kanalında spor maçı yorumlar gibi, kazanması istenilen tarafa yontularak epey detaylı sıralanmış, saymayalım. Ancak bir anda, ölmüş Rus sanatçılara bile düşman oluveren Avrupa, Rus diplomatları sınır dışı etmeye devam ediyor. 4 Nisan’da Almanya 40, Fransa ise 35 Rus diplomatı sınır dışı etme kararı aldı. Konu ekonomik çıkarlar olunca süreç diplomat kovmak kadar kolay ilerlemiyor. AB daimi büyükelçileri, Rusya’ya kömür ambargosu içeren 5. yaptırım paketi üzerinde anlaşamamışlar. Bu arada BM Genel Kurulu Rusya’nın İnsan Hakları Konseyi üyeliğini askıya aldı. Oylamada, çıkarılmasına onay veren ülke 93, karşı çıkan ülke ise 23 oldu. 58 ülke çekimser kaldı.  

Savaşın devam etmesi, en çok Rusya ve Ukrayna halkları olmak üzere tüm dünyanın ezilen kesimleri için koşulların daha zorlaşması anlamına geliyor. Emperyalizm bunalımını savaşla aşmaya çalışıyor. Halkın ise yapması gereken kendisini daha çok esaret altına alan savaşlara tüm gücüyle hayır demek. Ne yazık ki dünya çapında güçlü bir “savaşa hayır” sesi duyulamadı. Bu anlamda İtalyan Liman işçilerini takdirle karşılamak gerek. Yemen’de sürdürdükleri savaş politikası nedeniyle Suudi Arabistan gemilerine silah yüklemeyi reddediyorlar. Benzer bir protestoyu martta havalimanı işçileri Ukrayna’ya gönderilecek silahları yüklemeyerek yapmışlardı. 

Ukrayna’yı böylesine “çok seven” ABD ve NATO ülkeleri Yemen’de 8 yıldır süren ve Ramazan nedeniyle ateşkes ilan edilen savaştan, oradaki katliamlardan hiç haberdar değiller. Belli ki Yemen halkı onların gözünde insan değil.  

Ukrayna’daki savaşın etkisinin sürdüğü ortamda geçtiğimiz pazar günü Macaristan ve Sırbistan’da yapılan seçimleri iktidardaki sağcı partiler kazandı. “Otoriter sağcı bir liderliğin” olduğu ve altı burjuva muhalefet partisinin birleşik bir ittifak oluşturması nedeniyle Türkiye ile benzerlik kurulan Macaristan’daki seçimi iktidarda olan sağcı ve göçmen karşıtı politikaları ile bilinen Fidesz partisinin lideri Victor Orban kazandı. Orban’ın Fidesz partisi yüzde 53,1, Marki-Zay’in muhalefet ittifakıysa yüzde 35 oy alırken, Vatanımız adlı aşırı sağcı bir parti de parlamentoya girdi. Sağcı Orban, muhalefeti oluşturan partileri NATO’cu olmakla suçladı. Orban, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını kınamış fakat Avrupa Birliği’nin Moskova’ya yönelik herhangi bir yaptırımını kabul etmemişti. Macaristan toprakları üzerinden Ukrayna’ya her türlü silah sevkiyatını yasaklayan Orban, enerji ihtiyaçları için Rusya ile bağlarını koruyacağını ifade etmişti. Macaristan’daki sağcı partinin ABD karşısında mesafeli duruşu ve orada demokrat geçinen partilerin NATO’cu olmaları günümüzde demokratlığın ne hale getirildiğini gösteriyor.

Sırbistan örneği de sol görünenim bazı konularda sağcılardan daha  sağcı olduklarını gösteriyor. Sırbistan’da da seçimi mevcut Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic kazandı. Aynı anda düzenlenen yerel ve parlamento seçimlerinde de Vucic’in iktidardaki sağcı partisi Sırp İlerleme Partisi birinci parti oldu. Önceki seçimde olduğu gibi ikinci tura gerek kalmadan ve oylarını artırarak seçimi kazanan Vucic, NATO’ya mesafeli tutumuyla biliniyor. Vucic’in en büyük rakibi eski Genelkurmay Başkanı Zdravko Ponos ise yüzde 18 oranında oy aldı. 

BBC Türkçede yer alan bir habere göre Göç ve İslam karşıtı eylemleriyle bilinen “Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar Örgütü” (Pegida), Ramazan ayında iftar saatinde Hollanda’daki bazı camilerin önünde domuz pişirerek, mangal partisi yapacakmış. Kimin koyun, kimin domuz yediğinin bir başkasını ilgilendirmemesi gereken bir dünyayı kuramadık. Pegida’nın provokatif eylemleri, Rusya-Ukrayna savaşında takındığı tutumla bir kez daha faşizan eğilimleri gözümüze sokulan Avrupa’da yaşayan Müslüman topluluklar için bir tehdittir. Bizde ise sözde dindar hükümet sırf muhalefet partisi belediyesini karalayabilmek adına, Ramazan etkinlikleri yapmayı planlayan İBB’ye en Sultanahmet Meydanı’nı yasakladı. 

Haftanın en iyi haberleri yukarıda çok az bir kısmına yer verdiğimiz direnişlerdir. ABD’nin dünya egemenliğine Rusya-Çin Bloku tarafından karşı çıkılması da sonuçta özgürlük uğruna mücadele eden güçler açısından olanak anlamına geleceği için, iyi gelişmedir. Rusya bizim için savaşmıyor. İzlediği yol benimseyeceğimiz yol değil. Gene de ABD egemenliğinin önünde engel oluşturması objektif olarak ezilenlerin işine geliyor. Kaldı ki Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımların dünyada yol açacağı sonuçlar ABD’nin hiç de istemediği sonuçlara yol açabilir. Yeter ki ezilenlerin dayanışması gelişsin; yeter ki haklarımız ve özgürlüklerimiz için birlikte mücadele edelim. 

Dünyada ve Türkiye’de yaşanan gelişmeler gösteriyor ki, başta Türkiye olmak üzere dünyada güçlü bir sol hareketine ihtiyaç var. Bu sebeple geçmişte yaşadığımız deneyimlerden ders çıkararak, mücadeleyi bulunduğumuz yerden başlayarak geliştirmeliyiz.

Tam olmasa bile haftanın bir iyi haberi de havaların ısınmaya başlaması. Artık sokakta çok üşümeden gezinebiliyoruz. Üstelik hava henüz bedava (!)  Güneşli ve umutlu günler diliyoruz!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.