Haftanın Özeti

0
962

Haftalık özetimize dünyadan gelişmelerle başlayalım. Gündemde yine Rusya-Ukrayna savaşı var. Geçtiğimiz haftalarda, Rusya’nın kuşattığı Mariupol’de Azovstal Fabrikası’nda bulunan faşistler, Rus güçlerine teslim olmaya başlamış, teslim olan neo-Naziler, hatırlanacağı üzere Türkiye’ye gönderilme taleplerini iletmişlerdi. Fabrikada bulunan neo-Nazilerin son kısmı da, geride bıraktığımız hafta teslim oldu. Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, teslim olan son grubun 531 kişiden oluştuğunu ifade etti. Neo-Nazilerin saklandığı tesisin, tamamen Rus kuvvetlerinin kontrolüne geçtiği belirtilirken, teslim olan faşistlerin resimleri de sosyal medyada paylaşıldı. ABD ve Batı destekli bu güçlerin, insanlık dışı katliamlarda rol aldığı, vücutlarına Nazizmin simgelerinden olan gamalı haçı dövme yaptıkları paylaşılan fotoğraflarda da görüldü. Böylece Batı’nın, “onlar neo-Nazi değil özgürlük savaşçısı” manipülasyonları bir kez daha deşifre oldu.

Ukrayna’daki savaş ve ABD ekonomik yaptırımları sonucunda dünyadaki tedarik zinciri aksamış durumdadır. Bu yüzden milyonların açlıktan ölebileceği emperyalistlerin düzenlediği Davos toplantısında da gündeme getirildi. NATO’nun Finlandiya ve İsveç’i ve tüm AB ülkelerini içine alarak genişlemesine karşılık olarak Rusya’nın Baltık ülkelerini hedef alabileceği, nükleer silahları kullanma stratejisini değiştirebileceği ve hatta doğrudan ABD’yi ve İngiltere’yi hedef alabileceği de konuşuluyor.

Rusya’yı Ukrayna üzerinden sıkıştırmaya gayret eden ABD, Çin’i ise Tayvan meselesi üzerinden köşeye sıkıştırma planları yapmaktadır. ABD Başkanı Biden’ın Asya ziyaretinde, bu konu yeniden gündeme geldi. Biden yaptığı ziyarette, Çin’in Tayvan’a müdahalesi oluşursa, Tayvan’a asker göndereceklerini, bu duruma müdahale edeceklerini belirtti. Bilindiği üzere Tayvan, Çin devrimi sonrasında burjuvazinin kaçtığı ve burada Çin’deki savaştan istifade ederek egemenliklerini kurdukları ve aslında Çin topraklarına ait kabul edilen bir adadır. ABD demokrasi ve özgürlükler adına Tayvan’da savaş çıkarmaya çalışıyor.

Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da bulunan Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürülmesi olayının yargı dosyası geçtiğimiz haftalarda Suudi Arabistan’a devredilmiş, Türkiye yargısının aldığı bu karar şiddetli şekilde eleştirilmişti. Ardından Erdoğan Suudi Arabistan’ı ziyaret etmiş, Kaşıkçı’nın ölüm emrini veren Prens Selman ile dostluk pozları vermişti. AKP’nin bu ziyaretteki amacının ise, Türkiye’ye döviz girdisi yaratma amacı taşıdığı yorumları yapılmıştı. Aradan geçen kısa sürede veliaht Prens Selman’ın enerji ve dış ticaret konularını görüşmek ve anlaşmalar imzalamak amacıyla Türkiye’yi ziyaret edeceği kaydedildi. Prens Selman’ın da “fırsatları değerlendirerek” Türkiye’nin yağmasına katılacağı anlaşılmaktadır.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine yaptığı “itiraz” sonrasında Erdoğan ile bu ülke yetkilileri geçtiğimiz günlerde birer telefon görüşmesi gerçekleştirdi. İsveç Başbakanı Magdalena Andersson ve Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, Erdoğan ile görüşmeler gerçekleştirdiklerini açıkladı. Bilindiği üzere Erdoğan, bu ülkelerde bulunan bazı isimlerin Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğini, iadeler gerçekleşmez ise bu ülkelerin NATO’ya dahil olmalarına itiraz edeceklerini belirtmişti. Erdoğan’ın istediği isimler arasında, dergimiz yazarlarından Hamza Yalçın’ın da bulunabileceği İsveç basınında konu oldu. Hamza Yalçın konu hakkında İsveç basınının sorularını yanıtlarken İsveç’in NATO’ya üyelik başvurusunu Odak Dergisi’ne yazdığı doğrultuda eleştirdi. Medya bu açıklamaları genellikle keserek aktardı.

AKP, adeta bir yasaklar ülkesi kurmakta, halkın yaşamına ideolojik bir şekilde müdahale etmektedir. Muhalif sanatçıların konserleri, belediyelerin düzenlediği etkinlikler, üniversitelerin şenlikleri bir bir yasaklanmaktayken dinci-gerici ne varsa toplumda örgütlenmeye çalışılmaktadır. ODTÜ’deki bahar şenliklerini yasaklayan AKP zihniyeti, Sakarya Üniversitesi’nde yapılan “ilahi dinletili şenliğe” ise izin vermektedir.

AKP, baskıcı ve yasakçı zihniyeti ile toplumu kontrol altına almaya çalışırken yoksulluk ve kriz gün geçtikçe derinleşmektedir. Merkez Bankası’nın yükselen dövizi baskılama çabalarına rağmen, dolar ve euro bu hafta yeniden sert yükselişe geçti. Artan döviz fiyatları, yeni zamlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Benzin ve motorin sürekli yükselmekte, A’dan Z’ye temel ihtiyaçlar pahalandıkça pahalanmaktadır.

Kaftancıoğlu’na verilen hapis cezası ve siyasi yasağın ardından Bursa mitingini İstanbul’a taşıma kararı alan CHP, Maltepe’de geçtiğimiz cumartesi günü coşkulu bir etkinlik gerçekleştirdi. Yoğun bir miting çalışması yapılmadığı halde büyük bir kitlenin alana gelmiş olması çok dikkat çekmiştir. Kitlelerin ilgi gösterdiği miting, halkın AKP karanlığına karşı direniş potansiyelini de bir kez daha göstermektedir.

Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından bir video yayınlayarak, AKP’lilerin TÜRGEV ve ENSAR Vakıfları aracılığıyla ABD’deki paralel bir vakfa 1 milyar lirayı bulan büyüklükte para aktardığını duyurdu. Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamaları, AKP’lilerde ise paniğe yol açtı. Peş peşe televizyon programlarına katılarak Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı veriler hakkında konuşan AKP’liler, sosyal medya hesaplarından ve yandaş gazetelerden, açıklamaları çürüten iddialarda bulundular. TÜRGEV ve ENSAR ise yayınladıkları açıklamalarda, Kılıçdaroğlu’nun bu hamlesini, “FETÖ tertibi” olarak tanımladı. Aktarılan paraların ifşa edilmesi, Saray’da korkuyu büyüttü.

AKP Türkiyesi, yolsuzlukların, adaletsizliklerin, zorbalığın Türkiyesi oldu. Doğayı ve yaşamı savunanlar hapislere tıkılıyor, adalet arayan insanlar yıllarca mahkemelerde sürünüyor. Bu hafta görülen Çorlu Tren Katliamı davasında, aradan geçen 4 seneye rağmen hala iddianame hazırlanmadı. Çıkarılan KHK’lar ile hukuksuz şekilde işine son verilen ve buna karşılık direniş yolunu seçilen Nuriye Gülmen’e uydurma gerekçelerle 10 yıl hapis cezası verildi. Ülkeyi bu hale getiren, AKP iktidarının ta kendisidir.

İktidarın haksızlıklarına, adaletsizliklerine karşı direnenler; cesaretlenerek bu düzene itiraz edenler gün geçtikçe artmaktadır. Türkiye tarihinin en büyük direnişlerinden birisi olan Gezi Direnişi’nin bu yıl 9. yılındayız. Gezi Direnişi’nin haklılığı ve coşkusundan aldığımız güçle, AKP karanlığına karşı sesimizi yükseltebilmeli, yaratılan bu karanlık günlere son verecek mücadeleyi büyütebilmeliyiz. Türkiye AKP’nin ve AKP’nin patronlarının değil, Gezi’de canını ortaya koyan yurtsever, ilerici ve devrimci insanların ülkesidir. Ülkemizi haramilerden kurtarmamız gerekiyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.