Haftanın Özeti: Savaş tehlikesi ne yazık ki artıyor!

0
388

Odak Dergisi’nin hazırladığı Haftanın Özeti’ne dünyadan gelişmeler ile başlıyoruz.

Avrupa’da gelişen ekonomik krize ve yoksulluğa rağmen bütçelerde silahlanma ve askeri harcamalara ayrılan paylar sürekli artmaktadır. Ekonomik krize önce pandemi sonra Ukrayna savaşı gerekçe gösterildi. Başta enerji sektörü hammaddelerin ve ürünleri olmak üzere her şeye zam geldi, bir tek maaşlara zam gelmedi. Böylece enflasyon ve yoksulluk birlikte gelişti. Refah devleti bilinen Almanya’da açıklanan rakamlara göre halkın yüzde 16’sı yoksulluk sınırı altında yaşamaktadır. Fransa, İngiltere gibi en zengin ülkelerde de durum farklı değil. Diğer ülkeleri saymıyoruz bile. Ancak buna yönelik çözüm yerine Almanya’da silahlanmaya 100 milyar Euroyu aşan bütçeler konuşuluyor. Bir yandan Rusya’ya karşı savaş ve silahlanma politikalarının başını çeken Alman Yeşiller Partisi’nden Ekonomi Bakanı ve Şansölye Yardımcısı Robert Habeck, enerji krizine karşı bireylerin duş süresini kısaltmasını istedi. Beş dakikadan daha fazla duş almamasına öncülük eden bu insanın aklına silahlanma ve savaş harcamalarını azaltmak gelmedi. Yeşil enerjiyi savunuyor geçinen bu sermaye hizmetkarları Almanya’yı kömür enerjisine mahkum etti.

Gazeteci Alina Lipp’in durumuna değinerek Almanya’da basın özgürlüğü alanında görülen endişe verici gelişmelere de dikkat çekmeliyiz. Sürekli NATO yanlısı tek yanlı yayınların yapıldığı ve Rusya’nın yayınlarının yasaklandığı Almanya’da gazeteci Alina Lipp Rus yanlısı haberler yapmakla suçlanıyor. Almanya savcılığı Rusya ve Donbass’tan kendi Telegram kanalı üzerinden savaşla ilgili haberler vermesi sayesinde kısa sürede 200 bine yakın takipçi sayısına ulaşan bağımsız gazeteci Lipp hakkında 3 yıla varan hapis cezası ve para cezası istiyor. Rus yanlısı haberler yapmakla suçlanıyor. Savcılık, Alina Lipp’in Moskova’nın Kiev’e saldırısını yorumlama biçimine “cezai suçları onaylamak ve ödüllendirmek” suçlaması yapıyor. Lipp bir anda NATO’cu sözde sivil toplum kuruluşlarının da hedefi oldu. Alman makamları “Rusya’ya para aktarmalarını önleme” gerekçesiyle hem Alina Lipp’in hem de babasının banka hesaplarına el koydu. Ne mutlu ki bu saldırganlık Almanya’daki demokratik güçlerin tepkisiyle karşılaştı.

NATO’nun Madrid’de açıklanan yeni stratejisi bütün ülkelere yeni bedeller ödettirecek. NATO acil müdahale gücü asker sayısını 40 binden 300 bine çıkarma kararı aldı. Özelikle Rusya ve Çin ile girilen savaş politikaları silahlanmaya ayrılan bütçelerin sürekli artmasına neden olacak. İspanya’da yapılan son NATO toplantısında en çok öne çıkan konu Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya vetoları ve geri adımı olsa da, basına çok yansımayan asıl konu NATO’yu artık Pasifik bölgesinde daha aktif göreceğimizdir.

Sovyetler ve sosyalizmin dünyaya yayılmasına karşı kurulan NATO şimdilerde Amerika’nın dünya egemenliğini sürdürmek için kullanılan bir savaş örgütüne dönüşmüş durumda. Amerika kendisinin merkezinde olduğu tek kutuplu bir dünya sisteminin kurumlaştırılmasını hayal ediyor. Ama Çin, Rusya ve Hindistan’ın hem ekonomik hem de askeri gelişmeleri, ABD’nin tek kutuplu dünyasına meydan okuyor. Teknolojik ürünlerin hammadesi üzerinde neredeyse egemenlik kurmuş durumda olan Çin ekonomik temelli ilişkileriyle başta Afrika olmak üzere birçok ülke üzerindeki inisiyatifini artırdı.

ABD bu gelişmelerin önünü almak maksadıyla savaşları ve gerginlikleri kışkırtıyor. Ukrayna halkı ABD’nin bu politikalarına kurban edildi. Ukrayna üzerinden cepheleşme sayesinde NATO canlandırıldı. Ukrayna’ya asker, silah yığılarak savaşın uzatılması için çabalar sürdürülüyor. Adı konulmamış olan NATO-Rusya savaşı Çin’i de hedef almaya çalışmaktadır. Son NATO toplantısında Çin doğrudan doğruya hedef alınmıştır.

NATO toplantısında önce yapılan G7 zirvesinin asıl gündemi Rusya ve Çin idi. Almanya’nın dönem başkanlığında toplanan G7’nin açıklanan temel konusu küresel ısınma ve ekonomik kriz olsa da toplantıda Rusya ve Çin’e yönelik adımların tartışıldığı basına yansıdı. Sokaklarda on binlerce gösterici küresel ısınma ve yoksulluğun yaşanmaz duruma geldiği ve bu konuda adımlar atılması gerektiği yönünde protestolar yaparken, Almanya’nın tarihi ve lüks bir sarayında toplanan G7 ülkeleri liderleri başlattıkları savaşı nasıl devam ettireceklerinin planlarını yapıyorlardı.

Geçen hafta ortaya çıkan başka bir insanlık dramı ise Fas’tan İspanya’ya geçmeye çalışan mültecilerden 37’sinin polis ve askerin vahşi saldırısı ile katledilmesiydi. İspanya Başbakanı saldırıyı savunurken, ülke savunmasınının önemli olduğunu dile getirdi.

Dünya halkları ve emekçileri de direnişler ile emperyalist saldırganlığa zaman zaman cevap veriyorlar. Fransa’da sağlık, ulaşım ve diğer birçok iş kolunda grevler başladı. İngiltere demiryolu çalışanlarının grevi son 30 yılın en büyük grevi olarak gerçekleşti. Ekvator’da halkın direnişi sonuç vermeye başladı. Hükümet geri adım attı. İktidarların baskı ve korkutma politikaları bir yerden sonra işe yaramayacağı ve halkın isyanları gelişerek devam edeceği görünüyor. Avrupalı hükümetler saldırgan ve yoksulları dışlayan politikalarda ısrar ederlerse yeni bir isyan ve direniş dalgası ile karşı karşıya kalmaları kaçınılmaz olur.

Dünyada bu gelişmeler yaşanırken ülkemizde enflasyon üç rakamlı durumda. Açlık sınırında yaşayanların sayısı her gün artıyor. Hükümet yoksulları düşünmezken her tarafta bir yozlaşma ve kirlenme almış başını gidiyor. AKP iktidarı Madrid’deki NATO zirvesinde İsveç ve Finlandiya’ya karşı zaferle döndüğünü iddia ediyor. AKP, İsveç ve Finlandiya’yı Fethullahçılara arka çıkmaktan vazgeçirdiklerini iddia ederken, NATO’nun başındaki ABD’ye laf edememektedir. Herkesçe bilindiği gibi Fethullah Gülen ABD’de yaşamaktadır. YPG de Suriye’de ABD’nin baş müttefikidir.

Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisi AKP iktidarının çevre politikasıdır. Her yıl yaz aylarında başlayan yangınlar bu yıl da aynı görüntülere neden oldu. Geçen seneden ders çıkartmayan hükümetin yangın söndürme uçakları ve helikopterleri ile ilgili hiçbir adım atmadığı Bodrum yangını ile görüldü. Diğer taraftan savaş uçaklarına on milyonlarca dolar para harcanıyor. Çevre sorunu sadece bununla bitmiyor. Ormanlık alanların sınırsızca maden şirketlerine peşkeş çekilmesi yüzünden çevre felaketleri yaşanıyor. Erzincan’daki altın madeninde siyanür havuzunun borularının yıkılması sonucu tonlarca siyanürün Fırat nehrine aktığı ortaya çıktı. Bu ne ilk ne de son olacak görünüyor. Çünkü AKP iktidarında asıl amacı cebini doldurmak, ülkeye hizmet etmek değil. Bu çevre felaketi köylülerin ve çevre örgütlerinin siyanür ile altın aranmasına yönelik eylemlerinin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gösterdi.

Geçen hafta Cumartesi Anneleri’nin 900. haftası idi. Uzun süredir çocuklarının akıbetini soran annelerin alanda toplanmalarına izin verilmiyordu. Anneler 900. hafta dolayısıyla Galatasaray Lisesi önünde basın açıklaması yapmak istediler ancak bu girişim polisin sert müdahalesi ve gözaltılar ile sonuçlandı. İktidar HDP binası önünde oturma eylemi yaparak PKK’nin kaçırdığı iddia edilen çocukların ailesine her türlü desteği ve yardımı yaparken, çocukları devlet tarafından kaybedilen Cumartesi Anneleri’ne engel oluyor.

AKP, iktidarını uzatmak amacıyla cinsiyetçiliği ve milliyetçili istismar etmektedir. LGBTİ+ olarak ifade edilen insanların düzenledikleri Onur Yürüyüşü’nü erkeklik adına şiddet kullanarak engelleyen AKP’lilerin “sapıklık” dedikleri ilişkileri yansıtan bir video Sedat Peker tarafından yayınlandı. Buna şaşırmadık. AKP yöneticileri bu konularda afişe olan kendi kadrolarına sahip çıkarken, diğer yandan CHP’li Aykut Erdoğdu’nun özel bir sorununu basında istismar ederek onun istifa etmesini sağladı.

Sinemamızın çok tanınan aktörlerinden Cüneyt Arkın’ı da kaybettik. Bir döneme damga vuran Cüneyt Arkın geçirdiği kalp krizi sonucu 85 yaşında aramızdan ayrıldı. Asıl mesleği doktorluk olan Cüneyt Arkın kısa bir süre doktorluktan sonra sinemaya geçiş yaptı. Malkaçoğlu gibi çok bilinen ve izlenen filmlerle tanınan sanatçı daha sonra devrimcileri, yurtseverleri ve işçileri destekleyen filmlerde oynayarak ilerici harekete katkıda bulundu.

Geride bırakmakta olduğumuz haftanın en kritik gelişmesi NATO’nun savaş politikalarını takviye etmesi oldu. Adı konmamış bir dünya savaşı ile karşı karşıyayız. Şimdilik bölgesel ve ekonomik alanda süren savaşın yakın zamanda daha geniş bir alana yayılma riski artıyor. AKP hükümeti bir yandan bu savaşın dışında kalmaya çalışıyor görünürken, diğer yandan fırsattan istifade Suriye’ye ve Kürtlere saldırmanın olanaklarını arıyor. Böyle bir dönemde en küçük örgütlenme, dayanışma ve direniş çabasının önemi artıyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.