Haftanın Özeti: Zalimlere karşı Fidel Kastro gibi önderlerden ilham alarak mücadelemizi büyütmeliyiz

0
589

Odak Dergisi olarak Türkiye’den ve dünyadan önemli gelişmeleri ele alacağımız haftalık özetimizi Kadına Karşı Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Türkiye’de kadınların durumuyla başlatıyoruz. AKP’nin iktidara gelmesinden bu yana Türkiye’de öldürülen kadın sayısının en az 7 bin 186 olduğu ifade ediliyor. Bu rakam erkekler tarafından öldürülen kadın sayısıdır. 2013’ten günümüze en az 1184 kadının da iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği belirtiliyor. İçinde bulunduğumuz 2022 yılının ilk 10 ayında ise 280 kadın ve 33 çocuk, aşağılık bir erkeklik adına katledildi. 131 kadın taciz edildi, 205 çocuk istismar edildi, 675 kadına şiddet uygulandı ve 25 kadına tecavüz edildi. En az 386 kadın seks işçiliğine zorlandı. 2022 yılının ilk 10 ayında iş cinayetleri sonucu 90 kadın işçi yaşamını yitirdi. AKP iktidarının Batılı güçlerle birlikte Suriye’de dinciler eliyle başlattığı din savaşında kadına karşı şiddetin en kötü biçimleri yaşandı. Kadınlar köle pazarında alınıp satıldılar.

Deprem haberiyle devam ediyoruz. 23 Kasım’da Düzce’nin Gölyaka ilçesinde gerçekleşen ve İstanbul, Ankara başta olmak üzere birçok kentimizde şiddetli şekilde hissedilen depremin, ülkemizde bulunan iki ana fay hattından birisi olan Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF) üzerinde gerçekleştiği, 6.0 büyüklüğünde olduğu ve yerin 6.8 km derinliğinde meydana geldiği bilgisi paylaşıldı. Depremde 300’den fazla binanın hasar gördüğü ifade edilirken, deprem anında camdan atlayan Afganistan uyruklu bir kişinin yaşamını yitirdiği, 92 kişinin ise yaralandığı bilgileri verildi.

Daha depremden birkaç gün önce ülke çapında gerçekleştirilen tatbikatta, insanların telefonlarına giden acil durum mesajlarının yalnızca görüntüden ibaret olduğu, gerçekten bir acil durum anında anlaşılmış oldu. Ne insanlara mesaj geldi ne de başka bir şey… Yaşananlar beklenen büyük depremin yeniden akıllara gelmesini sağladı. Ülkenin büyük bir depreme ne düzeyde hazır olduğu, bir kez daha sorgulandı. Sermayenin çıkarları uğruna, insan yaşamını hiçe sayan; deprem toplanma alanlarına AVM’ler, plazalar inşa eden; doğal afetlere önlem ve hazırlık için harcanması gereken kaynak ve enerjileri patronların zenginliklerine zenginlik katılsın diye harcayan neo-liberal sistemin büyük bir felaket anında hiçbir şey yapamayacağı, daha şimdiden bellidir.

15 Kasım’da Taksim’de düzenlenen bombalı saldırı, ülke gündeminde yerini korumaya devam ediyor. Saldırıyı bilindiği üzere ne PKK ne de PYD üstlenmişti. Yakalanan zanlının ifadeleri oldukça fazla çelişki içeriyor. DSG komutanı Mazlum Kobani, kadının üç kardeşinin IŞİD saflarında savaşırken öldüğünü, birisinin ise IŞİD’den ÖSO saflarına geçtiğini ve şu anda Afrin’de olduğunu açıkladı. Tüm bunlara karşın, AKP saldırıyı seçim malzemesi haline getirmeye çabalıyor ancak bu da pek tutmamış görünüyor. Erdoğan’ın “emriyle” başlatılan sınır ötesi hava harekatının, AKP ve MHP’nin seçim harekatı olduğunu herkes biliyor.

Erdoğan’ın FIFA Dünya Kupası açılışına katılmak için gittiği Katar’da, Mısır Devlet Başkanı Sisi ile verdiği “samimi” pozları, yine tartışılan konular arasında yer aldı. Ülkeye dönüşünde ise partisinin grup toplantısında yeniden “Rabia” işareti yaptı. Bilindiği gibi Erdoğan Sisi için, “Darbeci, hain” ifadelerini kullanıyordu. Sisi ile görüşmesi sonrasında, Suriye Devlet Başkanı Esad ile de görüşebileceğinin sinyallerini verdi Erdoğan. Erdoğan, Esad için de, “Zalim Esed” diyordu! AKP’li Cumhurbaşkanı, “Siyasette küslük, dargınlık olmaz” ifadeleriyle bu hamlelerini açıklamaya çalışmış olsa da, gerçek durum, Erdoğan’ın dış siyasette kendisine alan açarak Batı ve ABD’nin tam desteğini almak için koz kullanması şeklinde değerlendirilmelidir. Erdoğan Mısır, Suudi Arabistan ve İsrail ile zorluk çekmeden barıştı. AKP’nin çok zorda kalmadığı taktirde Suriye ile barışması beklenemez çünkü Suriye ile barıştığında ABD öncülüğündeki işgalci emperyalistlerin IŞİD’e karşı mücadele yalanı tümüyle desteksiz kalacak, Batılı işgalciler tası-tarağı toplayıp gitmek zorunda kalacaklardır. Suriye ile barış gerçekleşirse AKP’nin Suriye’deki çeteleri de AKP desteğinden mahrum kalacaklardır.

Bu hafta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu 2023 bütçesi görüşmelerinde yaşanan gerginlikler de haberlere yansıdı. Özellikle İçişleri Bakanlığı’nın bütçesinin tartışıldığı anlarda, Süleyman Soylu’nun saldırı ve hakaretleri gene dikkat çekiciydi. Soylu’nun ülkede ne kadar mafyacı, uyuşturucu satıcısı suçlu varsa “hatıra” pozlarının olması, muhalefet sıralarında Soylu’ya sürekli bu konuların sorulmasına sebep oldu. Süleyman Soylu ise iddiaları çürütecek argümanlar ileri sürmek yerine, “Kara parayı aklayan da uyuşturucu ticareti yapan da şerefsizdir. İspat etmeyen Kılıçdaroğlu da şerefsizdir. Bu kadar basit. İspat etmeyen de şerefsizdir” ifadelerini kullandı. Bilindiği üzere Kılıçdaroğlu, Türkiye’de oluşan cari açığı kapatmak için AKP’nin uyuşturucu ticaretine yol verdiğini ima etmiş, buna ispat olarak da AKP’lilerin büyük uyuşturucu baronları ve çetelerle ilişkilerini öne sürmüştü.

Meclis’te halkın parasının önümüzdeki sene nereye aktarılacağı tartışıladursun; toplumda yoksulluk, açlık, ağırlaşan hayat şartları kendisini günden güne daha fazla göstermektedir. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, açıkladığı raporda yoksulluk sınırının geçtiğimiz aya göre 909 lira artarak 22 bin 422 liraya yükseldiğini belirtti. Yani ülkemizde ezici bir çoğunluk, “yoksul” dahi olamıyor! Raporda açlık sınırı ise bir önceki aya göre 434 lira artarak 8 bin 657 liraya yükselmiş halde. Önceki ay ile bu ay karşılaştırıldığında, halkın yalnızca bir ayda yüzde 4 ile 5 arasında daha fazla yoksullaştığı ortaya çıkıyor. Bu sonuç, enflasyon ile de ilişkilendirilebilir elbette.

AKP’nin geleceksizleştirdiği, karanlığa sürüklediği Türkiye’de emekçilerin direnişi umudumuza umut katıyor. Samsun Okdokuz Mayıs Üniversitesi emekçilerinin 2 buçuk aydan fazladır geliştirdikleri mücadele ve kararlı duruş, moralimizi yükseltiyor. Direniş, kent insanlarının ve öğrencilerin de ilgi gösterdiği bir alan haline gelmiş halde. Daha birkaç gün önce kendi içerisinde oylama yapan işçiler, ezici bir çoğunluk ile “direnmeye devam” kararı aldı. Hayat pahalılığına karşı kendilerine önerilen “komik” zamma itiraz eden işçiler, kararlılıklarını sürdürürse direnişlerini başarıya ulaştıracakları kuşkusuzdur.

Haftalık özetimize dünyadan gelişmelerle devam edelim. Katar’da düzenlenen FIFA Dünya Kupası turnuvası ve bu süreçte yaşananlar, endüstriyel futbolun ne olduğunu en açık şekilde bize gösteriyor. Stadyumlarda içki içilmesinin yasaklanması, LGBT sembollerini çağrıştıran gökkuşağı resimli giysi ve aksesuarlarla buralara girişlerin engellenmesi, kılıçlı açılış törenleri ve dahası bir çok saçmalıkla karşılaşıldı. Tüm bunlar, yeterince paranın, her türlü Batılı “değeri” satın almaya yeteceğini bize göstermiş oldu. FIFA yöneticilerine para tatlı gelmiş olacak ki, yaptıkları açıklamalarla Katar’ı aklama yarışına giriyorlar. Durum, “çağdaş” Batı’nın ikiyüzlülüğüne bir örnektir.

Rusya-Ukrayna savaşı gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Rusya, Ukrayna’nın Zaporijya Nükleer Santrali’ne top atışı gerçekleştirdiğini ileri sürerken; Ukrayna ise Rusya’nın Kiev’deki altyapı tesislerini hedef alacak saldırılar gerçekleştirdiğini belirtti. Avrupa Parlamentosu (AP), AB’nin Ukrayna’ya 2023 yılı için altyapı inşa edebilmesi için 18 milyar Euro kredi sağlamasına da onay verdi. Bununla birlikte AP, “insanlık dışı ve zalimce eylemler” düzenlediği iddiası ile Rusya’yı geçtiğimiz günlerde “terörü destekleyen ülke” olarak tanıma tasarısını kabul etmiş, Rusya tarafından ise Dışişleri Bakanlığı düzeyinde tepkiler gelmişti. Bakanlık Sözcüsü Mariya Zaharova, “Avrupa Parlamentosu”nu ‘aptallığın sponsoru’ olarak tanımayı teklif ediyorum” yorumunda bulunmuştu.

Haftalık özetimizi Fidel Kastro’yu 25 Kasım’daki ölüm yıldönümünde hatırlayarak tamamlayalım. Fidel Kastro ABD emperyalizminin burnunun dibindeki küçük bir adada tüm dünyaya esin kaynağı oluşturan bir devrime öncülük etti. Fidel öncülüğünde gerçekleşen devrimin etkisi Latin Amerika’ya ve dünyaya yayıldı. Türkiye’de Denizler ve Mahirler onu örnek aldılar. Küba devrimi sosyalist hareketin olmazsa-olmazıyla, yani devrimci mücadelenin, sosyalizmin yüksek ahlaksal temelleriyle buluşmasına olanak sağladı. Bu temeller sosyalizm adına grup iktidarları tarafından aşındırılmıştı. Küba’daki devrim sosyalizmin özü ve yüksek ahlaksal hedefleriyle devrimci mücadelenin metotları ve araçları arasında güçlü bağlar kurdu. Fidel Kastro liderliğindeki Küba devriminin, Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra sosyalizmde ısrarını sürdürmesi olağanüstü başarıdır. O, “Sosyalizmin en son savaşçısı olmaya hazırım” demişti. Fidel Kastro anti-emperyalist yurtseverlikle sosyalizmi, devrimci önderlikle militanlığı birleştirmenin en başarılı örneğidir. Devrimci dürüstlüğün, mücadeleye bağlılığın, devrimci iradenin ve devrimci yaratıcılığın adı olan Fidel Kastro’yu özellikle gençlerin örnek alması gerekiyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.