Hamza Yalçın ile söyleşi: İspanya’daki hukuksal zaferimiz ve Türkiye

0
1522

Hamza Yalçın 2017 sonlarında İspanya makamlarına karşı başlattığı hukuksal süreci Şubat ayında kazandı. Emsal niteliğindeki karar İspanya basınında haber oldu. Yalçın “Çektiğimiz eziyete değsin, istedik” diyor. Aşağıda Hamza Yalçın ile yaptığımız söyleşiyi sunuyoruz. 

Odak: İspanya makamlarına karşı açtığınız davayı kazandığınızı öğrendik. Sevindik. Dava ne içindi, süreç nasıl oldu, biraz anlatabilir misiniz? 

Hamza Yalçın: 2017 yılında İspanya’da havaalanında, hakkımdaki uluslararası aranma kararı nedeniyle gözaltına alınıp tutuklanarak hapse konulmuştum. Beni tutuklattıran AKP rejimi, ardından, teslim edilmem için İspanyol makamlarına bir dosya gönderdi. İspanya makamları o dosyanın bir nüshasını elde edip incelememize izin vermediler. Bana ve avukatlarıma sadece sınırlı bilgi verdiler. Yani kendimi savunmam olanağı kısıtlanmıştı. Biz de konuyu mahkemeye götürmüştük. Dosyanın verilmemesine karşı 2017 yılı Aralık ayından bu yana mahkemelerde yürüttüğümüz davada emsal niteliğinde bir karar elde ettik. Bu, İspanya hukukunda bir demokratik ilerleme anlamına geliyor. Bundan sonra Erdoğan tipi rejimlerden gelen iade talebiyle tutuklama kararlarına maruz kalanlar neyle ve nasıl suçladıklarını ayrıntısıyla öğrenme halkına sahip olacaklar. Biz yolu açmış olduk. Ayrıca karar beni mahkeme masraflarını ödemekten de muaf tuttu. Başlattığımız hukuksal süreçte iki kez kaybetmiştik. Kaybettiğimiz her iki mahkemenin masraflarını da ödememe karar verilmişti. O mali yükten de kurtulmuş olduk. 

Odak: Tutuklanma sürecinizi kısaca anlatır mısınız? Sizi ne gerekçeyle aldılar? 

Hamza Yalçın: 2017 yılı 3 Ağustos’ta Barselona’dan Londra’ya geçmek için El Prat Havaalanı’na gitmiştim. Orada gözaltına alındım. Polisler sabaha bırakılacağımı söylediklerinde biletim yanacak diye canım sıkılmıştı ama daha uzun sürdü ve nahoş olaylar yaşandı. Terörist iddiasıyla alındım. Gerekçelere baktığımda terör faaliyetleri adına Odak dergisine yazdığım yazılar ile Eğitim ve Dayanışma Hareketi (EDH) adına çalışmalarımı gördüm. Bunlar akıl alır şeyler değildi. İddiaya dayanaklardan biri de “bir örgüt üyesi”nin benim örgütte genel sekreter olduğum ve örgütü Paris’ten yönettiğim yolundaki ifadesiydi. Odak Türkiye’de devletin izniyle yayınlanan yasal bir yayın organıydı. EDH yasaldı. Yanımda millete vermek için Eğitim ve Dayanışma Hareketimiz adlı kitaplardan vardı. EDH’ni tanıtan derlemelerden oluşan kitap Türkiye’de yasal yayınlanmıştı. Hatta İsveç’te aynı adla dernek açmıştık. (Utbildnings- och solidaritetsrörelse). Sözde örgüt üyesi adına iddia edilen ifade ise tümüyle gerçekdışıydı. Her şeyden önce söz konusu kişinin örgüt üyeliği, desteksiz bir kurguydu. On beş-yirmi yıl önce göz altına alınan bir kişiye poliste zorla kabul ettirilen bir ifadeydi ve o kişinin çıkarıldığı mahkeme iddiayı ciddiye almayarak şahsı serbest bırakmıştı. Başkaca bir suçlama göremedim. Gece nezarethanede benimle görüşen sivil polisler “Durumun ciddi görünüyor” diyordu. Düşünebiliyor musunuz ?!!!

İspanya makamları yakalama talebini ciddiye alarak beni teslim edip etmemeyi 2 ay düşünecekti. Uluslararası tepkiler ve güçlü bir savunma sayesinde serbest bırakıldım.

Visa källbilden
Hamza Yalçın’ın cezaevinden çıktığı gün

İddiaların gerçek dışı olduğunu gösteren ve ayrıca da politik mülteci geçmişe sahip olduğumu ve Türkiye’de işkence gördüğümü ifade eden belgeleri süratle temin edip, İspanya makamlarına verdik.

Odak: Katalan avukatlar ve dünyaca ünlü hukukçu Baltasar Garzón savunmanızı üstlenmişti.

Hamza Yalçın: Hapse atılmam İspanya basınında haber olunca uluslararası üne sahip İspanyol hukukçu Baltasar Garzón savunmamı ücret talep etmeksizin üstlenebileceği konusunda basına beyanat vermişti. Temas kurup memnuniyetle kabul ettik. Çıktıktan sonra yüz yüze görüştüğümüzde durumu basından öğrenir öğrenmez teslim edilebileceğimi düşünüp sert bir açıklama yaptığını söylemişti. İspanya’da böyle şeyler yaşanmıştı, dedi. Daha sonra Norveç ve İsveç bile yaptı. Öncesinden davama iki Katalan genç avukat bakıyordu. İsimlerinden biri David Aranda idi. Her ikisi de ücret talep etmeksizin fedakarca çalışıyordu. Serbest bırakılma yolundaki girişimleri üst üste reddediliyordu. Garzón grubuyla ortak çalışmaları yolundaki talebimi anladığım kadarıyla ulusal politik nedenle kabul etmediler. Bu da öğreneceğim bir İspanya gerçeğiydi. Garzón grubuyla devam ettim. Grup çok sistematik ve disiplinli çalışıyordu. 

Odak: Davayı hapisteyken değil çıktıktan sonra açmış görünüyorsunuz. Ağustos’ta hapse girdiyseniz 2 ay sonra Ekim ayı içinde serbest bırakılmış olmanız gerekir. Davanın aynı yılın Aralık ayında açıldığını söylediniz. Amaç neydi? 

Hamza Yalçın: İlk elde serbest bırakılmamı sağladık. İspanya hükümeti iade sürecini durdurma kararı aldı. Bir hafta kadar sonra da İspanya’yı terk edebileceğim izni çıktı. İsveç’e geldikten sonra ikinci adımı attık. Avukatlarım İspanya’dan müracaat ederek hakkımdaki kırmızı bülteni kaldırdı. Bunlar inceleme ve çaba isteyen işlerdi. 

Sonra da hapiste tutulmamı sorgulamak istedim. Dosyaya bakmamıza niye izin verilmediğini sorgulayarak başladık. Kurtulmuştuk ama bir insanın neyle suçlandığını bilme hakkı bizden esirgenmişti. Bunu sorgulanmasını özellikle gerekli gördük. 

Davayı açmadan önce avukatlarımla görüştük. Onlar işin zorluğunu ve maliyetlerini bildirdiler. İspanya yasaları uluslararası arama talepleri için gönderilen dosyaları verme yükümlülüğü getirmiyordu. İspanya yasaları  ve devlet sistemi hala faşist diktatör Franco döneminin güçlü izlerini taşıyor. Franco 1975 yılında ölmüş ve İspanya demokrasiye geçmişti ama faşist rejim temizlenmemişti. Savunmamı üstlenen grubun Başkanı Baltasar Garzón İspanya’nın Franco döneminden arınması için verdiği çok etkili hukuk mücadelesiyle ve benzeri uluslararası davalarla tanınıyordu. Hatta Garzón İspanya’da yargıç iken aldığı inisiyatifle Şili diktatörü Pinochet hakkında, insanlığa karşı işlediği suçlardan uluslararası tutuklama kararı çıkarılmasını sağlamıştı. Pinochet Ekim 1998’de bel fıtığı tedavisi için Londra’da iken o kararla tutuklandı, 16 ay civarında ev hapsinde kaldı. İngiliz yetkililer Pinochet’nin sağlık durumunu gerekçe göstererek İspanya’ya iadesini engellediler.  

Avukatlar dava açma talebime, “Eğer dava açarsak büyük ihtimal İspanya mahkemelerinde ardı ardına kaybederiz; ama iç hukuku bitirdikten sonra davayı AİHM’ne taşırsak orada bir tavsiye kararı çıkabilir. O sayede de İspanya’daki sisteme demokratik bir katkıda bulunmuş olursun” dediler. Bu işin 10 bin avro civarında bir maliyeti görünmekteydi. Avukatlar ücret talep etmiyordu ve kast ettikleri mahkeme masraflarıydı. Ayrıca 400-600 Avro gibi para ödeyerek bazı hukukçulara danışacaktık. Detayları yazışmalarımızda var, tam açıklıkla bilgilendirildim. Göze alıp almadığımı sordular. Bizim gibi parasız insanlar için kolay değil. “Çektiğimiz sıkıntıya değsin” düşüncesiyle göze aldık. Davayı sık sık sorduğumda avukatlar “Bize güven, biz sürdürürüz”, dediler. Onlara güveniyordum. Avukat Pedro Javier Diaz vasıtasıyla her adımda bilgilendirdiler. Kaybettikçe sordular: “Devam”, dedim. Daha Avrupa Mahkemesi’ne varmadan İspanya Üst Mahkemesi’nde karar lehimize çıktığı müjdesini verdiler. Bu kazanımla gurur duyuyorum. 

Odak: Kayıplarınızla kazanımlarınızı karşılaştırdığınızda yaşadıklarınızı nasıl yorumluyorsunuz? 

Hamza Yalçın: Hapse düşmem Eğitim ve Dayanışma Hareketi’nin İsveç’te, Avrupa’da ve Türkiye’deki çalışma planlarını aksattı. Çevremizde korku oluştu. Türkiye insanı bizden daha çok çekindi ve uzaklaştı. Bunlar kayıplar hanesine yazılabilir. Polisten getirilirken ve hapishane girişinde kötü muamele gördüm. Hapishane girişinde düpedüz dövüldüm. Ayrıca güvenlik amacıyla kendi seçimimle tecrit hücresinde kaldım. Hapisten çıktıktan kısa süre sonra da önemli sağlık sorunu yaşadım. Bunlar kayıplardı. 

Kazanımlar önemlidir. Polisin ve gardiyanların yaptıklarını basına bildirdim. Polisin benden sonra hapishaneye getirdiklerini artık arkadan sıkıca kelepçelemediklerini gördüm. Dövüldüğüm için hapishaneye hemen soruşturma geldi. Çıkmama doğru müdür değişmişti. Hala çözülmüş olmasa bile İspanya’da siyasi tutsaklığı gündeme getirdik. 

Ben hapisteyken Doğan Akhanlı adında Türk/Alman vatandaşı bir yazar daha yakalandı İspanya’da. Doğan Akhanlı ertesi sabah serbest bırakıldı ama Alman basını bu yakalanmaya önem verdi. Alman Başbakanı Merkel onu hemen serbest bıraktırdı ve hatta İnterpol aranmasını da derhal kaldırttı. İsveç’in Almanya gibi bir gücü yoktu. 

Çok önemli bir gelişme, İsveç ve Alman Dışişleri Bakanları’nın Erdoğan iktidarından gelen yakalama kararlarının Avrupa içinde özel olarak ele alınması yolunda AB’ye ortak mektup yazmaları oldu. Bu adım, benzer durumdaki insanlar için rahatlatıcıydı. Zaten basında “Erdoğan İnterpol’ü politik muhaliflerini ezmek için kullanıyor” kanaati hakim oldu. 

Uluslararası basının, demokratik kurumların, siyasal partilerin ve sosyalistlerin konuya ilgileri gerçekleşti. Her şeyden önce İsveç ve İspanya basını çok yer verdi. O günlerde İspanya, tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşıyordu. Katalonya; halk oylaması düzenleyerek ayrılmak istiyordu. İki ay boyunca bizim hadise İspanya’da genelde Katalonya sorunundan sonra ikinci en çok konuşulan konu oldu. İspanya’da açıktan faşistler hariç bütün partiler ve demokratik kurumlar yanımda yer aldı. Katalonya yönetimi çok güçlü şekilde sahiplendi.  İsveç durumuma İspanya’dan daha az yer vermedi. İspanya’da başıma gelenler İsveç’te çok önemli gündem maddesi oldu. Parlamentodaki sol partiler yanında Liberal Parti ve Merkez Parti gibi burjuva partiler dahi destek verdiler. İsveç ve İspanya basını ve demokratik kurumlarının olağanüstü desteğini gördüm. Olay Türkiye ve dünya basınında da destekler oldu. Hapisten çıktığımda İsveç basını  cezaevi kapısında karşılayanlar arasındaydı.

Ertesi günü Madrid şehrinde basın toplantısı yaptık.

Açıklama yok.
Hamza Yalçın yapılan basın açıklamasında Maria Garzón, Doğan Akhanlı ve Baltasar Garzón ile birlikte

İsveç’e gelirken basın beni ülkenin girişinde karşıladı. Gece geç saatlerde geldiğim halde şehrimizin basını istasyonda bekliyordu.

Açıklama yok.
Hamza Yalçın Kopenhag Havalimanı’nda karşılanırken

Hapisteyken İspanya basınına bazı mülakatlar vermiştim. Hatta dava konusu olan bir makalem Odak’tan alınarak Katalanca, İspanyolca ve İsveççe yayınlandı. İsveç gazetesi makaleyi Türkçe olarak da yayınladı. Anlamlı bir dayanışmaydı. İsveç’e döndükten sonra Barselona PEN beni davet etti ve ifade özgürlüğü üzerine konuşmama olanak sağladı.

Kan vara en bild av 5 personer
Hamza Yalçın, Katalan avukatı David Aranda ile Barselona’daki toplantıda

Benzeri Bask ülkesinde (Bilbao) gerçekleşecekti.

Açıklama yok.
İspanya Bilbao’daki toplantıdan

Çok sayıda iyi insan tanıdım. Büyük dayanışma gördüm. İlerici insanlık geniş bir aile! İsveç’te basının görüşmeleri dışında bir çok toplantıya konuşmacı olarak davet edildim. İspanya’dan ayrılırken İspanya sosyalistleri ile ilişki kuramadım, diye üzülüyordum. İspanya toplumunu dahi biraz tanıma fırsatım oluştu. Aynı süreçte İsveç toplumunu tanıma olanaklarım arttı. Odak Dergisi ve Eğitim ve Dayanışma Hareketi’nden arkadaşlarla birlikte gayretle direnmiştik. O sayede uluslararası alandaki güzel insanların da dikkatini çektik. Fedakarca desteklediler. 

Burada bir hususa dikkat çekeyim. İsveç basınının görüşme taleplerini kabul etmemin en önemli sebeplerinden birisi Eğitim ve Dayanışma Hareketi’ni anlatma fırsatı yaratmaktı. Bir türlü başaramadığım için üzgünüm. O konuda söylediklerim İsveç basınında yer almadı. 

İspanyolca öğrenmeye çalıştım. Sonra ne yazık ki sürdüremedim. Barselona’yı ve Bask bölgesini başka gözle görme fırsatım oldu. Yeni şeyler öğrendim. Endülüs bölgesinde yer alan Marinaleda’daki komünist kasabayı ziyaret etme hayalimi ise henüz gerçekleştiremedik. 

Odak: İspanya’yı tanıma fırsatınız oldu. Katalonya seçimleri için ne diyorsunuz? 

İspanya’yı tanımak, dediniz. Erdoğan’ın iktidarda kalma stratejisi ile Diktatör Franco’nun stratejisi arasında benzerlikler fark ettim. Özgün koşulları ve somut şartları akılda tutarak bu benzerliklere bakmamızın ileriyi tahmin etmekte faydası olabileceğini sanıyorum.

Hapisteyken Katalonya hakkında avukatlarımın getirdiği bazı yazıları okudum. 2017 yılında AB ülkeleri Katalonya’yı düpedüz sattılar. Geçtiğimiz pazar günü yapılan parlamento seçimlerinde Katalonya’da solun geliştiği görülüyor. Aşırı sağ da ilk kez 11 milletvekili kazanarak gelişmiş. Ben Katalonya solunun İspanya’yı kapitalizmden kurtarmayı esas almasını dilerdim. Fakat çok güçlü bir ayrılıkçı eğilim gördüm. Anlaşmaları ihtimalinin artmış olduğunu sanıyorum. 

Katalonya başşehri Barselona’da hapis yatarken cezaevi okulunu bir çok kez ziyaret ettim. Katalonya halkının muazzam ulusal demokratik kazanımlarına orada da şahit oldum. Ana dilleri eğitimde serbestti. Güçlü bir basınları ve demokratik kurumları vardı. Hepsini mücadele içinde edinmişlerdi. Bunları Bask bölgesinde konuk olduğumda anlattım. Joumana adlı müthiş kadının gözleri doldu. Katalanlar polisle karşı karşıya gelmemeye dikkat ederek çabalarını kazanma üzerinde yoğunlaştırdıklarını, kendilerinin ise farklı davrandığını anlatıyordu. “Polis bize vurunca biz de ona vurduk, anlamsız şekilde sert mücadele ettik, bu yüzden ezildik”, diyordu. Baskça bir tek günlük basın olduğunu ve yeni nesillerin Baskçayı öğrenmediklerini belirtti. “Biz Türkiye solunu ne çok hatırlatıyor”, dedim. 

Odak: Bundan sonra ne yapacaksınız? 

Hamza Yalçın: Duruma bakarak karar vereceğiz. 

Odak: Teşekkür ederiz. 

Hamza Yalçın: Ben de teşekkür ederim. Odak ve EDH başta olmak üzere bütün dayanışmacı insanlara manevi borcumu mücadele ederek ödeyeceğim. 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.