HER BİRİMİZ BİR AĞACA SARILALIM…

0
1626

”Bir eylem biyotik topluluğun bütünlüğünü, dengesini ve güzelliğini koruduğunda doğru, aksi takdirde yanlış bir eylemdir.”
Aldo Leopold, “Toprak Etiği”


Sarılın!

En yakınımızdaki ağaçtan başlayarak, Kaz Dağları’na kadar sarılalım bütün ağaçlara. Her sarıldığımız ağaçla bütünleşip köklerindeki gücü, gövdesindeki bilgeliği, yapraklarındaki neşeyi hissedelim. Hepimiz bir ağaç olalım; büyük, güçlü ve gür bir ağaç!

“İnsanın, doğanın bir parçası olduğu fikri taa arkaik zamanlardan bilinçaltımıza yerleşmiş bir metafor. Anadolu’da yaşlılar toprağa da ağaca da hayvanlarına da gözü gibi bakarlardı, bilirlerdi onlar olmaksızın nefessiz, aç, susuz kalacaklarını. Bununla ilgili 1844 Ekonomi Politik ve Felsefe Yazıları’nda Marx, “İnsan doğaya bağlı olarak yaşar.Doğa insanın vücududur. İnsan ölmemek için doğayla iyi ve sürekli bir diyalog içinde olmalıdır.İnsanın fiziksel ve beyinsel yaşamının doğaya bağlı olduğunu söylemek aslında insanın doğanın kendisine bağlı olduğunu söylemek demektir; çünkü insan tüm varlığıyla doğanın bir parçasıdır.” demiş. 

İnsanın insana yabancılaşması ile insanlığın çevreye düşmanlaşması el ele gelişti. Para ekonomisi ve azami kar sağlama hırsı bu yabancılaşmayı aşırı boyutlara çıkardı. 

Kazdağı (İda Dağı)

Balıkesir ili, Edremit İlçesi sınırlarında Edremit Körfezi’nin kuzeyinde bulunan Kazdağları Milattan Önceki yıllara kadar tarihi ile çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış; zengin flora ve faunasıyla doğa harikası bir Milli Park’tır. Dünyada mitoloji ve efsaneler dağı olarak bilinen İda (Kazdağları) ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yerdir. Homeros İlyada’sında İda Dağı (Kazdağı) için ‘Bol pınarlı vahşi hayvanlar anası’ demiştir. Derin vadi ve kanyonların olduğu biyolojik çeşitlilik olarak sahip olduğu endemik bitki topluluğunun varlığı ve hayvan topluluklarını barındıran oksijenin bol olduğu doğal zenginliktedir. İda Dağı’nda eriyen kar suları Edremit, Akçay ve Altınoluk’un denizine, içme ve kullanma sularına da karışmaktadır. Kazdağları’ndan esen rüzgarın orman havası ile ve denizin iyotlu oksijen miktarı yüksek havasının birleşimi Altınoluk Şahinderesi Boğaz lokasyonunda oksijen çadırı oluşturmaktadır. Altınoluk, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından, İsviçre Alpleri’nden sonra, havada bulunan yüksek oksijen miktarı açısından, dünyanın ikinci bölgesi olarak saptanmıştır. Kazdağları eteklerindeki Altınoluk’ta oksijen miktarının yüksek olması, özellikle bronşitastım-amfizem hastalarına iyi gelmektedir. Bilim adamlarının ortak görüşü; hastalıkların asıl nedeni hücre içine yeterince oksijen girememesidir. Dubai de kalp krizi geçiren bir Türk hastanın kalbinin %75’i çalışmıyor iken Kaz dağlarında iyileştiği ekip tarafından bizzat gözlemlenmiştir.*

İnsan, hayvan ve çeşitli bitki türlerinin yaşamı için bu denli öneme sahip olan Kaz Dağları eteklerinde şu anda hummalı bir ağaç soykırımı yaşanıyor. 

Yeşillikten Çöl’e (Kaz Dağlarında Neler Oluyor?)

Çanakkale’nin Kirazlı-Balaban Çeşmesi mevkisinde Kanada merkezli Alamos Gold firmasının Türkiye iştiraki Doğu Biga Madencilik tarafından yürütülecek altın ve gümüş madeni arama çalışmaları bütün hızıyla devam ediyor. AA’nın haberine göre Çanakkale merkeze 30 kilometre uzaklığındaki alanda altın ve gümüş madeni arama faaliyetleri için 2010 yılında gerekli başvuruları tamamlayan Alamos Gold, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecini bitirip ilgili bakanlıklar ve bağlı kurumlardan izin alarak bölgede çalışmalara başlamış. Yine AA’nın aynı tarihli haberine göre, Maden sahasının Kaz Dağları’nda olmadığı, madencilik faaliyetlerinin Atikhisar Barajı’nın koruma alanlarının dışında yapıldığı, altın madeni aranması ve çıkarılması süreçlerinde siyanür ya da türevi bir maddenin kullanılmadığına dair iddialar söz konusu. (06/08/2019 Burak Akay Haberi) Hükümete yakınlıklarıyla bilinen birçok haber kanalı, gazete ve sosyal medya kanallarında AA’nın haberine benzer açıklamalar ve iddia edilenden daha az ağaç kesildiğine dair bilgiler mevcut. 

Diğer yandan ise, Kirazlı mevkiinde 195.000 ağacın kesildiğini, Kazdağları ve Çanakkale’nin tek içme ve kullanma suyu kaynağı olan Atikhisar Barajı’nın su toplama havzası üzerinde, tamamı ormanlık geniş arazide yürütülen altın madeni projesi ile başta ağaçların ve diğer bitkilerin katledildiğini,bunun sonucunda bölgede birçok kuş türünün yok olduğunu,  bölgenin ağaçların kesilmesi ile heyelana açık hale geldiğini iddia eden ve ağacını, toprağını havasını korumak için mücadele eden Çanakkaleliler var. Şimdilerde on binlerce insan Çanakkaleli olup bu mücadeleye karışıyor. Çanakkale halkı arama aşamasında, bu bölgedeki toprakta bulunan ağır metaller ile işletme aşamasında kullanılacak siyanür ve bir çok kimyasalın yer altı su damarları aracılığıyla Atikhisar Barajı ile buluşmasından ve Çanakkalelilerin mutfaklarındaki musluklarından zehirli sular akacak olmasından büyük endişe duyuyor. Sanırım karşı çıkanların ana eleştirisi su kaynaklarının kirlenmesi. Altın madeni aranması noktasında en son akla gelebilecek Kaz Dağların’da yaşanan bu süreç ve Kanadalı şirketin CEO’sunun  “Türkler kazmakta ve taş taşımakta çok iyiler.” açıklamasının ardından 26 Temmuz’da yerel yönetimler ve kent konseyi öncülüğünde Su ve Vicdan Nöbeti başladı. 5 Ağustos tarihinde de Su ve Vicdan nöbeti için büyük buluşma gerçekleşti ve on binler katıldı. Ve nöbet hala devam ediyor. Maden arama faaliyeti durdurulana kadar da sürecek gibi hissediliyor, açıklamalar da bu yönde. Zaten yaşananları hepimiz biliyoruz, sadece kısaca özetlemek istedim.  

Kaz Dağları bütün dünya insanlarının; bu mesele hepimizin!!

İçimden bu başlığı en büyük puntolarla, herbir bireyin bilgisayar ekranına yazmak, herkese mail göndermek, bütün duvarlara yazmak geliyor. Çünkü artık küresel iklim değişikliği kriz olmaktan çıktı, bir felakete dönüştü. Evet maalesef birçok bilim insanı ve iklim araştırmacısı ve aktivisti felaketin kapımızda olduğunu söylüyor. IPCC raporuna göre son 11 yılımız. Eğer iklim krizini sınırlandırmak için ülkeler önlem almamaya devam ederse ekolojik sistem ve yaşam alanları üzerinde çok ciddi kaılıcı değişiklikler söz konusu olacak. Hal böyleyken ağaç kesmek intihar etmek gibi bir şey; çünkü artık yoğun bir ağaçlandırma çalışması yapılsa bile doğaya verdiğimiz zararın ölçüsüne karşılık veremeyecek durumdayız. Hal böyleyken ağaç kesmek..

İklim değişikliğine karşı verdiği mücadeleden tanıdığımız 16 yaşındaki İsveçli Greta Thunberg’de “Kaz Dağları Hepimizin!” diye seslendi. Evet Kaz Dağları hepimizin! Bütün dünyada çocuklar ve gençler iklim değişikliğini önlemek için emek veriyor. Türkiye’den Atlas Sarrafoğlu’da Greta’ya destek vererek Türkiyeden sesini yükselten biri oldu ve bu mücadeleye destekler devam ediyor.  İklim mücadelesi dünyanın birçok yerinde başka şekillerde devam ederken ülkeler iklim felaketini hızlandırmak konusunda ısrarlı. Büyük kapitalist ülkelerin yanı sıra Türkiye gibi ülkeler de bunda önemli aktör. Kaz Dağları bunun şimdilerdeki örneği. Ve hatta başka bölgelerde altın madeni çıkarımı yapılacağına dair onaylanan ve beklmede olan yerlerin olduğunu da biliyoruz. Öte yandan Hes’ler, Jes’ler, Millet Bahçeleri, Nükleer Santraller gibi bir sürü hükümet projesi çalışmalarına başladı ya da başlayacak. Ülke her taraftan kuşatma altında.

Nasıl Yapmalı?

”Bir eylem biyotik topluluğun bütünlüğünü, dengesini ve güzelliğini koruduğunda doğru; aksi takdirde yanlış bir eylemdir.” Aldo Leopold “Toprak Etiği

Belki de öncelikli olarak Aldo Leopold’un dediği gibi kendimizi toprak topluluğunun sade bir üyesi olarak görmekle ve ülkenin birçok yerinde yaşanan yanlış eylemlerin farkında olmakla ve karşı durmakla başlayabiliriz. Biz insanlar doğa üstü hayvanlar değiliz, yalnızca doğanın bir üyesiyiz. Doğaya tevazu içinde olmak, onu anlamak bizi yeşillendirecektir. 

Yolculuk insanın kendisinde başlıyor. Saksıda çiçeginiz, varsa bahçeniz yeterince ağaçlarınız, kedileriniz köpekleriniz kuzularınız olsun. Kısacası Marks’ın dediği gibi doğayla diyaloğumuz bitmesin.  

Plastik kullanmaktan, akaryakıtlı araç kullanmaktan imtina edelim. Toplu taşıma yollarını tercih edelim. 

Bağımızı bahçemizi ağaçlandıralım. 

Hayvan endüstrisine karşı duralım, hayvanların mezbahalarda katliamına yabancılaşmayalım. Et yemekten imtina edelim. 

Ekolojik dengeyi yeniden korumak için elimizden gelen her şeyi yapalım. Türlerin yok olmasına seyirci kalmayalım. 

Günlük yaşamımızı bütün bunları düşünerek sürdürmeye çalışalım. 

Tüketmeyelim. AVM’ler yerine geri dönüşüm pazarları kuralım. 

Ve büyük bir inanç ve hızla, devletlerin doğa talanını engelleyebilmek için “bir” olalım. Tıpkı ağaçlar gibi kardeşçesine. 

Çanakkale’de devam eden su ve vicdan nöbetine destek olma sorumluluğunu hissedelim. Geleceğe dair duygularımız ne olursa olsun, yaşadığımız ve yaşayacağımız bütün zamanlar ve çocuklarımız için bu sorumluluk hepimizin.  

Nefesimiz kesilmesin diye, nefesimiz kesilene dek doğaya savaş açanlara karşı duralım! Nefesimiz kesilmesin!

Yeşim Kantekin

*https://dergipark.org.tr/download/article-file/514835

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.