Seda Şanlıer Yazdı: İsveç Avrupa Parlamento Seçimleri

0
1829

Seda Şanlıer

22-25 Mayıs arasında Avrupa Birliği’ne üye 28 ülkede Avrupa Parlamentosu seçimleri gerçekleştirildi. Seçim sonuçları, Avrupa’da olduğu gibi İsveç’te de faşizmin geliştiğini gösteriyor. Bunun karşısında Sol’u temsil eden güçler ise daha yavaş gelişiyor.
İsveç, Avrupa Parlamentosuna toplam yirmi milletvekili gönderdi. Parlamento’ya Sosyal Demokratlar (S) 5 milletvekili, Moderatlar (M) 3 milletvekili, Yeşiller Partisi (MP) 4 milletvekili, yabancılara yönelik ırkçı politikalarıyla bilinen İsveç Demokratları (SD) 2 milletvekili, Liberal Halk Partisi (FP) 2 milletvekili, Sol Parti (V) 1 milletvekili, Hristiyan Demokratlar (KD) 1 milletvekili, Merkez Partisi (CP) 1 milletvekili, Feminist İnisiyatif (FI) 1 milletvekili ile temsil ediliyor. Bu seçimde iktidarda olan Moderatlar -5, 2 oranında oy kaybederken, en güçlü muhalefet partisi Sosyal Demokratlar +0,12, Yeşiller Partisi +4,4, Feminist İnisiyatif +3,3, Sol Parti +0,65 ve ırkçı İsveç Demokratları +6,4 oranında oylarını arttırdılar. Seçimin en büyük sürprizi, Feminist İnisiyatif’in Roman kadın adayının büyük bir oy ile seçilmesi ve ırkçı parti İsveç Demokratları’nın Avrupa Parlamentosu’na da milletvekili göndermesiydi.

Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılım İsveç milletvekili seçimlerine katılımından oldukça az. 2010 yılında yapılan milletvekili seçimlerine katılım %84, 63 oranındadır. Avrupa Parlamentosu seçimine katılım ise %48, 9. Buna rağmen bu seçime katılım geçen dönem yapılan seçime (2009) göre +5, 54 oranında arttı. 2009 yılında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleriyse 2004 yılında yapılan seçimlere göre yine +7,68 oranla artış olmuş.  2004 yılından yapılan Avrupa Parlamentosu seçimine toplam katılım sadece %37,85 imiş. Bu da gösteriyor ki İsveç üye olmasına rağmen Avrupa Birliği konusunda hala net değil. Fakat iktidar güçleri tarafından bu durum ‘’içselleştiriliyor’’ ve alışkanlık haline getiriliyor. Bu nedenle her dönem seçimlere katılım artıyor.

Bu sene yapılan parlamento seçimleri, hem Avrupa’da gericiliğin hem de Avrupa Birliği karşıtlarının güçlendiğini ortaya çıkardı. Bu ise gelişen neo-liberal ekonominin sonuçlarından biri. İngiltere’de AB karşıtı sağcı parti Birleşik Krallık Bağımsız Partisi (UKIP) iktidardaki partileri geçerek oyların %28’ini aldı. Fransa’da ise ırkçı Ulusal Cephe, oyların %25’ini alarak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde birinci geldi. İktidar olan Sosyalist Parti ise seçimlerde üçüncü oldu.

Almanya’da koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti oylarını 6,8 oranda artırdı. Avusturya’da faşist parti bu seçimde oylarını 19,5 oranında artırarak üçüncü parti oldu. Danimarka’da ise seçim sürecinde Müslüman ve yabancı düşmanlığı yapan Danimarka Halk partisi oyların %26’sını alarak parlamentoya dört milletvekili gönderiyor. İsveç’te ise durum farklı değil. 2009 seçimlerinde sadece %3 oranında oy alan İsveç Demokratları bu seçimlerde oranını % 9, 7’e çıkardı. Bunlara karşılık Yunanistan’da seçimleri ise Birleşik Toplumsal Cephe (Syriza-EKM) olan sol koalisyon kazandı.

İsveç 1 Ocak 1995 yılında, Sosyal Demokratların iktidarda olduğu zaman Avrupa Birliği’ne üye oldu. Avrupa Birliği’ne üye olma süreci İsveç’te yoğun tartışmalara yol açmıştı. 1990 yılların başında İsveç’te mali bir kriz yaşandı. Bu krizi aşabilmek için bir dizi önlemler alındı ve bazı ekonomik yeniliklere gidilmeye karar verildi. Bu yeniliklerden biri de Avrupa Birliği’ne katılmak idi ama buna karşı olanlar çoktu. Bu nedenle İsveç’te referandum yapıldı. Yapılan referandumdan %52 oranında evet oyu çıkmasına rağmen %47 oranında da hayır oyu vardı.

Avrupa Birliği, küresel ekonomideki düşüşü gidermek ve üye devletlerle ekonomik birliği sağlamak amacıyla ortak para biçimine geçilmesi yönünde karar aldı. Bütün devletlerde Euro kullanılacaktı. 2002 yılında bu kararı birçok üye devlet kabul etti. Bu öneriye sadece üç üye ülke evet demedi. Bunlardan biri de İsveç’ti. Ortak paraya geçilmesi halinde İsveç’in ekonomik düzeyinin düşeceğinden endişe duyuldu. 2003 yılında yapılan referandumda Euro kullanılmasına %55, 9 oranında hayır oyu çıktı. İsveç hala kendi para birimi olan İsveç Kronu’nu kullanmaktadır.

Dünya ekonomisindeki gerileme beraberinde birçok sorunu da getirmektedir. Artan işsizlik oranı, küresel tekelleşmenin yaygınlaşması ve buna bağlı olarak ırkçı-şoven düşüncenin ortaya çıkması bunlardan sadece bazılarıdır. Bundan bütün Avrupa devletleri de payına düşeni almaktadır. İsveç kapitalist bir ülke fakat burjuva anlamda biraz sosyal devlet anlayışına sahiptir. Örneğin işsiz kalan işçiler işsizlik kasasından yararlanabiliyor, sokaklarda evsiz insanlar neredeyse yok denecek kadar azdır. Son bir senedir Romanya’dan vb. gelen insanlar dışında sokaklarda dilenciler yoktu. Engelli hakları konusunda iyi pozisyondadır. Dayanışmacı yönleri yüksektir. Kadın-erkek eşitliği konusunda dünya sıralamasında üçüncü sıradadır. Göçmenlere yönelik bazı geliştirici yasaları mevcuttur. Mesela anadil eğitimi hakkı vardır. Fakat bunlara rağmen İsveç’te son zamanlarda ırkçılık ve işsizlik gittikçe artmaktadır. Avrupa Birliği dönem komiseri İsveçli Cecilia Malmström, seçimleri bu yönüyle değerlendirmiş ve faşist güçlerin parlamentoda olması göçmenler konusunda karar almayı zorlaştıracağını belirtmiş.

Avrupa Birliği, Avrupa’daki genel politik, siyasi ve ekonomik stratejiyi belirlemede önemli role sahiptir. Bu seçim sonuçları, önümüzdeki günlerde Avrupa’daki durumu ortaya koyuyor ve ciddi sorunların baş göstereceğini işaret ediyor. Gelişebilecek faşist harekete ve ekonomik sorunlara karşı yurt dışındaki göçmenler olarak güçlü bir dayanışma örgütlülük oluşturup alternatif bir mücadele yaratabiliriz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.