İsveç’te İfade Özgürlüğünü Nasıl Bilirdiniz: Gazeteci ve yazar Kajsa Ekis Ekman ile söyleşi

0
889

İsveçli bir sol gazetede yazan tanınmış bir gazeteci ve yazarın sırf Ukraynalı faşistler, ABD ve NATO hakkında bazı eleştirici bilgiler verdi diye işten atıldığını duyan Türk okuru ne düşünürdü? Avrupa’da böyle şeyler yaşanıyor. 

ABD-NATO-Ukrayna üçlüsü ile Rusya arasında devam eden savaşta iki ayı geride bıraktık. Savaş, tüm çirkinliğiyle devam ediyor. ABD liderliğindeki Batılı ülkeler bir taraftan bölgeye silah sevkiyatı yaparken bir yandan da ellerinde tuttukları medya aracılığıyla Rusya’ya karşı tek sesli yayınlarını sürdürüyorlar. Yaratılan bu tek taraflı propaganda kampanyasına başka açıdan bakan siyasetçiler, yazarlar ve gazeteciler ise anında hedef tahtasına konuluyor.  

Örneklerinden biri geçtiğimiz günlerde İsveç’te yaşandı. İsveç’in önemli kadın gazetecilerinden Kajsa Ekis Ekman yaklaşık on yıldır çalıştığı Dagens ETC isimli liberal sol ve tanınmış gazetedeki işinden, yaptığı yorum ve yazdığı yazı sebebiyle atıldı. Eksman, son yazısında Ukrayna’da yayınlanan Kyiv Independent isimli gazetenin Ukraynalı Neonazilerle ilişkisi olduğunu belirtmiş ve bu gazetenin İsveç dahil olmak üzere birçok Batılı ülke tarafından desteklendiğini belirtmişti. Söz konusu gazete Ukrayna hakkında Batılı dünyaya yayın yapan ana kaynaktır. Ayrıca Eksman, bir sosyal medya sitesinde Russia Today’ı CNN gibi Batılı medyadan daha kalitelini bulduğunu ifade eden sözler paylaşmıştı. İfade özgürlüğünün en gelişkin olduğu ülkelerden biri olarak gösterilen İsveç’te bu olayın yaşanması tepkilere sebep olurken, Avrupa’da gelinen son noktayı da gözler önüne sermiş oldu. Konuyla ilgili Kajsa Ekis Ekman ile yaptığımız röportajı yayınlıyoruz:  

– Ne olduğunu anlatır mısın? Dagens ETC seni neden işten çıkardı? 

K.E.E: Gerçekten bilmiyorum, çünkü açıklamaya hiç zaman bulamadılar. On yıl sonra, gazeteden bir tür sınırı ihlal ettiğime dair bir e-posta aldım. RT’yi (Rusya devletine ait uluslararası bir yayındır ve Avrupa’da yasaklanmıştır – bizim notumuz) TeleSUR, Al Jazeera ve CNN ile karşılaştırdığımı ve bütünlüğünden kopararak ele aldıkları bir sosyal medya yorumuna atıfta bulundular. Öyle görünüyor ki, gerçek sebep, benim yazdığım ve onların yayınladığı, bünyesinde Neonazileri çalıştıran Kyiv Independent’in İsveç medyasıyla nasıl işbirliği yaptığı ve bu gazetenin USAID (Küba, Venezuela, Gürcistan, Myanmar gibi dünyanın çeşitli ülkelerinde karışıklıklar yaratmasıyla ünlü devlet destekli bir ABD yardım kuruluşudur – bizim notumuz) ile bağlantıları hakkındaki metindi. Yazıyı gönderdiğimde harika olduğunu düşündüler ama sonra eleştiri aldılar ve korktular. Bir çok yazımda NATO’yu, savaş kışkırtıcılığını ve de Ukraynalı mültecilere nasıl diğer mültecilerden daha iyi muamele edildiğini eleştiriyordum. 

– Savaş döneminde Avrupa ve İsveç’teki basın ve ifade özgürlüğünü nasıl değerlendiriyorsun? 

K.E.E: Herkes gibi düşünüyorsan ifade özgürlüğün var. Farklı düşünüyorsan işin zor. Hemen hemen hiçbir gazetenin hükümetten (Burada genel devlet çizgisinin kast edildiğini düşünüyoruz. İsveç’te Türkiye’deki gibi devlet eleştirilmez, hükümetler eleştirilir – bizim notumuz) farklı bir tutumu yoktur ve birisi bir makale yazarsa o kadar hücumlara uğrar ki, gazeteci düpedüz sosyal alanda ya da yeni bir iş bulmakta zorlanabilir. Pek çok entelektüel, başka türlü düşünmeye cesaret edemediği için herkes gibi düşündüklerine kendilerini inandırdıkları bir tür kendini ikna etme sürecine giriyorlar. Bu sadece savaşla ilgili değildir, başkaca bir çok sorun var, ama savaş döneminde bunlar daha da kötüleşti.  

– Bugün Russia Today (RT) ve Sputnik’in, “Rusya propagandası” yaptıkları gerekçesiyle, AB ülkeleri içinde yayın yapmaları yasaklandı. Facebook ve Twitter da RT ve Sputnik’ten gelen içerikleri durdurma kararı aldılar. Bu medya kanallarına yönelik sansürle ilgili ne düşüyorsun?  

K.E.E: Kötü! AB, Rus kanallarını yasaklayarak bizim ifade özgürlüğümüz olduğunu ve Rusya’nın olmadığını göstermeye çalışıyor – bunun neresi mantıklı? 

 – İsveç medyası savaş hakkında propaganda ve hatta yalanlar yaymıyor mu? Propagandayı habercilikten nasıl ayırt edebiliriz? 

K.E.E: Yalanlar hakkında pek bilmiyorum çünkü eğer olay yerinde değilsem anlatımın doğruluk derecesini kontrol etmek için imkanlarım azdır. Ama ne yazık ki, sadece savaşın gidişatını anlatan ve çeşitli devlet başkanlarının açıklamalarına atıfta bulunan çok az tarafsız metin var. Metinlerin ya da programların çoğu özellikle, Putin’in kötülük ve nostalji tarafından yönlendirilen, bütün Avrupa’yı alacak olan yeni Hitler ya da Stalin veya yeni bir çar olduğunun; Rus olan her şeyin kötü olduğunun gösterilmesinden hareket ediyor. Elbette öyle düşünebilirsiniz, fakat buna okuyucunun kendisinin karar vermesi gerekir ve her metin bu yargılarınızdan bahsetmek zorunda değildir. 

– Kyiv Independent gazetesi ve onun Nazi bağlantıları hakkında bir yazı yazdın. Ayrıca Kyiv Independent’ın İsveç’teki çeşitli medya kuruluşlarından hibe aldığına ve ABD tarafından yetiştirilen birçok gazetecinin dünyada “Ukrayna’nın sesi” haline geldiğine dikkat çektin. Bunu nasıl yorumlamalıyız? 

K.E.E: Bilinmesinin ilginç olabileceğini düşündüm. İsveç medyasında bu gazetenin bir grup genç idealistin tamamıyla kendi başına ve zengin oligarklar olmaksızın başlatıldığı ileri sürülüyor. İsveçliler “ne güzel!” diye düşünüyor, ama görmedikleri şey, Amerika Birleşik Devletleri’nin genç gazetecileri ve öğrencileri, sadece Doğu Avrupa’da değil aynı zamanda Latin Amerika’da ve Asya’da, ABD’nin gerçeklerini yaymak için nasıl eğittikleri ve bunun için nasıl para pompaladıklarıdır. Eğer bütün bu gazetecileri yetiştiren Rus devleti olsaydı ve orada Rus nazileri çalışıyor olsaydı, İsveç’te hiç kimse o gazeteye güvenmezdi. Doğal kaynaklar ve güçle ilgili küresel jeopolitik oyunda iyi ve kötü tarafların olmadığını anlamak zorundayız.  

– Hem Türk medyasını hem de İsveç medyasını takip ediyorum. İsveç’te ifade özgürlüğü olmasına rağmen, İsveç medyası bazı durumlarda çok fazla disiplinli görünüyor. Ukrayna’daki savaş ve genel olarak Rusya ve Çin hakkındaki haberleri ve yorumları okuduğumuzda, İsveç’teki neredeyse bütün medyanın merkezden yönetildiği hissediliyor. Türkiye’deki demokratik olmayan yasalara ve tek adam diktatörlüğüne rağmen, Türk gazetecilerin savaşı daha eleştirici bir tutumla naklettikleri görülüyor. İşsizlik hatta hapis gibi çeşitli risklere rağmen kendilerini ifade etme cesaretini gösteriyorlar… Bu gözleme ne diyorsunuz? Sebebi ne olabilir? 

K.E.E: Belki Türkiyeli entellektüellerin sansürden haberdar olmalarındandır. İsveç entellektüelleri sansürün olduğunu bilmiyorlar. Onlar, kötüye karşı iyi için çalıştıklarını zannediyorlar. Onlar dünyaların en güzelinde yaşadıklarını sanıyorlar. Eğer bir Türkiyeli gazeteci hapse atılır ya da baskı görürse, Batı’dan destek alabilir ve İsveç Yazarlar Birliği başka ülkelerde yasaklanan ve baskıya uğrayan gazetecilerin durumlarına el atmayı seviyor çünkü o zaman biz çok iyi durumdaymışız gibi görünüyoruz. Ama eğer biri burada sansür ve baskı var diyorsa, onu duymak istemiyor çünkü sansür ve baskıyı devlet değil özel medya şirketleri yürütüyor. Sonra İsveç’teki entellektüel gelenek ne yazık ki son on yıllarda kayboldu. Eskisi gibi aynı kalibre ve aynı cesaret yok. Yazarları hapsetmeye başladığımız gün, herkes  sıranın kendisine geleceğini düşünmeye başlayacaktır.  

– AB ülkelerinin otoriter ülke olma yolunda olduğu bir görüş var. Bunun hakkında ne düşünüyorsun? 

K.E.E: Bu konuda yeterince bilgim yok.  

– Türkiye’de çok fazla gazeteci cezaevinde ve Erdoğan yahut AKP iktidarını eleştirirseniz işinizden olma riskiniz büyük. Sen de eleştirici görüşlerin yüzünden ETC’den atıldın. İfade özgürlüğünü nasıl savunabiliriz? 

K.E.E: Toplum kendi entellektüellerini bağrına basmalı ve onları sevmeli, onlar cenazelerde gülseler bile, azizler hakkında kötü konuşsalar bile, uygunsuz sözler söyleseler bile. Entellektüellerini sevmeyen toplum solar ve ölür.

Foto: Kajsa Ekis Ekman

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.