“Kaygılarımızla…”

0
1403

CanDündar
Erdoğan’ın talimatıyla tutuklanan gazeteciler Erdem Gül ve Can Dündar tahliyelerinin ardından da ülkenin gündeminde…

Hapishaneden salıverildiklerinde, tutsaklıklarının sona erdiğine sevinemediklerini, çünkü hukuksuzlukların sürdüğünü belirten Can Dündar ve Erdem Gül, tutuklu gazeteciler için, baskı altında çalışan gazeteci arkadaşları için mücadeleye davem edeceklerini belirtmişlerdi.

Can Dündar, tahliyesinin ardından gelen “ilk iş günü”nde bir yazı yazdı ve Erdoğan’a teşekkürlerini iletti. Tutuklulukları sonrası, özgürlükleri için yükseltilen mücadelenin Türkiye’deki sürecin dünya kamuoyunda daha fazla yer etmesine vesile olduğunu söyleyen Dündar; bu sürece olumlu katkılar sağlayan Erdoğan’a “teşekkür” eden ironik bir yazı kaleme aldı.

“Hapislik, benim mesleki kariyerimde bir eksiklikti; sayenizde onu tamamladım.” diyen Dündar, Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan yazısında, “Bir de hani şu devlet sırrı damgası vurarak bütün dünyadan saklamaya çalıştığınız, haber yaptık diye bizi içeri attığınız MİT TIR’ları meselesi vardı ya; siz bizi içeri atınca o konu Japonya’dan Kanada’ya, Okyanusya’dan Endonezya’ya kadar duyuldu; bilmeyen kalmadı; bu katkınız için de ne kadar teşekkür etsek az…” diyerek Erdoğan’a şükranlarını iletti.

Dündar’ın yazısının tamamı şu şekilde:

“Sayın Cumhurbaşkanı, Bütün dünya biliyor ki, son üç aylık tutukluluğumuzu sizin şahsi şikâyetinize ve bir dediğinizi iki etmeyen sulh ceza hâkimlerinin şaşmaz itaatine borçluyuz.

Birkaç nedenle bu tutukluluk için size teşekkür borçlu olduğumu düşünüyorum.

Hapislik, benim mesleki kariyerimde bir eksiklikti; sayenizde onu tamamladım.

Artık dinlemekte olduğunuz bir telefonum olmamasının rahatlığıyla nicedir okuyamadığım kitapları okudum; hiç yazamadığım kadar çok yazı yazdım, (hatta artık sizin tarafınızdan tutuklanma riski kalmadığından daha da rahat yazdım), dışarıdayken spor yapamazdım; içeride bol bol volta attım, top oynadım. Başka insanları, hayatları tanıdım. Bir yazı insanına ömür boyu yetecek malzeme damıttım. Hiç görmediğim kadar çok milletvekili ve avukat dostu ağırladım. Bunlar da sayenizde…

Hayatımda kaç tane kaldığını bilemediğim yılbaşlarından birini içeride geçirmemi sağladınız; bu sayede sevdiklerinle geçen bir yılbaşının kıymetini hatırlattınız bana…

Bizi içeri atarak, ülkenin tırmanan iç savaş ortamından, domuz gribi salgınından, kirli havasından, karından kışından korunmamızı sağladınız.

Genellikle ölümden sonra kısmet olan, ne kadar sevildiğini bilme, arkandaki desteği hissedebilme ayrıcalığını bize bağışladınız; hiç talip olmadığımız, hak da etmediğimiz bir alaka kuşatmasına vesile oldunuz.

Sayenizde, geçen sene hiç kitap yazmadığım halde “Yılın en iyi yazarı” sıralamasında Orhan Pamuk’u geride bırakıp birinci seçildim.

Ne zahmet ettiniz…

Bize, her gazetenin havuzda boğulmayacağını, her kuşun etinin yenmeyeceğini gösterme şansını bahşettiniz.

Samimiyetle şükranlarımızı sunuyoruz…

***

Yıllardır içeride yatan, ağır tecrit koşullarını soluyan, açtığınız binlerce hakaret davasına muhatap olanların yanında bizim üç aylık tutukluluğumuzun lafı bile olmaz, ama hapse atarak bize bir kürsü sundunuz ve onlara ses olma fırsatı verdiniz; bunun için de hasseten teşekkür ederiz.

Bir de hani şu devlet sırrı damgası vurarak bütün dünyadan saklamaya çalıştığınız, haber yaptık diye bizi içeri attığınız MİT TIR’ları meselesi vardı ya; siz bizi içeri atınca o konu Japonya’dan Kanada’ya, Okyanusya’dan Endonezya’ya kadar duyuldu; bilmeyen kalmadı; bu katkınız için de ne kadar teşekkür etsek az…

Aklınıza sağlık.

Sadece o mu? Türkiye’deki otoriterleşmeyi, hukuksuzluğu, savaş tehlikesini de zindandan bütün dünyaya duyurma şansı bulduk; hangi güç bana aynı ay içinde Guardian’dan Der Spiegel’e, Washington Post’tan Le Monde’a kadar yazı yazma şansı yaratabilirdi ki; kim Amerikan Başkan yardımcısının ailemle görüşmek istemesini sağlayabilirdi ki; sizin kontrolsüz gücünüzden başka…

Tetikçileriniz ve sizin desteğinizle, yıllardır hasret kaldığımız bir mesleki dayanışmayı, ulusal ve uluslararası çapta soluyabildik, yüzlerce insanı “Umut Nöbeti”nde birleştirebildik; tahliyemizde birlikte nicedir hasret kaldığımız bir zafer havasına girebildik, kızlı erkekli oturup şarkılar söyleyebildik; eksik olmayın.

Nihayet en son Anayasa Mahkemesi’nin, “Yetti artık, burada biz de varız” diyen kararını da, hukuku hiçe sayan otoriter tavrınıza borçluyuz; bunu da inkâr edemeyiz.

Söylemesi ayıp, evin de epey borcu birikmişti; haksız tutuklamadan alacağımız tazminatla onu da kapatmamıza katkı sunacağınızı umuyor, şükran duygularımın kabulünü rica ediyorum.

Kaygılarımızla…”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.