Kenan Evren’in Ölümünün Ardından

0
2066

kenan-evren-erdogani-anlatiyor-1309131200_lGeneral Evren 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yüzde 91 oyla cumhurbaşkanı seçilmişti. Devletin başında olduğu dönemde etrafı yağcılarla doluydu. Devleti baştan ayağa yeniden örgütledi. Bugünün anayasası, meclisi, YÖK’ü, AKP’si vb. hepsi 12 Eylül’ün ürünleridirler. İnsanımızın üzerine yapışan bugünkü korkaklık, bencillik, dincilik de 12 Eylül döneminin ürünleridir. Gene de ne devlet sahip çıktı ona ne dinciler ne de benciller. Genelkurmay bile onun ölüsüne doğru-dürüst sahip çıkmadı.

Kenan Evren aralarında dördü yakın dostum ve mücadele arkadaşım olan bu halkın değerli evlatlarını astırdı. “Asmayıp da besleyelim mi?” sözü ona aittir. Onun başında olduğu rejim yüzbinlerce insanı işkenceden geçirdi. Kenan Evren ülkeyi daha iyi sömürsün ve yönetsinler diye emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerine büyük kolaylıklar sağladı. Evren’in cenazesine o iktidardayken, bir dediklerini iki etmediği emperyalistler ve onların yerli işbirlikçileri olan kapitalistler de sahip çıkmadılar. Yüz yaşına yakın (98) yaşamış olmasına rağmen kullanılıp bir kenara atılmış durumda gitti. Erdoğan’ın sonu kuşkusuz ki çok daha kötü olacaktır.

Kenan Evren’in 12 Eylül döneminde beni, adımı vererek kötülediğini öğrendim. Arkadaşlar 1996 yılında gözaltına alınmamla ilgili olarak Aydınlık Dergisi’nden okumuşlar. Ordudan ihraç edilen subayları kastederek “Çok insanın başını o yaktı”, anlamında demiş. Bu şahsın başında bulunduğu rejimin kolluk kuvvetleri tarafından acılı ailelere “Yılanın Başı” olarak gösterildim ve vur emriyle arandım. Daha sonra 1990 yılında yakalandığımda idamla yargılandığım davada 2 kez üstüste beraat ettiğim halde Kenan Evren ile aynı zihniyeti taşıyan 28 Şubatçı generallerin yargıya kaba müdaheleleri sonucu idama mahkum edildim. Cezam müebbed hapse çevrildi. Bu yüzden ülkeden çıkmak zorunda kaldım.

Gene de onun ölümüne fazlaca sevinenleri anlayamıyorum. Her şeyden önce, Kenan Evren’in ölümüyle halkın lehine bir gelişme olmadı. Öldüğünde politik bir gücü yoktu. Hatta AKP yargısı ona müebbed hapis cezası kesmişti. Daha önemlisi ise, Kenan Evren hiçbir özelliği olmayan bir paşadan ibarettir. Kimse Kenan Evren’i tarihin akışını değiştirmiş olduğunu iddia edemez. O Türkiye’de çok büyük değişikliklere damga vurmuş göründüğü halde tamamıyla ortalama bir salon paşasıdır. Bir salon paşalığı olan Genelkurmay Başkanlığına bile tesadüfen gelmiştir.

1979 Türkiyesinde onun yerinde hangi mıymıntı general, hatta bencillikleri ve Cemaat savcılarından korkuları nedeniyle arkadaşlarını satan veya onları savunmaya bile cesaret edemeyen Büyükanıt, Başbuğ ve Özel bile olsaydı o darbeyi yapar ve Türkiye’yi bu berbat hale getirirdi. Çünkü onlar için darbeyi yapmak kolaydı. Amerika arkalarındaydı. O günlerin Türkiyesinde TSK yöneticilerinin Amerika arkalarındaysa darbe yapmaları için cesarete, akla ve iradeye ihtiyaçları yoktu. Derbe haberini alan CIA görevlisi Paul Henze “Bizimkiler o işi yaptılar” diye müjdeyi ulaştırmıştı.

Darbe yapmaları kolaydı,çünkü karşılarında birleşik bir direniş inşa etmekte olan bir devrimci hareket yoktu. Önleri açıktı.
Kenan Evren’in başında bulunduğu 12 Eylül rejimi Türkiye’ye o zamanın tipik asker zihniyetiyle şekil verdi. Dinciliği Evren yaratmadı. Daha ben Kara Harp Okulu öğrencisiyken (1974-78) öğrencilerin sola gittiklerini gören idare, okulumuzda mescit açmıştı. Dincilik daha o zamandan hem de Harbiye’de desteklenmeye başlamıştı. Kenan Evren öldüğünde sevinemediğim gibi, AKP rejimi 12 Eylül generallerini yargıladığı sırada müdahil olanlara dahi katılmadım. Çünkü 12 Eylül’ü yargılayanlar onun ürünü güçlerdi. Amaçları, hem kendilerini demokrat göstermek hem de bu ülkeye Kenan Evrenlerin yaptığından daha beterini yapmaktı.

Evren’in ülkeye en büyük kötülüğü AKP rejiminin yolunu açmak olmuştur. Her tarafından rüşvet, yolsuzluk, adaletsizlik ve ahlaksızlık akan bu iğrenç dinciliğin yolunu o açtı. Bunu sadece liselerde din derslerini zorunlu hale getirmekle yapmadı. Asıl olarak sol örgütleri ve demokratik kitle örgütlerini ezerek, halkı sindirerek, sömürü ve adaletsizlikleri artırarak yaptı. Dinciliğin önü asıl bu sebepten açıldı. Çaresiz insanlar dine sığındılar. Bütün demokratik güçler bastırılırken ortalık dini cemaatlere bırakılmıştı.

ABD emperyalistleri ve onların yerli işbirlikçileri iktidara getirdikleri Kenan Evren ve arkadaşlarının yanına Özal’ı kattılar. Özal’a verilen görev, Evren ve arkadaşlarının ezmeye ve boyun eğdirmeye memur edildikleri emekçileri din ve ahlak istismarcılığı ve bencillik eşliğinde sömürüp soymaktı. Şimdi AKP ve Erdoğan, Evrenleri bir yana bırakarak hatta onları müebbed hapse mahkum ettikten sonra o işi devam ettiriyor.

AKP rejimi Evren ve Özal iktidarının yolsuzluklarını kat kat ileri götürdü. AKP, 12 Eylül ile gelen anayasal düzeni ve belli başlı kurumları olduğu gibi korudu. Kürtçe yasağı artık uygulanamaz hale geldiği için kalktı. Yüzde on seçim barajı bile hala devam ediyor. Yargı reformu adı verilen ve “Yetmez ama evet” diyen bir kısım liberal solcuların desteklediği yasal değişiklikler ise 12 Eylül döneminden bile geriye gidiştir. Bugünkü yargı sistemi 12 Eylül dönemindeki yargı sistemiden daha geridir.

Kenan Evrenlerin bugünkü idareciler gibi skandal Karargah ve Darbe davaları açmaları düşünülemezdi. Bugünkü yönetim sırf rezil rüşvetlerini veya katil sürüsü IŞİD’e silah sevkiyatını açığa  çıkardı diye kolluk kuvvetlerini ve savcıları, yargıçları arsızca içeri tıkıyor. (Onları gerçekte Cemaatçı oldukları için değil kendi pisliklerini açığa çıkardılar diye içeri attı. Kaldı ki Cemaat düne kadar kankaydı.) Öğrenciler sırf iki gösteriye katıldı diye ceza alıyorlar.

12 Eylül öncesinde mevcut devleti devrim yoluyla yıkmaya çalışmış olan insanların çoğu aleyhlerinde delil bulunamadıysa beraat ettiler.
Eğer 12 Eylül darbesi Türkiye’yi bu hale getirebildiyse bunda biz devrimcilerin de çok büyük sorumluluğu var: Darbenin geleceği besbelliyken birleşik bir direniş geliştiremedik. Grupçuluk yüzünden durmadan bölündük ve parçalandık. Hele ki darbe geldikten sonra ona karşı etkili bir direniş geliştiremedik. Kenan Evren bizim başarısızlığımız yüzünden şişirildi. Türkiye solu olarak hala toparlanabilmiş değiliz.

Evren zamanında bizi mağdur etti, yaşasaydı da ceza çekseydi, diyenleri anlayamıyorum.

Ben 12 Eylül döneminde 3 ncü Yol adı altında birçoğu subaylardan oluşan insanların yargılandığı davanın 1 numaralı sanığıydım.
Aleyhimde delil olmadığı halde ceza almış olmam yargıya kaba müdahelenin sonucudur ama Evren ve 12 Eylül Darbesi bana mağduriyetlerimizi değil devam etmekte olan mücadelemizi hatırlatıyor. Bu mücadele için yola çıkarken her türlü zorluğu zaten göze almıştık. Binlerce insanın hayatına malolan şiddetli bir sınıf mücadelesi yaşandı. Bu mücadeleye devrim yapmak için bilinçli olarak girmiş olan bizler yenildik. Düşmanlarımıza karşı elbette ki öfkeliyiz. Cemalettinlerle ve Ömerlerle başladığımız mücadeleye 12 Eylül döneminde, 90’lı yıllarda ve sonrasında aynı samimiyet, heyecan, özveri ve kararıllıkla devam ettim ve devam ediyorum. Mücadelemiz sürüyor.

Evren kendisinden sonrasına bugünkü Türkiye’yi bıraktı. Biz başaramazsak bile geriye mücadeleye bağlılığımızı ve direnişçiliğimizi bırakacağız. Düşmanımız Evren’in ardından asıl diyeceğim budur.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.