Koronavirüs için tek tedavi dayanışmadır – Jedediah Britton Purdy (*)

0
1360

Yazan: Jedediah Britton Purdy

Pandeminin oluşturduğu dayanışma sloganı, kelimesi kelimesine hepimiz birimiz birimiz hepimiz içindir. Pandemi, bireyin kendisini umutsuzca toplumun ve karşılıklı bağımlılığın dışına çıkarmaya yönelik dürtüsünü güçlendirir. 

Yeni coronavirüs karşılıklı maddi bağımlılığa rağmen insanların yalnız kendilerinden sorumlu olduğu inancıyla yaşadığı politik ve ahlaki sistemleri bir araya getiren günümüz dünyasının mantığını yeniden canlandırdı. Çünkü bizler işyerlerinde, okulda, otobüs ve metroda, markette doğrudan bir teslimat sistemiyle bağlantılıyız; salgın bizleriz ve kolayca zarar görebiliriz. Çünkü bizler izole edildik, yalnızca kendimize ve sahip olduklarımıza karşı sorumlu olduğumuz söylendi, ev ev, apartman apartman, konserve yapmak ve dondurmak için stoklayan, yalnızca kendimizi gözetmek ve dünyayla bağlarımızı koparmak  için dezenfektanlar ve ultraviyole aydınlatıcıları kapışan hayatta kalıcılara dönüşüyoruz.

Hastalıktaki artış, sınıfsal sistemin yeni işaretinin kaçabilme gücü olduğunu ortaya çıkardı. Eğer size değer veren bir kurumdan gelen bir maaşa sahipseniz ve evinizde yeterli özel alanınız varsa, internette satılan her şeyi tüketerek birkaç ay boyunca absürt bir kendini izole etme kandırmacasına kapılabilirsiniz. Ama aydan aya maaş çeki güvencesine sahip olmayan, ya da gıda deposu olmayan küçük apartmanlarda yaşayan, iş bulmak için didinmek zorunda kalan ülkenin yüzde ellisi için bu neredeyse imkansız. Halk her gün dışarıda, metrolarda ve benzin istasyonlarında salgınla ilgili sağduyulu davranmakla ekonomik olarak hayatlarını idame ettirebilmek arasında bir seçim yapacak. Aslında bir seçenekleri yok, ama seçim yapmak zorundalar.

Bu doğru olduğu ve çoğumuz her gün dışarı çıkmak zorunda olduğu sürece çok azımızın gerçekten güvende olacağını düşünmek için yeterli sebebi var. Virüs hakkında bildiğimiz azıcık bilgiden çıkan anlam, taşıyıcı sayısının artmaya devam edeceği. Ahlaki ve politik izolasyonumuz, bizi piyasaya geri ittiği sürece karşılıklı maddi bağımlılıklarımız neredeyse hepimizi savunmasız kılacak.

“Ellerinizi yıkayın!”, bu iyi bir tavsiye. Fakat üzücü bir hatırlatma daha var: Bu, insanların kişisel sorumluluklarını hafifleten türden bir tavsiye değil. Salgın politik bir problem. Bizim hayati öneme sahip problemlerimizi çözecek adımları planlamak zor değil. Maaş kesintilerinin kaldırılması, büyük bir gelir desteği paketi (genel bütçeden karşılanacak işsizlik ödemeleri), yaklaşan konut kredilerinin ertelenmesi ve ücretli izin. Coronavirüs ve potansiyel olarak alakalı semptomları için tedavi kapsamlı ve ücretsiz olmalı, korku ya da yoksulluk yüzünden tedavi olamayan kimse kalmaması için göçmenlik durumu sorgulanmamalı. Hepsi bu kadar, en basit akıl yürütmeyle herkes için en iyi olan bu. Herkes diğerinin savunmasızlığını kendisininmiş gibi düşünmeli ve başkalarının problemlerini kendisininmiş gibi görmeli.

Yalnızca hayatta kalmaya çalışmak açıkça umutsuz ve üsttenci. Pandemi, hayatta kalabilmek için devlete ihtiyacımız olduğunu açıkça gösteriyor. Trump, kendi repertuarını beceriksizce tekrar ediyor: “Her şey harika! Virüs yabancı! Güçlü önlemler alıyoruz!” Bu durum tekrar gösteriyor ki kendisi devlet nasıl yönetilir bilmiyor. Devleti bir şov platformu ve sahtekarlık yapabileceği bir banka hesabı olarak görüyor. Onun modern kapitalist ve oligarşik sınıfı aşırı yozlaşmış. Dünya görüşü baştan ayağa aptalca ve buna benzer bir krizde ne yapılması gerektiğine dönük hiçbir içgüdüsü yok. Ama dalavereci zihni fikirlerle dolu ve hiçbirinin çoğumuza bir faydası yok.

Bu krize ve geleceğe dair üç senaryo var, daha kötü olanlar şunlar. Birincisi hala geçerli olan: Az ya da çok bireyci, biraz kamusal müdahaleyle, testler ve davranış rehberleriyle Amerikan trendi. Zenginler kaçar, orta sınıf profesyonelleri yapabildikleri kadar kendilerini izole eder, kalan savunmasız ve yoksul çalışanlar hastalanır ve ölür.

Bizim toplumumuzun önemli kısmında politik bir infial yaratma yöntemi olsa bile, ikinci olasılık ulusalcılık felaketi. Corona virüs, karşılıklı bağımlılık ve savunmasızlık vurgusuyla birlikte bize, çoğumuza ya da belirli bir kısmımıza özen gösterenlere politik bir avantaj vermesi yönüyle iklim krizinin hızlandırılmış versiyonuna benziyor. Bu salgında olmazsa sonrakinde Trump’ın yabancı virüsü kalanları dışlayarak, geri göndererek ya da başka türlü vaz geçerek “bizim” halkımızı korumak için somut adımlar atan milliyetçi perspektifte karşılığını bulabilir. İstikrarsız politikalarının temelini buna benzer düşünceler üzerine kuran devletler, dünyanın heryerinde güçleri ölçüsünde etnik milliyetçilik çağrılarıyla dünya için tehdit oluştururlar.

Üçüncü yol ise dayanışmacı. Herhangi birine gelen zarar, herkese gelir. Bu şekilde söylemek kulağa hoş gelmiyor, ancak milliyetçi devletler salgınları ya da iklim krizlerini ele alsa bile bunlar sadece geçici yatıştırma tedbirleri. Bu dünyada, her bir ülkenin bir sonraki dönem için belirsiz/güvencesiz bir yarışa girmekten ziyade; yeşil bir enerji sistemi ve altyapısına sahip olmak, sağlığa odaklı bir ekonomi ve toplumsal yeniden üretim için diğer tüm ülkelere ihtiyacı var. Yeşil enerji için çalışanlardan ve hemşirelerden kurulu bir orduya askerlerden kurulu olandan daha çok ihtiyacımız var. Ve bu kişilere ulaşmamız için herkesin yardımı gerekiyor. İklim krizinden çıkarılacak ders şu: Toplumsal refahı sağlayabiliriz ama sadece kişisel, özel refahımızı düşünmek hepimizi öldürecek ve pandemiyi devam ettirecek. Halkın sağlığını gerçekten sağlayabiliriz, ama herkesin tek başına sağlıklı kalmaya çalışması maalesef ki toplumsal sağlığı getirmeyecek ve birçoğumuz bu hastalıktan öleceğiz.

Daha fazlası için daha fazla sorgulamak imkansız mı? Virüs bize yalnızlığımızı hatırlatıyor. Karşılıklı bağımlılık ve bireysel etiğin dünyası bir arada yaşayamaz. Birbirimizin  ve sermayeye geri dönüşün nihai hizmetinde çalışmamızı sağlamak için, karayollarından kredilere, küresel piyasalardan ticaret rejimine geniş ve karmaşık bir altyapı gerekiyor. Ve gerçek şu ki bu karmaşık sistem yeniliyor. İnsanların para peşinde koşmak yerine birkaç ay evlerinde oturmayı tercih etmesi, nasıl kar etmek yönünde güdülendiklerini ve sistemin insan gereksinimlerindeki değişiklikler karşısındaki eksikliğini gösterdi. 

Bu düzeni inşa eden eller ve fikirler, sağlık başta olmak üzere bireyi, toprağı ve dünyayı ortaklaştıramayacak kadar güçsüz değiller. Bu farklı ve derinlikli bir direniş ve oraya ulaşmak için hayatın maddi değerinin üzerinde bir politik mücadele gerekirken , bizler kar etmek ya da başkalarının yaşamasına yardım etmek arasındayız.

(*) Yazı, “jacobinmag.com” adlı siteden Ömer Yasin Öztürk tarafından çevrilmiştir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.