ÖCALAN’IN ÜÇÜNCÜ YOLU VE TÜRKİYE SOLU

1
2815

AKP, son yerel seçimlerle büyük bir yara aldı. Seçimleri ne yapıp edip her seferinde kazanacağı efsanesi de ortadan kalktı. Daha ilginç olanı ise muhalefetin birleşemeyeceği karamsarlığının dağılmış olmasında. Sıra “Türkiye solu birleşemez” efsanesinde…

Muhalefetin İstanbul zaferi

İmamoğlu’nun kurallara aykırı bir şekilde tekrarlatılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde oy farkını 13 binden, 800 bini geçkin bir farka çıkarması CHP’nin bile beklentilerini aşan bir gelişme oldu. Arada bu kadar büyük bir fark olmasaydı AKP gene hile ve zorbalık yollarına başvurabilirdi. İmamoğlu yüzde 10’a yakın bir açık arayla kazanınca Erdoğan “yumuşadı” ve sonucu kabul ettiği beyanında bulundu.

İmamoğlu’nun seçilmesi halinde onun yargı kararıyla görevden alınacağı iddiası bile gündemden çıktı. Aynı iddia, kampanya döneminde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday Mansur Yavaş için de ileri sürülmüş ve sonra gündemden düşmüştü. Ne var ki Kürt illerinde seçilen başkanları görevden alma iddiası sözde kalmayıp pratiğe döküldü.

Seçim adaletsiz koşullarda yapıldı. Erdoğan tarafı, devletin imkanları ile birlikte basında kurduğu tekelini kullandı. Muhalefet ise çalışmasını uğradığı saldırı, hakaret, provokasyonlar içinde yürüttü. Bir yandan Erdoğan’a “sosyal medyadan hakaret edildi” iddiasıyla insanlar hapse atılması; diğer yandan muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu’nun Ankara’da uğradığı linç girişimi ve sonrasında da saldırganın tutuklanmayıp serbest bırakılması, Türkiye’deki politik atmosferi tarif etmeye yeterlidir.

AKP, İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini cumhurbaşkanlığı seçimi hatta rejim meselesi haline getirmekle kendi geleceğine ağır darbe vurdu. Seçimlerin tekrarlanması iktidara değil muhalefete motivasyon oldu. Erdoğan tasarladığı mitingleri yapamadığı gibi İmamoğlu’nun Karadeniz’de yaptığı da dahil olmak üzere üst üste yaptığı mitingleri seyretmek durumuna düştü.

CHP şimdi Erdoğan’ı parlamenter sisteme dönmeye mecbur etmeye çalışıyor. Bu konuda CHP, İYİP ve AKP içindeki muhalefet arasında bir mutabakat gözleniyor. Erdoğan ise hem partisindeki bölünme riskini atlatmaya hem muhalefeti bölmeye hem de “Türkiye İttifakı” söylemiyle kendi saflarını genişletmeye çalışıyor. Dışarıda da ABD ile arayı düzeltmek istiyor.

Öcalan’ın Üçüncü Yol’u

Üçüncü Yol Davası’nın 1 numaralı sanığı olarak ceza aldığım için yurt dışında yaşamak zorunda kalan biriyim. 1970’li yılların sonlarına doğru Devrimci Gençlik hareketi içinde yaşanan bölünmeden Devrimci Yol ile Devrimci Sol adlı gruplara katılmayıp ayrı bir grup olarak kaldığımız, kendimize de bir isim vermediğimiz için bize çeşitli adlar takılmıştı. Üçüncü Yol bu adlardan biriydi ve mahkeme dosyaları bu adla açıldığı için isim de öyle kaldı.

Bize yakıştırılan Üçüncü Yol, THKP-C Üçüncü Yol’du. Öcalan’ın Üçüncü Yol’u ise Cumhur ve Millet ittifakları arasındaki bir yere denk düşüyor. Yaklaşım, taraflardan birine angaje olmayıp kendi tarafını yaratmayı önerirken, pratikte HDP’nin CHP ile yakınlaşmasına bir itirazı da içeriyor. Ne var ki gerek Kandil gerekse HDP liderliği Öcalan’ın önerisini, dışarıdan bakanları şaşırtan bir şekilde yorumlayarak “Öcalan tam da bizim yürüdüğümüz hattı tarif etti” deyip İmamoğlu’nu daha büyük bir kararlılıkla desteklediler. Bu yapılanın Öcalan ile inatlaşma olduğuna karar vermek zordur. Çünkü mevcut seçim sonuçları ile Öcalan devre dışına düşmeyip AKP’nin daha çok ihtiyaç duyduğu bir aktör durumuna gelmiştir. Diğer yandan Öcalan’ın CHP-HDP yakınlaşmasından endişeli olduğu görülüyor.

Öcalan uzun süredir tecritteyken, Leyla Güven’in başlattığı ve binlerce Kürt mahpusun dahil olduğu açlık grevleri ile Öcalan’a tecriti protesto etmek için kendi hayatlarına son verme eylemlerinin açtığı yolda bir açıklamayla sahneye çıktı. Öcalan’ın politik sürece dahil olması yolundaki eylemler Kürt hareketi tarafından güçlü bir şekilde sahiplenilmişti. Eylemler Kürt halkı içinde Öcalan’a desteği güçlendirdi.

Öcalan’ın ilk açıklamasındaki sözleri AKP ile yeni bir sürecin başlatılması havasını yansıtıyordu. Açıklama tam da seçimlerin tekrar edilmesi kararının alındığı tarihte yayınlandı. Ardından Öcalan’ın ikinci açıklaması geldi. O da gene kritik bir zamanlamayla, ikinci yerel seçimlerin birkaç gün öncesinde kamuoyuna açıklandı. Bu kez de Öcalan Kürt hareketini çatışan tarafların ortasında tarafsız kalmaya ve “Üçüncü Yolu” yaratmaya çağırmıştı. Öcalan “Seçimleri boykot edin” gibi net bir söz sarf etmemişti.

Öcalan ne dediğini bilen bir insandır. Muğlak şeyler yazmışsa kesinlikle bildiği vardır.  Öcalan’ın mektupta sarf ettiği muğlak sözlerini HDP ve PKK dışındakiler genellikle İstanbul Belediyesi seçimlerinde AKP’ye destek şeklinde yorumlayacaktı. Ancak Öcalan’ın yakın geçmişte sarf ettiği “AKP’ye iktidarı altın tepsi içinde sunduk”, “Erdoğan’ı Gezi’den ben kurtardım”, “Hakan Fidan’a sahip çıkalım” sözlerini hatırlayınca PKK liderinin durumdan yararlanarak AKP ile yeni bir süreç başlatmak istediği hissediliyor.

Erdoğan zorda ve çıkışı Kürt hareketinde arıyor. PKK lideri Erdoğan’ın hala gücü elinde bulunduruyor olmasını ve ayrıca ABD-Rusya kamplaşmasında Rusya’nın Suriye konusunda öne sürdüğü planı dikkate alıyor olabilir. Ne Öcalan’ın ne de Kürt hareketinin kendilerini ABD’ye veya Rusya’ya angaje edeceğini sanmıyoruz. AKP ile yeni bir sürece girilirse Öcalan’ın süreçten kendisi ve örgütü için azami kazanım sağlamayı gözeteceğini tahmin ediyoruz.

AKP ile Kürt Hareketi arasında yeni bir süreç olasılığı ve Türkiye Solu

Eğer AKP ile Kürt hareketi arasında yeni bir uzlaşma süreci başlarsa biz de bu sürecin Türkiye solu aleyhine ve lehine muhtemel sonuçlarını göz önünde bulundurmalıyız. Hatırlanacağı gibi geçmişteki sürecin etkisiyle Kürt hareketine angaje olan bir kısım Türkiye solu, Türk halkından uzaklaşmıştı. HDP ile CHP arasındaki rekabet öyle kızışmıştı ki taraflar AKP’yi bırakmış birbirlerini hedef alıyordu. Aynı süreçte MHP ile CHP çizgisi birbirine yakınlaştı. Süreç Türk ve Kürt ulusal kimliklerinin birbirine karşı şekillenmesine ve milliyetçi kutuplaşmaya katkıda bulunmuştu. AKP bu uzlaşma süreci sayesinde içeride muhalefeti ezerek kendi iktidarını perçinlerken öte taraftan da Irak’ta ve Suriye’de Kürt hareketinin önünü açan ama Ortadoğu’da çok büyük yıkımlar yaratan gelişmeler yaşanmıştı. Ortadoğu’da yaşananlar dünyada sağ güçlerin gelişmesine ivme kazandırmıştı. Türkiye’deki ilerici kesimler, Kürt hareketine karşı daha mesafeli duruma gelmişti. Sürecin aynı zamanda tersi etkileri de oldu. Çatışmaların durmasıyla ortam yumuşamış ve dikkatler Türk-Kürt çatışmasından ortak sorunlarımıza gelmişti. Bu da Gezi Direnişi gibi bir sürecin ortaya çıkmasına yardımcı olmuştu. Yani sürecin birbirine zıt iki etkisi birden olmuştu.

Türkiye solu eğer Kürt hareketiyle ittifak yapacaksa, ki yapmalıdır, bu hareketin pragmatik ya da oportünist yanına çok dikkat etmelidir. ABD’nin Irak’a müdahalesi ve 17 yıllık AKP iktidarı pratiği gösterdi ki Kürt hareketi kendi örgütsel çıkarlarını esas alan bir kazanma mantığına dayanarak çalışıyor. Kürt hareketi, aynı zamanda Türkiye solunu yedeği haline getirme politikaları izliyor. Yedeklenme Türkiye solunu Türklerden uzaklaştırıyor. Kürt hareketi etrafında toplanan örgütler düşünce, duygu ve davranışta Kürt hareketine yaklaşmaya ve kendilerini ona uydurmaya başlıyorlar. Yedeklenmeye yanaşmayıp bağımsız bir sol hatta yürümeye çalışanlara kasten şovenist damgası vuruluyor. Türkiye solu Kürt hareketiyle ilişkisinde bu sorunları göz önünde tutmalı ve Kürt hareketine karşı bağımsız olmalıdır.

Türkiye solunun önünü açacak olan, CHP ile HDP arasındaki dayanışma sürecinin geliştirilmesidir. Bu sürecin muhalif saflarda nasıl güçlü moral yarattığı görüldü. Ne var ki CHP, Kürt sorununda cesaretsizce  ve önyargılı davranıyor. CHP’nin bu davranışları sadece Türkiye’ye değil kendisine de çok zarar veriyor. AKP, muhalefetteki HDP ile CHP’yi birbirine düşürerek kendisine hareket alanı açıyor.

CHP’nin son süreçte HDP’den aldığı destekten yararlanarak kendisini gözden geçirmesi, Kürt belediyelerinin haklarının gasp edilmesini sorgulaması ve Kürt meselesinde kendisini MHP’den ayırması gerekir. Bu anlamda işe, söylemi değiştirerek başlayabilir. CHP Kürt hareketinin liderlerine karşı MHP ile birlikte hakaret yarışına son vermelidir. Kürt hareketinin liderleri en az Barzani kadar Kürt siyasetçisidirler ve gerçekten yurtsever insanlardır. Hatta liderliğini yaptıkları örgüt bölgede ve dünyada çok önemli etki sahibidir.  Kürt hareketinin liderleri hakkında “Terörist” ya da “Teröristbaşı” gibi aşağılayıcı sıfatlar Türk halkında yanlış bir bilinç ve davranış yaratmakta ve Kürtlerle Türklerin birbirini anlamasını zorlaştırmaktadır.

Öcalan’ın geliştirdiği liderlik stili ve “kazanma” anlayışı Türkiye solunun bakışıyla kabul edilemez, ama bu Kürt hareketinin kendi seçimidir ve kendi sorunudur. Bu konuda onu belli sınırlar dahilinde eleştiririz. Kürt hareketinin CHP’ye yem olmak istemeyişi ise onun en doğal hakkıdır. Diğer yandan Türkiye solunun da kendi politikasını kendisinin saptaması ve Kürt hareketine yedeklenmemek  gibi meşru bir hakkı var. Kürt hareketinin Türkiye egemenleri tarafından kötüleme ve tecrit amaçlı kullanılan “bölücülük” ve “terörizm” suçlamalarına direnmek ne kadar hakkıysa Türkiye solunun da kendi bağımsız çizgisinde yürümek için, uyduruk “sosyal-şovenizm” damgasına karşı direnmesi hakkıdır.

Bugün çok insan ne yazık ki Türkiye solunun bağımsız bir güç haline gelecek şekilde birleşeceğine inanmıyor. Ne yazık ki bu denli önemli ve gerçekçi bir ihtiyaç adeta imkansız ve boş hayal görünüyor. Türkiye solu kendi dışındaki güçlere bel bağlıyor. Bağımsız çizgide yürümeye çalışan sol güçler, grupçuluğu aşarak birliğe yönelik değişimi gerçekleştiremiyor.

Türkiye solu bağımsız olmaya ve birleşmeye mahkumdur. Sosyalist hareket içinde umutsuzluk ne denli yaygın olursa olsun, Türkiye’de solun gelişmesi için elverişli bir ortam var. İddia, inanç, enerji ve inisiyatif gerekiyor.

Şimdi, CHP ile HDP’nin AKP’ye karşı birlikte davranması gibi gerçekleşemeyecek görünen bir hayal gerçekleşti. Türkiye solunun kendi içinde birleşemeyeceği efsanesini de yerle bir etmeliyiz. Türkiye halkı ve Türkiye solu bu hayali gerçekleştirmek için ileri atılacak samimi devrimcileri bekliyor. 

Hamza Yalçın

1 Yorum

  1. pardon siz salak mısınız?
    hdp-öcalan’ın saçmalarının farkında olduğunuz halde hala işbirliğinden nasıl bahsediyorsunuz?

    bu siyaset aklını başına toplamadığı sürece, emperyalizme ve yerli faşistlere karşı net durmadığı sürece nesini destekleyeceğiz?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.