Öğretmenim, canım benim

0
841

Nuray Ertaş

“Öğretmenim canım benim canım benim
Seni ben pek çok pek çok severim
Sen bir ana sen bir baba her şey oldun artık bana”
 
Ne kadar temiz, ne kadar samimi bir çocuk şarkısıdır. Ne zaman, nerede duyarsam duyayım, duygulanır, mutlulukla dolarım. Bugün 24 Kasım. Öğretmenler Günü. Meslek de öğretmenler de, çökmüş milli eğitim sisteminin yığıntıları arasında, ayakta kalmaya çalışıyor. Birçok ülke Öğretmenler Günü’nü 5 Ekim’de kutlarken Türkiye gibi bazı ülkelerde farklı tarihte kutlamaktadır.

5 Ekim 1966’da, Paris’te, öğretmenlerin statüsüne yönelik gerçekleştirilen konferansta alınan tavsiye kararları, ILO tarafından oybirliği ile kabul edildi. Bu kararın yıldönümü UNESCO’nun tavsiyesi ile 1994 yılından beri birçok ülkede Öğretmenler Günü olarak kutlanmakta. Türkiye’de ise Öğretmenler Günü 24 Kasım’da kutlanmaktadır. Bu tarih; Millet Mektepleri Talimatnamesi’nin 24 Kasım 1928’de yayınlanmasının yıldönümüdür. Aynı talimatnamenin 4 maddesinde, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal “Başöğretmen” kabul edilmiştir. Latin alfabesini halka öğretmeyi, okur-yazar oranını artırmayı ve çağdaş eğitim ve öğretimin önünü açmayı hedefleyen talimatnamenin kabulü ve Mustafa Kemal’in Başöğretmen ünvanını alması, bu tarihi değerli kılmakla beraber; 1980 askeri faşist darbesini yapanların Öğretmenler Günü olarak 1981’de bu tarihi resmileştirmesi burukluk yaratmaktadır. Bu nedenle KESK’e bağlı Eğitim Sen, 24 Kasım yerine 5 Ekim’i kutlamayı tercih eder. Yine de 24 Kasım ülkemizde yaygın kabul görmüş bir gündür.

Bugün 24 Kasım! Günün öznesi öğretmenlerimize biraz yakından bakalım:

2019 verilerine göre idareciler dahil öğretmen sayımız 920 binin üzerinde. 2017 tarihli Sayıştay raporuna göre 153 binden fazla öğretmen ihtiyacı varken (2021 de bu ihtiyaç giderilmediği gibi daha da artmıştır), 45 bin de norm fazlası öğretmen var. “Bu nasıl oluyor?” diye düşünebilirsiniz, şöyle oluyor: Vali, kaymakam, hakim, savcı, asker, polis vb eşlerinden öğretmen olanlar ile eş-dost, yandaş torpili olanlar, mesleki kıdemi ve hizmet puanı yeterli olmasa bile merkezde tutulur. Kademe ve puanı yüksek olanlar da – haklı olarak – kazanılmış haklarından feragat etmezler. Böylece belli merkezlerde, belli okullarda kadro yığılması olur. Bu “özellikli” kişilerin statüsü öğretmendir ama çoğu öğretmenlik falan yapmaz. Yani bankamatik memurudur. Açık kalan kontenjanlar ise daha çok ücretli öğretmenlerle doldurulur.

Ülkemizde öğretmen yetiştiren okullar Eğitim Fakülteleridir. Ancak birçok iktidar, mesleğin ihtisas özelliğini göz ardı etmiş, artan işsizlik oranlarını düşürmek için hiç ilgisi olmayan branşlardan üniversite mezunları için de, bazı dönemler öğretmen kadrosu açmıştır. Eğitim Fakültesi dışında en çok istihdam edilenler, Fen ve Edebiyat Fakültesi mezunlarıdır. Sayıları görece daha az olmakla beraber Jeoloji ve Ziraat Mühendisleri, Veterinerler gibi daha farklı alan mezunları da öğretmen yapılmıştır. Son dönemlerde ise meslek dışından, en çok ilahiyat mezunları öğretmenliğe alınmaktadır. Sonuçta  birçok öğretmen, öğretmenliği okuyarak değil yaparak yaşayarak öğrenmek zorunda kalmış, bir çok öğrenci de bu talihsiz sürecin kurbanı olmuştur. Bu politika zamanla halk arasında, “okusun da, hiçbir şey olamazsa öğretmen olur” algısının yerleşmesine yol açmıştır. Dışarıdan bakıldığı zaman öğretmenlerin sınıf, branş ve meslek öğretmenliği gibi gruplara ayrıldığı görülür. Kadro şekillerine göre ise; kadrolu, sözleşmeli, ücretli ve özel okul öğretmenleri olmak üzere 4 farklı kadro tipi vardır.

Kadrolu Öğretmenler

2016 yılına kadar (ücretli öğretmenleri bir kenara bırakırsak) öğretmenler, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre kadrolu olarak atanırdı. (2016 yılından beri ise sadece sembolik sayılarda kadrolu öğretmen atanırken, emekli olanların yeri ağırlıklı olarak sözleşmeli öğretmenler ile doldurulmaktadır.) Yani kadrolu öğretmenler 657 sayılı  kanunun verdiği mesleki güvenceye sahiptir. (1990’lı yıllarda 657 sayılı yasa, devlet memurlarınca “boyunduruk” olarak kabul edilir, bu boyunduruktan kurtulmak için mücadele edilirdi. AKP hükümetinin korkunç istihdam politikaları bugün, çaresiz insanlar için maalesef bu boyunduruğu en güvenilir alan haline getirdi.) Kadrolu öğretmenler genel itibari ile maaş karşılığı haftalık 15 saat çalışırlar. 15 saat üzerindeki çalışmaları karşılığı ise ek ders ücreti alırlar (ek ders ücretinin saati ortalama 20 liradır). Bir öğretmene haftalık 30 saatten fazla ders verilemez.
 
Sözleşmeli Öğretmenler

Ağustos 2016’da çıkarılan bir yönetmelikle ücretli öğretmenlerden, öğretmen olma şartını taşıyanlar 4 / B li  denilen sözleşmeli öğretmen statüsüne geçirildi. Bu tarihten beri öğretmen alımları ağırlıklı olarak  sözleşmeli öğretmen statüsünde yapılmaktadır. Bugün sayıları 100 bini geçmiştir. Sözleşmeli öğretmenlik başvurusu yapabilmek için kişi; pedagojik formasyon almış olmalı ve KPSS’yi kazandıktan sonra yapılan mülakatta en az 60 puan almış olmalıdır. Atamaları puan üstünlüğüne göre yapılır. Sözleşmeli öğretmenler öncelikle kalkınmada öncelikli bölgelerde istihdam edilirler. Bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da her iki öğretmenden biri sözleşmelidir. Sözleşmeli öğretmen, bakanlık tarafından hangi okula atandıysa o okulla bir yıllık sözleşme imzalar. Yıl sonunda yapılan performans değerlendirmesi iyi olup aynı okulda ihtiyaç varsa sözleşme yenilenir. İhtiyaç yoksa ihtiyaç olan okula gönderilir. Eğer öğretmen 4 yıl aynı ilde kalırsa 2 yıl daha kalmak koşuluyla kadrolu öğretmenliğe geçirilir. Aynı ilde 6 yılı dolduran öğretmen artık kadrolu öğretmendir. Sözleşmeli öğretmenlerin ek ders ücreti alma hakkı yoktur. Yani sözleşme ücreti dışında herhangi bir ücret almazlar.

Ücretli Öğretmenler

Öğretmenler için de en trajik koşullara sahip  gruptur. Öğretmen açığının kapatılamadığı yerlerde başvurulan bir istihdam şeklidir. Her yıl ortalama 80-85 bin arasında ücretli öğretmen çalıştırılır. Eğitim öğretim yılı başında istihdam edilirler, okulların tatil olması ile görevlerine son verilir. Sadece girdikleri ders başına ücret alırlar. Haftada en çok 30 saat ders verebilirler ki sınıf öğretmeni değil ise çoğu ücretli öğretmen, 30 saatlik dersi bulamaz. Saat ücretinin 20 lira olduğu düşünülürse, bir ücretli öğretmenin haftalık ücreti en fazla 600 TL, aylık ise 2 bin 400 TL’dir. Sigorta primleri girdiği ders saati sayısı üzerinden ve sadece derse girdikleri sürece ödenir.

Türk eğitim Sen’in araştırmasına göre, 2020 yılında istihdam edilen ücretli öğretmen sayıları şöyledir:
Eğitim Fakültesi mezunu: 37208 kişi,
Eğitim Fakültesi olmayan lisans mezunu: 35280 kişi, Önlisans mezunu: 8268 kişi
 
Özel Okul Öğretmenleri

Öğretmenlerin  dezavantajlı diğer grubu da bunlardır. 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na göre istihdam edilirler. 2019 verilerine göre 139 337 özel öğretim okulu öğretmeni vardır. Sosyal güvenlik ve özlük hakları yönünden 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve 4857 sayılı İş Kanunu’na tabidirler. Yani işçi statüsündedirler. Ama yetki, sorumluluk ve cezai yönden 657 sayılı  kanuna ve 4483 sayılı kanuna tabidirler. Çalışma izinleri valiliklerce verilir ve valiliklerce iptal edilir. Cezalandırılmaları gerekirse kamu görevlisi statüsünde kabul edilirler. Aynı kurumda yıllarca çalışsalar bile sözleşmeleri  bir takvim yılı için belirli süreli iş sözleşmesi şeklinde yapılır. Bu nedenle, diğer işçilerden farklı olarak ihbar tazminatı ve kıdem tazminatı alamazlar. İşe iade davası açma hakları da yoktur. Ücret; asgari ücret altında olmamak şartıyla serbest olarak belirlenir. 20 saati ücretli olmak üzere toplam 40 saate kadar derse girebilirler. Çoğu okulda asgari ücret üstü maaş verilse bile, asgari ücretin üstünde kalan kısmı elden verilerek, sigorta primleri asgari ücret üzerinden yatırılır.

Eğitimle ilgili tüm yatırımını apolitik, asosyal, cahil, sorgulayan değil biat eden gençlik yaratmak üzerine kurgulayan iktidar, eğitimin kalitesini düşürme amacına büyük ölçüde ulaşmıştır. Öğretmenler bu kalitesizliği aşmak konusunda çaresizdir. Önlerindeki en büyük engel eğitimdeki köklü yapısal değişikliklerdir. Bunun dışında; altyapı eksiklikleri, ekonomik yetersizlikler en büyük diğer engellerdir.
Şimdi birazda bu değişikliklere ve yaratılan engellilere bakalım. AKP’nin iktidara  geldiği 2002 yılından bu yana eğitimde yapılan bazı değişiklikleri söyle aklımıza geldiği kadarı ile sıralayalım:

  • Kadrolu öğretmenlikten çok, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik öncelikli istihdam politikası olarak tercih edildi. Bugün neredeyse kadrolu öğretmen alımı yapılmamaktadır.
  • Sözde, öğrencinin yükünü hafiflemek için liseler 4 yıla çıkarıldı ama ders yükü hafifletilmedi.
  • Kesintisiz 8 yıllık zorunlu örgün öğretim 4 + 4 + 4 denen ucube ve bilimsellikten uzak bir sistem ile 12 yıla çıkarıldı ama, 8 yıldan sonra örgün öğretim zorunluluğu kaldırılarak milyonlarca öğrenci ortaokuldan sonra sistemin dışına çıkarıldı.  Ayrıca, okula başlama da kritik yaş olan 72 ay, 60 aya çekilerek eğitim-öğretim en dibinden dinamitlendi.
  • İlkokul çocuklarına Kur’an kursları serbest bırakılarak bu kurslara gitmeleri teşvik edildi. Her yerde mantar gibi kuran kursu açıldı. Anadolu’nun bir çok şehrinde artık, halkın kendi arasında “sübyan okulu” diye adlandırdığı yasadışı paralel ilkokullar oluşturuldu.
  • Her dersten başarılı olma zorunluluğu yerine, ortalama puan denen bir sınıf geçme sistemi getirildi. Yasada değil ama fiiliyatta sanatsal ve sportif derslerden düşük puan vermek yasaklandı. Böylece temel dersler zayıf olsa bile şişirilmiş notlarla  6-7 zayıflı öğrenciler okumadan, çalışmadan üst sınıflara geçirtildi, sınıfta kalma imkansız hale getirildi.
  • Çalışmanın, araştırma yapmanın en önemli ayaklarından birisi olan ödev sistemi yasaklandı. 147 ihbar hattı kurularak, veliler öğretmenleri şikayete teşvik edildi. Kendisine sürekli parmak sallanan öğretmenler, etliye sütlüye karışmayan kişiker haline getirildi.
  • Pozitif bilimler ve kültür derslerinin bazılarının ders saati azaltıldı, bazıları ise tamamen kaldırıldı. Bunun yerine adı seçmeli, kendisi zorunlu din dersleri getirildi.
  • Köy okulları kapatılarak yerine taşımalı eğitim sistemi getirildi. Hem öğretmenler köyden çekilmiş, köyler imamlara bırakılmış oldu. Hem milyonlarca öğrenci taşıma sisteminin mağduru oldu. Hem de bir çok insanın şehirlere akması sağlandı. Köyler 3-5 yaşlı insana bırakıldı.
  • 2011’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın teşkilat yapısı ve görevleri değiştirildi. Böylece özel okulların önü açıldı. Devlet okullarından ödenekleri tamamen çekildi. Elektrik, telefon, su ve yakıt gideri haricindeki tüm giderler, zorunlu oluşturulan Okul Aile Birlikleri aracılığıyla velilere yıkıldı. Çocuğunu özel okula kaydedenlere ciddi miktarlarda maddi destekler verildi. Her yerde özel okul denilen apartmandan bozma ucube oluşumlar ortaya çıktı.
  • Kitapları ücretsiz dağıtmak bahanesiyle tonlarca kağıt israfı yapıldı. Yüzlerce tarikat yayınevine köşe döndürüldü.
  • Yönetici atamalarında sözde liyakat için sınav sistemi getirildi. Hem sınavlardan milyonlarca lira vurgun yapıldı hem de tüm çabalarına rağmen muhalif öğretmenleri elimine edemediler. Bunu başarmak için, önce sınava ek olarak mülakatı getirdiler, sonra sınavı tamamen kaldırarak  sadece istediklerini atayabilecekleri bir seçme yöntemi ile, ne kadar militan taraftar varsa idareci yaptılar.
  • Önce okullarda ulusal bayramların  kutlanması yasaklandı, sonra Andımız’ın okunması yasaklandı, bayrak törenleri nerdeyse banttan yayına dönüştürüldü. Bunun yerine Kutlu Doğum Haftası, İstanbul’un Fethi, 15 Temmuz gibi saçma sapan kutlamalar ön plana çıkarıldı ve yaygın kutlanması zorunlu tutuldu. Değerler eğitimi denen uygulamalarla, okul ve sivil toplum işbirliği adı altında tarikatlar ve imamlar okulların neredeyse kadrolu personeli haline getirildi.
  • Başarısını kıramadıkları okulları -ki bunlar içinde Anadolu Öğretmen Liseleri de var- proje okulu adı altında, gasp ederek imam hatiplere çevirdi.
  • Meslek liseleri de dahil olmak üzere neredeyse bütün okulların adına “Anadolu” sıfatı eklenerek, öğrencileri sınava tabi tuttular. En dezavantajlı gruplara sadece sınavsız girilen meslek liseleri ve imam hatipler düştü.
  • Meslek liselerinin sınav katsayısını düşürerek önce itibarsızlaştılar. Sonra temel dersleri önemli ölçüde budayarak önlerini tamamen kapattılar. Zaman içerisinde meslek liseleri çeteleşmenin, imam hatipler ahlaksızlığın merkezi haline geldi.
  • Uyuşturucu satıcılarına verdikleri örtülü destekle gençler arasında uyuşturucu kullanımını yaygınlaştırdılar.
  • Değiştirilen eğitim sistemi ile güya uygulamalı eğitime geçilip öğrencilerin yaratıcılığı açığa çıkarılacaktı. Gelinen noktada veliler yarı öğretmen yarı öğrenci oldu, öğrenciler ise internet bağımlısı.
  • El yazısı zorunlu oldu, öğrenciler yazı yazamaz oldu.
  • Akıllı defterler akıllı tahtalar okullara girdi, öğrencilerin aklını kullanması gibi bir zorunluluk ortadan kaldırıldı.
  • Branş derslerinde en çok din kültürü ahlak bilgisi öğretmeni atandı. Bunlar sınıf içlerinde öğretmen değil bir vaiz gibi çalıştılar, çalışıyorlar.
  • Okullara mescit zorunluluğu getirildi, namaz kılmayan öğrenciler namaz için mobinge maruz kaldı. Birçok okulda oruç tutmayan öğrenci ve öğretmen, artık oruç tutmadığını gizlemek zorunda.
  • Bina ve altyapı yatırımlarında en büyük pay imam hatiplere ayrıldı. Anadolu’nun birçok şehrinde en gösterişli okullar imam-hatipler haline getirildi.
  • Öğrencilere yönelik bunlar yapılırken, öğretmenler genel olarak toplumda yarım gün çalışan, 3 ay yatan asalaklar takımı olarak lanse edildi.

Ne yazık ki bu yıkım sürecini destekleyen öğretmen sayısı itiraz edenden çok daha fazla. Tercihini bilimsel eğitimden yana yapmış olan öğretmenler, mevcut eğitim sisteminde öğrencilerin başarılı bir süreç yaşayacağına olan inançlarını kaybetmiş durumdalar. Buna rağmen  öğrencilerin daha dezavantajlı konuma düşmesini engellemeye çalışmaktalar.

Bunca olumsuzluğa, iktidarının tüm karalama kampanyasına rağmen toplumda halen en saygın mesleklerden birisi öğretmenliktir. En güvenilir meslek erbabı olarak yine öğretmenler başı çekmektedir. Bu onurlu mesleğin onurunu koruma mücadelesi veren, bilimsel eğitim için çabalayan öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü canı gönülden kutluyorum.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.