Polis şiddeti ve ırkçılık kamusal sağlık sorunlarıdır: Minneapolis protestocularının COVİD-19’a rağmen mücadelesi (*)

0
1796

Jasmine Aguilera   

26 Mayıs Salı günü öğleden sonra, 77 yaşındaki August Nimtz Jr. Güney Minneapolis’te Şikago Caddesi’nde bir şarküteri olan Cup Foods’un önünde halkın düzenlediği yerel bir protesto gösterisine katıldı. Burası George Floyd’un önceki gün dört polis memuruyla karşılaştığı ve bunlardan biri olan Derek Chauvin’in  yerde yaklaşık dokuz dakika boyunca diziyle Floyd’un boynuna bastırarak göz altında tutması sonucu öldüğü yer.

“77 yaşında Afro-Amerikalı bir erkeğim”, Minnesota Üniversitesinde Siyaset Bilimi profesörü olan Nimtz, TIME’a gülümseyerek bunları söylüyor. “Kovid konusunda tedirgin olmalıyım, fakat aynı zamanda sokaklara çıkmak da önemli. Bunu yapmak zorundaydık. Eğer bunu yapmazsak, polisler yine bu olaydan ucuz kurtulacak.”

Geçmişteki polis şiddeti protestolarının aksine, Minneapolis’teki gösteriler ve aktivizm COVİD-19 pandemisinin ortasında gerçekleşiyor, bu pandemi şimdiye kadar Amerika genelinde 100.000’den fazla insanı öldürdü. Ölümcül vakaların çoğu siyahi toplulukların içinde.

Nimtz’e göre, Salı günü ve sonrasında gördüğü protestocuların çoğu maske takıyor, fakat sosyal izolasyonun varlığını kanıtlamak imkansız. Yine de Nimtz, protestolara katılarak sağlığını riske atmanın kıymetli olduğuna inanıyor. Nimtz, 1992’de  Rodney King‘in Los Angeles‘ta tutuklanmasından sonra bir protestoyu yönlendirmede yardımcı olmak dahil, onlarca yıl polis şiddetini protesto etmiş olduğunu söylüyor. “Biz tarihten biliyoruz ki mücadeleler, sınıf mücadeleleri ve ırk ve başka türlü sosyal eşitsizliklerin etrafındaki belirli meseleler, insanları sokaklara çıkmaya zorlayacak”, diyor. “İki buçuk ay karantinadan sonra, birçok ilerici insanın dışarıya çıkmaya karar vermiş olduğunu düşünüyorum.”

29 Mayıs itibariyle  Minneapolis 3000’den fazla COVİD-19 ve 127 ölüm vakasını doğruladı. Kentin verilerine göre, siyahi insanlar, nüfusun yüzde 19’unu oluşturmasına rağmen, COVİD-19 vakalarının yüzde 34’ünü oluşturuyor. Karşılaştıracak olursak, beyaz insanlar vakaların yüzde 24’ünü ve kent nüfusunun yüzde 64’ünü oluşturuyor.

Floyd’un polislerle karşılaştığı Powderhorn Park çevresi, kentin verilerine göre, Minneapolis’in en ciddi etkilenen bölgelerinin arasında. 

Minnesota’da, eyalet genelinde, 29 Mayıs Cuma günü  itibariyle 23.500’den fazla vaka ve 996 ölüm görülmüştür.  Ayrıca, işçilerinin büyük çoğunluğu siyahi ve göçmenlerden oluşan et sanayisi, eyalet genelinde pandemiden en çok etkilenen sektör olmuştur.

Salı günkü protestoda yılların topluluk organizatörü ve etnik eşitlik aktivisti olan Marjaan Sirdar da vardı.
Sirdar, “Bu topluluğun içinde COVİD-19’un yayılmasından dolayı derinden endişeliyim”, diyor. “Bundan bir ay sonra bu mücadeleyi  sürdürecek savaşçımızın kalmamasından endişeliyim, çünkü onları hastalıktan dolayı kaybedeceğiz.”

Floyd’un katledilmesinden bu yana binlerce insan polislerin hesap verme zorunluluğu ve Minneapolis’te yapısal değişim talebiyle mitinglere ve gösterilere katıldı. Ayrıca, dayanışma protestoları Los Angeles, Atlanta, Washington D.C. ve New York gibi büyük şehirler olmak üzere  ABD’nin geneline yayıldı. Son günlerde protestoların yağma ve mala zarar vermeyi içerecek şekilde şiddetlenmesiyle birlikte polis şiddetinin daha uç örnekleri de görüldü. Perşembe gecesi Minneapolis polis şubesinin (MPD) üçüncü bölge binası yakıldı; cuma akşamüstü Floyd’un boynuna diz çöken polis memuru Chauvin için üçüncü derecede cinayetle adam öldürmekten iddianame hazırlandı. (Floyd’un ölümüne dahil olan dört polis memuru aynı hafta Minneapolis Polis Şubesi tarafından görevden alınmıştı.)

Minneapolis eylemcileri, bu hafta yaşanan protestoların hem büyüyen ölçüsünün hem de yoğunluğunun kaçınılmaz  olduğuna inanıyorlar. “Bu protestolar, öfkeli insanların, yoksulluğa mahkum edilmişlerin ve her zaman kurtuluş için haykırmış olanların bir tepkisidir ve yöneticilerimiz bunu sağlamayı başaramamıştır. Çoğumuz işte bu anın hep geleceğini öngörmüştük”, diyor Sirdar.

“Bu topluluktaki insanlar çok, hem de çok uzun zamandır Minneapolis Polis Şubesi’nden oldukça kaygılıydı”, diyor, Cup Foods’tan sadece bir blok ötede bulunan Calvari Lutheran kilisesinde bir rahip olan Hans Lee. “Bir barut fıçısıydı burası.”

Geçmişte protestolar Minneapolis’te ve daha ötesinde, 2015’te Jamar Clark ve 2016’da Philando Castile polislerin müdahil olduğu ölümlerden sonra yayılmıştı. (Castile St. Anthony’de, Twin Cities’in kuzeyinde bulunan bir kenar mahallesinde, polis şubesi için çalışan bir memur tarafından vurulmuştu.)

“Bence bu protestoların ortasında genel bir savunmasızlık bilinci var. COVİD-19’a karşı savunmasızız ve aynı zamanda birisinin COVİD-1619 olarak atıf yaptığı şeye karşı da savunmasızız”, 1619 senesine, ABD’de köleliğin başladığı seneye işaret ederek ekliyor Lee. “Siyahi toplumu, aynı zamanda COVİD-19’dan en yüksek derecede etkilenen toplumdur. Bütün bunlar bir arada gelişmektedir, bunlara ayrı ayrı bakamazsınız.”

Bu bağlamda, Minneapolis’teki yetkililer ve organizatörler, protestocuları sosyal mesafeyi uygulamaya ve virüsün yayılma potansiyelini sınırlayabilmek için maske takmaya teşvik etmeye çalıştılar. “Biz sadece toplanan insanların riskin bilincinde olmalarını teşvik ediyoruz -ve öyle ki risk sosyal mesafe ve maske kullanımı sayesinde azaltılabilir, yok edilemez ama azaltılabilir” diyor Minnesota Sağlık Bölümü Yetkilisi Jan Malcolm 28 Mayıs Perşembe günkü bir basın toplantısında. Son günlerde Minneapolis’te görülen boyuttaki protestoların tahmin edilebilir bir şekilde “virüs yayılımını hızlandırabileceğini” de ekliyor.

Hemen Cup Foods’un sokağının ilerisinde, kendisini protestoların tam ortasında bulan işçi hakları hareketine adanmış bir hayırsever kurumu olan, Centro de Trabajadores Unidos en la Lucha (CTUL)’nun ofisleri var. 

“Bu bizim bloğumuzda oldu”, diyor CTUL’un sözcüsü Isabela Escalona. “Burası bizim topluluğumuz, burası üyelerimizin yürüdüğü yer, şurası bizim otobüs durağımız, burası bizim topluluğumuz. Bu yüzden haberleri duyar duymaz anında harekete geçtik”. CTUL üyeleri şimdi maske dikiyor ve protestoculara dağıtıyor. 

“Kağıt maskeler özellikle sıkılan biber gazıyla temas edince cildi yakıyor”, biber gazının MPD tarafından birden fazla kez protestolara karşılık sıkıldığını anımsatarak açıklıyor Escalona. “Bir kumaş maske üzerinize gaz sıkıldıktan sonra hemen yüzünüze takmak isteyeceğiniz bir şey değildir… Bu gidişle, eğer ki polis, şiddetini uyguladığı şekilde sürdürürse, tonlarca maskeye ihtiyacımız olacak.”

Escalona, koronavirüs vakalarının yükselişinin protestoların artması kadar kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Fakat bu yükselişin sorumluluğunun daha erken dönemlerde etnik eşitsizliği gidermemelerinden ve anında Floyd’un ölümüne sebep olan memurlara soruşturma başlatmamalarından ötürü kamu yetkililerinde olduğunu da ekliyor.  

“Polis şiddeti ve ırkçılık kamusal sağlık sorunlarıdır”, diyor Escalona: “Bize göre bunlar bir ve aynıdır.” 

(*) Bu yazı Odak çeviri ekibi tarafından 30 Mayıs tarihindeki TIME Dergisi’nden çevirilmiştir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.