Seçimler Bitti Sorunlar Olduğu Yerde Duruyor

0
1157

29 Mart seçimleri yapıldı. Seçimlerinden AKP birinci parti olarak çımasına rağmen oy kaybına uğrayan bir parti oldu. 2007 de yüzde 47 oy alan AKP nin oyları bu seçimlerde sekiz puan birden geriledi. AKP 2004 yerel seçimlerinde aldığı yüzde 42 lik oy oranının bile gerisinde kaldı. AKP’nin oyları yüzde 38,8 e geriledi. CHP, MHP, SP ve DTP’ nin oylarında ise bir miktar artış oldu. CHP yüzde23.2, MHP yüzde16.1, DTP yüzde5.5, SP yüzde 5.3. Diğer yüzde16.

Seçimlerden CHP Eğe ve Akdeniz de, MHP Orta Anadolu’da, DTP ise Güneydoğu’dan güçlenerek çıktı.

AKP’nin başı Başbakan Erdoğan bir önceki seçimlerde mağdurları oynamış ve büyük ilgi görmüştü. Bu seçimde ise mağrur olarak boy gösterdi ve dünyaları kendisinin yarattığı havasıyla seçim meydanlarını dolaştı. Recep Tayyip Erdoğan yerel seçimlerden önce tüm iktidar ve devlet olanaklarını kullanarak başta Diyarbakır, İzmir, Tunceli, Eskişehir, Mersin ve Ankara’nın Çankaya ilçesi olmak üzere muhalefetin “kale”lerini ele geçirmek istediğini ortaya koymuştu. Erdoğan bu hayalini gerçekleştiremediği gibi ikisi Büyükşehir, 15 i il, 35 i ilçe olmak üzere 51 belediye başkanlığını kaybetti. Başbakan Erdoğan’ın yasaklılık döneminin ardından milletvekili seçildiği eşi Emine Erdoğan’ın memleketi Siirt’te de belediyeyi DTP aldı. AKP İzmir de silindi. Ege ve Akdeniz’in kıyı kentleri ile Güneydoğu’da büyük oy kaybına uğradı. AKP, oy deposu olarak gördüğü İstanbul ve Ankara’nın kenar semtlerinde de belli bir çözülme yaşadı. Erdoğan’ın “ya sev ya terk et ” gibi ırkçı söylemi ters tepti. AKP bir önceki seçimlerde Kürt meselesinde devletin inkarcı politikalarından farklı bir çizgi izleyecekmiş intibası vererek Kürt halkının desteğini kazanmıştı. Seçimler sonrası bunu unuttu. Geleneksel inkarcı politikalara dönüş yapınca Kürt halkı da AKP’ye verdiği desteği geri çekti. DTP Güneydoğu’yu sildi süpürdü. Yok sayılan, ötekileştirilen ve talepleri kulak ardı edilen Kürt halkı Güneydoğu’da AKP den uzaklaştı. AKP Adana, Manisa, Isparta ve Balıkesir’i MHP’ye, Sivas’ı BBP’ye, Şanlıurfa ve Mardin’i de Saadet Partisine kaptırdı. (Şanlıurfa’da bağımsız aday kazandı. Ama daha seçilmeden SP’Ye katılacağını açıklamıştı) Seçimleri referanduma dönüştürmek isteyen Erdoğan halktan ufakta olsa bir tokat yedi. Seçim öncesi dağıtılan rüşvete, tehdide yandaş medyanın çabalarına , araştırma şirketlerinin seçmen iradesini yönlendirme girişimlerine karşın AKP bu seçimde beklediği sonuca ulaşamadı. “Odunu koysam seçtiririm” mantığının yanlışlığı ortaya çıktı.

Erdoğan Antalya’yı kaybetmelerini anormal bulduğunu, çünkü Antalya ile bizzat ilgilendiğini, Van ve Siirt’i kaybetmelerine ise üzüldüğünü söyledi.

Seçim sonuçları AKP’de belli bir sarsıntı yaratmış olsa da işsizliğin açlık ve yoksulluğun pençesinde kıvranan örgütsüz ve dağınık durumdaki emekçi yığınlar, farklı bir alternatif göremedikleri için, halk düşmanı, emekçi düşmanı AKP nin peşinden sürüklendiler. Ağırlıklı olarak yine AKP’ye oy verdiler.

Bu son kriz sanayinin KOBİ lerin yoğun olduğu illeri vurdu. Bu iller Adıyaman, Bursa, Gaziantep, Kocaeli, Kayseri, Konya, Kahramanmaraş ve Sakarya illeri. En fazla işçi çıkarmalar bu illerde gerçekleşti. Patronlar kriz bahanesiyle on binlerce insanı kapıya koydular. İşsizliğin yakıcı biçimde yaşandığı bu illerde AKP seçimi kazandı. Bazılarında oy oranı azalsa da AKP rakiplerine göre fark attı. Buralarda yoksul emekçi yığınlar, işsiz kitleler AKP’ye oy verdiler. Krizin, ayyuka çıkan yolsuzlukların bu insanları uyandıramamış olması emekten, hak ve adaletten yana çalışma yapanları düşündürmeli.

Yerel seçimlerde genel seçimlerden farklı olarak adayların, yerel önderlerin seçmenler üzerinde kişisel rolü de etkili olmaktadır. DSP genelde bir varlık gösteremediği halde adaylarının kişisel durumları nedeniyle Eskişehir, Ordu ve İstanbul şişli’de belediye başkanlıklarını kazanmaları bunun bir göstergesidir.

Bu duruma bir örnekte CHP’den İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığına aday olan Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Kılıçdaroğlu İstanbul’da bir rüzgar estirdi. Bir heyecan yarattı. Temiz toplum özlemi çeken kitlelerin, özellikle gençlerin ve kadınların sempatisini kazandı ve desteklerini aldı. Kılıçdaroğlu’nun çıkışı Hindistan’da Gandi’nin yürüyüşüne benzetildi. Kılıçdaroğlu’nun, organize dürüstlük temasını işlemesinin yanı sıra, belediyelerdeki taşeronlaştırmayı kaldıracaklarını dillendirmesi de önemli bir açılımdı. Taşeronlaşma bugüne kadar çalışanların örgütsüzleştirilmesinde önemli bir araç olarak kullanıldı. AKP hükümeti döneminde özelleştirme tam bir talana dönüşürken taşeron uygulaması da alabildiğine yaygınlaştı. Özelleştirme ve taşeron uygulamaları nedeniyle sendikalar güçten düşürülerek etkisizleştirildi. Ayrıca taşeronlaşmanın yaygınlaşması kölece çalışmayı da beraberinde getirdi. Taşeronluk boğaz tokluğuna ve güvencesiz çalıştırılan insanların üzerinden türedi zenginler ortaya çıkardı.

Yerel seçimlere ekonomik kriz ve yolsuzluk konularını işleyerek hazırlanan CHP oylarını artırdı. İstanbul’un, Kartal ve Maltepe gibi emekçilerin yoğun olduğu, önemli ilçelerinde belediye başkanlıklarını aldı. AKP İstanbul’da Anakenti yeniden almış olsa da belli bir çözülme yaşadı. İstanbul’un kenar semtlerinde yaşayan yoksulların oylarının artık çantada keklik olmadığını gördü. Kılıçtaroğlu açtığı yolsuzluk dosyalarıyla, talanla beslenip palazlanan, gırtlağına kadar yolsuzluğa batan ve pisliğe bulaşan AKP yi ince yerinden, hassas noktasından vurdu. İstanbul’da Kemal Kılıçtaroğlu ve İl Başkanı Gürsel Tekin’in yolsuzluk ve yoksulluk söyleminden hareketle yaptıkları çalışma sonuç verdi. Bu çıkışın genele de bir etkisi oldu. CHP’nin oyları İstanbul’da yüzde 26’dan 37’ye, Ankara’da yüzde 12 den 31’e İzmir’de yüzde 50 ‘den 53 ‘e çıktı. CHP üç büyük kentte Türkiye ortalamasının çok ilerisinde oy aldı. İstanbul da sosyalistlerin bir kısmı Kılıçtaroğlu’nu oylarıyla desteklediler. Ankara ve İzmir de de benzer gelişmelerin olduğunu sanıyorum.

CHP özellikle büyük şehirlerde gücünü artırdı. CHP ekonomik ve sosyal anlamda gelişmiş, tamamı denize kıyısı olan illerde belediye başkanlıklarını kazandı. Altı olan il sayısını 13’e çıkardı. CHP Orta Anadolu, Doğu ve Güney Doğu’da hiç belediye başkanlığı kazanamadı. CHP Güney Doğu’da iyice silindi. Bunda Kürt meselsine devletçi yaklaşımının rolü olduğu açık. Kürt halkının barış içinde bir arada yaşama isteğine kulaklarını tıkar uzatılan barış elini geri çevirirse olacağı budur. CHP’de sonuçta bir düzen partisidir. CHP’de diğer düzen partileri gibi kitlelerin sorunlarını çözmekten aciz bir durumdadır. Diğer partilerle farkı oy veren kitlenin aynı zamanda sola açık olmasıdır. CHP seçim öncesi AKP’yi yoksulluk dosyalarıyla sıkıştırırken MHP’ye hiç yüklenmemesi de ilginçtir. MHP ‘nin kitlelerin gözünde iyice meşru duruma gelmesinde bunun etkisinin vardır.

Orta Anadolu’da AKP’den kopan oyların faşist MHP ye kayması başka bir tehlikedir. Bu durum dinci faşist gericiliğin toplum üzerindeki kuşatmasının devam etiğini gösterir. MHP 4 olan il sayısını, biri büyük şehir, dokuza çıkarmıştır. MHP nin mecliste AKP’ye koltuk değneği olmaktan başka yaptığı bir şey yoktur. Bir de Kürt düşmanlığı üzerine siyaset yapmaktadır. MHP’nin Adana, Manisa ve Balıkesir’i alması Ankara ve Mersin’ de de yarışa katılması üzerinde durulması gereken bir konudur. MHP’nin güçlenmesi ırkçı şoven saldırıların artması demektir.

Yerel seçimlerde AKP’nin düşüş yaşadığı yerlerden biride Güney Doğu illeridir. Başbakanı’ın “orayı istiyorum” dediği Diyarbakır’da devletin tüm olanaklarını kullanan AKP, istediğini bulamadığı gibi 2004 seçimlerinde aldığı oy oranının’da çok gerisinde kalmıştır. DTP Diyarbakır’da kitle desteğini artırdığı gibi Van ve Siirt’i de AKP nin elinden almıştır. Hakkari de yüzde 80 gibi rekor bir başarı sağlamıştır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “ya sev ya terk et” ve “tek bayrak, tek millet” gibi Kürtleri aşağılayan ırkçı söylemi AKP aleyhine oluşan havayı pekiştirmiştir. Kürt halkı Başbakana “sen ellerini sıkmasa da ben meclise gönderdiğim vekillerin arkasındayım, bunu anlayabilmen içinde önceki seçimlerde sana verdiğim belediyeleri geri alıyorum” demiştir. Kürt halkı davasına sahip çıkmış ve Kürt ulusal hareketi etrafında kenetlenmiştir. Kürt halkı TRT de Kürtçe yayına başlanması, İşbirlikçi Barzani yönetimiyle diyaloga geçilmesi, üniversitelerde Kürtçe bölüm açılması, 29 Mart seçimleri öncesine denk getirilen Botaş kuyularının açılması gibi son dakika açılımları da samimi bulunmamıştır. Bu sonucu Başbakan Erdoğan’ın”kimlik siyaseti” diye hınçla karşılaması bir şeyi değiştirmez. Kürt halkı Kürt meselesinde çözümün başka yerlerde aranmasına gerek olmadığını, muhatabın belli olduğunu bir kez daha göstermiştir. AKP hükümeti ve diğer düzen partileri nice acılara mal olan bölücü politikalarından vazgeçip Kürt halkının ulusal demokratik taleplerine, barış içinde bir arada yaşama isteğine kulak vermeleri ve adım atmalarının zamanı geldi ve geçmektedir.

DTP’nin Güneydoğu illerinde seçimlerden başarılı çıkması olumlu bir gelişmedir. Fakat DTP aynı başarıyı batıya göç etmiş Kürt kitlesi arasında sağlayamamaktadır. DTP’nin İstanbul’da toplamda aldığı oy basına yansıyan 350 bin civarındadır. DTP İstanbul’da hiç bir ilçede belediye başkanı çıkaracak düzeyde oy alamamıştır. Demek ki batıda talepler değişmekte, aş ve iş sorunu, demokratik haklar sorunu öne çıkmaktadır. Batıya göç etmiş olan Kürtlerin çoğunluğunun oylarını ya AKP ye ya da SP ye verdiklerini söylemekse yanlış olmaz sanırım.

Bu seçimlerde önemli bir sorun da sosyalist güçlerin bir varlık gösterememiş olmasıdır. Seçimler öncesi DTP, TKP, ÖDP, EMEP in de içinde olduğu birçok sol parti ve kurumun yan yana gelerek seçimlere dönük ittifak kurması sevindirici bulunmuştu. Her ne olduysa bu ittifak yürümedi. Herkes yine başına buyruk davrandı. Sonuç ortada. Sosyalist solun seçimlerde varlığı bile belli olmadı. Seçimlerin sağladığı duyarlılık ortamından yararlanılamadı. Çok önemli bir fırsat kaçırılmış oldu.

EMEP, ÖDP gibi liberal sol parti yöneticilerinin seçim değerlendirmelerinde kendi durumlarına bakmadan DTPnin başarılarıyla övünmeleri ise trajik bir durumdur. DTP ile dayanışma içinde olmak, DTP nin başarılarından mutluluk duymak tamam. Ama işçi ve emekçi yığınların soldan beklentilerine nasıl bir yanıt verileceği de önemli değil mi?

Sonuç olarak seçimler toplumda bir kıpırdanma yarattı. Bunun iyi değerlendirilmesi gerekir. AKP gerileme sürecine girdi. AKP oylarının henüz CHP ve MHP oylarının toplamına yakın olması bu partinin zorluklarını azaltmaz. Çünkü AKP yüzde 47 ile bile sıkıntılı ve istediğini yapamayan bir partiydi. Başbakan Erdoğan sürekli olarak “daha güçlü olmalıyız ancak o zaman engelleri aşarız “diyordu. Yerel seçimlerde yüksek bir sonuç bekliyordu. Ama tersi oldu. AKP, tıpkı Anap gibi rüşvete batmış ve çürümüş bir partidir. AKP nin akibeti de Anap’a benzeyecekmiş gibi gözüküyor. AKP inişe geçti. AKP İMF ve patronların istediği, yığınların canını daha da acıtacak olan, acı önlemleri seçim sonrasına bıraktı. Zamlar peş peşe gelirken işten çıkarmalar devam edecek. Açlık, yoksulluk ve işsizlik iyice çekilmez hale gelecek. Baskılar artacak. Egemenler içine düştükleri krizin yükünü emekçilerin sırtına bindirmeye çalışacaklardır. Bunun karşısında emekçi yığınlar taleplerini yükseltmek zorundadırlar. AKP’nin emek ve demokrasi güçlerinin, Kürt halkının talepleri karşısında, seçim yenilgisinin de verdiği hınçla, daha da saldırganlaşması beklenmelidir. AKP, bundan sonra izlediği, emek düşmanı ve anti demokratik politikalarına hız verecektir.

AKP değil de başkası gelse de değişen bir şey olmayacak. Düzen partilerinin hiç biri halkın ve ülkenin birikmiş sorununu çözemezler. Bu yüzden devrimcilerin, emek ve demokrasi güçlerinin önündeki en önemli görev kitlelerle diyalog temelinde ve dayanışma içinde mücadeleyi yükseltmeleridir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.