SEDAT PEKER KORKUTACAK Kİ ERDOĞAN İKTİDARINI SÜRDÜRSÜN

0
2589

Hamza Yalçın

Yerel seçimler yaklaşırken ekonomide işler kötüye gidiyor. Hükümet krizi inkar ettiği halde soğana, patlıcana,  sebzeye, ete yüksek zamlar geliyor. Artan hayat pahalılığına iflaslar ve işsizlik  de eklendikçe halkın hoşnutsuzluğu büyüyor. Hükümetin fiyat artışlarını frenlemek için kurdurduğu sebze satış yerleri, hoşnutsuzluğun yayılmasını engelleyemiyor. Sermaye ve aynı zamanda eğitimli nüfus yurt dışına kaçıyor.  

Erdoğan’ın uluslararası alandaki işleri de yolunda gitmiyor. ABD’nin Ortadoğu’yu işgali sayesinde iktidara yerleşen Erdoğan giderek Mısır’da, Libya’da ve Suriye’de kendi etkisini yaymakta peş peşe başarısızlığa uğradı. Kolay lokma gördüğü Esad’ı dahi yıkamadı. Süreç Erdoğan’ı Suriye’de Esad ile masaya oturmaya zorluyor. Erdoğan Esad ile masaya oturursa hem ABD hem Rusya ile birlikte hareket etmesi çok zorlaşacak ve Rusya’ya yanaşmak zorunda kalacak. ABD bunu önlemek için Erdoğan’ı ekonomik bakımdan sıkıştırarak ödünler almak isteyecektir. 

ABD ile ağız dalaşı propaganda amaçlı olsa bile Erdoğan ABD rejimi tarafından zor durumlara düşürülmekten çekiniyor. Gücünün ve kitle desteğinin düştüğü fark edildikçe üzerine geleceklerdir. Erdoğan o nedenle yerel seçimlerin büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmaması için halkın korkutulmasına, tedirgin edilmesine ve muhalefetin bölünmesine ihtiyaç duyuyor. 

Sabah Gazetesi yazarlarından Salih Tuna daha 21 Kasım 2018 tarihli “Tercih mi zaruret mi?” başlıklı yazısında AKP kaybederse iç savaş çıkacak, yolundaki ifadeleriyle halkı tehdit etmişti. Mafya babası Sedat Peker iç savaş korkutmasını pekiştirmek için kamuoyuna seçimlerde AKP ile MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nı destekleme ve Erdoğan taraftarlarına silahlanma çağrısı yaparak muhalefete gözdağı verdi. (4 Şubat tarihli gazeteler). 

Peker 2016 yılı Ocak ayında gene muhalefete gözdağı vermek amacıyla “Oluk oluk kan akıtacağız. Kanlarında duş alacağız” diyordu. Bu sözler Barış Akademisyenleri olarak anılan  1128 öğretim görevlisinin 11 Ocak 2016 tarihinde yayınlanan “Güneydoğu’da abluka bitsin” çağrısı üzerine söylenmişti. Savcılar önce Peker hakkında soruşturma açmışlar sonra mahkeme o sözleri “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirmemişti. Peker hakkında gene sözde soruşturma açılmış ve bu AKP sözcüsünün gene beraat etmesi beklenmektedir.

Sedat Peker’in tehditlerinin ne kadar etkili olabileceği kuşkuludur. Ayrıca bu tehditler içten içe halk saflarında kendini savunma düşüncesini güçlendirmektedir. CHP ve İYİ Parti yöneticilerinin Erdoğan’a biat tutumu  içinde olmalarına rağmen gelişmeler Erdoğan’ın güçten düşüşünü hızlandıracak görülüyor. Emperyalist güçler bu hızlanan süreci kendi lehlerine çevirmeye çalışıyorlar.

Erdoğan halkın artan hoşnutsuzluğunu yönlendirmek için Suriye’deki Kürt oluşumundan hareketle “devletin bekası” iddiasını ileri sürdü. iddiaya göre
Suriye’deki Kürt oluşumu Türkiye’yi böler; Erdoğan’a kuzu kuzu itaat edilmezse Türkiye karışır ve Suriye’deki Kürt oluşumunun önü açılır; Türkiye bölünür.

MHP zaten bu söylemin sahiplerinden biri. Bahçeli sürekli Erdoğan’ın destekçisidir. CHP ve İYİ Parti yöneticileri her ne kadar Erdoğan’ı eleştirseler de aslında “devletin bekası” söylemi onlar açısından da teslimiyete bahane  oluşturuyor. En son seçimler öncesinde 50 bin avukatla hak arayacağını iddia eden Muharrem İnce şaibeli sonuçlar karşısında, avukat çağırmak bir yana, tek başına bile itiraz edemedi. 

İYİ Parti ve hatta CHP Erdoğan’ın yerel seçimlere aşırı ölçülerde müdahelesi etmemesi için ona garantiler vermeye çalışıyorlar. Akşener ikide bir “Cumhurbaşkanımıza laf ettirmeyiz” diyor. Gene de Erdoğan tedirgin ve seçimlerden kötü bir yenilgiyle çıkmamaya çalışıyor. Bu amaçla her şeyden önce HDP ile CHP’nin arasını açarak muhalefeti bölmeye oynuyor. HDP 6 milyon civarında oyu olan ve Türkiye’nin en büyük üçüncü partisidir. Erdoğan meydanlarda HDP = PKK, YPG diyor. Bu söylemle bir yandan şoven milliyetçi Türkleri CHP ve İYİ Parti’den uzaklaştırmaya çalışırken diğer yandan da HDP’yi her an kapatmakla tehdit ediyor. 

Erdoğanın tehditlerinden birisi de seçilmiş yerel yönetimleri görevden alarak yerlerine kayyum atamaktır. Erdoğan Diyarbakır, Van, Dersim, Mardin, Şırnak, Erzurum, Iğdır, Bitlis, Mersin, Hakkari … olmak üzere 80 civarında belediyeye kayyum atadı. Ardından da kayyum atadığı yerlere para kaynakları sarfetti. Fakat bu baskıların Kürt oylarını önemli ölçüde etkilemeyeceği görülüyor. 

Erdoğan isterse Anayasa Mahkemesi HDP’yi kapatabilir ama kapatmıyor çünkü Kürt hareketi o zaman tümüyle illegale gidebilir ve kontrol edilmesi zorlaşabilir. Erdoğan Kürtlerle Türkleri birbirinden uzaklaştırmak, CHP ile İYİ Parti’nin oluşturduğu Millet ittifakını “PKK işbirlikçisi” diyerek yıpratmak, HDP’yi mümkün olduğu kadar yalnızlaştırmak ve sonra da yapabilirse yalnızlaştırdığı HDP ile kendisi iş yapmak istiyor.

HDP’nin yerel seçimlerde AKP-MHP faşizmine karşı muhalif adayları destekleme tavrı genel olarak olumlu görünüyor. HDP muhalefetin birliği yolunda demokrat adayları destekleyeceğini açıkladı. İYİ Parti şovenist bir tabana dayandığı için sık sık Kürt hareketi aleyhine demeçler vermek zorunluluğunu hissediyor. CHP ise HDP ile seçimlerde ittifak içinde görünme konusunda çok ürkek davranıyor. CHP’nin bu ürkekliği Erdoğan tarafından kullanılıyor. CHP kendisini savunmak için daha cesur davranmak yerine daha ürkek davranarak Kürt hareketi ile asıl ittifakı Erdoğan’ın yaptığını söylüyor. 

Biz daha önce de açıkladığımız gibi yerel seçimlerde solun birliği temelinde muhalefetin birliği yolunda sosyalist, demokrat ve yurtsever adayların kazanmasından yanayız. Dersim bölgesinde HDP ile SMF adayları arasında ittifak sağlanamamasıyla oluşan sorunun halk güçlerini zayıflatmaması için tarafların birbirine karşı ölçülü dil kullanmasını isteriz. Dersim’de HDP adayları da SMF adayları da desteklenebilir. 

Yerel seçimlerde asıl mesele ise örgütlenmektir. Eğer devrimci örgütlenme yapılmazsa bir adım bile ileri gidilemez. Erdoğan, seçimler yoluyla gitmeyeceğini çok net gösterdi. Sedat Peker’in “Ordumuz, polisimiz, istihbaratımız” “silahlanalım” ifadelerinden de anlaşılacağı gibi Erdoğan asker, polis ve istihbarat yanında çetelere dayanarak hüküm süreceğini ifade ediyor. Kamuoyu yoklamaları Erdoğan’ın kitle desteğinin düştüğünü ve düşmeye devam ettiğini gösteriyor olsa bile seçimler yoluyla Erdoğan’dan kurtulmak olanaksızdır. CHP ve İYİ Parti, Erdoğan’ın kurduğu rejimi ortadan kaldırmayı düşünmüyor. Onlar Erdoğan’ın kurduğu yeni rejim içinde Saray muhalefetini temsil ediyorlar. Gene de seçimleri örgütlenmeye yönelik değerlendirmeliyiz.
Silahlanma çağrıları korku ve teslimiyeti canlı tutmak için yapılmaktadır. Sedat Peker dün eski derin devlet için çalışıyordu; şimdi ise yeni kurulan Erdoğan devleti için çalışıyor. Yarın durum değiştiğinde ilk değişecek olan Sedat Peker gibi çıkarcı palavracılardır. Onlar yarın örgütlü halkın karşısında arkalarına bakmadan kaçacaklar. Türkiye bu rejimi kabul etmedi ve etmeyecektir. İktidarın iç savaş tehditleri, halkın yükselen hoşnutsuzluğundan duydukları korkularını ifade ediyor. 

Diktatörlük karşısında direnişin adım adım örülmesi yolundaki küçük küçük örgütlü grup çalışmalarının gelecek açısından olağanüstü büyük değeri var. Dereler birleşecek coşkun akarsular ortaya çıkacak. Verilen mücadele halkın sadece bugünkü rejimden değil on yıllardır ülkemize musallat olmuş faşizmden kurtulmasına olanak sağlayacaktır. Gün birlik ve örgütlenme günüdür.


CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.