Sosyalist Sol Tartışıyor: Özgürlük ve Dayanışma Partisi ile Röportaj

0
2183

Türkiye’de, Ortadoğu’da ve dünyada çok önemli gelişmeler yaşanıyor.

Özgürlük ve demokrasi getireceği vaadedilen Ilımlı İslam, Türkiye’de dinci bir tek adam rejimiyle; Ortadoğu’da ise aşırı bir dinsel, mezhepsel, etnik vb. gerilimlerle sonuçlandı. ABD ve AB’nin göz bebeği AKP iktidarı şimdi onlarla kavgalı duruma düştü. Bu süreçte Kürt hareketi bölgede politik bir aktör olarak daha çok önem kazanırken Türkiye işçi sınıfı ve emekçi hareketi ise alabildiğine geriledi. Kolektif emeğin ürünü bilimsel ve teknolojik gelişmeler tekelci özel mülkiyet sistemi yüzünden ezilenlerin köleleştirilmesine varacak riskler taşıyor. Emperyalist güçler arasındaki mücadele şiddetlenirken bütün dünyanın kaynadığını görüyoruz.

Türkiye solunun ülkemizi, bölgeyi ve dünyayı etkileyecek büyük bir potansiyel güç olduğuna inanıyoruz. Sol hareketlerin gidişe nasıl baktığını ve ortak hareket olanaklarını görüşmek amacıyla bir söyleşi başlatmaya karar verdik.

Bu amaçla hazırladığımız sorulara cevap veren Özgürlük ve Dayanışma Partisi‘nin cevaplarını, aşağıda sizlerle paylaşıyoruz

Türkiye nereye gidiyor?

AKP iktidarı kurulduğu günden bugüne, emperyalizmin desteği ile birlikte Türkiye’de ve Ortadoğu’da yapısal dönüşümün koçbaşı görevini üstlenmiştir. Ancak, AKP eliyle Türkiye’de gerçekleştirilmeye çalışılan bu islamcı, piyasacı dönüşüme; Türkiye emekçileri, ilericileri, devrimcileri ve sosyalistleri tarafından barikat örülmüştür. Gezi isyanı ve Haziran direnişi bu barikatın en güçlüsüydü. Geldiğimiz evrede, siyasal islamcı tek adam rejiminin kurulmasını engelleyememiş olsak da, rejimin siyasal, toplumsal ve sınıfsal manada kökleşmesini engellemiş bulunuyoruz. Özellikle, Gezi ile birlikte gösterilmiş olan bu direnç rejime karşı kendisini her dönem bir dip dalga olarak örgütlemiştir. Referandum sürecinde ‘HAYIR’ ile, cumhurbaşkanlığı seçiminde ‘TAMAM’ ile ve son yerel seçimlerde AKP karşısındaki mevcut adaylara verilen destek ile kendisini göstermiştir.

AKP iktidarı, 31 Mart yerel seçimleri ile büyük bir yenilgi almıştır. Anacak, Türkiye’de AKP eli kurulmak istenen bu rejim yıllardan beri edinmiş olduğu toplumsal ve siyasal zeminleri bir seçim yenilgisi ile terk etmesi mümkün değildir. Bundan dolayı, mevcut rejime karşı birikmiş olan dip dalganın önümüzdeki dönem kaybedilmiş olan bu toplumsal ve siyasal alanları yeniden kazanmak üzere mücadele etmesi ve örgütlenmesi gerekmektedir.

Türkiye siyasetinde, 31 Mart seçimleri ile birlikte yeni bir dönem açılmıştır. Bu dönemin temel karakteristik özelliğini ‘değişim ve dönüşüm’ olarak tanımlayabiliriz. Bu değişim ve dönüşüm dalgası sadece bizim ülkemize özgü olmamakla birlikte dünyada da sarı yeleklilerden, öfkeliler hareketine kadar geniş bir yelpazede bulunmaktadır. Türkiye, bir değişim ve dönüşüm sürecinin arifesinde, bu noktada Türkiye’de ya emekten yana, eşitlikten yana, özgürlükten yana güçler bu değişim ve dönüşümü gerçekleştirecek; ya da Türkiye’de egemen sınıflar, siyasetler ve güçler Babacan’lardan, Akşener’lere, Davutoğlu’ndan, Gül’lere restorasyon ile bu değişimi gerçekleştirecekler.

Türkiye solunun bu süreçteki durumu nedir?

Türkiye solu, 12 Eylül’den bugüne tarihinin en zayıf toplumsal, siyasal ve sınıfsal dönemini yaşamaktadır. Rejime karşı muhalefet dalgasının içerisinde önemli bir özne olmasına rağmen, bu dalgayı örgütleyecek, siyasal ve toplumsal bir güç haline getirecek bir noktada bulunmamaktadır. Bu noktada, rejime muhalif toplumsal dalganın örgütlenmesi noktasında 2014 yılında HAZİRAN Hareketi ile atılmış olan adım çok önemli olmakla birlikte solun rekabetçi yaklaşımları nedeniyle zayıflamış ve daralmıştır. HAZİRAN Hareketi’nin kurulduğu dönemde en önemli görevi yaklaşmakta olan İslamcı faşizmi durdurmaktı. Bugün ise, yenilmiş olan İslamcı faşizmi ortadan kaldırmak, kaybedilmiş toplumsal, siyasal zeminlerin kazanılması ve eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir cumhuriyetin inşası görevi önümüzde durmaktadır.

Sol sürece tutarlı ve etkin bir müdahale için kendi güçlerini nasıl birleştirebilir?

Sol önümüzdeki dönem, Türkiye’nin önündeki yeni değişim ve dönüşüm sürecine yönelik bir stratejiyi hayata geçirmelidir. Bu noktada, sol siyasi parti ve öznelerin birlikte hareket etmesinden ziyade; eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir Türkiye’nin inşasında birlikte olacağız milyonlarla buluşmanın arayışı içerisinde olmalıyız. 17 Yıllık AKP iktidarına öfke duyan geniş bir gençlik ve kadın topluluğu bulunmakta. Sol, önümüzdeki dönemde bu toplumsal kesimleri örgütlemeyi ve siyasal bir güç haline getirmeyi önüne görev olarak koymalıdır. Bu noktada, HAZİRAN Hareketi İslamcı faşizmi durdurmak noktasında eğitim boykotunda ve referandum sürecinde önemli görevler üstlenmiş olmakla birlikte; önümüzdeki değişim ve dönüşüm sürecinde bu önemli pratikleri de aşan bir siyasal, toplumsal arayış içerisinde olmamız gerekmektedir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.