Yükü Paylaşarak Olanakları Artırmak: Bağış ve Aidat

0
1517

Hamza Yalçın

Bağış, insanlarla politik ilişki kurmanın bir aracıdır. Bağışta bulunan insan mücadeleyi meşru görüyor, ona ilgisiz kalmayıp destek sunuyor demektir. Bu nedenle aktif çalışanlarımız ve taraftarlarımız bağış toplamasını öğrenmelidirler. Devrimci harekete bağışta bulunmak taraftarları ve kitleleri eğitirken bağış toplamak, alınan bağışları kusursuz bir şekilde Hareket’e iletmek ve onları yerinde kullanmak da örgütü eğitir ve geliştirir.

Devrimciler mücadeleye atılmak için yeterli olanak var mı, yanımızda kimse var mı, diye bakmazlar. Onlar bütün zorlukları göze alarak yola çıkarlar ve bir başlarına da kalsalar doğru bildikleri yolda kararlılıkla yürürler. Ama bu kararlılık, ilelebet yalnız kalarak tükenmeye yol açmak için değil, olanaksızlıkları olanağa çevirmek, yeni insanların ve kitlelerin mücadeleye katılmasını sağlamak içindir.

Burada karşımıza çıkan görevlerden biri de mücadelenin yükünü ve masraflarını giderek artan sayıda insanla bölüşerek devrimci Hareketin mali gücünü artırmaktır. Kitlelerle buluşmak isteyen bir devrimci hareket giderek artan sayıda halktan insandan yardım ve bağış almalıdır.

Bağış Temel Finansman Kaynağıdır
Bir dergi ya da kültür merkezi bürosunun kirası ve harcamaları olur. Bir afiş, bir bildiri, bir pankart bile masraf demektir. Çalışanların hepsi kendi geçimlerini ve mücadele için gereken ulaşım masraflarını karşılayacak zaman bulamaz. Kişisel geleceklerini bir yana bırakarak bütün zamanlarını mücadeleye veren insanlarla yoldaşça dayanışma gerekir. Kimi arkadaşlar hapse düşerler. Aileleri onlara yardım edemeyecek durumdadır ve bakımları arkadaşlarının sorumluluğudur. Mücadele eden bir hareketin önüne başkaca bir yığın mali yük çıkacaktır.  Mücadele geliştikçe  artan ihtiyaçların karşılanmasının yolu, yükü paylaşmaktır. Bunun temel aracı da aidat ve bağışlardır. Bağış, devrimci hareketin temel finansman kaynağıdır.

Bağışlar örneğin devrimci bir dergiye, derneğe veya kültür merkezine bilgisayar donanımı, bir dernek ya da dergi binası satın alınması, bir dergi bürosunun veya öğrenci yurdu binasının kirası, cezaevlerindeki insanların ve onların çocuklarının desteklenmesi, öğrencilere burs gibi somut konular temelinde ya da yerel veya genel düzeydeki devrimci çalışmaları desteklemek temelinde olabilir. Bağışlar doğrudan para biçiminde olabileceği gibi altın, araba, arsa, daire ve gönüllü çalışma gibi biçimlerde de olabilir.

Devrimci hareketin temel gelir kaynağı işçi ve memurların ücretinden, öğrencilerin harçlığından, esnafın ve köylünün kazancına kadar çeşitli kaynaklardan Hareket’e yapılan gönüllü ve düzenli bağışlardır. Bunların başında kadrolardan ve taraftarlardan toplanan aidatlar gelir. Bağış kampanyaları da düzenlilik taşıyan önemli bir gelir kaynağıdır. Bunun yanında Hareket adına çalışan işyerleri ve başkaca düzenli gelir kaynakları olabilir. Devrimci hareket mücadeleyi mali bakımdan desteklemek amacıyla kendi saflarında gönüllü çalışmalar organize eder. İşçiler, öğrenciler, esnaflar yaptıkları her işte Hareket’e katkıyı düşünürler. Örneğin bir insan evini taşıyacak, boyatacak veya tamir ettirecektir. Bunun için çevredeki arkadaşlar çalışırlar ve işçi tutarak verilecek para o sayede Hareket’e gidebilir. Kadrolar Hareket’e mali kaynak sağlayacak olanakları araştırmak, keşfetmek ve yaratmak için olabildiğince sorumlu, inisiyatifli ve yaratıcı davranarak sayısız yol ve yöntem bulurlar.

Bağış Temel Önemde Bir Örgütlenme ve Eğitim Aracıdır
Bağış, insanlarla politik ilişki kurmanın bir aracıdır. Bağışta bulunan insan mücadeleyi meşru görüyor, ona ilgisiz kalmayıp destek sunuyor demektir. Bu nedenle aktif çalışanlarımız ve taraftarlarımız bağış toplamasını öğrenmelidirler. Devrimci harekete bağışta bulunmak taraftarları ve kitleleri eğitirken bağış toplamak, alınan bağışları kusursuz bir şekilde Hareket’e iletmek ve onları yerinde kullanmak da örgütü eğitir ve geliştirir.

Bağış kampanyası bir siyasi hareketin örgütlülük ve bilinç düzeyinin, etkinliğinin ve kitlelerle bağlarının ölçütlerinden biridir. Dolayısıyla bir siyasi hareketin (ve o hareket içindeki bir çalışma alanının, bir ekibin) örgütlülük, bilinç, etkinlik ve kitle bağı düzeylerini değerlendirirken temel ölçütler arasında onun nerelerden ve nasıl bağış topladığına ve toplanan bağışları nasıl değerlendirdiğine bakarız.

İşçi, öğrenci, gençlik ve kadın çalışmaları, dernek, dergi ve kültür merkezi çalışmaları ve mahalli çalışmalar gibi alanlar içinde Hareket’in her birimi mali bakımdan kendi kendisine yeterli olmaya ve aynı zamanda Hareket’i mali bakımdan desteklemeye önem vermelidir.

Bir çalışma alanında mücadelenin masrafları belli insanlara yıkılırsa orada sorumsuzluk ve yabancılaşma gelişir. Herkes aktif olmalı ve yük adaletli bölüşülmelidir. Yükü belli insanlara yıkılırsa örgütlülük, kadrolar ve faaliyet cılız kalır ve gelişme sağlanamaz. Eğer bütün masraflar bir ya da birkaç kişinin çabasıyla karşılanabiliyor olsaydı bile yükü paylaştırmak gene de çok yararlı olurdu. İnsanlar bir davaya, fedakarlık ederek bağlanırlar ve kimse bir şey veremeyecek durumda değildir.

Devrimci mücadeleyi omuzlamak için kendi geçimini bir kenara koyan yüksek sorumluluk ve özveri sahibi devrimci insanların geçim masraflarının karşılanması bir kolektife ait herkesin sorumluluğudur. En önemli emek, mücadeleye verilen emektir. Kimse mücadeleye verdiği emeğin parasal karşılığını düşünmez ama para kazanmayan devrimci emeği boşa harcanmış saymak ve desteklememek bilinçte, duyguda ve davranışta kapitalizme teslim olmaktır. Bu sorumluluk eksikse yoldaşlık da eksiktir.  İnsan nasıl henüz para kazanamayacak çocuğunu, okuyanını desteklemek sorumluluğu duyuyorsa mücadele arkadaşını desteklemek de aynı ahlaka girer. Birileri tümüyle Hareket için çalışırken veya mücadeleden dolayı hapis yatarken yoldaş geçinen diğerleri onun ihtiyaçlarını düşünmüyorsa ortada çok önemli bilinç eksikliği hatta bir tarz sömürü ve istismar var demektir.

Gönüllülük, Kaynakların Seçimi ve Disiplin
Devrimci hareket herkesten gücüne göre bağış talep eder. Kişilerin mücadeleye yaklaşımları da dikkate alınır. Halktan insanlardan bağış adı altında zorla para ya da katkı alınmamalıdır. Çünkü bu metot hem emekçileri devrimcilerden soğutur hem de bir devrimci hareketi zorbalaştırır.

Devrimci hareket gelir kaynaklarını mümkün olduğu kadar dayanışmacı, demokratik ve insancıl ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunacak şekilde organize etmelidir. Kooperatifleşme, birlikte çalışma, çevreci ürünler yetiştirme gibi…

Bağış, ilişkileri kirletmeden toplanmalıdır. Devrimci hareket bağış alırken uyuşturucu ticareti, sıradan insanların dolandırılması, insanların kötü çalışma koşullarında sömürülmesi ve fuhuş gibi kirli ilişkilerin aktörü, aracısı, ortağı, koruyucusu veya meşrulaştırıcısı konumuna düşmemelidir.

Bağış bir ekip çalışmasıyla ve baştan sona sıkı disiplin içinde toplanır. Alınan bağışların devrimci mücadelenin örgütsel ihtiyaçlarına ve bu temeldeki dayanışma  faaliyetlerine gideceğinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Düşman, devrimci harekete bağış toplanmasını asalaklık ve dolandırıcılık gibi göstermeye çalışır. Devrimci hareket bu konuda mümkün olduğu kadar şeffaf ve sıkı disiplinli olmalıdır. Kadroların fedakarlık, disiplin düzeyleri ve birbirleriyle ilişkileri de düşmanın yalanlarını boşa çıkarmak için en önemli araçlardan biridir. Bir siyasi hareket içindeki sıkı disiplini, alınan kararların dürüst ve birbirine devrimci bağlarla bağlı kadrolar tarafından fedakarca, titizlikle, yaratıcı bir tutumla uygulandığını gören insanlar verecekleri bağışın boşa gitmeyeceğinden daha çok emin olurlar.

Bağış ve aidatlar güçlerimizi ve taraftarlarımızı saldırılara maruz bırakmayacak şekilde toplanmalıdır.

Bireyci Bilince Karşı Dayanışma Bilinci
Hareketin yükünü bölüşmek, sol saflarda bencilliğe karşı dayanışmacılığı geliştirmeye hizmet edecektir. Ne yazık ki Özal döneminden bu yana 30 yılı aşkındır sol kesim bencilliğe alıştırıldı. Bu bencil anlayış, hem sosyalist geçinip hem de para ve mevki sahibi olmayı erdem sanırken canını dişine takarak mücadele için uğraşan devrimci insanları küçümsedi.  Herkes bugün “AKP gibi beş para etmez bir gericilik niye bu kadar ileri gidebildi?” diye düşünüyor. Cevap “Sol adına bu bireycilik, bu para ve mevki hayranlığı nasıl itibar görüyor” sorusunda yatıyor. Gericiliğin yolunu soldaki bireycilik açtı. Türkiye solu kendisine aşılanan örgüt düşmanlığına, bireyciliğe, burjuva toplum değerlerine karşı direnemediği için gericilik karşısında barikat oluşturamadı ve ülkeyi teslim etmiş oldu.

Lafa geldi mi mangalda kül bırakmayan eski solcuların kendi çocuklarına ve yakınlarına empoze ettikleri bireyci hayat kendi pişmanlıklarının ve teslimiyetlerinin resmidir. Böyle bir ülkede AKP niye gelişmesin? Sosyalistleri bireysel kurtuluş yoluna soktun mu gericiliğin önünü açmışsın demektir.

Kürt hareketi bu bireycilikten uzak durmayı başararak ve örgütlülüğü ve dayanışmaya önem vererek ayakta kalabildi ve alabildiğine gelişebildi. Kürt hareketinin en önemli gücü, bireycilikten uzak durmasından ve dayanışmasından  ileri geliyor. Kürt hareketi içinde bir çöpçünün, tanınmış bir belediye başkanını sorgulaması yadırganmaz. Çünkü orada, sistemin rütbelerine göre hiyerarşi kabul edilmez. Kendisine Marksist adını veren solda ise sistem içi ünvanlar bir şeymiş sayılır.

Dayanışmacılık pratik içinde öğrenmeyle gelişir. Türkiye solunda yenilenmeci bir hareket, çevresinde sosyalist bilinci ve dayanışmayı geliştirmeye çok önem vermelidir. İnsanlardan mücadele için destek istemek bu anlamda bir sorumluluk gereğidir. Hareketimizin hiçbir insanı gurur yapıp böyle önemli bir sorumluluktan kaçınamaz.  Çünkü bu gururun altında insanlara inanmamak ve teslimiyetçilik yatmaktadır.  İnsanlar mücadeleye katkıda bulunarak sosyalist bilince yaklaşabilirler ve dayanışmacılık, sadece ileri düzeyde mücadele eden insanlara özgü bir erdem değildir. İnsan yapan teslimiyet değil direnişçilik, bencillik değil dayanışmacılıktır.

Gericilik en büyük gücü soldaki bireycilikten alıyor.  Bu bireycliğe asla teslim olmamalıyız. İnsanlar değişir, yeter ki bizde Direnişçi azim ve irade olsun. Olanaklarımız yok, diye kendimizi basit, tekdüze, cılız ve verimsiz  çalışmalarla sınırlamak; mücadele eden arkadaşlarımızı, cezaevindeki arkadaşlarımızı ve onların çocuklarını ortada bırakmak teslimiyetçiliktir. Umutla, zekayla, heyecanla ve kendimize güvenle insanlara gitmeliyiz. Mücadelemiz ve örgütlenmemiz geliştikçe çevremizi etkileme gücümüz de artacaktır. İnsanlarda ilgi, sempati ve duyarlılık arttıkça yeni olanaklara kavuşacağız.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.