Yunanistan: Cuntanın hayaleti geçmişten geri geliyor- Dimitris Koufontinas’ın açlık grevi (Çeviri: Cansu Akkılıç – Umut Gazetesi)

0
890

Aylardır haberini yaptığımız aynı kısıtlama koşullarından, Atina’dan yazıyoruz. Sıkı önlemlere rağmen- veya hükümetin pandemiye rağmen turizmi ve tüketimi teşvik etme politikalarını birleştirmesi nedeniyle- enfeksiyon oranları yükselmeye devam ediyor. COVID-19 vakalarıyla hastanelerde yoğun bakım ünitelerinin doluluk oranı yüzde 89’a ulaştı.

COVID-19 için ayrılan bir yoğun bakım yatağı, 17 Kasım örgütünden uzun süredir tutsak olan Dimitris Koufontinas tarafından kullanılıyor. Bir aydan fazla bir süre önce, Koufontinas’ın daha iyi şartlar ve ailesine, arkadaşlarına yakın olabilmek için Atina’daki Korydallos hapishanesine tayin talebiyle açlık grevine başladığını bildirmiştik. Koufontinas o zamandan beri hala açlık grevinde.

22 Şubat’ta Koufontinas, açlık grevine su içmemeyi de dahil etmek için doktorlardan damar yoluyla verilen sıvının kaldırılmasını istedi. Bu, onu 1981’de Bobby Sands’ten (ve IRA’nın diğer birkaç üyesinden) bu yana Avrupa’da açlık grevinden yaşamını yitiren ilk siyasi tutsak yapabilirdi. 23 Şubat’ta savcılık, Dimitris’in isteği dışında zorla besin verilmesini onayladı.

Bunlar yaşanırken, Yeni Demokrasi hükümeti de aşırı sağ politikalarını uygulamak ve muhalifleri hedef almak için pandemiyi kullanmaya devam ediyor. Kendilerini yeni siyasi merkez olarak sunmaya çalışan yapmacık tavırlarının ardında Yunanistan’ı 1967’den 1974’e kadar yöneten askeri cuntanın hayaleti geri döndü ve ülkeye musallat oldu. Bugün Yunanistan’ı yönetenler, Yahudileri Selanik’ten sürgün etmek ve Peloponnesus ve Pelion partizanlarıyla savaşmak için Nazilerle iş birliği yapan Yunanlıların doğrudan soyundan (bazıları kanla olduğu kadar siyasi soy yoluyla da) geliyor. Kuzey Yunanistan ormanlarını napalm kullanıp yok ederek komünist gerillalara karşı ABD ordusuyla iş birliği yapanların günümüzdeki muadilleri onlar.

Yeni Demokrasi, 1970’lerin cuntasını destekleyen ilk siyasi partiydi. Birçok kez iktidara geldiler. Bugün iktidara gelmeden önceki parti olan Syriza, halkın onlara bağladığı umutlara dramatik bir şekilde ihanet etti. Sonuç olarak, Yeni Demokrasi, Yunan toplumu tamamen tek bir partinin insafına bırakılarak parlamentonun çoğunluk kontrolünü kazandı. Kampanyalarında sağcı tabanlarına sola, anarşistlere, devrimci gruplara, tutsaklara, mültecilere ve diğer nefret ettikleri hedeflere karşı intikam alacaklarını vaat ediyordu. İktidara gelmeleriyle birlikte, polis devleti, askeri finansmanda benzeri görülmemiş bir artış ve yeni teknoloji yasaları, terörle mücadele yasaları, ABD tarzı adli cezalar, sözde “yaşam kalitesi” için zabıtalar ve soruşturmaları içeren yeni bir polis sistemi ve baskı çağı başladı. Olanlar birçok insanı hayrete düşürdü.

Bununla birlikte, hareket tüm bu zorluklara rağmen dikkat çekici bir şekilde canlı ve görünür. İnsanlar olabileceklere karşı mücadele etmeye devam ediyorlar. Bu post-modern cunta ile yüzleşirken, aynı neoliberal yeniden yapılanma ve faşist şiddetle karşı karşıya olan dünyanın dört bir yanından herkese sevgilerimizi iletiyoruz.

Dimitris Koufontinas

Dimitris Koufontinas, 16 yılını geçirdiği Atina’da bulunan Korydallos Hapishanesi’nin bodrum katına geri götürülmeyi talep ediyor. Ailesine ve hukuk ekibine daha yakın olmak istiyor. Talepleri tamamen yasal hakları kapsamında (4760/2020, madde 3).

Koufontinas, 1975 ile 2002 yılları arasında şehir gerillası taktikleri uygulayan silahlı bir örgüt olan 17 Kasım Devrimci Örgütü (N17)’nün (devlet tarafından) suçlanan bir üyesi. 17 Kasım örgütü, cunta tarafından gerçekleştirilen cinayetlere yanıt olarak ortaya çıktı ve adını devlet güçlerinin Exarchia semtindeki Politeknik Üniversitesi’nin tankla kapısını kırıp bastığı, üç genç ve beş yaşındaki bir çocuk da dahil olmak üzere 24 kişiyi öldürüldüğü 17 Kasım 1973 tarihinden aldı. Örgüt dağıldığında, Koufontinas gönüllü olarak teslim oldu ve ömür boyu hapis cezası aldı.

Tarih kitapları ve siyasi düşmanların soyundan gelenler onları terörist olarak görürken, N17 var olduğu süre boyunca Yunanistan’da oldukça popüler bir destek gördü. Örneğin, askeri diktatörlüğün düşmesinin ardından cuntada işkence konusunda uzmanlaşmış bir polis olan Evangelos Mallios’un öldürülmesini pek çok kişi memnuniyetle karşılamıştı.

Sanayiciler, yerli ve yabancı askeri personel, faşistler ve polis dahil olmak üzere birden fazla insanın ölümünden Koufontinas’ın sorumlu olduğu doğru. Ancak bu ölümler, her iki taraftan da çok sayıda insanın öldürüldüğü ve devletin şiddet gücünü büyük oranda kullandığı zorlu bir mücadelenin ortasında gerçekleşti. Mevcut rejimin yabancı düşmanı politikaların bir sonucu olarak Koufontinas’ın elinde ölenlerden bugün çok daha fazla insan acı çekiyor ve ölüyor. Yeni Demokrasi, Koufontinas’ın yasal haklarını vermeyi reddederken ölmesine izin vererek bir emsal oluşturmayı hedefliyor – bu emsal, siyasetini benimsesinler ya da benimsemesinler başkalarına da uygulanacak. Bütün bu nedenlerden dolayı, etik, strateji ve taktikler hakkında söylenecek çok şey olmasına rağmen, en acil mesele, hükümetin yaptıklarının sonuçlarını anlatmak ve enternasyonal dayanışmayı harekete geçirmek.

Yunan hükümeti, ona yasal olarak vermek zorunda oldukları hakları kabul etmek yerine Koufontinas’ı ölmeye mecbur bırakmayı amaçlıyor. Başbakan’ın bir akrabası N17 tarafından öldürüldüğünden, bunu kısmen kişisel hesapları için de yapıyorlar. Ayrıca Yunanistan’da silahlı direniş döneminin bittiği ve Koufontinas’ın bunun son yüzü olacağı mesajını vermek istiyorlar. 23 Şubat’ta, COVID-19’un Yunan hapishanelerinde yaygınlaşmasına rağmen tutsaklara koruyucu ekipman sağlamak yerine ceza infaz memurlarının maaşlarını artırmak için devletten yeni fonlar alan Hapishaneler Bakanı Sofia Nikolaou, Koufontinas’ın kendini mağdur göstermeye çalıştığını, asıl kurbanların Koufontinas’ın öldürdükleri olduğunu söyledi.

Bu sözler, Koufontinas’ın haklarını reddetme kararının, hüküm süren partinin düşmanı olan tüm siyasi tutsaklara aynı muameleyle karşılaşabileceklerini anlatmayı amaçlayan, hesaplanmış bir sembolik eylem olduğunu ifade ediyor. Yeni Demokrasi hükümetinin göreve geldikten sonra yaptığı ilk şeylerden biri, Alexis Grigoropolous’u öldüren polis memurunu serbest bırakarak 15 yaşındaki bir anarşistin öldürülmesini üstü kapalı bir şekilde onaylamak oldu.

Yeni Demokrasi hükümetinin andan aldığı keyif sır değil. Esasen, hayatından başka fedakârlık edecek bir şeyi kalmayan bir insana işkence ediyorlar, hayatına son vermesini umut ediyorlar. Medya muhtemelen onun ölümünü, pedofili suçlamalarıyla tutuklanan Yeni Demokrasi yandaşını ve hükümetin COVID-19 yönetimindeki başarısızlıklarını manşetlerden kaldırmak için bir fırsat olarak görüyor. Ayrıca Facebook da Koufontinas’a atıfta bulunan hashtagli paylaşımları kaldırdı.

Polis, Koufontinas için yapılan dayanışma eylemlerine aşırı güç kullanarak defalarca saldırdı. Geçtiğimiz hafta, eylemciler Koufontinas ile dayanışmak için Sağlık Bakanlığı’nı işgal ettiğinde, polis neredeyse her eylemciyi tutukladı – kaçmayı başaran çok az kişi ise kendilerini büyük bir riske atarak kaçabildi. Dün, pankart taşıyan küçük bir kalabalık, sadece birkaç dakika toplanıp slogan atmaya başladıkları için kısa mesafeden tazyikli su ile saldırıya uğradı. Ancak bugün yaşanılanların uzun vadeli etkilerinin ne olacağını yalnızca zaman gösterecek. Sokağa çıkma yasağına rağmen, polis merkezlerini kundaklama eylemleri ve sağcı gazetecilerin bürolarını hedef alan boya eylemleri de dahil olmak üzere her gece dayanışma eylemleri gerçekleştirildi.

Hapishanelerde birkaç tutsak Koufontinas’la dayanışmak için açlık grevi eylemlerine başladı. Ölümünü görmezden gelmeyi reddedenlerin gösterdiği cesaret, toplumsal mücadeledeki diğer bileşenlere, yetkililer ne yaparsa yapsın, hiç kimsenin unutulmayacağını gösteriyor. Bunun için, harekete geçen herkesin yaptıklarının değerini bildiğimizi ve alçak gönüllükle saygı duyduğumuzu belirtmek istiyoruz.

Son yıllarda Koufontinas, soldaki muadilleri ondan uzaklaştıkça anarşist harekete daha yakın bir bağ kurduğunu ifade etti. Anarşizm onun jenerasyonunun baskın politik perspektifi olsaydı, illegal ve devletin parlamenter demokrasi tiyatrosuna bağlı kalmayı reddeden N17 grubu çok farklı bir siyasi pozisyon benimseyebilirdi. Ne olursa olsun, kendisi de daha önce hapsedilmiş bir siyasi tutsak, Siyahların kurtuluş savaşçısı ve sonradan anarşist olan Ojore Lutalo’nun dediği gibi, “Siyasi tutsakları desteklemede başarısız olan her hareket, sahte bir harekettir.” Koufontinas’ın politik perspektifini benimsesek de benimsemeksek de parmaklıklar ardında bütünlüğünü koruyanlar dayanışmayı hak ediyor.

Koufontinas 63 yaşında. Hapsedildiği süre boyunca zaten önceki açlık grevlerinin uzun vadeli etkilerini de çektiği için, hükümet talebini kabul etse dahi hayatta kalacağına dair çok az umut var. Koufontinas bu sistemden merhamet bekleyemez ve aslında bu hepimiz için de böyle. Dayanışma bu tür durumlarda tek umudumuz. Bu nedenle, açlık grevi nasıl biterse bitsin, zorluklara karşı savaşma iradesi kendi mücadelemizde yaşamalı. Nazilere, Yunanistan iç savaşında ABD destekli sağcı hükümete ve defalarca hapse atıldığı 1970’lerin cuntasına karşı savaşan komünist gerilla Yannis Ritsos’un şiiriyle bitiriyoruz. Koufontinas susuzluk grevine başladığında, bu şiir resmi sayfasında yayınlanmıştı.

Beni unutmayın, dedi adam.

Taşların ve dikenlerin üzerinde

Ekmeksiz ve susuz binlerce mil yürüdüm,

Sana ekmek, su, hatta gül getirebilmek için.

Hep sadık kaldım güzelliğe.

Adilce tüm servetimi paylaştım.

Kendi payımı elimde tutmadım, yoksulum.

Tarlalardan gelen minik bir zambakla

En sert gecelerimizi aydınlattım.

Beni unutmayın

Ve bu son üzüntümü bağışlayın:

Bir kez daha

Olgunlaşmış buğday başağını ayın ince orağıyla hasat etmek,

Eşikte durmak, uzaklara bakmak

Ve ön dişlerimle buğday tanesini çiğnemek

Geride bıraktığım bu dünyaya hayranlıkla bakmak ve şükretmek istiyorum.

Batan güneşin altın yağmurunda tepeye tırmanan O’na da hayranlıkla bakmak istiyorum.

Bakın: Sol kolunda mor kare bir yama var.

Açıkça görülmüyor.

Size göstermek istediğim her şeyden çok buydu.

Ve muhtemelen, her şeyden çok bunun için bile beni hatırlamaya değer.

Kaynak: Umut Gazetesi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.