Sessizliğin En Ağır Bedeli: Uyuşturucu ve Kayıp Nesiller

0
152

Nadiye Karahan

Türkiye’nin en derin yaralarından biri şiddet ve madde bağımlılığıdır. Her gün sokaklarımızda gençlerimizi kaybediyoruz. Kimi şiddetin pençesinde, kimi uyuşturucunun bataklığında yok olup gidiyor. Bu sadece bireysel bir sorun değil, bütün bir toplumun ve devletin sınavıdır.

En ağır yükü ise anne babalar taşıyor. Çocuğunu uyuşturucunun pençesinden kurtaramayan bir annenin gözyaşı, kapı kapı dolaşıp çare arayan bir babanın feryadı, aslında hepimize şu gerçeği haykırıyor: Bu sadece bir evladın dramı değil, toplumun ortak utancıdır. Ama ne yazık ki bu feryat çoğu zaman duvarlara çarpıp geri dönüyor.

Peki neden? Çünkü devlet bu konuda duyarsız. Küçük kullanıcıları yakalayıp manşetlere taşımakla övünen bir sistem var. Ama esas sorulması gereken şu: O çocukları zehirleyen baronlara neden dokunulmuyor? Çeteler neden hâlâ sokaklarda cirit atıyor?

Gerçek çözüm, birkaç gram maddeyle yakalanan gençleri cezalandırmak değil; baronların kökünü kazımak, çetelerin damarını kurutmak ile mümkündür. Baronlara dokunmayan, bağımlıları kaderine terk eden bir devlet; aslında bağımlılığı besliyor demektir. Sessizlik, zehir tacirlerinin en büyük müttefikidir.

Üstelik devletin başka bir büyük yanlışı da madde bağımlılarını kendi hallerine bırakmasıdır. Bağımlı bir birey, iradesini çoktan kaybetmiştir. Onu yalnızca “suçlu” olarak görmek kolaycılıktır. Nasıl ki suç işleyen biri cezaevine gönderiliyorsa; bağımlı bireyler de cezaevine değil, tedavi merkezlerine gönderilmeli, zorunlu rehabilitasyona alınmalıdır. Çünkü bağımlılık bir suç değil, toplumu ilgilendiren bir sağlık sorunudur.

Cezaevine kapatmak sorunu çözmez. Modern tedavi merkezlerinde zorunlu rehabilitasyon, psikolojik destek, eğitim ve meslek edindirme programlarıyla bu gençler yeniden hayata kazandırılmalıdır. Devletin görevi sadece cezalandırmak değil, aynı zamanda korumak ve iyileştirmektir. Eğer bu sorumluluk üstlenilmezse, hem birey kaybolur hem de toplum kaybeder.

Unutmayalım:

Birey, şiddeti reddetmeli, bağımlılıkla mücadele edenlere destek olmalı.

Toplum, dayanışmayı büyütmeli, ailelerin feryadına kulak vermeli.

Devlet baronlarla hesaplaşmalı, çeteleri bitirmeli, tedavi merkezlerini artırmalı, bağımlıları zorunlu rehabilitasyona yönlendirmelidir.

Bugün duyulmayan her anne çığlığı, yarın kaybolmuş bir hayat demektir. Çaresizlik içinde kıvranan her baba, aslında bu ülkenin utancını haykırmaktadır.

Bağımlılıkla mücadelede sessiz kalan devlet, kendi geleceğini zehirlemektedir. Ve unutmayın: Devlet susuyorsa, halk konuşmalıdır!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.