Kadim Fırat
Yeni kurulan “Asgari Ücret İnsiyatifi” bir kampanya başlattı. Kampanyanın temel talebi, asgari ücretin “milli geliri ve enflasyonu baz alarak yılda 4 kez güncellenmesi”
11 Milyondan fazla işçi, asgari ücret ile çalışıyor. Yine milyonlarca işçi asgari ücretin bir miktar üstünde ücret alıyor. Yine milyonlarca işçinin pazarlık direnci asgari ücret üzerinden belirleniyor/baskılanıyor.Emekçilerin diğer artışlarıda asgari ücret endeksli artıyor. Kıdem, işsizlik maşı, raporlu işçilere ödenen paralar, doğum kaynaklı iş görmezlik sürelerinin ödeneği, stajyer ücretleri, BES’e devlet katkısı, sosyal yardım alanların gelir kriteri vb. asgari ücret zammına göre belirleniyor.
Asgari ücret sadece en düşük maaşı alan işçileri değil, tüm ücretlileri etkileyen temel bir referans noktasıdır. Bu nedenle, asgari ücretin düşük tutulması, zincirleme biçimde tüm işçi kesimlerinin alım gücünü parçalayan bir etki yaratıyor.
Sendikasız işçiler açısından: Türkiye’de milyonlarca işçi asgari ücretin biraz üzerinde ya da asgari ücret seviyesinde çalıştırılıyor. Bu işçiler, toplu sözleşme korumasından yoksun oldukları için, asgari ücretteki artışlar onların maaşlarına doğrudan yansıyor. Ancak asgari ücret düşük kaldığında, reel gelirleri de yerinde sayıyor. Patronlar, “zaten ülke ortalaması bu” diyerek daha fazlasını teklif etmiyor. Bu, işçileri örgütsüz ve çaresiz bırakıyor.
Sendikalı işçiler açısından: Sendikalı işçiler toplu iş sözleşmeleri sayesinde asgari ücretin üzerinde ücret alsalar da, asgari ücretin düzeyi yine de onların ücretlerini dolaylı etkiliyor. Çünkü toplu sözleşme pazarlıklarında asgari ücret bir taban olarak görülüyor. Asgari ücret düşük kaldıkça, işverenler “ülke ekonomisi bu kadarına izin veriyor” diyerek daha düşük zam dayatmalarına gidiyor. Ayrıca düşük asgari ücret, sendikalı işçilerin daha az ücretli çalışanlarla rekabete zorlandığı, iş güvencelerinin zayıflatıldığı bir ortam yaratıyor.
Böyle bir gerçeklik üzerinden yazının başına dönersek; talep, milli gelire oranla yükseltilmesini öneriyor. Fakat 10 yıllardır emekçilerin milli gelirden aldığı pay sistematik şekilde azaltılıyor. Demek ki mili gelirden emekçilere daha fazla pay aktarılmasının kavgası önem kazanıyor. Bu da ancak milyonlarca işçinin hareket edilmesini şart koşuyor.
Yine 3 ayda bir resmi değil, gerçek enflasyon oranlarına uygun olarak asgari ücret arttırılmalıdır. Enflasyonun düşük gösterilmesinin arkasında, ücretleri baskılayarak zenginlere servet transferi cambazlığı yatığını ifade ettik. Bu talepte zenginliğin emekçilere aktarılması anlamı taşıyor.
İki talep de son derece önemli, fakat Temmuz’da ara zam talebini bile elinin tersiyle iten bir hükümetin dize getirilmesi nasıl başarılacak?
Birkaç basın açıklaması, imza kampanyası, bir iki miting ile bu ölüm kalım kavgası kazanılabilir mi?
Mümkün değil.
Yukarıda sıralanan iki talebin biraz yaygınlaşması bile, toplumda bir miktar reform heyecanı bile yani servetin zenginlere dağıtımını tersine çevirmeyi amaçlayan mütevazı bir program bile, şirketler dünyasından, medyadan, finans kapitalizminden ve devletten sert bir tepkiye yol açıyor.
Birileri hemen bozuluyor ve üst perdeden “mali disiplini bozdurmayız” diye esip gürlüyor.
Bu bariyeri nasıl aşacağız?
Asgari ücretin insanca yaşama seviyesine ulaşması için öncelikle bu kapsamda olan işçilerin mücadelenin öznesi olması şart. İşçi sınıfının bu öbeklerinin sesini yükseltmesi sağlanamazsa sonuç almak pek mümkün olmayacak.
Toplumsal muhalefetin, emek yanlısı partilerin, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin bu sosyal dinamiğe yaslanması, tartışması, birlikte çalışması son derece önemli.
İşçi sınıfının çok büyük bir kesimi yoksulluk sınırının altında çalışıyor. Asgari ücretin düşük tutulması geri kalan işçiler için de büyük bir tehdit. Hatırlanacağı gibi İzmir Belediye grevinde “asgari ücretin 2-3 katı maaş alıyorsunuz, neyi beğenmiyorsunuz” yollu grev boğma girişimlerine tanık olduk. Dolayısıyla sendikalı kesimlerin eldeki olanaklarla mücadele zeminini genişletme, birey birey, işyeri işyeri, mahalle mahalle, okul okul örgütlenme startejisine başvurması son derece elzem. Bu atılım kendi ücret ve çalışma koşullarını da düzeltme/ ilerletmenin en garanti yoludur. Bu yapılmadığı için grev boğuldu, sınıf düşmanları kazandı.
Başka bir yol ne yazık ki yok!
























