Büyük Birlikler Adına Emperyalizme Yaranma Yarışı

0
73

Odak Dergisi

AKP iktidarı Türk-Arap-Kürt ittifakından söz ediyor. NATO’cu MHP geleneği Turancılıktan dem vuruyor. Öcalan, çeşitli zamanlarda Türk egemenlerine, Yavuz Sultan Selim ile İdris-i Bitlisi arasındaki Türk-Kürt ittifakının Orta Asya’ya kadar uzanacak şekilde güncellenmesini teklif etti. Bu yazımızda, “dünya Türklerinin birliği” söylemine göz atacağız.

Pan-Arabizm, Pan-Slavizm ve Pan-Cermenizm gibi, Türklerin de Türkçü-Turancılığı var. Birinci Dünya Savaşı döneminde Alman emperyalizminin desteklediği, Kafkasya’dan Orta Asya’ya uzanan Turan hayali; Sarıkamış’ta on binlerce Osmanlı askerinin donarak ölmesine yol açmakla kalmamış, sonunda Enver Paşa’nın da Orta Asya’da Bolşeviklere karşı savaşırken ölümüne yol açmıştı. Hitler Almanyası’nın Sovyetler Birliği’ni işgal etmesiyle bir süre canlanan Turancılık, Soğuk Savaş döneminde ABD emperyalizmi tarafından Sovyetler Birliği’ni istikrarsızlaştırmak, fakat en çok da Türkiye’de gençleri kandırmak amacıyla kullanıldı. NATO milliyetçisi faşist MHP, Türk gençlerini “Rusya’daki esir Türkleri kurtarma” hayaliyle aldatarak sosyalist harekete karşı örgütlüyordu. Türkleri ve Müslümanları birleştirme hayali, Sovyetler Birliği’nin yıkılması ardından, Rusya’ya ve Çin’e karşı kullanılacaktı.

Sovyetler Birliği çökünce Demirel, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar Türklük dünyasından söz etmeye başladı. Aynı dönemde Azerbaycan’da Turan davasını ciddiye alan bir devlet başkanı çıkmıştı. Ancak Azerbaycan’ın Türkçü Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey’in iktidarı, bir yılı biraz aştıktan sonra bir darbeyle sona erdi. Elçibey, Türkiye’de kanserden öldüğünde görkemli bir cenaze töreni ile toprağa verilmişti; fakat onun önce Azerbaycan’ı birleştirmek, ardından Türkiye ile birleşmek ve giderek Turan’ı kurma çabaları, Türkiye egemenlerinden destek görmedi. Bağımsızlığını yeni ilan etmiş Türk topluluklarının, Türkiye’deki şeytani politikacılar ve açgözlü kapitalistlerle karşılaşmaları, Türklerin birliği hayalinin hızla çöpe atılmasına yardımcı oldu.
Bununla birlikte, Türkeş’in de dahil olduğu gerici bir inisiyatifle başlatılan Türk birliği çabası, şimdi Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkiye’nin tam üye; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Macaristan ve Türkmenistan’ın gözlemci üyeler oldukları bir Türk Devletleri Teşkilatı’na dönüştü. Egemenlerin liderliğindeki bu teşkilat, sınıfsal niteliğine uygun gerici bir Türklük yaratmaya çalışıyor.

Türkiye ve bölge egemenlerinin ilişkileri ise bir dayanışma yolunda gelişmiyor. İki örnek vermek istiyoruz. Bunlardan biri, 3-4 Nisan 2025 tarihlerinde Özbekistan’da yapılan Avrupa Birliği (AB) ile Orta Asya ülkeleri (Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Tacikistan) zirvesi; diğeri de 6 Kasım’da (2025) yapılan ABD’nin başını çektiği C5+1 zirvesidir.

İlkinde, AB beş Orta Asya ülkesine 12 milyar Euro’luk bir yatırım paketi açıkladı. Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyesi Kazakistan ve Özbekistan ile “gözlemci” statüde olan Türkmenistan, Güney Kıbrıs’a büyükelçi atadılar. Böylece Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bizzat Türk devletleri tarafından gayrimeşru duruma düşürüldü. 6 Kasım’da Trump ile Washington’da yapılan zirvede ise Kazakistan’ın İsrail’le Abraham Anlaşması yaptığı “müjdelendi”. Bu anlaşmanın, Gazze’de işlediği suçlar nedeniyle birçok ülkeyle ilişkileri gerileyen ve tecrit edilen İsrail’i rahatlatan bir yanı da oldu. Bu olay, egemenlerin Müslüman dayanışması edebiyatının nasıl bir yalan olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Zaten Azerbaycan, İsrail’in en yakın müttefiklerinden biridir ve İsrail’in Azerbaycan’la yaptığı istihbarat anlaşması sayesinde İran’ı gözetlediğini, İsrail petrolünün ve Gazze’yi vuracak jetlerin yakıtını bile Azerbaycan’dan aldığını biliyoruz. Kazakistan’la yapılan Abraham Anlaşmaları’nın diğer Türk devletleriyle de yapılması bekleniyor.

Türk devletleri, ABD ve İsrail’in gözüne girmek amacıyla birbiriyle yarışırken Turan hayali karşılık bulamıyor. Erdoğan’ın “gönül coğrafyamız” dediği, MHP’nin ve yine aynı geleneğin sürdürücüsü iddiasındaki İYİ Parti ve Zafer Partisi gibi şoven-milliyetçi partilerin “Turancı” hülyalarının, Türk dünyasının birliği yolunda samimi bir arayış olmadığı açıktır. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Türk devletleri ile yakın zamanda ulaşmak istedikleri birliğin NATO’cu bir birlik olduğunu açıkladı.

Türk dünyası diye gösterilen coğrafyada yer alanlar, birbirlerini değil, ABD ve İsrail’i önemsiyor. Duygu, düşünce ve davranışta birbirlerine değil, efendi bildiklerine yakınlar. Bahçeli’nin Öcalan’la birlik iddiası da aynı şekilde sorunludur. Sermayenin, ABD ve Batılı güçlerin hizmetinde davranarak kardeşlik ve birlik sağlanamaz.

Türk dünyası denilen coğrafyada geçmişte devrimci birlik hayali de yaşandı. Sovyetler Birliği’nde Tatar lider Mirsaid Sultan Galiyev, sosyalist Turan düşüncesini savundu. Türkiye devrimci hareketinin ilk lideri Mustafa Suphi, Tüm Rusya Müslüman İşçileri Örgütü’nde Sultan Galiyev ile birlikte çalışmıştı. Devrimci hareketin liderlerinden Mihri Belli’nin, Kürtlerin ulusal demokratik haklarını savunduğu “Millet Gerçeği” adlı yazısında da Kafkasya ve Orta Asya halklarıyla devrimci temelde birlik hayalinin sosyalistlere yabancı olmadığı iddia edildi. Yazı, Kürtlerle gönüllülük temelinde birliği savunuyordu.

Türk ülkelerinin zorba ve çürümüş yönetimler ve açgözlü sermayedarlar liderliğinde birliği, hem gerçekleşmesi olanaksıza yakın hem de gerici bir hayaldir. Dünya Türkleri arasında birlik, ezilenlerin anti-emperyalist, anti-faşist sınıf dayanışmasına hizmet edecekse anlamlı olabilir. Bugün Türk dünyası denilen coğrafyada birlik yolunda ilerleyebilmek için öncelikle emperyalistlerin gözüne girme yarışına son verilmelidir.

Egemen güçler, Türklerin ve Müslümanların birliği adına emperyalistler, Siyonistler ve Körfez gericiliği ile işbirliği yaparak Suriye’yi parçalanma aşamasına getirdiler. Şimdi emperyalistler ve Siyonistler gözlerini İran’ı parçalamaya dikmiş durumdayken, Türklerin ve Kürtlerin birliği adına tıpkı Suriye’deki gibi oradan pay kapma hesapları yapılıyor. Türklük, Kürtlük adına bu kirli hesapların parçası durumuna düşülmemelidir. Büyük birliklere giden yol, öncelikle ülkemizde Türk, Kürt, Arap, Laz, Ermeni her milliyetten ezilenlerin, emperyalizme, faşizme ve kapitalist sömürüye karşı birlikte örgütlenmesi ve mücadelesinden geçiyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.