Haftanın özeti: Gelişmeler devrimcileri göreve çağırıyor

0
184

Dünyada ve ülkemizdeki gelişmelere yer verdiğimiz haftalık özetimize Filistin ile başlıyoruz. Filistin’deki işgal ve saldırılarını sürdüren İsrail ordusu Nuseyrat kampı ve çevresine hava ve kara saldırısı düzenledi. Filistin Sağlık Bakanlığı saldırılarda 210 kişinin hayatını kaybettiğini 400’den fazla kişinin de yaralandığını açıkladı. Filistin resmi haber ajansı WAFA da paylaştığı haberinde, ölenler arasında çok sayıda kadın ve çocuğun da bulunduğunu duyurdu. Reuters haber ajansına konuşan Ziad isimli bir yardım kuruluşu çalışanı yaşananları cehennem olarak nitelendirirken İsrail’e ait uçaklar ve insansız hava araçlarının insanların evlerini rastgele bombaladıklarını söyledi.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Nusayrat’taki ölümlerle ilgili olarak BM’nin Güvenlik Konseyi’ni acilen toplamasını ve İsrail’e karşı yaptırımların görüşülmesini talep etti. İsrail’in 7 Ekim’de başlattığı saldırılarda şimdiye kadar hayatını kaybedenlerin sayısı 37 bini çoktan aştı. ABD Başkanı Joe Biden, ülkesinde yaklaşan seçim öncesinde bölgedeki durumu kontrol altına almak için bir “barış” planı sundu.

Ne mutlu ki dünyanın çeşitli ülkelerinde Filistin’le dayanışma eylemleri sürüyor. Filistin ile dayanışma eylemlerinin sürdüğü ülkelerden biri olan İsveç’te Göteborg Üniversitesi öğrencileri, kendilerini okula zincirledi. Öğrencilerin eylemine müdahale eden polis öğrencileri sürükleyerek üniversite binasından dışarıya çıkardı. Göteborg Üniversitesi yönetim kurulu toplantısı sırasında kendilerini toplantı yapılan salonun karşısına zincirleyen ve okulun yönetimiyle talepleri doğrultusunda müzakere etmek isteyen öğrenciler Göteborg Üniversitesi’nin İsrail yüksek öğretim kurumları ve İsrailli şirketlerle olan tüm resmi bağlarını sonlandırmasını ve yeni anlaşmalar yapmayacağına dair söz vermesini talep ediyor. Öğrenciler okul yerleşkesinde kurdukları çadırlarda haftalardır süren direnişlerine devam ediyor.

İsrail’in Filistin’i işgal ve saldırılarının başından bu yana protesto edildiği İngiltere’de gösteriler bu hafta da devam etti. Londra’da on binlerce kişinin katıldığı yürüyüşte ABD ile İngiltere’nin İsrail’e verdiği destek protesto edilirken, göstericiler, 4 Temmuz’daki genel seçimlerde Filistin’i desteklemeyen adaylara oy vermeme çağrısında bulundu. Russel Meydanı’nda başlayan ve Parlamento Meydanı’na kadar süren yürüyüşe, İşçi Partisi eski lideri ve bağımsız milletvekili adayı Jeremy Corbyn de katılarak bir konuşma yaptı. Filistin Dayanışma Kampanyası, seçimlere kadar Filistin’e destek vermeyen adaylara karşı çalışma yürüteceklerini açıkladı.

Siyonist İsrail bir yandan Filistin halkını katlederken diğer yandan da Lübnan’daki Hizbullah güçleriyle savaşı tırmandırıyor. Hizbullah İsrail’in saldırılarını yanıtsız bırakmıyor. Husiler de İsrail gemilerine saldırılarda bulunuyor. ABD emperyalistleri bir yandan İsrail’in Filistin halkına karşı yürüttüğü soykırıma destek olurken diğer yandan da arabulucu rolünde görünmeye devam ediyor.

Hafta içinde çok önemli gündem maddelerinden birisi de Suriye’de işgalci ABD güçleri ile ittifak halindeki SGD özerk yönetiminin 11 Haziran’da yapılması planlanan yerel yönetim seçimlerini bir kez daha ertelemesi oldu. Mayıs ayında tasarlanan seçimler AKP iktidarının baskıları nedeniyle Haziran’a ertelenmişti. SGD özerk yönetiminin başını Kürt siyasal hareketi çekiyor. Seçimlerin ertelenmesi, özerk yönetimin ABD’ye dayanıyor olduğunun kanıtı olarak algılandı.

AKP hükümeti Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan’ın BRICS’e ilgi göstermesi dünyada ve ülkemizde tartışmalar yarattı. BRICS, Batılı egemenlerin küresel düzenine karşı bir ekonomik ağırlık oluşturuyor. 2006 yılında Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin’in bir araya gelmesiyle kurulan BRICS’e 2010’da Güney Afrika, 2024’te Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri üye oldu. Artık her buluşması ve toplantısı daha dikkatle takip edilen BRICS yeni ülkelerin katılımıyla küresel ekonomide önemli konuma sahip olma yolunda ilerliyor. BRICS ülkeleri dünya nüfusunun yüzde 40’ından fazlasını kapsıyor. Rusya, Suudi Arabistan, İran gibi petrol ve doğal gaz üreten ülkeleri içeren BRICS doların dünya egemenliğine tehdit oluşturuyor.

Türkiye BRICS’e mi katılıyor? Haziran ayı başında Çin’e ziyarette bulunan Fidan’ın Türkiye’nin BRICS’e katılıp katılmayacağı sorusuna, “Türkiye’nin çıkarına uygunsa neden olmasın” cevabı toplantı öncesi gündeme gelmiş ve ilgi çekici bulunmuştu. Hakan Fidan Çin ziyareti ardından ise BRICS ülkeleri dış işleri bakanlarının Rusya’nın Nijniy Novgorod kentinde yaptığı toplantıya katıldı. Hakan Fidan toplantı öncesinde Rusya lideri Putin ile de görüşmesi de dikkat çekti.

Rusya yetkilileri Türk hükumetinin ilgisini memnuniyetle karşıladıklarını ve hatta üyeliğini destekleyeceğini açıklarken aynı zamanda Rusya’dan kuşkulu ifadeler de geldi. Bunlardan biri Putin’in uyarısı oldu. Putin Batılıların Türkiye’ye kredi vermek için ondan Rusya ile ekonomik ilişkilerini azaltmasını beklediklerini ve Erdoğan iktidarının bunu yapması halinde önemli ekonomik kayıplara uğrayacağını belirtti. Bilindiği gibi Rusya Türkiye’nin ithalatında ilk sırayı alan ülkelerden birisidir. Elverişli koşullarda ithal ettiği enerji bakımından Rusya’ya bağımlı durumda. BOTAŞ’ın Rusya’ya 60 milyar dolar borcu olduğu belirtilmektedir. Bir başka uyarı ise Türkiye’nin BRICS’i Batılı ülkelerin güdümüne sokacak Truva Atı rolü oynayabileceği şeklindeydi. Bu endişeyi taşıyanlar Türkiye’nin BRICS’e üye olması için önce NATO’dan çıkması gerektiğini savunuyorlar.

AKP iktidarının BRICS’e gösterdiği ilgiyi Batılı ülkelerin baskısını Rusya, Çin ve BRICS ile dengeleyerek kendisine iktidar alanı yaratmak amacıyla açıklıyoruz. AKP iktidarı hem NATO üyeliğini korumak hem de kendisine yeni olanaklar sunacak BRICS gibi alanlar yaratmak istiyor. Bu süreçte bir göreli bağımsızlaşma geliştiği görülüyor. Bu süreçte bağımsızlığı artan; halkın Türkiyesi değil AKP’nin dinci faşist baskı ve sömürüye dayanan iktidarıdır. AKP’nin ABD emperyalizmine hizmet ederek devirdiği eski egemenler de Batılı ülkelerinin baskısını Rusya ve Çin ile geliştirilecek ilişkiler yardımıyla dengelemek istiyorlardı.

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde beklendiği gibi faşist partiler güçlenerek çıktı. Böylece AP, tarihinin en sağcı şekline büründü. Ne var ki AP’de sol bulmak çok zor. AP’de sol bilinen partiler Ukrayna’daki savaşta ABD’nin savaş kışkırtıcısı çizgisinde yer alıyorlar. Mesela Alman Yeşilleri Avrupa’nın en savaş kışkırtıcısı partisi durumunda. İskandinavya’da sol geçinen partiler sol adına savaş kışkırtıcılığı yapıyorlar. Avrupa solu geneli bu konuda sağdan daha sağcı çizgide. Ayrıca sosyal demokrat partiler Avrupa’da işçi haklarını gerilettiler. İşçiler zayıfladıkça sermaye güçlendi. Bu da sağcı politikaların daha çok gelişmesine yol açtı. İşçi sınıfı ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarının sürekli zorlaştığı bir süreçte dünya sosyalist hareketinin iddiasında önemli bir gelişme kaydedememesi, Ukrayna’daki savaş sürecinde de iyice sarsılması, ırkçı ve sağ güçlerin hızla yükselmesine vardı.

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde partisinin yüzde 15.2’lik oy oranıyla büyük bir yenilgiye uğramasının ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, beklenmedik bir şekilde meclisi feshederek erken seçim gidileceğini duyurdu. Seçimlerinde aşırı sağın ilk sırada çıkmasına tepki gösteren yüzlerce aşırı sağ karşıtı başkent Paris’te Cumhuriyet Meydanı’nda toplandı. “Gençlik ayağa kalk” sloganı atan göstericiler seçimlerde sol partilerin birleşmesini istedi.

30 Haziran ve 7 Temmuz’da yapılacak seçimler için yeni bir “Halk Cephesi”ni oluşturduklarını açıklayan Boyun Eğmeyen Fransa hareketi (LFI), Sosyalist Parti, Yeşiller ve Fransa Komünist Partisi (PCF), ilk turda tek adayla seçimlere gireceklerini duyurdu. İşçi sendikaları konfederasyonu CFDT, CGT, UNSA, FSU ve Solidaires bu hafta sonu için geniş çapta eylem çağrısı yaptılar.

Ülkemizdeki gelişmelerle özetimizi devam ediyoruz.

CHP bir yandan toplumun değişik kesimlerinin sorunları üzerine mitingler düzenlerken diğer yandan da iktidar ile görüşme trafiğini sürdürüyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki “yumuşama” ya da “normalleşme” olarak adlandırılan görüşmenin ikincisi CHP Genel Merkezi’nde gerçekleşti. Medyada günlerdir tartışmaları süren konulardan başında gelen bu görüşme de gösterdi ki burdan bir beklentiye girmek yeni bir hayal kırıklığı olacaktır. Son AYM kararı da ortaya koydu ki Erdoğan olmayan yetkileri ile ülkeyi yönetmektedir. CHP Genel Merkezi’nin çok kayda değer bulduğu bu görüşmeler Erdoğan’ın meşrulaştırılmasına yaramaktadır.

AKP iktidarı tarafından kaderine terkedilen deprem mağdurlarını AFAD da ortada bıraktı. “Evler teslim edilene kadar kira desteği verileceğini” açıklayan AFAD, 6 Şubat depremlerinde evleri yıkılan, orta ve ağır hasar alan kiracılara yatırılan kira yardımının bu ay sonu itibarıyla kesileceğini duyurdu.

Daha öncesinde elektrik ve su faturası yardımı, yıkım nedeniyle işsiz kalanlara iş istihdamı desteğinin kesilmesinin ardından AFAD’ın bu kez kira desteğini keseceğini açıklaması yurttaşların tepkilerine neden oldu. İktidarın büyük bir coşkuyla duyurduğu yardımları sessiz sedasız kestiğini dile getiren Hatay Antakya’da kirada yaşadığı evi yerle bir olan bir öğretmen afetzede, “Deprem sonrası biz elimizdeki her şeyimizi göçük altında bıraktık. Devlet bize sahip çıkmalıyken geldiğimiz nokta içler acısı. Çevre illerde ve yıkılan kentlerde kiralar en az 5 kat arttı. Zaten tamamı karşılanmıyor. Gelen yardımla bir kısmını karşılıyorduk, elimiz hafifliyordu. Şimdi kira almadan nasıl ödeyeceğiz. Okuyan çocuklarım var. Yapılan yardımlar tüm ihtişamıyla duyurulurken yardımlar kesilirken sessiz sedasız, bir mesajla duyuruluyor. Ev yok, yardım da yok. Bizi ölüme terk ettiler” dedi.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü öncesi yayımladığı “Çocuk işçiler iş cinayetleri raporu”na göre, son 11 yılda en az 695 çocuk işçi iş cinayetlerinde can verdi. Raporda, binlerce yaralanma, uzuv kaybı, ruhsal ve fiziksel gelişime vurulan darbelerin verilere yansımadığı da belirtildi. Sermayenin ucuz emek rezervlerini doldurmanın dışında doğrudan patronlara finansman desteğinin de bir aracı haline getirilen MESEM uygulamasına dikkat çekilen raporda, 2024 yılında bedavaya çalıştırılan öğrenci-işçiler için patronlara 1 milyar 698 milyon TL ödenirken, son üç yılda MESEM programlarına aktarılan kamu kaynağının 15 milyar liraya yaklaştığı belirtildi.

Özetimizi ülkemizin çeşitli bölgelerinde devam eden eylem ve direniş haberleri bitireceğiz. Hafta boyunca Hakkari’de kayyum atanmasına karşı protestolar yurdun çeşitli yerlerinde sürdü. Cumartesi Anneleri geçtiğimiz hafta da gözaltında kaybedilen yakınlarının akibetini yaptıkları eylemle sordular. Hapishanelerdeki hasta tutsaklarla dayanışma eylemleri sürdü. Özel sektörde çalışan öğretmenlerin eşit haklar ve laik eğitim için Meclis Parkı’ndaki eylemi üçüncü haftayı doldurdu. Mücadele Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yapılan eylemlerle ve dayanışma ziyaretleriyle kararlıca sürdürülüyor. Başta öğretmenler olmak üzere demokratik güçler iktidarın gerici müfredatına karşı eylem ve etkinliklerine devam ettiler.

Ülkemizde çeşitli belediyelerde işçiler işten atmalara ve insanca yaşama taleplerine karşı gelen patronlaşmış belediye yöneticilerine karşı eylemler gerçekleştirdiler. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde, İBB’de, Kadıköy’de, Çiğli’de, Şişli’de, Seyhan’da, Menemen’de ve kadrolu-güvenceli çalışma talebiyle her salı Kadıköy İskele Meydanı’nda işçiler direniyor, haklarını istiyor ve bir araya geliyorlar.

İzmir Bornova’da bulunan Kristal Yağ fabrikası işçileri üyesi oldukları Tek Gıda-İş Sendikası öncülüğünde düşük ücretler nedeniyle greve çıkarak fabrikadaki üretimi durdurdular.

Malatya Bakırcılar Çarşısı Emlak Konut şantiyesinde çalışan işçiler hakları verilmeyince iş bıraktılar ve patronun şikayeti üzerine gözaltına alınarak polisler tarafından plastik mermi ve gaz kullanılarak darbedildiler. 7 işçi yaralanma nedeniyle hastaneye kaldırıldı.

Birleşik Metal-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Esitaş Elektrik’de işten atılan 3 temsilcinin işe dönmesi için direnişe başlayan 145 işçi tazminatsız şekilde kod 46 ile işten atılmıştı. İşçiler fabrika önünde direnişlerini sürdürüyorlar.

İçinde mücadeleci güçlerin yer aldığı İşçi Emekçi Birliği 15-16 Haziran işçi direnişinin 54. yıldönümünde Mecidiyeköy’de bir eylem gerçekleştirdi.

15/16 Haziran büyük işçi direnişinin yıldönümündeyiz. O büyük direniş emek mücadelesine güç vermeye ve yolunu aydınlatmaya devam ediyor.

Emekçiler Dayanışması 15/16 Haziran büyük işçi direnişinin yıldönümünde bir etkinlik düzenliyor. 14 Haziran Cuma saat 19:00’da Ataşehir Mustafa Saffet Kültür Merkezi’nde yapılacak etkinlikte büyük işçi direnişinde yer almış direnişçi işçiler konuşmacı olarak yer alıyor.

Dünyadaki sağa gidişin en önemli sebebi güçlenen sermayenin artan sömürü ve baskısı karşısında işçi ve emekçiler başta olmak üzere ezilenlerin hak ve özgürlük mücadelesinin örgütsüzlüğü ve zayıflığıdır. Bununla bağlantılı olarak en önemli eksiklik sosyalist harekettedir. AKP iktidarı döneminde yaygınlaştırılan özelleştirme, taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırma uygulamaları ile dayatılan güvencesiz, ağır ve düşük ücretle çalışma şartlarına karşı emekçilerin ortak mücadele yürütmekten başka çareleri yoktur. Sosyalist hareket ezilenlerin mücadelesinin ışığı ve güç kaynağıdır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.