Haftanın Özeti: Sosyalist Hareket, İsrail’in Etki Alanından Çıkmalıdır

0
103

En hareketli haftalardan birini geride bırakıyoruz. Türkiye’de ve dünyada haftaya, Filistin’le dayanışma eylemleri damgasını vurdu. Haftanın Özeti’ne, ülkemiz burjuva siyasetindeki ibret verici bir gelişmeyle başlıyoruz.

Türkiye’den Gelişmeler

ABD emperyalizminin Ortadoğu Sömürge Valisi gibi davranan Thomas Barrack’ın (“Ona meşruiyet veriyoruz” sözüyle) açıklaması, parlamentoda özel bir anlam kazandı. TBMM’nin 28. Dönem 4. Yasama Yılı açılışında, CHP, TİP ve EMEP dışındaki tüm parti temsilcileri, Trump’ın bu meşruiyet zemini ardından Erdoğan’a kendilerini beğendirme yarışına girdi. DEM Parti milletvekillerinin Erdoğan’ı ayakta alkışlaması ve önde gelen bazı isimlerin ona adeta yaranmaya çalışması, toplumda tepkiyle karşılandı.

Sırrı Süreyya Önder’in cenazesi çıkışında CHP Lideri Özgür Özel’e kameralar önünde saldıran Selçuk Tengioğlu, dördüncü kez hakim karşısına çıktı. Mahkeme, Tengioğlu’na 1 yıl hapis cezası vererek tahliyesini kararlaştırdı. Bu karar, iktidarın muhalefete yönelik bir gözdağı olarak yorumlandı. Tengioğlu, 4 Mayıs 2025’te düzenlenen anma töreni çıkışında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e kameralar önünde tokat atmıştı. Daha önce yedi yıl hapis cezası alan ve tahliye edilen Tengioğlu’nun sabıka kaydında hırsızlık ve tehdit suçları da bulunuyor. 2004 yılında Anneler Günü’nde iki çocuğunu öldürdüğü, diğer iki çocuğunun ise kaçarak kurtulduğu biliniyor. “Osmanlı torunuyuz” diyen 66 yaşındaki zanlının eşi de onu terk etmiş durumda.

Genel Başkanlığı döneminde defalarca saldırıya uğrayan ve ölüm tehlikesi atlatan Kemal Kılıçdaroğlu’na, 19 Nisan 2019’da Ankara’nın Çubuk ilçesinde bir asker cenazesinde Osman Sarıgül adlı bir kişi saldırmış, Kılıçdaroğlu linç girişimiyle karşı karşıya kalmıştı. İfadesi alındıktan sonra serbest bırakılan Sarıgül’ün de inek hırsızlığından hapis yattığı ve başka bir hırsızlıktan da işten atıldığı bilgisi mevcut.

Erdoğan’ın, Trump’tan 225 adet kalitesiz Boeing uçağı alımı ve F-16 taleplerinin ardından, Hakan Fidan, “yerli ve milli” Kaan uçağının motoru için lisans beklediklerini açıkladı. Türkiye, CAATSA yaptırımları nedeniyle motor temin edemiyor.

CHP kurultay davasının duruşması 24 Ekim’e ertelendi. Kılıçdaroğlu, mutlak butlan kararı çıkması halinde partiyi kayyuma teslim etmeyeceğini, Özgür Özel ile oturup konuşacaklarını ifade etti.
CHP İstanbul İl Kongresi’nin iptali talebiyle açılan dava ise 21 Kasım’a ertelendi. Gürsel Tekin ve heyetinin kayyum olarak görevine devam etmesine karar verildi.

Hayat pahalılığı dur durak bilmeden artmaya devam ediyor. TÜİK, eylül ayı enflasyon verilerini açıkladı:

  • Bir önceki aya göre %3,23 artış,
  • Aralık 2024’e göre %25,43 artış,
  • Geçen yılın aynı ayına göre %33,29 artış,
  • On iki aylık ortalamalara göre %38,36 artış!
Gerçek enflasyonun ise bu rakamlardan da yüksek olduğu biliniyor.

Şişli Belediyesi’nde, Şavşat Belediyesi’nde, Van Büyükşehir Belediyes’nde ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde Süt Kuzu projesinde çalışan taşeron işçilerin işe dönme ve kadrolu çalışma mücadelesi sürüyor.

Kocaeli Dlilovası’nda bulunan Omsa Metal’de Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye işçilerin verdiği mücadele sonucu atılan işçiler geri alındı ve fabrika patronları ayak diremekten vazgeçerek toplu iş sözleşmesini imzalamak zorunda kaldı.

İzmir TPI işçileri haklarının sahte fesih gibi yasal yollarla gadpesilmesine ve işverenin iflas gibi ayak oyunlarına karşı bu hafta SGK binası önünde eylem yaptı.

Grevde olan işçiler hakları için direnmeye devam ediyor. Temel Conta işçileri, Yol bulan Metal işçiler, Eker Süt işçileri, Merzifon’da bulunan GM Teknik Cam işçileri, Sincan’da bulunan Tapeten Mensucat işçileri imtem atmalara karşı ve insanca yaşama hakları için mücadele etmeyi sürdürüyor.

Bu hafta, biri KYK yurdunda olmak üzere iki üniversite öğrencisi kaldıkları yurtlarda hayatını kaybetti.

Zeren Ertaş’ın ölümünün ikinci yılına girilirken, KYK yurtlarındaki ihmaller bir can daha aldı. Osmaniye Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) Cebelibereket Erkek Öğrenci Yurdu’nda kalan Kasım Bulgan, sıcak su olmadığı için soğuk suyla duş aldıktan sonra kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Yurt öğrencileri, arkadaşlarının ölümüne yol açan koşullara karşı eylem düzenledi. Öğrenciler, yurtta bir haftadır sıcak su bulunmadığını, kanalizasyonun taştığını, çöplerin toplanmadığını ve asansörlerin çalışmadığını belirterek sorumluların cezalandırılmasını istedi.

Ardından İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) son sınıf öğrencisi Sıla Ahsen Tuluk (23), üniversitenin Sarıyer’deki yurdunda dördüncü kattan düşerek hayatını kaybetti. Yerleşkede ambulans bulunmaması nedeniyle ilk müdahale gecikti; yurt görevlilerinin çağırdığı ambulans olay yerine yaklaşık yarım saat sonra ulaştı. İki ölüm de yurtlardaki ihmaller ve denetimsizlik sorunlarını bir kez daha gündeme taşıdı.

İstanbul Valiliği, üniversitelere gönderdiği yazıyla 2025–2026 akademik yılı öncesinde fiili bir “OHAL” uygulama kararı alındı. Resmî olmayan şekilde iletilen yazıda, üniversitelerde ve öğrenci yurtlarında öğrenim faaliyetlerinin “güvenli bir ortamda sürdürülmesi” amacıyla bir dizi önlem alınacağı belirtildi. Yazıda özellikle, karşıt görüşlü öğrenci gruplarıyla “terör örgütleri ve marjinal grupların” siyasal, etnik ve mezhepsel farklılıkları kullanarak oluşturabileceği muhtemel olayların engellenmesi gerektiğine dikkat çekildi. Ayrıca üniversite yerleşkeleri, binalar, tesisler ve diğer alanlara ilişkin risk analizlerinin yapılması ve gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması talep edildi. Söz konusu yazı, üniversitelerde özel güvenlik birimlerinin (ÖGB) yetki ve etkinliklerinin arttırılacağı, öğrenciler üzerindeki denetimin sıkılaştırılacağını da göstermektedir.

Gezi Direnişi davasında 8 ay tutuklu kaldıktan sonra ev hapsi ve yurt dışı çıkış yasağı ile tahliye edilen menajer Ayşe Barım hakkında, savcılığın itirazı üzerine üst mahkeme yeniden tutuklama kararı verdi.

Özetimize geride bıraktığımız hafta yaşanan hak ve özgürlük mücadeleleri ile devam ediyoruz.

Geride bıraktığımız hafta Cumartesi Anneleri’nin basın açıklamasına devam edildi. Cumartesi Anneleri; “kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin 1070. haftasında tekrardan Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Bir araya gelen grup, 30 Eylül 1993’te Altındağ Nüfus Müdürü ikenözel harekât polisleri tarafından gözaltına alınıp kaybedilen Abdülmecit Baskın için adalet talep etti.

Bu hafta hasta mahpusların sesini yükseltmek için eylemlere de devam edildi. İHD İstanbul Şubesi Hapishaneler Koordinasyonu çağrısıyla gerçekleşen basın açıklamasında; ağır hasta mahpus Hatice Yıldız’ın durumuna dikkat çekerek, serbest bırakılması talep edildi.

Geçtiğimiz hafta Muğla’da “Toprağımızı Vermiyoruz” mitingi gerçekleşti. Mitinge çok sayıda dernek ve sendika katılım gösterdi.

Bu hafta Gazze’de ki soykırıma karşı eylemlere de devam edildi. Gazze’ye yardım götüren Sumud filosuna saldırıdan sonra başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere çeşitli illerde eylemler gerçekleşti. Ankara’da gerçekleşen eyleme polis saldırısının ardından 20 kişi gözaltına alındı.

Dünyadan Gelişmeler

Dünyanın gözü, Filistinlilere bombalı, silahlı saldırılar ve açlığa mahkum eden abluka yoluyla soykırım uygulayan İsrail’e karşı 55 ülkeden yola çıkan 41 teknelik SUMUD Filosu’ndaydı. Barselona’dan yola çıkan aktivistler, uluslararası karasularda İsrail saldırısına uğradı. İsrail, 20 savaş gemisi ve özel kuvvetlerle düzenlediği operasyonda, ablukayı delmek için canlarını ortaya koyan bu insanları tutsak aldı. Filodaki 400’den fazla aktivistten 37’sinin Türk olduğu bildirildi.

Hatırlanacağı gibi Filistin’e uygulanan İsrail ablukasına karşı gıda, ilaç ve ihtiyaç maddeleri götüren Mavi Marmara gemisi, 31 Mayıs 2010’da İsrail askerleri tarafından saldırıya uğramış; 10 Türk hayatını kaybetmiş, onlarcası yaralanmıştı. İsrail, bu saldırı için ancak 3 yıl sonra gayrı resmi olarak özür dilemiş ve ailelere 20 milyon dolar “tazminat” (resmi olarak ise “bağış”) ödeme kararı almıştı. Bu meblağ, olaydan 6,5 yıl sonra ödendi.

SUMUD Filosu’na yönelik saldırı, Avrupa’dan Latin Amerika’ya, Avustralya’ya kadar yüzbinlerce insanın katıldığı protestolara yol açtı. İtalyan işçileri, saldırıyı protesto için genel grev ilan etti. İrlanda’da parlamento binası önünde yüzbinlerce kişi gösteri düzenledi. Benzer eylemler Türkiye’de de gerçekleştirildi. Katılımın beklenenden az olması üzücüydü.
İsrail’in yürüttüğü soykırıma karşıymış gibi görünen Türkiye ve İspanya hükümetleri ise bu son saldırı karşısında etkili bir adım atmadı. Zaten İsrail, kimsenin somut bir tepki veremeyeceğini bildiğinden rahatça saldırabildi. Soykırımı uzun süre “meşru müdafaa” olarak adlandıran AB ülkeleri yetkilileri, kamuoyu baskısıyla kınama açıklamaları yapmak zorunda kaldı. Nitekim, 19 dışişleri bakanı saldırıyı kınayan açıklamalar yaptı.

Trump, “Filistin’e Barış Planı” adı altında, kendisini ve İngiliz tarihinin en yalancı politikacılarından, ABD’nin köpeği olarak anılan Tony Blair’i Gazze’ye kayyum atadığı 20 maddelik bir belge yayınladı. Sözde barış planı, iki yıldır Gazze’de soykırım yürüten İsrail’e hiçbir yaptırım öngörmezken, bölgeyi İsrail etrafında düzenlemeyi hedefliyor. AKP iktidarının plandan haberdar olduğu ve Gazze’de ABD’den kendisine verilecek bir rol beklediği anlaşılıyor. Sözde Filistin yanlısı CHP yönetimin de planı destekler yönde açıklama yapması çok ilginçtir.

Sözde barış planını, İran’a yönelik saldırı tehdidini artıran adımlar izledi. ABD, özellikle Katar’daki üslerine savaş araçları yığıyor. AKP Hükümeti, ABD tehdidiyle paralel olarak 2 Ekim’de İran’a nükleer enerji, bankacılık ve nakliyat (özellikle gemi taşımacılığı) alanlarında yaptırımlar koyduğunu açıkladı. İran hükümeti ise savaşa hazır olduklarını ve saldırıya uğramaları halinde ABD’ye karşılık vereceklerini bildirdi.

Geride bıraktığımız haftanın en önemli olaylarından biri de Moldova seçimleriydi. Moldova, 2-2,5 milyon nüfuslu küçük bir ülke olmasına rağmen; Romanya ile Ukrayna arasında, Odesa’ya yakın coğrafi konumu, sınırları içindeki Rusya yanlısı Transdinyester ve Gagavuzya bölgeleri nedeniyle, Rusya ile AB arasındaki mücadelede stratejik bir öneme sahiptir. 28 Eylül’de yapılan seçimleri, Batılı ülkelerin desteklediği iktidar partisinin kazandığı ilan edildi. Rusya yanlısı güçler ise seçim sonuçlarını tanımadıklarını açıkladı. Batı Avrupa ülkelerinde hukuk devleti bir derece geçerli olsa da, bu ülkelerin iktidarlarının Romanya seçimlerinde ve 2014 Ukrayna darbesinde görüldüğü gibi, fırsat bulduklarında her türlü hukuksuzluğu yapabildikleri biliniyor.

Son dış haberi ABD’den verelim: Trump yönetimi ile George Soros arasındaki mücadele sürüyor. Geçtiğimiz Perşembe günü New York Times gazetesi, Adalet Bakanlığı’nın üst düzey bir yetkilisinin, Soros’un Open Society Foundations örgütünü soruşturmak üzere birçok savcıyı görevlendirdiğini bildirdi. Milyarder Soros, insan hakları, demokrasi ve eşitlik adı altında çalışan sözde solcu gerçekte ise küresel sermaye yanlısı gruplara fon sağlıyor. Bu haber, ABD egemen güçleri arasındaki iktidar mücadelesinin sürdüğünü gösteriyor. Bu mücadele Avrupa’yı da kapsıyor; zira AB ülkelerindeki iktidarların çoğunluğu Trump’a değil, Soros’a yakın duruyor.

Sonuç

SUMUD Filosu’nun dünyanın ilerici güçlerinde uyandırdığı ilgi ve destek, Türkiye solunun içinde bulunduğu durumu gözler önüne serdi. 1960’lı ve 1970’li yıllarda emperyalizme ve Siyonizm’e karşı mücadelenin öncülüğünü yapan Türkiye solunun nasıl bu hale geldiği üzerinde düşünmeliyiz. SUMUD Filosu’nda Marksist soldan kaç devrimcinin yer aldığını hepimiz kendimize sormalıyız. Filistin halkının mücadelesinin Hamas liderliğinde olması, geri duranların bahanesidir. Dünyanın ilerici güçleri Hamas’ı değil, Filistin halkını destekliyor. Filistin halkının yanında olmamak için mazeret üretenler, İsrail’in etki alanı içinde bulunuyor. Hükümet ve burjuva muhalefet zaten bu alanda yer alıyor. Kürt ulusal hareketi de aynı alanda konumlanıyor. Kürt ulusal hareketinin devrim ve demokrasi mücadelesinin sınırlarını Rojova’da ABD’nin kara gücü olmak oluşturuyor. Türkiye’deki durumları ise Erdoğan karşısındaki fotoğraflarıyla sabittir. Türkiye solunun bağımsızlaşması ve anti-emperyalist solun kendi içinde birlik halinde hareket etmesi gerekiyor. Bu konudaki duyarlılığımızı pratiğe dönüştürmeliyiz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.