NATO Eksenli Teslimiyet ve Anti-Emperyalist Mücadelenin Önemi

0
180

22 Ekim 2025, Odak Dergisi

ABD emperyalizmi, dünyadaki tek egemen konumunu kaybetmiş ve dünya çok kutuplu bir yapıya geçmekteyken, Türkiye burjuvazisi iktidarı ve muhalefetiyle her zamankinden daha fazla NATO yanlısı bir tutum içindedir. Hem coğrafi konumu hem de tarihsel birikimiyle gelişmeleri güçlü bir şekilde değerlendirme olanağına ve zorunluluğuna sahip Türkiye gibi bir ülkede, ABD’ye, NATO’ya ve dolayısıyla İsrail’e olan bu teslimiyet çok düşündürücüdür. Burjuvazinin bu teslimiyetini ne yazık ki halkın iradesizleştirilmiş olması ve sosyalist solun etkisizliği tamamlıyor.

Emperyalistler, bir dönem işbaşına getirdikleri ve devrilmemesi için güçlü destek verdikleri AKP iktidarını artık bıçak sırtında tutuyorlar. AKP’nin başını öyle belalara soktular ki, AKP iktidarda kalabilmek için devleti yıkmak zorunda kaldı. Buna büyük yolsuzluklar da eklenince, iktidardan düşmesi halinde yargılanma riski artıyor. Emperyalist güçler, Ortadoğu’yu İsrail’in çıkarları doğrultusunda yeniden düzenlemek için AKP’yi sonuna kadar kullanıyor. AKP, sadece Irak’ın ve Libya’nın yıkılmasında araç olmakla kalmadı, özellikle Suriye’deki yurtsever ve laik iktidarı devirmekte de kullanıldı. Bu durum İsrail’in inanılmaz bir zafer kazanmasına, İran ve Hizbullah’ın ağır darbe almasına yol açtı. Filistin halkının mücadelesi ise en ağır darbeyi yedi.

Suriye’de, AKP iktidarı, Batılı emperyalistler ve İsrail, Suriye’yi HTŞ örgütüyle birlikte yıktılar. HTŞ; El Kaide ve IŞİD örgütlerinin bir uzantısı olarak ne Suriye’de ne de Ortadoğu’da kalıcı bir yer bulabilecek bir yapılanmadır. Suriye’yi İsrail’in emrine vermek için onları iktidara getirdiler. Lideri Colani de bu gerçeği bildiği için onlara direnme gücüne sahip değil. Kitlesel bir gücü yoktur ve üstelik kendisi ve adamları tescilli katillerden oluşuyor.

İsrail ve ABD, Suriye’yi yeniden düzenlemek için Kürt hareketini de kullanıyor. Suriye, ABD’nin desteklediği Kürt hareketi kullanılarak adım adım örgütleniyor. ABD ve İsrail, sonrasında İran’a saldırmayı planlıyor. Kürt ulusal hareketi, bölge çapındaki bir plan doğrultusunda şekillendiriliyor ve kendisi de bu süreci milliyetçi hedefleriyle uyumlu hale getirmeye çalışıyor.

Emperyalizm, bölge çapında büyük bir devrimci potansiyel taşıyan Kürt halkının ulusal demokratik mücadelesini ne yazık ki ele geçirmiş bulunuyor. Bu, kabul edilmesi çok zor acı bir gerçektir. Bir kısım solun Kürt hareketine karşı, enternasyonalizm adına, devrimci eleştiricilikten uzak tutumu da bu sürece destek oldu. Kürt halkının içinde hâlâ çok sayıda devrimci bulunuyor ancak ulusal demokratik hareketin kontrolü ele geçirildi ve emperyalizm, Kürt halkını kendi etkisi altına alma yolunda ilerliyor.

Emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı geleneğinin partisi bilinen, muhalefetteki CHP de yeni sisteme uygun olarak yeniden dizayn edildi. Artık CHP de AKP gibi bir BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) partisi konumundadır. Kılıçdaroğlu, 2018 yılında, emperyalizmin Suriye planına karşıymış gibi görünen “Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı (OBİT)” projesini öne sürmüştü. Ancak bu önerinin gereğini yapmak için kılını kıpırdatmadığı gibi, ardından yaptıklarıyla ABD ve AB’ye aşırı yaranmaya çalıştı. Hiçbir destek bulamadığı gibi liderliğini de kaybetti. İmamoğlu ve Özgür Özel ise ABD’nin dost bildiğini dost, düşman bildiğini düşman olarak görüyorlar.

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in kamuoyuna yansıyan raporu da CHP’nin çizgisini görmemize ışık tutuyor. Çakırözer, NATO Parlamenterler Asamblesi’ne sunduğu “İran’ın Bölge ve Avro-Atlantik Güvenliğine Yönelik Tehdidi” başlıklı raporda, Ortadoğu’daki NATO etkinliğinin artırılmasını, Suudi Arabistan, Katar ve BAE gibi işbirlikçi Körfez iktidarlarıyla yoğun işbirliği yapılmasını savundu. Raporda, İsrail ile işbirliği desteklenirken; İran, Çin, Rusya ve Kuzey Kore’nin daha fazla hedef alınması gerektiği ifade edildi. Eğer CHP bir BOP partisi durumuna gelmemiş olsaydı, Çakırözer’in bu raporunun ardından partiden atılması gerekirdi. Erdoğan’ın Trump yönetiminden meşruiyet almasını kamuoyu önünde eleştiren CHP, ne yazık ki alttan alta aynı yolu izlemektedir. CHP yönetimi, Kılıçdaroğlu döneminde de NATO ve Batılı emperyalist güçlerden yana aşırı bir tutum içindeydi. Erdoğan, ABD ve AB’ye her seferinde yeni tavizler verince CHP, Batılı güçlerden aradığı desteği bulamadı. Ancak CHP yönetimi bu yöndeki çabalarını alttan alta sürdürmeye kararlı görünüyor.

Batılı emperyalistler ve İsrail, Ortadoğu’yu kan gölüne çevirme yolunda yeni adımlar atarken, burjuva partileri kendilerine İsrail’in gölgesinde yer arıyor. Batılı emperyalistler, Alevi halkını da kendi taraflarına çekmeye çalışıyor. Suriye’deki Alevi katliamı onlara bu konuda büyük imkanlar sağladı. Anti-emperyalist bir alternatifin yokluğunda, Alevi halkı içinde kendilerine taraftar ediniyorlar. Sözde İsrail’e karşıymış gibi, dün Kürt açılımı tartışmalarını başlatan Bahçeli, bugüne Alevi açılımı tartışmalarını ekledi. “Cami ne kadar bizimse cemevi de bizimdir” ifadelerini kullanan Bahçeli, cemevlerinin ibadethane olarak tanınması için yasal engellerin kaldırılması gerektiğini belirtti.

Yakın geçmişte Alevileri defalarca katleden faşist hareketin Alevileri kendi tarafına çekme çabaları son dönemde arttı. Bahçeli’nin konuşmasından birkaç gün önce, Nevşehir Hacıbektaş’taki Horasan Erenleri Dergâhı Cemevi Külliyesi’nin açılışı gerçekleşti. Açılışa Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin katıldı. Birkaç hafta önce ise İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, Türkmen Alevi Ocakları Birliği’nin düzenlediği bir buluşmada yaptığı konuşmada Aleviliğin Türk Müslümanlığı olduğunu ileri sürmüştü. 2022’de de Kültür Bakanlığı bünyesinde “Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı” kurulmuş, cemevlerinin elektrik ve su faturalarının devlet tarafından ödeneceğine dair yasa çıkarılmıştı. Bahçeli’nin son çıkışı, 2009’da başlatılan Alevi açılımı sürecini ve 2013’te inşa edilmeye çalışılan “Cami Cemevi Projesi” isimli Fetullahçı projeyi de akıllara getirdi.

“Alevileri İsrail’den kurtarıyoruz” edebiyatı, “Kürtleri İsrail’den kurtarıyoruz” edebiyatına benziyor. Yapılanlar hep İsrail’in egemenliğini artırmaya yaradı ve yarıyor. Ayrıca MHP, Aleviler arasında Türk-İslam sentezi denen sahte bir milliyetçilik geliştirmeye çalışıyor. Alevi hareketi, bir yandan ABD emperyalizminin inisiyatifi altındaki Türk şoven milliyetçiliğinin, diğer yandan ise Kürt milliyetçiliğinin etkisi altına alınıyor. Bu süreç Türkiye solunun dışlayan nitelik taşıyor. Aleviler arasında etkili olan CHP de yukarıda belirttiğimiz gibi ABD emperyalizminin güdümündedir. Başarıyı Batılı emperyalistlerin kucağında arıyorlar. Kendi akıllarını halka empoze ediyorlar. Bu da halkın iradesizleştirilmesine hizmet ediyor.

Sözde Alevi açılımının İran’ın parçalanmasına leş kargası gibi destek olmak gibi bir potansiyeli de bulunuyor.

Emperyalistlere yaslanmaya çalışan tutum, hep halk güçlerini zayıflattı. Sol hareket, kadın hareketi, erkek egemenliğine karşı mücadele ve hatta işçi hareketi dahi Batılı emperyalistlerin etkisine girdi. Türkiye solunun bu durumu, halkın iradesizleştirilmesine yol açıyor. Sosyalist sol, anti-emperyalist çizgide bir güç olarak halkın yanında yer alamadığından, halk Batılı güçlerin daha çok güdümüne giriyor.

Türkiye solu, gelişmek, ülkesine halka hizmet edebilmek için Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin anti-emperyalist geleneğiyle buluşmalıdır ve bu yolda özellikle CHP ve DEM Parti’nin emperyalizm yanlısı tutumundan bağımsızlaşmalıdır. Bu ülke, emperyalizme karşı verilen mücadele sayesinde köleleşmekten kurtuldu. Geleceği emperyalist güçlerle işbirliğinde arama tutumu, batağa saplanmamıza yol açtı. Bugünkü kötü gidişten kurtulmamız, sosyalizm yolunda tam bağımsız ve demokratik Türkiye anlayışıyla mücadeleyle mümkündür.

Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin Kürt halkı ve Alevi halkımız üzerindeki oyunlarına karşı mücadele ederken, Kürt halkının ulusal demokratik haklarını savunmakta asla tereddüt etmemeliyiz. Hatta “açılım” tartışmalarını bu amaçla değerlendirebiliriz. Alevi açılımı tartışmalarını da Alevilerin demokratik haklarını savunmak için kullanabiliriz.

Demokrasi mücadelesi mutlaka bağımsızlık mücadelesiyle birlikte yürütülmelidir. Aksi halde yozlaşır, zayıf düşer ve halklara düşman güçlerin hizmetine girer. Sosyalist solda anti-emperyalist duyarlılığın geliştirilmesi gerekiyor. Bu duyarlılık hem solda, hem de işçi hareketinde, gençlik hareketinde, kadın hareketinde ve tüm toplumda anti-emperyalist ve devrimci bir saflaşma yönünde geliştirilmelidir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.