Karanlığın gölgesinde, Susurluk’tan bugüne kirli düzen

0
131

Nadiye Karahan

3 Kasım 1996’da, Balıkesir’in Susurluk ilçesinde bir araba devrildi. Ama aslında o gün, devletin içindeki karanlık yüz devrildi.

O kazada çıkan cesetler kadar, o arabadan çıkan gerçekler de ağırdı. Emniyet mensubu, siyasetçi, mafya lideri aynı arabada… Halk o gün uyandı, “temiz toplum!” diye haykırdı. Ama kirli düzenin sahipleri, o sesi bastırmakta gecikmedi.

Zaman geçti, dosyalar kapatıldı, bazıları susturuldu, bazıları ödüllendirildi. Susurluk, bir kazadan ibaret sanıldı ama o sadece bir aynaydı. İç içe geçmiş çıkar ortaklığını gösteren bir ayna…

Bugün o ayna hâlâ karşımızda. Uyuşturucu sokaklarda, kara para bankalarda, mafya televizyon ekranlarında. Ve biz hâlâ “temizlik” bekliyoruz. Oysa pislik artık sistemin parçası haline geldi.

İç içe geçmiş kirli ilişkiler birbirini tamamlayan bir çark kurdu. Biri kontrol ediyor, diğeri koruyor, öbürü kazancını paylaşıyor. Ve bu kirli düzenin ortasında, halk sadece seyirci değil kurban artık.

Gençler uyuşturucuyla zehirleniyor, emekçiler kara para ve sömürü düzeninin altında eziliyor, halkın sesi korkuyla bastırılıyor.

Susurluk’un tozu dindi, ama çürüme devam etti. Yıllar geçti, ama güç ilişkileri değişmedi. Bugün, kimin eli kimin cebinde belli değil. Kimi zaman perde arkasında, kimi zaman açıkta, aynı düzen farklı yüzlerle varlığını sürdürdü. Kimin gerçekten halk için çalıştığı, kimin bu düzenin devamından beslendiği ise hep bir soru işareti oldu.

Bir ülkede adalet susarsa, mafya konuşur. Devletin vicdanı susturulursa, yerini karanlık pazarlıklar alır. Ve işte o zaman, halkın kaderi kirli masalarda paylaşılır.

Mafya, kara para, uyuşturucu trafiği… Bunlar sadece yeraltının değil, ülkenin her yerine uzanan bir ağın parçaları. Her dönem bu düzen “kontrol altında tutuluyor” bahanesiyle beslenip büyütüldü. Çünkü mafya, kirli işlerin en sessiz yürütücüsü, en kullanışlı aparatıydı.

Bu yüzden artık sormak zorundayız: Gerçek güvenlik nedir? Uyuşturucudan kazanan mı, onu görmezden gelen mi tehlikelidir? Ve biz bu çürümeye daha ne kadar sessiz kalacağız?

Bir milletin onuru, temiz bir toplum düzenidir. Adalet yoksa, kalkınma da yoktur. Bir ülke, mafya ile değil, halkının vicdanıyla ayakta durur.

Susurluk bir “kazaydı”, ama bugün yaşadıklarımız bir tercih. Ve biz o tercihin neresindeyiz?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.