Nadiye Karahan
Bu ülkede insanlar artık geçim derdini çoktan aştı. Bugün yaşanan şey ekmek kavgası değil; doğrudan yaşama tutunma mücadelesi. Bu bir kriz değil, bu bir kader değil. Bu, insanı unutan bir düzenin bedelinin halka ödetilmesidir.
Sokakta yürüyen milyonlar, birer sayıdan ibaret değiller; her biri sabah uyandığında “Bugün nasıl dayanacağım?” diye düşünen insanlar. Bu toplumun sırtına yüklenen yük, bir askerin sırt çantasından ağır. Ama biz asker değiliz; biz sadece insanca yaşamak isteyen yurttaşlarız.
Fakat bu düzen, halkı sanki bir disiplin kampında yaşarmış gibi sıkıştırıyor: Sus, sabret, dayan, bekle.
Peki ne zamana kadar?
Hangi bedelle?
Halkın sabrı, yönetenlerin hatalarını örtmek için kullanılacak bir malzeme değildir. Eğer pazara giden bir anne, çocuğuna alacaklarını tek tek hesaplamak zorunda kalıyorsa; eğer çalışan biri maaşını aldığı gün borçlarını kapatınca cebinde bir şey kalmıyorsa; eğer emekli markete girdiğinde raftaki fiyatlara sadece uzaktan bakıyorsa ortada tek bir gerçek vardır:
Bu ülkede sorun ekonomik değil, ahlaki bir çöküştür.
Yoksulluk bir yazgı değildir. İnsanca yaşam bir lütuf değildir. Bu düzenin böyle olması zorunluluk değildir.
Bir ülkede emekli açsa, çalışan bitmişse, genç umutsuzsa, anne baba çaresizse ortada çarpıcı bir gerçek vardır:
Bu düzen yönetilmiyor; bu düzen çökertiliyor.
Ve artık bu satırlar yalnızca bir yazı değildir;
Bu satırlar sadece benim değil; halkın görünmez çığlığının, artık saklanamayan toplumsal gerçeğin kelimelere dökülmüş hâlidir.
Biz bu ülkede sadaka değil hak istiyoruz.
Müjde değil adalet istiyoruz.
Vaad değil güven istiyoruz.
Boş söz değil onurlu bir yaşam istiyoruz.
Halkın talebi siyasi değildir.
Partiler üstüdür.
İdeolojilerin ötesindedir.
Bu talepler, insan olmanın en temel haklarıdır.
Bu yüzden bir kez daha açıkça söylüyoruz:
Biz geçim değil, yaşam mücadelesi veriyoruz.
Ve insanca yaşama hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz.
Çünkü unutmayın: Bir ülkede halk yaşam mücadelesine zorlanıyorsa, asıl tehlike yoksulluk değil; halkın sabrını suistimal edenlerdir.

























