Nadiye Karahan
Son yıllarda uyuşturucu operasyonlarını hep benzer bir yerden izliyoruz. Tanıdık yüzler, ünlü isimler, flaşlar, kameralar… Günlerce ekranlar doluyor, sosyal medya hararetleniyor. “Bakın, mücadele ediliyor” mesajı veriliyor. Ardından sessizlik. Gündem değişiyor, dosya kapanıyor.
Peki sonra ne oluyor? Çoğu zaman, hiçbir şey.
Uyuşturucuyla mücadele, ünlü isimler üzerinden magazinleştiriliyor. Oysa asıl sorular sorulmadıkça bu görüntülerin kalıcı bir etkisi olmuyor. Çünkü o sorular sorulduğunda, meselenin yalnızca bireysel vakalarla sınırlı olmadığı açıkça görülüyor.
Bu ülkede uyuşturucu ticaretinin büyük aktörleri neden nadiren gündeme geliyor?
Neden yakalananların önemli bir kısmı zincirin en alt halkalarında yer alıyor?
Neden bu kadar geniş çaplı ağlar uzun yıllardır tam anlamıyla çözülebilmiş değil?
Uyuşturucu yalnızca sokakta satılan bir madde değildir. Sınırları aşar, limanlardan geçer, finansal sistemler içinde dolaşır. Bu karmaşık yapı, denetim mekanizmalarının etkinliği konusunda ciddi soru işaretleri doğurur. Denetim zayıfsa, şeffaflık yoksa, önleme mekanizmaları çalışmıyorsa yapılan her operasyon eksik kalır.
Neden sınırlar, limanlar ve para trafiği kamuoyuna güven verecek biçimde ele alınmaz?
Neden uyuşturucuyla mücadele çoğu zaman yalnızca “asayiş” başlığına sıkıştırılır?
Bu noktada ekonomik çıkarların, önceliklerin ve dengelerin etkisi sorgulanmadan gerçek bir mücadeleden söz etmek zordur.
Bir yanda kameralar önünde servis edilen operasyonlar, diğer yanda yoksul mahallelerde kaybolan çocuklar… Büyük yapılar görünmezliğini korurken, gençler çoğu zaman kaderine terk edilir. Bu tablo, sorunun neden derinleştiğini açıkça gösterir.
Asıl mesele birkaç ünlünün bağımlılığı değildir. Asıl mesele, bu ülkenin gençliğini zehirleyen yapılarla neden daha etkili ve bütünlüklü bir mücadele yürütülemediğidir.
Uyuşturucu bir güvenlik başlığı olmaktan önce bir gelecek meselesidir. Umutsuzluğun, eşitsizliğin ve adaletsizliğin kimyasal hâlidir. Eğitimden kopan, geleceği belirsizleşen her genç bu karanlık döngünün içine itilir. Gençleri hayatta, eğitimde ve toplumda tutmayan her yaklaşım, bu düzeni yeniden üretir.
Gerçek mücadele vitrinle olmaz. Gerçek mücadele, kameralar kapandığında da devam edendir.
Bu ülkede gençlik göz göre göre kaybediliyor. Operasyonlar manşet oluyor, kameralar sönüyor, dosyalar kapanıyor. Ama uyuşturucu yerinde duruyor, ağlar yerinde duruyor, düzen yerinde duruyor.
Magazinle mücadele olmaz. Gösteriyle toplum korunmaz.
Gençler zehirlenirken susan her mekanizma, bu çürümenin parçasıdır. Ve suskunluk, tarafsızlık değildir.
Bu ülke gençlerini kaybediyor. Soru şu: Biz neyi seyrediyoruz?

























