Ekonomist Arif Koşar: “Yeni vergi düzenlemesi servet transferidir”

0
87

AKP’nin kısa zaman sonra Meclis’e getireceği ve kamuoyunda “Şimşek’in vergi paketi” olarak adlandırılan düzenlemeler, yurttaşların sırtındaki yükü gittikçe fazlalaştıracak. Tarafsız birkaç medya kuruluşu ve halktan yana gazeteciler tarafından tehlikelerine dikkat çekilen paket, yandaş medya kuruluşları tarafındansa Türkiye’yi ekonomik düze çıkaracak bir sihirli değnek olarak yansıtılmaya çalışılıyor.

Ekonomist Arif Koşar, yeni düzenlenecek vergi paketi ile ilgili ANF’nin sorularını yanıtladı. Vergi düzenlemesinin aslında zengine servet transferi olduğunu belirten Koşar’a sorulan sorular ve Koşar’ın verdiği cevaplar şu şekilde oldu:

Bakan Mehmet Şimşek’in programı dahilinde halka yeni vergiler getiriliyor. Sürekli kemer sıkma adı altında yapılan bu vergilendirmede denildiği gibi sebep kaynak bulmak mı?

Hayır, sebep kaynak arayışı değil. Devletin finansal anlamda, kendi parası cinsinden kaynak sorunu yok ve olamaz. “Devletin parası yok” söylemi, halkı yoksullaştırmanın, devleti sosyal görevlerinden azade edip piyasaya açmanın, mesela emeklilere zam yapmamanın sözde gerekçelerinden biridir. Bu neoliberal kurgu şöyle: Toplanan vergiler hazineye geliyor. Buradaki havuzdan memur ve emekli maaşları ödeniyor. Kamu harcamaları için gerekli kaynak tahsis ediliyor. Öyle ki, yeterince vergi toplanmazsa memur maaşları bile ödenemez, iflas eder, mahvoluruz! Elbette süreç böyle işlemiyor. Tam tersi. Önce para “dağılmış” olmalı ki (ücret, maaş, kredi, kâr, rant) vergi alınabilsin. Memura maaş vermeden ondan gelir vergisi almak mümkün değil. Devlet yeterince vergi toplayamasa ya da bütçe açığı verse bile emekli maaşlarını öder. Devletin TL cinsinden para yaratma gücü vardır. Piyasada dağılan paranın bir kısmı vergi ile geri toplanır. Meselenin düğümü de buradadır; bu vergi kimden alınacak? Kamuda normal işleyiş önce para yaratma, sonra da toplama, yani yarattığını yok etme biçimindedir. Özetle “yeterli kaynak yok” demek, açıkça yalan söylemektir. Kaynak yoksa 2024 bütçesinde “vergi indirimi, muafiyeti, istisnası” adı altında sermayeden 2 trilyon 210 milyar TL’lik vergi alacağından neden vazgeçildi. Elbette devletin finansal kaynak sorununun olmaması devletin para yaratarak her şeyin çözebileceği anlamına gelmez. Sınırlar vardır. Üretilen mal ve hizmetlerin miktarı, türü, bölüşümü, paranın değeri, döviz ihtiyacı, dış ticaret açığı, teknoloji vb.

Neden bu söylemde ısrar ediliyor?

“Kaynak yok” söyleminin asıl sebeplerden birisi, devletin sosyal işlevlerinin ortadan kaldırılmasıdır. Emekliliğe, sosyal güvenliğe, belediyeye, temizliğe ayrılan bütçe azaltılacak ki, devlet bu alanlardan çekilsin… Piyasa açılsın, sermaye girsin, yatırım yapsın, para kazansın. Özel okullar, özel hastaneler, emeklilik şirketleri, özel sağlık sigortaları yaygınlaşsın, büyüsün. Bu yaklaşıma göre sermaye büyüyecek ki, ülke ekonomisi büyüyecek. Peki ya emekçiler? Emekçiler de sermayenin büyümesi için daha düşük ücret alacak, yoksullaşacak. Bunlar olağan ve kaçınılmaz sonuçlar gibi gösteriliyor. Ekonomik büyümenin bedelleri, yani emekçilerin bu büyümeden alamadığı payı, yoksullaşmayı, artan gelir adaletsizliği ve sömürüyü, işsizliği, ekolojik sonuçları göz ardı edilip ekonomik büyüme her şeyin ilacı olarak kabul ediliyor. İşte o zaman, sermayenin çıkarları tüm toplumun çıkarıymış gibi ideolojik hegemonya ve dayatma her yanı sarar.

Konuyla ilgili yazınızda vergilerin de enflasyonu artırdığını söylüyorsunuz. Halbuki enflasyona gerekçe olarak sürekli ücretlerin artışı gösteriliyor, bunu biraz açıklar mısınız?

Halkın sırtındaki vergi yükünü artırmanın en önemli gerekçelerinden birisi enflasyon. Bu mantığa göre halkın harcama gücünü azaltıp talebi düşürmek, enflasyonla sözde mücadelede temel bir strateji. Bunun yollarından biri de vergi yükünü artırmak. Talep düşünce de enflasyonun yavaşlayacağını varsayıyorlar. Bir finansçı ve finans şirketlerinin danışmanı olarak Mehmet Şimşek’in neoliberal ezberi, yani enflasyona bakışı bu perspektifte. Ona göre enflasyonun kaynağı ücretler, halkın “fazla” geliri, “fazla” talep. Gerçek bu mu? Değil. Günümüz enflasyonunda belirleyici etken “talep” değil. Günümüz enflasyonunda maliyetler ve şirket kârları çok daha belirleyici. Emekli 10 bin TL gelirle mi fazladan tüketip enflasyona yol açacak? 17 bin TL alan asgari ücretli mi enflasyonu artırıyor? Şimşek, hayatı boyunca sermaye için çalıştığından başka türlü düşünemiyor. Çözümü de sermaye yanlısı, emekçi karşıtı. Oysa bu yaklaşımla enflasyonu da artırırsınız. Örneğin KDV oranını yüzde 18’den yüzde 20’ye çıkartırsanız, ürünlerin fiyatları artar. Enflasyona yol açar. Gerekli gereksiz her şeyden ÖTV alırsanız, tabii ki fiyatlar yükselir. 

Verginin bir tür servet aktarım aracı olduğu da epey dillendirilen bir durum. Bunu da biraz açar mısınız?

Evet, tam olarak öyle. İğneden ipliğe tüm tüketim maddeleri ve hizmetlerden KDV ve üstüne garip bir ÖTV alınırsa, halkın ödediği vergi yükü artar, net gelir azalır. Emekçiler yoksullaşır. Emekçiler sadece dolaylı vergilerle soyulmaz. Gelir vergisi ile daha ücretini görmeden yüzde 15 ile yüzde 35 oranında vergisini öder. Ya sermaye? Sözde kurumlar vergisi yasal olarak yüzde 25 ama gerçekte durum çok daha farklı. Ekonomist Menekşe Yılmaz’ın KAP bildirimlerini inceleyerek yaptığı hesaba göre mesela Ford Otosan 2023’te binde 4 oranında vergi ödedi. Yüzde 4 değil, binde 4! Arçelik yüzde 1,6, Otokar yüzde 2,7, Tüpraş yüzde 12,2. Örnekler saymakla bitmez. İşte bu, emekçiden sermayeye, yoksuldan zengine doğrudan “kaynak” aktarımıdır. Hükümet eğer bir kaynak arıyorsa kaynak burada, yani sermayede bulunabilir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.