Gökhan Kalkan: “Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır” sözü 15-16 Haziran mücadelesinde vücut buldu

0
205

İsmim Gökhan Kalkan. Kahramanmaraş doğumluyum, 4 kardeşin en küçüğüyüm. Ailem hem yoksul hem topraksız köylü olduğu için, geçimini sağlayabilmek için önce toprak işçiliği yaptı, daha sonra sanayi işçiliği yapmak zorunda kalınca Kayseri’ye göçtü. Bugüne kadar rençperlik, çobanlık, demir-çelik fabrika işçiliği, inşaat işçiliği, kuryelik gibi geniş bir sektör deneyimi yaşadım.

Genellikle herhangi bir sosyal güvence ya da iş güvencesi olmadan sendikasız ve sigortasız çalışmak zorunda kaldım. Bu hakları elde etmeye çalışırken işsiz kalarak yola devam ettim. Çevremdeki birçok arkadaşım da bu şartlarda çalışıyor. Halen bu koşullar altında yaşamaya devam ediyorum.

15-16 Haziran direnişi denilince aklıma işçilerin tankların, topların arasından barikatları aşarak haklarını aramaları ve elde ettikleri kazanımları korumak için büyük bir mücadele vermeleri geliyor. Tabi bunun kolay olmadığı ama kararlı bir eylem gücünün, birliğin ve dayanışmanın tüm engelleri aşarak bütün yasalardan daha üstün olduğunu da hatırlatıyor insana.

15-16 Haziran’ı o dönem zorunlu asker olan babamdan dinlemiştim. Binlerce insanın nasıl birleşip bir sel gibi aktığını, kolluk güçlerine “hazır olun her an her şey olabilir” emri geldiğini babam anlatmıştı.

15-16 Haziran direnişine Demir Döküm, Arçelik, Otosan gibi yaklaşık 12-13 büyük fabrika katıldı. Direniş İstanbul’un yanı sıra Ankara, Adana, İzmir, Bursa gibi illerde etki yarattı.

Gösterilere İstanbul’da 75 binden fazla insanın katıldığı belirtiliyor. Katılım sadece fabrikalarla sınırlı kalmayıp işçilerin yürüyüş yaparak geçtiği her yerde insanların yoğun şekilde desteğini aldı. 15-16 Haziran direnişi dünyanın en büyük hak arama eylemlerinden biri olarak anılıyor.

İşçi sınıfı örgütlülüğünü dağıtıp onları sarı sendikaların ellerine teslim etmek isteyen 274-275 sayılı yasa, bu direniş sayesinde arkasında durulamayan bir yasa tasarısına dönüştü.

Yasal yollarla zorba şekilde değiştirilmek istenen toplu sözleşme, grev, lokavt kanunu ve sendikalar kanunu büyük işçi direnişi sayesinde iptal edilerek geri çekildi.

“Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır” sözü 15-16 Haziran mücadelesinde vücut buldu. Bu direniş devrimci sendikacılığa ve dünya işçi sınıfının hanesine altın harflerle yazıldı.

Eğer size, haklarınıza ve emeğinize bir saldırı varsa bunu durdurabilecek yine sizsiniz. Haklarınızı elde etmek kadar korumak da önemli bir iş ve bu birilerine emanet edilerek vekâleten yürütülecek bir iş değil.

Bu, aynı zamanda bir özgürlük mücadelesi, bir onur mücadelesidir. Haklarımız bir yerde oluşturulan bir yönetim kuruluna veya haklarımızla, yaşamımızla en ufak alakası bile olmayan meclisin bir bölümüne bırakılamaz.

Şuan işçilerin durumu çok parçalı görünüyor. Direnişler ortak bir koordinasyondan ve bir mücadele merkezinden yoksun ama iyi dövüşen sendikalar ve isçiler de var. Öncelikle bu tarihi başarıya birlikte baktığımda sınıf hareketinin 3-5 kişinin kararına bırakılmadığı bir sendikal hareketin gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu da işçilerin gerçek temsilcilerini seçmesinden ve kendilerinin özne olmasından geçiyor.

İşçi direnişlerinin koordinasyonu, ilerici ve devrimcilerle ilişkilerinin sıkı olması tüm direnişleri güçlendirecektir. Kötü anlamda uzlaşmacı ve emekçilerin çıkarı yerine kendini kurtarma hesabına giren, asgari ücretin 10-15 katı maaş alan bürokrat sendika ağalarının sınıfın çıkarlarını korumasını düşünemeyiz.

İşçiler sendikal mücadelede ve tüm mücadele alanlarında temsilcilerini seçerken hem bunlara dikkat etmeli hem de mücadelenin asli unsuru olmalıdır.

Nerede bir direniş ve hak arama mücadelesi varsa onlarla birlik halinde ve dayanışma içinde olmalıyız.

Gücümüz birliğimizden geliyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.