Sokak Köpekleri…

2
1013

Ayşe Karataş

Ben kendimi bildim bileli sevdim sokak köpeklerini. Yetişkin bir birey olduktan sonra bir dönem sevmek için dokunmaya çekinip, ürksem de içten içe hep sevdim onları. Onlar da bunu anlamış olacaklar ki ne tek başına dolaşanların ne de gruplar halinde dolaşırken rast geldiklerimin hiçbiri beni tehdit olarak algılamadı.

Şimdilerde gündeme gelen, yazılı ve görsel basında sıklıkla “sorun” olarak algılatılmak istenen sokak köpekleri bilindiğimiz gibi yüzyıllardır insana dost olmuşlardır. Evcilleştirildiklerinden itibaren bu güne değin dost…

Onlarla benim dostluğum, o çocukken okul defterlerime çizdiğim köpek resimleriyle sınırlı kalmadı. “Severim ama sokakta olmaz”, “severim ama evde bakamam”, “severim ama benden uzak olsun” gibi yapay sevgilerden de olmadı taşındığım sevgi.

Bir gün bir tanesi ile yolum kesişti ve kendimi onların dünyasında, onların gözüyle biz insanlara bakar buldum.

Yolumun kesiştiği köpek pet shopdan bir çocuğa hediye için alınan ve sonra ondan tuvalet ihtiyacını gidermeyen, kusmayan ve eşyalara zarar vermemesi gereken bir köpek olması istenmişti. O henüz bebekken ceza kesilen, odaya hapsedilen ve sonra kapı dışarı edilen bir cins kopekti. Kısaca ondan, oyuncak bir köpek olması isteniyordu(!)

Elbette bu bir canlı varlık için imkânsızdı. Kaldı ki bebek köpekler her bebek gibi anlama, idrak etme, öğrenme dönemlerinden geçtiğini göz önünde bulundurursak asıl sorun onları “hediye” gibi gören bu sistemin onlar üzerinden para kazanma hırsı ile merdiven altı üretim ve cins köpek seviciliği idi…

Peki, konumuz sokak kopekleri iken, cins köpek konusunun bununla ne ilgisi var, diye düşünülecek olursa, sömürülen cins köpekler evde sıkıntı olunca, daha açık deyişle onlardan bıkılınca sokağa terkedilenlerden “melez ırk” popülasyonunu artırdılar.

Oysa ki çoğu insanın “cins köpek” merakı olmasaydı, barınaklardan veya sokaklardan bir köpeğe yuva olabilselerdi ne cins diye ölünceye kadar doğum yaptırılan köpek sömürüsü, ne melez ırk, ne de sokak köpeklerini öteleyen ve değersizleştiren bir kitle olurdu.

Pet shoplar denetlenemedi ve kısırlaştırmalar yapılmadı. Anayasada hayvanları koruyan madde hiç yokmuşçasına, belediyeler zamanında kısırlaştırma yapmadılar ve ellerindeki bütçeyi, imkânları bu hayvanlar için kullanmaktansa onları toplayıp dağ başlarına attılar. Kimi açlıktan birbirini parçaladı, kimi henüz baygınken domuzların olduğu ormanlarda canları hiçe sayıldı.

Köpekler travmalı, ürkek ve pasif bir can olduğuna bakılmaksızın denetlenmeyen barınaklara tıkıldılar. Kimi barınaklar ise adı kötüye çıkmasın diye ne kapılarını insanlara açtılar ne de tedavisini üstlenecek hayvan severlere o hasta köpekleri verdiler.

Ağır fatura hep sokak köpeklerine kesildi. O sokaklarımızda, mahallemizde bizleri koruyan, esnaf dükkânlarının önlerinde yatan patilerimiz…

Kimi insanlar iğrenerek geçtiler önlerinden kimileri ise eğilip severek.

Ben hep sevenlerden oldum. Hem de tüylerinde çer çöp varsa temizleyenlerden. Gözleri akmışsa silenlerden, aç gördüysem doyurmaya çalışanlardan, üşümüş olanların altına karton serenlerden oldum. Bu sevgiyi kalbime ektiği için yolumun kesiştiği ilk köpek kızıma hep şükretmişimdir. Bana muhteşem bir rehber olduğu için…

Hayvanlar gerçekten insanlara çok şey öğretiyorlar. İnsan ruhu, sevgiye dair, inceliğe dair, vefaya dair çok şey öğreniyor onlardan. Bencillik yerine maneviyatı beslerler ve sizin statünüz ne olursa olsun sizi siz olduğunuz için koşulsuz şekilde severler. Özellikle köpekler…

En çekingeni bile, hatta ayakta duracak hali olmayıp da sırf onun için bir şeyler yapmaya çalıştığınızı anladığı vakit hasta bedeni o yemesi için aldığınız konserve mamayı kabul etmez ama bir deri bir kemik kalmış o köpek, size minnettarlıkla eşlik eder. Hüzünlü gözlerine baktığınızda hem vefa hem veda görürsünüz. Vefalı o gözleri bir kez daha görmek için zaman yoktur bazen. Ölmeden önce veda etmiştir size.

Kaç köpeğe dokundu ellerim bilmiyorum. Birini tatilde yavru iken buldum, getirdim. Simsiyah tüyleri sapsarı dikenlere bulanmış iki aylık bir yavruydu. Zayıflıktan kat kat olmuş ince derisiyle, kuyruğuna lastik bağlanıp düşürülmüş bir bebek. O adına insan denen türümüzün insanlaşmamış olanların o hoyrat elleri kiminin kuyruğuna, kiminin kulağına, kiminin gözüne vahşice dokunuyor. Gözleri açılmamış, göbek bağları üzerlerinde, annesiz kalmış altı köpek yavrusu büyüttüm. Aynı şekilde beş kedi yavrusu…

Kimileri kaldı, kimileri geçici olarak büyüdüler. Köpekler, anne kedileri diğer kedi ve köpeklerden korudu. Bir erkek kedi annesiz yavruları emzirdi. Düşünebiliyor musunuz erkek kedi annelik yaptı. Bu nasıl bir içgüdüdür ki bir hayvan diğer türün yaşaması için sevgiyle kuşatıyor, koruyor, kolluyor onu.

Sokak köpekleri denilince bugün çoğunlukla saldırı haberleri geliyor insanların aklına. Haberlerin çoğu uyutma adı altında onlarla bir algı yaratmaya çalışıyor. Uyutma dedikleri şey hepimizin bildiği gibi ÖLÜM KARARI…

Oysa ki sadece çok hasta hayvanlara daha acı çekmemesi için yapılması düşünülen bu uygulama sağlıklı köpeklere yapılamaz. Bunun vicdani ve sorun çözücü yanı olamaz. Kaldı ki hastalığı ağırlaşmış hayvan uyutulurken yapılan işlemde ağrı kesiciler verilir. Köpeğe zehir enjekte edildiğinde iç organlarının tümü parçalanırken o hareketsiz kalır. Bilinci açık bir hayvanın acısını siz düşünün. Böyle bir vahşet asla kabul edilemez.

Haberlerde sıklıkla çıkan “çocuğa köpek saldırdı” olayına gelince ellerinde poşet olan veya yiyecek olan insanların peşinden kuyruk sallayarak gidip de o yetişkin veya çocuk korkup kaçınca “vay efendim saldırdı” haberleri çok sık yapılıyor.

Elbette travmalı köpekler tarafından gerçekleşen saldırma haberlerinden gerçek olanları da var. Fakat ne yazık ki kimse o köpeği, o kişinin üzerine kışkırtan birileri var mıydı, diye sormuyor. O köpek, o kişi tarafından daha önce taşlandı mı? Veya köpek o kişiyi şiddet gördüğü birine mi benzeti, bunu bilemiyoruz elbette.

Özellikle çocuklar tarafından “tut, tut” komutuyla birbirlerine karşı kışkırtılan köpeklerin onlardan korkup kaçtıklarını görmüşlüğüm var. Her defasında bir başka köpekle gezen ve sorduğumuzda “bu yengemin, bu teyzemin” diye hep çelişkili cevaplar veren, daha sonra ise dövüştürülmek için onları kendileri bakıyormuşçasına gezdiren çocukları gördüğünüzde kahroluyorsunuz. Hayvan bakmak zor değil. Hayvan sever birinin ruhunda açılan yaradır sokak kopekleri…

Kimine işkence, kimine tecavüz edilmiş haberlerine denk gelmek, insanların hışmından, zulmünden onları koruyamamak çok zor… Ardınızda gözü yaşlı bırakmak zorunda kalmanın acısını yaşayacağınız için tatile dahi gitmek istemezsiniz. Hep aklınızda aynı soru olur: “Nerededir acaba? Aç mıdır, yaşıyor mudur?” Bu hayvan severlerin ortak sorunudur.

Yaşanan bu can alıcı soruna karşı “nasıl olsa hayvan severler var, bunu onlar halleder” düşüncesi bana çok yanlış geliyor.

Anayasada yer alan 5199 sayılı hayvanları koruma kanununu uygulamayanlara karşı “aşıla kısırlaştır, aldığın yere bırak” talebiyle elemlerde, mitinglerde belediyelere ve ilgili yerlere sesini duyurmaya çalışan insanlara yeterli destekler verilemediği için ve bu çabanın sadece hayvan haklarını savunanlardan beklenmesi nedeniyle patilerimiz için yeteri kadar baskı oluşturulamadı. İnsanların bu sorunu aktif hayvan severlere havale ederek elini taşın altına koymaması, çabalayan insanların yalnız kalmasına neden oldu. Sesimizi büyütemedik, tepkilerimiz ve baskılar bu nedenle cılız kaldı.

Çok şükür sokak köpekleri sahipsiz değil. Gerçekten onları seven, onlar için mücadele eden insanlar var. Bir sokak köpeğinin gözleri kadar etkili değildir hiçbir söz.

“İnsanlar açken önceliğin onlar olsun” diyenler var. Hayvana merhamet eden insana etmez mi?

Köpek sorununu havlayarak ifade eder, bu içgüdüsel bir davranıştır. Köpeğin bu davranışına karşı insanlar kimi zaman taş atar ve toplatılması için ihbar eder. İçgüdüsel olan ve kendi aralarında iletişim içeren o havlama nedeniyle insanlardan çoğunlukla zarar görür. Köpek havlamasa bile zarar verir kimi insan. Sırf o köpek olduğu için. Köpeklerin dili olsa neler anlatır insana dair.

Köpekler sosyal hayvanlar oldukları için özellikle geceleri sürüler halinde gezerler. Kendilerine yer edindikleri birçok yaşam alanı bugün betonlaşmayla yok edildi. Sürüler toplatıldı. Sürüye dahil olmak isteyip aralarına kabul edilmeyen ve korkak, ürkek, bir zamanlar evde beslenip sokağa terkedilmiş, oyuncak olması istenerek bir çocuğa hediye edilmiş o köpekleri sürü kabul etmiş ise ne âlâ. Etmemişse kendi aralarında kurdukları hiyerarşi nedeniyle ortaya çıkan üzücü görüntüler yine tehlikeli oldukları söylenerek insanlara servis edilir.

Onlardan korkmayın. Bunu size en iyi bir köpek anlatır. İlk fırsatta birine dokunun demiyorum. Tanımadığınız, huyunu bilmediğiniz köpeğe dokunmayın fakat onlara sevgiyle bakın. Ne güzel bir çocuksun sen, deyin. Kısacık ömürlerinde ne çok kötü şey deneyimliyorlar kim bilir? Hem de her gün, hem de yıllarca…

Olumsuz örnekler nedeniyle köpekler için insan, korkularının adına dönüşmüştür. Dükkân önlerinde, mahallelerde, sokaklarda, parklarda istenmemelerinin adıdır insan. Açlıklarının, işkenceye, tecavüze, şiddete maruz kalmalarının en önemli kaynağı yine insandır.

Oysa onlar yüzyıllardır insana hizmet etmiş, insana bekçilik yapmış, depremlerde can kurtarmış, sokağa terkedilmiş insan yavrusuna bile merhamet edip canını kurtarmış bir vefanın adıdır köpek.

Onlar hakkında beslediğimiz önyargılarımız ve onlara dair korkularımız ne kadar fazla. Anneden, babadan çocuğa geçmiş bir korku, belki bir travma, belki de yanlış bir bilgi…

Her biri pati dostlarımız için adaletsizlik yaratır. Oysa tam da adalet isterken insanlar, kendileri, çocukları ve tüm dünya için…

Yaşam her canlı için kutsaldır. Yaşamak haktır ve özellikle, suçluların, sapıkların, katillerin cirit attığı ve serbest bırakıldığı bu ülkede sokak hayvanlarının öldürülmesi kabul edilemez.

“Yaratılanı yaradan ötürü severiz” sözleriyle karar çıkartıp hayvanları koruma adına anayasaya madde koydurup o maddeyi uygulamayan ve popülasyonu arttıran ağızlar bu defa ölüm kararı için nefes tüketiyor.

Bugün köpeklerin sayısı arttıysa, belediyeler işlerini doğru dürüst yapmadığı içindir. Bunu hepimiz biliyoruz.

Sonra ne olacak?

Sıra kedilere, kuşlara ve diğer canlılara mı gelecek?

İnsanın korktuğu her böceğe, her çiçeğe…

Sokak hayvanları sorun değildir. Asıl sorun sokaklarda hayvan olmamasıdır. Hayvana, çocuğa ve kadına şiddetin büyük cezalar alacağı o kararı beklerken bugün dilsiz dostlarımızın canlarının derdindeyiz.

“Uyutma” denilen ve hiçbir mantıklı, vicdani, çözümsel, insani içerik taşımayan bu ÖLDÜRME KARARINI kabul etmiyoruz. Tek isteğimiz anayasada uygulanmayan bir madde olan 5199 sayılı kanunun aktif şekilde hayata geçirilip sokak hayvanlarının hakkettikleri şekilde yaşamalarıdır.

Gaflet uykusunda kimileri.

Merhamet denen şey ne ara bu kadar duyulmaz oldu? Bu gün Filistin için, üzülmeyeceksek, sokaklara dökülmeyeceksek, köpekler için sesimizi yükseltmeyeceksek… Ne zaman? Ne zaman? Ne zaman?…

Bir atasözü de şöyle der: Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste!

2 YORUMLAR

  1. Harika ellerine yüreğine sağlık sevgili Ayşe.
    Muhteşem her kelimesi hayranlık verici.
    Teşekkürler hayvanları bu kadar sevdiğin için.♥️

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.